X

Yeme bozuklukları ve duygularımız arasındaki ilişki: Duygusal dengenizi bulmaya yardımcı olacak bir kriya pratiği

Yeme bozuklukları üzerine yazdığım yazıların hemen hepsinde bunların en ciddi psikolojik rahatsızlıklardan biri olduğunu; cinsiyet, yaş ve sosyo-ekonomik farklılıklara aldırmaksızın toplumun neredeyse hemen her kesiminde gittikçe yaygınlaştığını ve temelinde yanlış beden algısının yanı sıra duygusal faktörlerin rol oynadığını vurgulamaya dikkat ediyorum. Bugün de duygularımızdan bahsedecek ve duygusal dengemizi yitirmenin, bedenimizle olan bağı kaybetmenin anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkanırcasına yeme gibi rahatsızlıkların hem nedeni hem de sonucu olduğu üzerinde duracağım. Daha sonra da duygusal dengemize kavuşmamıza yardımcı olacak, hiç olmazsa en zor ve sıkıntılı anlarımızda bize yeniden “nefes” almayı hatırlatacak bir “kriya” yani Kundalini yoga pratiği paylaşacağım.

Yeme bozuklukları ile duygularımız arasında nasıl bir ilişki var?

Öncelikle, yeme bozuklukları arasında en yaygın şekilde görüldükleri tahmin edilen anoreksiya nervoza ve tıkanırcasına yeme bozukluklarının duygularımızla nasıl bir ilişki içinde olduğuna bakalım. Anoreksiya, insanın kendini sevmesini engelleyen, kişi ile bedeni ve duyguları arasında kalın duvarlar ören bir hastalık.  Bu duvarın harcı da yiyecekler. Yiyeceğin bedenlerimiz için en gerekli ve besleyici şeylerden biri olduğunu sanırım kimse yadsıyamaz. Bedenimizi gıdadan mahrum bırakmak aslında onu fiziksel olarak güçsüz bırakmanın yanı sıra sevgiden, ilişki kurmaktan ve şefkatten de alıkoyan ruhsal bir kriz durumu. Anoreksiyayla yaşayan kişiler fiziksel dünyada rahat edemezler yani kendilerini güvende hissedemez ve değerli bulmazlar. Sanki köklerinden koparılmış gibidirler. Zihin şu mesajı verir: Zayıfladıkça ufalıyorum, görünmez oluyorum ve bu sayede güvendeyim. Kişi kendini yiyeceklerden uzaklaştırdıkça maddi dünyadan uzaklaştığı, tinselliğe yaklaştığı yanılgısına kapılır. Fakat fiziksel varlığımızdan kaçamayız, dolayısıyla da bedenimiz bu hastalığın dayattığı yaşam şeklinde bir türlü rahatlık bulamaz.

Hayatının uzun bir dönemini anoreksiyadan bulimiyaya, tıkanırcasına yeme epizotlarından ortoreksiyaya kadar yeme bozukluklarının hemen her türüyle mücadele ederek geçirmiş olan Ramdesh Kaur, şifayı “Kundalini Yoga” sayesinde bulduğunu söylüyor. İyileştiğinden bu yana Kundalini yoga eğitmenliği yapan ve bu konuda benim de yazımda ana kaynak olarak kullandığım bir kitap yazan Kaur’a göre, anoreksiyadan kurtulmanın yolu içinde yaşadığımız dünyayla barışmaktan geçiyor; korku ve endişelerimizin üzerine gitmeli, çakralarımızı dengeye oturtmalı ve bedenimizin her bir noktasını onararak ruhumuzla ve duygularımızla yeniden bağ kurmalıyız. Bu yolculuk hiç kolay değil; ama varış noktasında “hayatımız” bekliyor.

Kaur, tıkanırcasına yeme bozukluğunun da temelde duygularımızla bağlantılı olduğunu vurguluyor. Öfke, endişe, utanç, depresyon. Bu duygulardan kurtulmak istediğimizde çare olarak yiyeceklere başvurabiliyor ve bedenimizin kabul ettiğinin çok üzerinde yiyerek bu duyguları bastırmaya çalışıyoruz. Kompülsif yeme sendromu olarak da bilinen bu durum olumsuz duyguları susturarak kişinin kendini bir anlamda hissiz bırakmak istemesinden kaynaklanıyor ve ruhun kaynağıyla olan bağını zayıflatıyor. Kaur, çarenin kendimizi ve başkalarını affetmekten geçtiğine inanıyor ve “utanmayın” diyor. “Bedeninizin utanılacak bir yanı yok. Yemek yediğiniz için utanmanıza gerek yok. Böyle güzelsiniz, olduğunuz gibi.”

Beden algısıyla ilgili sorunlar yaşayan ve yeme bozukluklarıyla mücadele eden insanların (ki sayıları hiç de azımsanmayacak kadar fazla) olumlu ya da olumsuz olsun duygularıyla sağlıklı bir şekilde iletişim kurması, onları kabullenmesi ve dinlemesi gerekiyor. Yeri geldiğinde onlara tahammül etmeyi yeri geldiğinde sevmeyi öğrenmesi. Fakat bunun yolu yiyeceklere yönelerek ya da onlardan kaçarak olumsuz duyguları itmek ve kendimizi uyuşturmaya çalışmak değil. Endişe ve kaygılarımız olabilir, kendimizi değersiz bulduğumuz ve hayatın kontrolü elimizden tamamen kayıp gitmiş gibi hissettiğimiz dönemler yaşayabiliriz ama bunun için bedenimizi cezalandıramayız. Duygularımıza kulak vermeli, onları yeniden dengeye kavuşturmaya çalışmalıyız.

Duygusal dengenizi bulmaya yardımcı olacak bir kriya pratiği

Ramdesh Kaur, içsel huzur için ve duygularımızla yeniden sağlıklı bağlar kurabilmenin etkili bir yolu olarak Kundalini yogayla tanışmamızı tavsiye ediyor. Duygusal dengeyle ilgili kitabında yer verdiği bir “kriya”yı çok rahatlatıcı bulduğum için sizlerle de paylaşmak istedim. Fakat pratikten önce kısaca Kundalini yogadan bahsedelim.

Yine Ramdesh’in kitabından öğrendiğime göre Kundalini yoganın başlıca pratikleri arasında “kriya” dediğimiz hareketler ve meditasyon yer alıyor. Bunun dışında nefesler, el-kol hareketleri, duruşlar, mantralar da yine Kundalini yoganın en önemli pratiklerinden.

Kriya ise belli bir şeyin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan eylemler olarak görülebilir. Ramdesh’in örneğine bakacak olursak, kriya, “sonunda çiçeğe dönüşen bir ayçiçeği tohumu gibidir. Kendine özgü bir enerji akışına sahip, tekrarlandığında belli sonuçlar doğuran bir dizi duruş, nefes ve mantradan (Sanskritçe sözler) oluşur.”

Kriya’larla ilgili dikkat etmemiz gereken en önemli şey ise onları asla değiştirmeye çalışmamak gerektiği, aksine “bırakın kriya’lar sizi değiştirsin.”

Artık Ramdesh’in önerdiği kriya pratiğine geçmek istiyorum ama Kundalini yoga hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz yazının sonundaki kaynaklardan yararlanabilirsiniz.

Duygusal denge için kriya

(Yogi Bhajan tarafından ilk defa 21 Temmuz 1977’de gösterildi.)

1. Dizleriniz ve topuklarınız birbirine bitişik olacak şekilde dimdik bir duruş yakalamaya çalışın. Dengede kalmak için ayaklarınızı 45 derecelik açıyla dışarı doğru açın. Baş, kollar ve omurga arkaya doğru nazikçe uzarken kollarınızı başınızın üzerinde esnetin ve 20 derecelik açıyla arkaya eğilin. Kollarınızın kulaklarınızla aynı hizada kalmasına izin verin. Avuç içleri ileri bakmalıdır ve kollarınızı yukarıda bu şekilde tutmakta çok zorlanırsanız başparmaklarınızı birbirine geçirerek buradan destek alabilirsiniz. “Mucizevi Esneme” olarak da adlandırılan bu duruşta 2 dakika kalmaya çalışın ve bu sırada uzun, derin nefesler alarak bedeninizi dinleyin, sakinleşin.

Not: Yogi Bhajan, bu pratiğin “olumsuzluğu insandan uzaklaştıracağı” yorumunda bulunmuştur. Mucizevi Esneme hareketi, özellikle öz saygınlık için çok önemli olan göbek deliği noktasını dengeleyerek hislerin ve enerjinin ahenk yakalamasına yardım eder ve içimizdeki öfkeyi huzura çevirir.

2. Acele etmeden belinizden bükülerek aşağı doğru eğilin ve ellerinizi zemine değdirmeye çalışın. Bu sırada kollarınızın kulaklarınızla aynı hizada kaldığından emin olun ve esneyebildiğiniz son noktaya ulaştığınızda kollarınızın zemine doğru rahatça sallanmasına izin verin. Nefes alın ve nefesinizi tutun, bu sırada karnınızı yapabildiğiniz kadar şişirip ardından içinize çekin. Nefesinizi verin, bir süre bu şekilde kalın ve karnınızı yeniden şişirip çekin. Karnınızı şişirip indirmek suretiyle bir süre nefes alıp vermeye devam edin. 2 dakika kadar sürdürün. Bedeninizi saran gerginliği, alışkanlıkları ve negatif düşünceleri omurganızdan aşağı, zemine ittiğinizi hayal edin. Hareketi nefesinizi rahatlatıp yavaşça dikilir konuma gelerek tamamlayın.

3. Dik bir pozisyondayken ayaklarınızı olabildiğince geniş bir şekilde açın. Kollarınızı dirseklerden bükün ve ellerinizin bileklerinizden itibaren rahat bir konumda olmasını sağlayın. Kendinize uygun makul bir hızda kalçalarınızla geniş daireler çizmeye başlayabilirsiniz. Daireler sağa veya sola olabilir. 2 dakika devam edin.

Not: Ramdesh’e göre, korku ve güvensizlik gibi duygular çoğunlukla bedenimizin arka kısımlarında ve kalçalarda birikerek insanların kendini huzursuz ve gergin hissetmesine neden olur. Kalçalarla daireler çizerek gerginliği azaltabilir, bedenimizde hapsolan olumsuz, endişe verici hislerden kurtulabiliriz.

4. Ayaklarınız açık konumdayken dirseklerinizi uzatın ve kollarınızı bedeninizden uzaklaştırarak ileride tutun. Kollarınızı aynı anda ters yönlere çevirmeye başlayın. Kollarınızdan biri saat yönünde, diğeri saat yönünün tersine dönmelidir. Elleriniz ve bedeniniz arasındaki mesafeyi 30 derece açıyla koruyun. Saniyede bir dönüş tamamlayarak hareketi hızlı bir şekilde yapın. Kollarınızla daireler çizerken 45 derecelik açıyla ileri bükülün ve ardından vücudunuzu kaldırın; sonra artarda öne-arkaya olacak şekilde 45 derecelik açıyla arkaya esneyin. Arkaya-öne doğru her esneme yaklaşık 15 saniye sürmelidir. 1,5 dakika kadar devam edin. Sonunda, ayakta dik bir konuma dönün ve rahatlayın.

Not: Ramdesh, bu hareketin sağlıklı bir şekilde düşünmeye ve düşüncelerimize netlik kazandırmaya yardımcı olacağını ifade ediyor. Alışkanlık haline getirdiğimiz düşünce şekillerini fark edip bunların üzerimizdeki etkisini hafifletmek ve bedenimizde daha rahat hissetmek için uygulayabiliriz.

5. Yere sırt üstü uzanın ve gevşeyin. Avuç içleriniz yukarı baksın ve kollarınızı iki yanda rahat bir pozisyonda uzatın. Kriya’nın üzerinizdeki etkilerini özümsemeye çalışırken 10 dakika boyunca bu konumda yatın.

Not: Ramdesh, yatış pozisyonundayken sakin bir mantra dinlemenin rahatlamaya yardımcı olabileceğini ifade ediyor.

 

Kaynaklar:

Yogi Bhajan’ın Kundalini Yogaya dair pratikleri için: Yogi Bhajan, The Aquarian Teacher, Kundalini Research Institute.
Bu yazıda kullandığım ana kaynak: Ramdesh Kaur, The Body Temple: Kundalini Yoga for Body Acceptance, Eating Disorders and Radical Self-love.
Ramdesh Kaur’un rehberliğindeki meditasyonlar için spiritvoyage.com/bodytemple adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kundalini Yoga hakkında göz atabileceğiniz bazı Türkçe kaynaklar:

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale