X

Yüzleşmekten kaçtığın şey seni iyileştirir: Mutlu ve iyi olmak için yüzleş ve kabul et

Kaygı, korku, acı, utanç, üzüntü veya rahatsızlık hissetmemek için hayattan kaçtığınız oldu mu hiç? Ya da bir şeyleri kaybetmekten korktuğunuz için yerinizde saydığınız? Eğer bu şekilde bazı şeyleri yapmaktan, bazı ortamlardan ve kişilerden kaçınıyorsanız bunun bir adı var: Yaşantısal kaçınma. Yaşantısal kaçınma, belli bir bedensel duyumu, duyguyu, düşünceyi, anıyı, görüntüyü, davranışı deneyimlemek istememeniz durumunda ortaya çıkan olguya verilen isim. Yaşantısal kaçınmada, hayatınızı sınırlandırmasına ve size zarar vermesine rağmen, sırf bu deneyimden kaçınmak, sıklığını veya ortaya çıktığı bağlamı değiştirmek için her şeyi yapabilirsiniz.

Dil ve biliş kuramcıları ile ilişkisel çerçeve kuramcıları yaşantısal kaçınmayı şöyle açıklıyor: Buna göre, insan dilinin iki yönlülüğü, rahatsız edici sıfatlar aralığını büyük ölçüde genişletiyor, çünkü sembolik davranış, özel olayların kategorize edilmesine ve neredeyse her ortamda onlarla temas kurulmasına izin veriyor.

Örneğin, insanlara belli bir durumu, bedensel duyumları, davranışları ve benzerlerini “kaygı” olarak sınıflandırması ve bunları “kötü” olarak değerlendirmesi öğretiliyor. Bu “duygu” daha sonra dil aracılığıyla hatırlanabiliyor veya tahmin edilebiliyor: “Geçen hafta iş yerinde endişeli hissettim” ve “O yere gittiğimde endişeleneceğimden korkuyorum” cümlelerinde olduğu gibi. Ancak bu türden rahatsız edici durumlar dilin kendisi aracılığıyla içsel bir yaşantı haline getirildiği için yalnızca dışsal durumlardan kaçınmak suretiyle psikolojik acıdan kaçınılamıyor. İnsanlar, kaçınmanın odağı olarak olumsuz değerlendirilen içsel olayları, duygu düşünce ve deneyimleri hedeflemeye başlıyorlar.

Örneğin, “kaygı” ile bağlantılı düşünceler aktif olarak önlenmeye veya bastırılmaya çalışıldıkça bunlara daha çok odaklanılıyor. Yaşantısal kaçınma kendini; erteleme, sıkıntıdan kaçınma, dikkat dağıtma, bağımlılıklar, bastırma, davranışsal kaçınma, baskılama, inkar gibi farklı şekillerde gösterebiliyor.

Yaşantısal kaçınma aslında sorunlarla baş etmenin bir yolu. Ancak zorlu durumlara uyum sağlayamamaya, çevrenin değişen taleplerine göre bakış açısını ve davranışını değiştirememeye sebep olarak psikolojik katılığa yol açtığında psikolojik işlevselliği (iyi oluşu) bozuyor. Çünkü sonuçları kesin olmayan çabalara ve işlevsiz amaçlara yönelik kendi kendini tahrip edici davranışlara yol açıyor ve kişiyi istediği yaşamdan alıkoyuyor.

Psikolojik sorunların oluşmasında ve bu sorunların sürdürülmesinde de önemli bir rolü var. Araştırmalar yaşantısal kaçınmanın anksiyete ve depresyon gibi psikolojik sorunlarla ilişkili olduğunu gösteriyor (Biglan ve diğerleri, 2015). Yani yaşamda anlık olarak rahatsızlık veren bir durumdan kaçındıkça, psikolojik sorunlara davetiye çıkarabiliyoruz. Bu kaçınma durumu psikolojik işlevselliğimizi (iyi oluşumuzu) olumsuz etkiliyor. Bu noktada biraz da iyi oluş (well-being) kavramından bahsetmek istiyorum.

İyi oluş (well-being) nedir?

İyi yaşamın ve gerçek mutluluğun ne olduğu çok eski zamanlardan beri felsefecilerin üzerinde durduğu en temel soru. Yunan felsefesinden bu yana mutluluğa ilişkin iki temel yaklaşım olduğundan söz edebiliriz: Bunlardan ilki, bireyin öznel olarak yaşamdan ne kadar keyif aldığını vurgulayan hazcı yaklaşım. Diğeri ise kişinin gelişerek gerçek benliğini ortaya çıkarmak ve bu benliği ile uyumlu davranmaya dayalı bir iyi yaşamı vurgulayan ödomonik yaklaşım. Hazcı mutluluğa psikolojide “öznel iyi oluş” deniyor. Psikolojide iyi oluş ve mutluluğun sadece öznel iyi oluş (hazcı mutluluk) ile açıklanamayacağını savunan araştırmacılar iyi oluş kavramını açıklamak için iki temel model geliştirmişler.

İyi oluşu açıklayan modellerden ilki Carol Ryff’in (1989) psikolojik iyi oluş modeli. Bu modele göre psikolojik işlevselliğin (iyi oluşun) öz-kabul, diğerleriyle olumlu ilişkiler, özerklik, çevresel hakimiyet, yaşam amacı ve bireysel gelişim olmak üzere altı bileşeni var. Öz-kabul düzeyi yüksek bireyler kendilerine ve geçmişlerine karşı olumlu tutuma sahipler ve olumlu ve olumsuz tüm yönlerini kabul ediyorlar. Öz-kabul konusunda yetersiz kişiler ise olduklarından farklı bir kişi olmayı istiyor, geçmişlerine yönelik tatminsizlik duyuyorlar.

Diğerleriyle olumlu ilişkiler boyutu ise diğerleriyle ve özellikle aile ile sıcak ve güvene dayalı ilişkiler kurma ve başkalarının gelişimini önemseme gibi becerileri içeriyor. Bu özelliği düşük olan bireyler nitelikli ve doyum sağlayıcı ilişkiler kurma ve sürdürme konusunda yetersizler. Özerklik, bireyin içsel standartlarına göre davranış sergilemesi, davranışlarında başkalarının kontrolünden bağımsız olması ve başkalarının onaylarına bağımlı olmaması ile ilgili.

Çevresel hakimiyet özelliği yüksek olan bireyler, kendi değerlerine ve ihtiyaçlarına uygun çevreleri seçme ya da mevcut çevrelerini dönüştürme yeterliğine sahipler ve çevredeki fırsatları etkin bir şekilde değerlendiriyorlar. Yaşam amacı ise bireylerin yaşamlarındaki yön duygusu, belirli amaçlara sahip olma, şimdi ve geçmiş zaman arasında anlamlı ilişkiler kurabilmesi yeteneği. Yaşam amacı olan bireyler yaşamlarının bir anlamı olduğunu düşünüyor ve yaşamlarına anlam veren bir inanç sistemine sahipler.

Olmayan bireyler ise yaşamlarına yön veren bir anlam duygusundan yoksunlar, yaşamlarına anlam verecek inançları geliştirme ile ilgilenmiyorlar, yaşamın anlamsız olduğunu düşünüyorlar. Bireysel gelişim ise kişinin potansiyelini ortaya çıkarmaya ve yeni deneyimlere açık olmaya, kendisini daha etkin hale getirmeye ve kendini tanımaya ilgi duyması olarak tanımlanıyor.

İyi oluşu açıklayan ikinci yaklaşım ise Martin Seligman’ın PERMA Modeli. PERMA iyi oluş modeli hem hedonik hem de ödomonik iyi oluşu ve ilave olarak akış kavramını içeriyor. PERMA iyi oluş modelinin açılımı Positive emotion (olumlu duygu), Engagement (hayata bağlılık), Positive relationships (olumlu ilişkiler), Meaning (anlam) ve Achievement (başarı). Hem Ryff’in hem de Seligman’ın iyi oluş modellerine baktığımızda, ortak noktalarının hayattan kaçmamak olduğunu görüyoruz. Bu da kendini kabul etmekle başlıyor.

Kendini kabul etmek negatif duygu ve yaşantılardan kaçmayarak bunları yaşamaya izin vermek demek. Yazının başında da belirttiğim gibi, kişinin olumsuz duygu, durum ve yaşantıları yaşamamak adına hayatını sınırlandırması yaşantısal kaçınmaya yol açıyor. Olumsuz duygu ve durumları yaşamaktan kaçınan birinin, takdir edersiniz ki, iyi olması pek mümkün görünmüyor.

Sonuç olarak iyi olmak için acıdan kaçmamak, acıyla yüzleşmek ve onu kabul etmek gerekiyor. Çünkü kaçındığınız ve direnç gösterdiğiniz şey büyüyor. Kaçtığınız şeye tamam dediğinizde, onu kabul ettiğinizde paradoksal bir şekilde iyileşiyor ve değişiyorsunuz. Güzel başlayan bir ilişkinin bitmesinden çok korkuyorsanız, bu ilişkinize zarar vermeye başlıyor. Bu korkuyu kabul edip bu olasılığa baştan tamam dediğinizde paradoksal olarak değişim gerçekleşiyor ve ilişkileriniz daha tatmin edici hale geliyor.

Hayattaki en büyük korkunuz ne ise (ilişkinizin bitmesi, başarısız olmak, parasız kalmak, hasta olmak veya bir şeyleri kaybetmek) bunun olma olasılığına tamam demeden, bunu kabul etmeden iyi olmak mümkün değil. Yerinizde saymak ve aynı sorunu sürdürmek istiyorsanız korkunuzdan kaçmaya devam edebilirsiniz. Ancak artık canınıza tak ettiyse ve bir şeylerin değişmesini istiyorsanız yapacağınız şey çok açık.

Bu bir düşünme modeli de değil, aynı bir fizik yasası gibi. Direnç gösterdiğin şey ters yönde kuvvet kazanır ve bu kuvvet artarak sana döner. Kaçmak mümkün değildir. İsteseniz de istemeseniz de ötelediğiniz bu kuvvet bir gün karşınıza çıkar. Bunu değiştirmek için harekete geçilecek zaman tam da şu andır. Bunu yapmak tek başına zordur çünkü tüm direnciniz yüzeye çıkar. Bu konuda bir psikolojik danışmandan online veya yüz yüze profesyonel destek almak isterseniz bilgi için ayselkeskin2004@yahoo.com adresine eposta gönderebilirsiniz. Sevgiyle kalın.

Kaynaklar:
Biglan, A., Gau, J. M., Jones, L. B., Hinds, E., Rusby, J. C., Cody, C., & Sprague, J. (2015). The role of experiential avoidance in the relationship between family conflict and depression among early adolescents. Journal of Contextual Behavioral Science, 4(1), 30-36.
Kaya, Ç. (2019). Bağlamsal pozitif psikoloji yaklaşımına dayalı grupla psikolojik danışmanın psikolojik işlevsellik göstergeleri üzerindeki etkisi, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bilim Dalı, İstanbul.
Ryff, C. D. (1989). Happiness is everything, or is it? Explorations on the Meaning of Psychological Well-Being. Journal of Personality and Social Psychology, 57, 1069-108.
Seligman, M. E. P. (2011). Flourish: A visionary new understanding of happiness and well-being. New York, NY: Free Press.

İlginizi çekebilir: Hayatın karanlık yanını kucaklamak: İkinci dalga pozitif psikoloji ve iyi oluş (wellbeing) kavramı

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale