X

Yaz sonuna özel cilt bakım rehberi: 5 adımda yazın etkilerini cildinizden silin

İyot kokusu, tuzlu saçlar, sıcak kumlar, bronz ten, uçuş uçuş elbiseler, hafif ve lezzetli yemeklerin eşlik ettiği bol sohbetli ve kalabalık sofralar, uzayan günler, macera dolu yolculuklar… Yaz mevsimini sevenlerden mi yoksa sonbaharın gelişini sabırsızlıkla bekleyenlerden misiniz bilmiyorum ama ben, güneşe maruz kalmaktan ve nemden dolayı isyan bayrağını çeken hassas cildime rağmen ‘Keşke her mevsim yaz olsa.’ diyebilecek kadar güneşe tutkulu bir ‘yaz severim’.

Her mevsim geçişinde olduğu gibi, yaz mevsiminin sıcağını ve nemini geride bırakıp serin ve kapalı sonbahar havalarına geçiş yaparken, yaşam tarzımızın, beslenme stilimizin, hareket alışkanlıklarımızın ve en önemlisi de hava durumunun değişmesiyle birlikte cildimizin ihtiyaçları da büyük ölçüde değişiyor.

Cildimiz yaz boyunca yoğun klora ve tuza maruz kalıyor; güneşin zararlı ışınları nedeniyle yıpranıyor, lekeleniyor ve matlaşıyor. Yüksek sıcaklık yüzünden nemini kaybeden, gözenekleri genişleyen ve genişleyen gözeneklere dolan cilt bakım ürünleri (özellikle de ağır yapılı güneş koruyucuları) nedeniyle siyah nokta, komedon ve sivilce oluşumuna çok daha yatkın hale gelen cildimizden yazın etkilerini silmek için temizlikten nemlendirmeye, her aşamada çok daha özenli olmamız ve cilt bariyerini hedefe yönelik ürünlerle güçlendirmemiz büyük önem taşıyor.

Bu yazımda, yaz mevsiminin cildimde bıraktığı hasarı hızlıca gidermek, cildime yaz sonunda ihtiyaç duyabileceği desteği sağlamak ve sonbaharı çok daha sağlıklı, canlı ve aydınlık bir ciltle karşılamak için uyguladığım yaz sonu bakım rutinimi ve önerilerimi sizlerle paylaşacağım.

1. Adım: Gözeneklerde derinlemesine temizlik

Yaz mevsiminde cilt yüzeyinde gözle görülür şekilde yaşanan en büyük değişimlerden biri hiç şüphesiz gözeneklerin genişlemesi. Hava sıcaklıklarının yükselmesiyle birlikte vücudun terleme ve hava alma ihtiyacının artması, tüm cilt yüzeyinde olduğu gibi yüzde de gözeneklerin genişlemesine sebep olabiliyor.

Çoğumuz ‘Havalar serinleyince nasıl olsa yine küçülür.’ diye düşünüyor olsak da, genişleyen gözeneklere dolan makyaj ve güneş kremi kalıntılarının yanı sıra terle birlikte atılan sebum, çevresel kirleticileri ve ölü derileri adeta bir mıknatıs gibi çekerek siyah nokta ve komedon oluşumuna davetiye çıkarabiliyor.

Yaz mevsiminin cildinizde bıraktığı hasarı onarmak amacıyla kullanacağınız asitlerin, besleyici yağların, kremlerin ya da serumların cildin alt katmanlarına ulaşabilmesi ve maksimum fayda sağlayabilmesi için öncelikle gözeneklerinizde derinlemesine bir temizlik yapmanız ve cildinizi ölü derilerden arındırmanız gerekiyor.

Benim gibi hassas bir cilde sahip kişilerde, fiziksel peelingler, yani tanecikli yüz temizleyicileri bazen tahrişe neden olabiliyor. Bu nedenle benimki gibi hassas bir cildiniz varsa jel ya da köpük formundaki yüz temizleyicileri tercih edebilir, hassas ciltlere özel olarak üretilmiş bir yüz temizleme cihazı yardımıyla cildinize zarar vermeden, gözeneklerinizi derinlemesine temizleyebilirsiniz.

Ben derinlemesine bir günlük temizlik için içeriğindeki argan yağı ve panthenol ile cildi temizlerken aynı zamanda nemlendiren; renklendirici, paraben, parafin, SLES ve silikon gibi ağır kimyasalları içermeyen Dermoskin Yüz Yıkama Köpüğü’nü termo cilt temizliği ve sıkılaştırıcı masaj özelliği olan FOREO LUNA 3 plus ile birlikte kullanıyorum.FOREO LUNA 3 plus’un lila rengi hassas ciltler için olanı. Sizin de benim gibi hassas bir cildiniz varsa lila rengini tercih edebilirsiniz. 

Hassas cildim için ultra nazik termo cilt temizleme deneyimi sunan FOREO LUNA 3 plus, üzerindeki termal temas noktalarından yayılan ısı ile cildimde pürüze neden olan sebum ve kalıntıları çözerek nazikçe temizliyor. Isı teknolojisi aynı zamanda cildimin terlemesini de sağlayarak, gözeneklerimdeki kirin, yağın ve kirleticilerin atılmasına yardımcı oluyor.

LUNA 3 plus cihazınızı telefonunuzdaki FOREO uygulamasına bağlayıp Ayarlar sekmesine girdiğinizde, cihazın temizleme modu için tüm ayarlarınızı oluşturabiliyorsunuz. Thermo-Tech ile ısıtma özelliğini 40 – 55 derece arasındaki bir ısıda, cildinize uygun şekilde ayarlayıp, bölgesel titreşim ve süre ayarlarını da yapıp kaydettikten sonra, uygulamaya gerek olmaksızın, manuel olarak da temizleme modunu kullanabiliyorsunuz.

LUNA 3 plus ayrıca, ultra hijyenik silikon malzemesi ve su geçirmediği için yıkanabilmesi nedeniyle cilt yüzeyine zarar verebilecek bakteri ve mikroorganizmaların oluşumunu da engelliyor.

2. Adım: Gözenek sıkılaştırma 

Gözeneklerimi derinlemesine temizledikten sonra, hem tekrar dolmalarını engellemek ve sıkılaştırmak, hem de düzenli olarak temizleyerek tekrar tıkanmalarını engellemek konusunda benim en çok faydasını gördüğüm içerik beta hidroksi asit (BHA ya da salisilik asit olarak da bilinir). Özellikle sivilce ve siyah noktaları hedef alan tüm ürünlerin içeriğinde mutlaka bulunan salisilik asitin aynı zamanda cildin ölü hücrelerden arınması; yaşlanma, güneş hasarı, koyu lekeler ve akne etkilerini giderme gibi konularda etkili olduğu da söyleniyor.

Salisilik asit cilt yüzeyinde soyulma yapmadığı için yaz kış düzenli olarak kullanılabilecek bir içerik. BHA içeren bir tonik edinebilir ve cildinizi temizledikten sonra haftada 2-3 kez cildinize uygulayabilirsiniz. BHA kullanırken cildiniz kuruyacağı için, ekstra nemlendirmek de son derece önemli. Benim bu konudaki tercihim, içeriğindeki nemlendirici aloe vera ve lotus çiçeği ekstratı da bulunan Nip+Fab salisilik asit pedleri. 

3. Adım: Kuruyan cilde nem desteği

Yaz mevsiminde cilde en çok zarar veren ve dengesini bozan şeylerden biri de hiç şüphesiz nem kaybı. Terlemeyle birlikte vücudun su kaybetmesi, yüksek hava sıcaklıklarına ve güneşe maruz kalmak cildin nemini kaybetmesine ve kurumasına neden olabiliyor. Sonbahara geçiş yaparken, mevsim değişikliğinin de etkisiyle cildimde kuruluk, kızarıklık, kaşıntı ve hatta döküntülere sebep olacak düzeyde nem kaybı yaşandığı için, cilt tipime uygun şekilde nemlendirmek en önemli konuların başında geliyor.

Nemlendirici serum

Nemlendirme denildiğinde akla ilk geren içerik tabii ki hyalüronik asit. Hyalüronik asit, ağırlığının 1000 katına kadar nem tutabiliyor ve bu yolla nemi cildimize çekerken, cildin nem bariyerinin güçlenmesine ve nemin ciltte hapsedilmesine yardımcı oluyor.

Hyalüronik asit bazlı formülüyle FOREO Serum Serum Serum, yapısının inanılmaz hafif olması ve mikro kapsüllerinde bulunan, nemlendirici özellikteki skualen yağı nedeniyle her gün kullandığım tek nemlendirici ürün.

Nemlendirici etkisinin yanı sıra içeriğinde paraben, alkol, phenoxyethanol, mineral yağ ve parfüm gibi zararlı bileşenler bulunmayan, antioksidanlar yönünden zengin olan bu serumun etkisinden maksimum fayda sağlamak için sarkmaları toparlayan ve cildimin daha genç görünmesini sağlayan FOREO BEAR mikro akım cihazımla birlikte kullanıyorum.

Serum Serum Serum, BEAR’ın metal kürelerinin cildimde daha iyi kaymasını ve bu yolla cildime zarar vermeden masaj yapabilmesini sağlarken, iletkenliğiyle cihazdan iletilen akımın daha derine ulaşmasına da yardımcı olduğu için hem nemlendirme hem de sarkmaların toparlanması anlamında tek bakımda iki etkiden bir arada faydalanabiliyorum. BEAR cihazını da Serum Serum Serum’u da her gün düzenli olarak kullanıyorum. Bu arada küçük bir bilgi: BEAR’ı su bazlı ve yağ içermeyen herhangi bir serumla kullanabilirsiniz. Ancak iletkenlik açısından kullandığınız serumun yukarıda bahsettiğim Serum Serum Serum’un özelliklerine sahip olması oldukça önemli.

Nemlendirici krem

Nemlendirici kremlerin büyük bir çoğunluğu silikon içerdiği için, krem yerine serum kullanmak her zaman önceliğim. Ancak cildimin yoğun neme ihtiyaç duyduğunu hissettiğimde, çok nadir olmakla birlikte, nemlendirici kremlerden de destek alıyorum. Nemlendirici krem seçiminde de mümkün olabildiğince doğal ve temiz içerikli olmasına, gözenek tıkayan mineral yağlar ve parfüm içermemesine dikkat ediyorum. Bu nedenle gece bakımında cildim için KAMA’nın ayurvedik gece kremini, gündüzleri ise Kiehls Ultra Facial Cream’i kullanıyorum. Göz çevrem içinse hem gece hem de gündüz rutinimde yıllardır tercihim Kiehls Creamy Eye Tretment.

4. Adım: Güneş lekelerini hedef alan bakım rutini

Derinlemesine temizlikten, BHA içerikli bir tonik kullandıktan ve cildinize kaybettiği nemi geri kazandırdıktan sonra, cildiniz artık güneş nedeniyle oluşan lekelerle savaşacak bakım ürünlerinden maksimum düzeyde yararlanmaya hazır!

Güneş lekelerini azaltmak ve yok etmek için benim yıllardır en çok faydasını gördüğüm şey kimyasal peelingler olsa da, uygulaması biraz zahmetli olduğu için son zamanlarda kimyasal peelinglere ek olarak led ışık terapisinden de faydalanıyorum.

Kimyasal peeling

Kimyasal peeling kullanımında dikkat ettiğim en önemli şeylerden biri cildimi alıştırarak, yani kullanım sıklığını ve dozunu yavaş yavaş artırarak ilerlemek. Özellikle alfa hidroksit asit (AHA ya da glikolik asit olarak da bilinir) ve retinol leke tedavisinde en çok kullanılan içerikler arasında.

Benim kimyasal peeling konusundaki tercihim retinol. Evdeki uygulamalar için genelde serum formundaki ürünlerde, %0.1, %0.5 ya da %1’lik oranında bulunabilen retinolü kullanmaya yeni başlayacaksanız önce en düşük dozda (% 0.1) ve haftada 1 kullanmanızı öneririm (cildim çok hassas olduğu için ben bu şekilde başlamıştım). Cildiniz alıştıktan sonra ise etkilerini gözlemleyerek yavaş yavaş daha yüksek dozlara geçiş yapabilir ve kullanım sıklığınızı artırarak her gün kullanmaya devam edebilirsiniz.

Ben, cildim alışık olduğu için, sonbahara girer girmez Ordinary’nin nemlendirici özellikteki squalen yağı içinde %1 oranında çözünmüş retinol bulunan serumunu kullanmaya başlıyorum. Hassas bir cildiniz varsa, cildinizde herhangi bir kızarıklık, hassasiyet ya da tahriş oluşmaması için kullanmadan önce mutlaka bir dermatoloğa danışmalısınız.

Kimyasal peelingleri kullanırken dikkat ettiğim bir diğer önemli noktaysa güneş koruması. Kimyasal peelingler lekeleri ve pürüzleri cildin üst katmanını soyarak iyileştirdiği için, kullandığınız sürece cildiniz güneş ışınlarına çok daha hassas hale geliyor ve cildinizi korumadığınızda leke görünümünü azaltmaya çalışırken daha fazla leke oluşmasına neden olabiliyorsunuz. Bu nedenle, kimyasal peelinglere güneş ışınlarının daha az olduğu sonbahar ve kış aylarında başlanması, başladıktan sonra düzenli olarak uygulanması, güneş olsa da olmasa da her gün düzenli olarak yüksek koruma faktörüne sahip bir güneş koruyucusu kullanılması ve gece bakımına dahil edilmesi öneriliyor.

Led ışık terapisi

Kimyasal peelinglerin kullanımı oldukça zahmetli ve özellikle yeni başlayanlar için (bence) biraz da riskli olduğu için, leke tedavisinde özellikle güzellik merkezlerinde sıkça kullanılan yeşil ve mavi led ışık terapisinden de faydalanabilirsiniz. Hem yaz kış gönül rahatlığıyla kullanılabildiği, hem de cildi soymadan lekeleri geçirebildiği için, özellikle kimyasal peelinglere mesafeli yaklaşanlar için bu yöntemin çok daha pratik ve güvenli olduğunu düşünüyorum.

Led ışık terapisini evde uygulamanın en kolay yoluysa, tam spektrumlu led ışık terapisi özelliğinin yanı sıra soğuk ve sıcak terapi, t-sonic titreşimler gibi gelişmiş özellikleriyle öne çıkan FOREO UFO 2.

FOREO UFO 2, FOREO UFO Power Maskelerdeki aktif bileşenlerin ciltteki etkisini artırmak için 45 santigrat dereceye kadar anında hızlı ısıtma, şişkinliği azaltmak ve gözenekleri küçültmek için 5 santigrat dereceye kadar anında hızlı soğutma, ciltte farklı faydaları ve etkileri bulunan tam spektrumlu 8 farklı led ışık ve nazikçe masaj yaparak ürünlerin ciltteki emilimini arttıran T- Sonic titreşimler ile her bir bakım için özelleştirilmiş yüz bakım terapileri sunuyor.

Leke görünümünü iyileştiren yeşil ve mavi led ışıklar cildin farklı bölgelerindeki ton eşitsizliklerini düzenliyor ve özellikle mat olan bölgelerin çok daha canlı görünmesini sağlıyor.

Benim UFO 2 cihazımla birlikte kullandığım Green Tea bakımında, bu bakıma özel olarak aktive edilen terapiler arasında mat görüntüyü canlandırmaya ve leke görünümünü düzenlemeye yardımcı yeşil led ışık terapisi, kan dolaşımını hızlandırarak lekelerin görünümünü azaltmaya yardımcı mavi led ışık terapisi, maskede bulunan bakım ürünlerinin emilimini arttırıp kan dolaşımını hızlandıran termo terapi (ısıtma terapisi), gözenek görünümünü azaltarak cildi canlandıran kriyoterapi (soğutma terapisi) ve cildi rahatlatıp ürünlerin emilimini artıran T-Sonic titreşimler de bulunuyor.

Rutin olarak ayda 2-3 kez uyguladığım bu bakımı, yaz mevsiminin sonunda hedefe yönelik olarak değiştirerek, haftada 2 kez uygulamaya çalışıyorum.

5. Adım: Güneş Koruması

Yaz boyunca zarar görmüş olan cildinizi hedefe yönelik özel bakımlarla iyileştirirken, bir yandan koruyabilmeniz de gerekiyor. Bunun için kendi deneyimlerimden yola çıkarak, günlük bakım rutininizi aksatmamanızı, mümkün olabildiğince makyaj yapmayarak cildinizi dinlendirmenizi, en önemlisi de hava güneşli olsa da olmasa da, her gün güneş koruyucu kullanmanızı öneririm.

Güneş kremi seçiminde cilt tipine uygun seçim yapmak, gözeneklerin tıkanmaması ve uygulanan bakımların cilt tarafından tamamen emilerek etkilerini gösterebilmesi için bence son derece önemli. Güneş kreminin koruyucu etkisini gösterebilmesi için, ne kadar hafif formüllü olursa olsun, yapısını ağırlaştıran içeriklerin kullanılması gerekiyor. Temiz içeriği, koruyuculuğu, cildimle uyumu ve fiyatının görece uygun olması (çünkü her gün kullandığım için çok hızlı bitiyor ve sık sık yenilemem gerekiyor 🙂 ) nedeniyle ben yaz kış, Dermoskin’in 50 faktörlü güneş koruyucusunu kullanıyorum.

Güneş kremi, hangi ürünle temizlerseniz temizleyin az da olsa kalıntı bırakan bir cilt bakım ürünü. Bu nedenle yüz temizleyicimi her gece LUNA 3 plus ile birlikte kullanarak cildimin derinlemesine temizlendiğinden emin oluyor ve ayda 2-3 kez de kil maskesi yaparak gözeneklerimi tamamen arındırmaya çalışıyorum.

Yukarıdaki önerileri düzenli olarak uyguladığınızda ve cildinizin ihtiyaçlarına kulak verdiğinizde, yaz mevsiminin cildinizde bıraktığı hasarı iyileştirerek çok daha sağlıklı, pürüzsüz, aydınlık ve dolgun bir cilde kavuşmanız mümkün. Önerilerin tamamının, kendi deneyimlerime ve araştırmalarıma dayandığını, her cildin ihtiyaçlarının ve kullanılan ürünler karşısındaki tepkilerinin farklı olacağını, cilt bakım ürünü seçiminde ve uygulamalarında kendi cilt tipinizi tanıyarak uygun seçimler yapmanız gerektiğini unutmayın. 

Bu yazı FOREO’nun katkılarıyla hazırlanmıştır.

Merve Dökmeci: Lisans ve yüksek lisans eğitimlerimi Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladım. Boğaziçi Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştığım 4 yıl boyunca uzmanlık deneyimimi üniversitenin rehberlik ve psikolojik danışmanlık biriminde (BÜREM), bireysel danışmanlık ve grup çalışmaları ile edindim. Bu süreç zarfında sempozyum ve kongrelerin organizasyonunda, ve çeşitli bilimsel araştırma projelerinde yer aldım. Mindfulness Temelli Bilişsel Davranışçı Terapi ekolüne olan ilgim ve araştırmalarım sonucunda, öz şefkatin kişilerarası kabul-red ve duygusal tepkisellik arasındaki ilişkiye olan etkilerini incelediğim tezimle birlikte, yüksek lisans eğitimimi yüksek onur derecesiyle tamamladım. ODTÜ Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Doktora Programı’nda doktor adayı olarak bilimsel çalışmalarımı ve uzmanlık eğitimimi sürdürüyorum. Doktora eğitimimle birlikte Bilgi Üniversitesi’nde başlayan akademisyenlik yolculuğuma ise, MEF Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak devam ediyorum. Akademideki çalışmalarımın yanı sıra, kurucusu olduğum Uniqus Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık merkezinde, beden farkındalığı ile travma çözümlemesi ve stres yönetimi üzerine psiko-biyolojik bir yaklaşım olan Somatik Deneyimleme’yi mindfulness pratiğime entegre ederek; bireylere psikolojik danışmanlık, kurumlara ise seminer ve eğitim destekleri veriyorum. Büyük bir heyecanla çalıştığım ruh sağlığı alanındaki bilgi birikimimi paylaşma merakımın ve yazmaya olan tutkumun beni 2013 yılında buluşturduğu Uplifers’ta, editör olarak ilgi duyduğum konularda araştırmaya, öğrenmeye ve paylaşmaya devam ediyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 

Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 



İlgili Makale