X

Yaşam standardımızı ne belirliyor: %20 genler, %80 seçimler

Küçük bir doğru/yanlış testiyle başlayalım: “Ailenizde kalp veya şeker hastalığı varsa sizde de çıkacak.

Cevap: Yanlış. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl küresel ölümlerin yaklaşık 70’i kardiyovasküler hastalıklar, kanser ve diyabet gibi kronik hastalıklardan kaynaklanıyor. Ve en önemlisi, bu kronik hastalıkların çoğu yaşam tarzınızla yakından ilgili. Her gün yaptığınız seçimler, yaşam kalitenizi belirliyor. Bu seçimler aynı zamanda ailede devam eden bir sağlık durumunu geliştirip geliştirmeyeceğinizin de kararını veriyor.

Epigenetiği duydunuz mu?

Epigenetik, genetik üstü anlamına geliyor. Stres, diyet, fiziksel aktivite, uyku, sigara ve alkol gibi faktörlerin etkisiyle genleri açma ve kapama tuşuna sahip olduğunuzu kanıtlayan bilim dalı. Bunu açıklayan harika bir söz var: “Genetiğiniz silahı doldurur ama yaşam tarzınız tetiği çeker.” Başka bir deyişle, bir hastalığa yakalanma riskinizi artıran bir geniniz olsa dahi, bu genin kendini ifade etmesi için tetiklenmiş olması gerekiyor.

Nasıl oluyor da bu tetiği çekiyoruz?

Öncelikle bahsetmemiz gereken, biyo-bireysellik. Belki kulak aşinalığınız var, belki de ilk kez duyuyorsunuz. Biyo-bireysellik, her birimizin benzersiz olduğu anlamına geliyor. Bu nedenle de tetikleyicileri aslında tanımlamak imkansız. Farklı etmenler hepimizi farklı derecede tetikliyor ve her birimiz onlara farklı tepkiler veriyoruz.

Bu nedenle biyo-bireysel niteliklerimizi tanımak, bizi sağlıklı ve daha iyi hissettiren şeyleri belirlemek için bir anahtar.

Ancak, uzun vadede hepimizi olumsuz etkileyebilecek belirli yaşam tarzı davranışları var. Örneğin, hepimizin yeterli uykuya, doğru beslenmeye, stresi olabildiğince azaltmaya, hidrasyona ve sosyal desteğe ihtiyacı var.

Bu nedenle, hepimizin paylaştığı olası tetikleyiciler:

  • Şekerli ve sağlıksız yağlardan zengin, meyve ve sebzeler gibi bütün gıdalarda düşük beslenme alışkanlıkları
  • Yetersiz uyku
  • Stres
  • Sigara
  • Aşırı alkol

Epigenetik ile ilgili harika olan şey, sadece genlerin açılabilmesi değil, aynı zamanda kapatılabilmesi

Halihazırda kronik bir hastalığınız olsa bile, bunların çoğu beslenme ve yaşam tarzı müdahaleleri yoluyla geri döndürebiliyor. Uygun öz bakım ile çoğu kronik hastalığın kökeninde bulunan enflamasyonu azaltabiliyor ve vücudunuza doğal olarak kendini iyileştirme şansını verebiliyorsunuz.

Uygun öz bakım

  • Uykuyu önceliklendirmek
  • Bütün yiyecekleri, yüksek besleyici bir beslenme anlayışı ile işlenmiş yiyecekleri en aza indirmek
  • Stresi etkili yönetmek
  • Beslenme eksikliklerini vitamin ve mineraller ile desteklemek
  • Vücudu aktif hareket ettirmek
  • Pozitif düşünce yapısı

Tamam, şimdi biliyoruz ki yaşam tarzımız, beslenme alışkanlıklarımız, davranışlarımız ve hatta düşüncelerimiz bu tetiği çekiyor ve potansiyel olarak hastalığa neden oluyor.

Hastalığı önleyen sağlıklı bir yaşam tarzı

Sağlıklı ve önleyici bir yaşam tarzını benimsemek söz konusu olduğunda herkesin aynı erişime sahip olmadığını biliyoruz. Taze yiyecek seçenekleri bulmanın zor olduğu bir mahallede yaşıyor olabilirsiniz veya evde tam bir gece uykusunu imkansız kılan yeni doğmuş bir bebeğiniz olabilir.

İşte herkes tarafından uygulanabilir 5 basit adım…

1. Beslenmenizde küçük bir pozitif değişiklik yapın.

Tüm hastalıkların temel bir nedeni var, enflamasyon. Enflamasyonu azaltıcı bir beslenme alışkanlığını benimseyin. Mümkün oldukça işlenmemiş gıda ve besleyiciliği yüksek besinler tüketin.

Bunu yapmaya çalışırken kendinizi yeni bir stres altına sokmaktan bahsetmiyorum. Sadece küçük, olumlu bir değişikliği deneyerek başlayın. Örneğin; işler ne kadar çok görünürse görünsün akşam yemeğinizi masada yiyin. Tamamen doyana hatta belki karnınız ağırana kadar yeme eğiliminiz varsa porsiyon büyüklüğünüzü azaltarak yemeğinize öncelik verin.

Daha fazla su için veya en az iki öğünde koyu yeşil yaprakları beslenmenize dahil edin. Veya sağlıksız bir yiyeceği daha sağlıklı bir alternatifle değiştirin. Örneğin, şekerli/asitli içecekler içiyorsanız, bunlardan birini doğal aromalı bir bardak su ile değiştirin.

Yoksa hala taze limonlu, salatalık veya çilekli suyu denemediniz mi? Zamanla bu zararlı şeker ve yapay tatlandırıcılardan uzak kalmış olmayacak, ayrıca hidrasyon, sindirim ve hormon dengeniz için gerekli olan suyu sağlıyor olacaksınız.

2. Uykunuza öncelik verin.

Uyku, beyninize tüm günün yan ürünlerini -çöplerini- temizleme şansı veriyor. Uyku döngüsünün her aşaması, beyni optimal işlev için yeniliyor ve canlandırıyor. Uykudan mahrum kaldığındaysa glifatik sistemin aktif sürecinin bu işlevi yerine getirmek için zamanı olmuyor, bu nedenle toksinler birikiyor ve bilişsel yetenekleri, davranış ve muhakemedeki etkileri belirgin hale geliyor.

Bunun yanı sıra, uykuda geçirdiğiniz süre vücudunuzun iyileşmesine ve sıfırlanmasına, sağlıklı hormon dengesine, kan şekeri kontrolü ve çocuklarda sağlıklı büyüme ve gelişmeye yardımcı oluyor. Yetersiz uyku uzun vadede diyabet, obezite ve kalp hastalığı riskini artırıyor.

Peki ne yapabilirsiniz?

Düzenli olarak uykunuza engel olan bir alışkanlığı veya aktiviteyi tanımlayarak başlayın. Yatmadan önce telefonu elinizden düşürmüyor musunuz? Akşam saatlerinde kahve mi içiyorsunuz? Geç saatlere kadar oturduğunuz günler çoğunlukta mı? Uykuya dalma veya uykuda kalmanızı engelleyebilecek alışkanlığınızı belirledikten sonra, bu alışkanlığı daha iyi uykuyu teşvik edecek bir yenisiyle değiştirin.

Yatmadan hemen önce sosyal medyada gezinmeye alışkınsanız, telefondan gelen mavi ışık sirkadiyen ritminize müdahale ederek uykuya dalmanızı zorlaştırabilir. Yatmadan birkaç saat önce kendinize bir telefon kısıtlaması koyun. Telefonu uyumadan 60-90 dakika öncesinde bir kenara bırakıp sevdiğiniz bir kitabı elinize alın. Ayrıca günlük tutabilir veya ılık bir banyo yapabilirsiniz. Eğer günün geç saatlerinde kahve içen biriyseniz, o kahveyi bir fincan bitki çayı ile değiştirmek en iyi yardımcınız olabilir. Şimdilik bunlardan sadece birini seçin ve kademeli olarak gece rutininizi geliştirmeye başlayın.

3. Olumlu düşüncelerle meşgul olun.

Pozitif düşünce, hastalıkları önleme ve iyileştirmeyi nasıl etkileyebilir diyebilirsiniz. Bruce Lipton, İnanç Biyolojisi adlı kitabında, zihin ve bedenin ne kadar bağlantılı olduğuna ve bedenimizdeki hücrelerin düşüncelerimize nasıl tepki verdiğine dair bilimsel bulgular paylaşıyor.

Kendinizi kötü bir ruh halindeyken fiziksel olarak hasta hissettiyseniz, bunu kafanızdan uydurmuyorsunuz, bir gerçekliği var. Ruh halimiz ve düşüncelerimiz sağlığımızın durumu üzerinde güçlü bir etkiye sahip. Sadece bu da değil, olumsuz düşünceler strese neden oluyor ve vücudumuza stres hormonu olan kortizolü daha fazla üretmesini söylüyor. Yani evet, düşüncelerimiz, kendimizi strese sokmanın ve kendimizi hasta etmenin kestirme bir yolu.

Olumsuz düşüncelerin strese yol açtığını biliyorsunuz, öyleyse olumlu düşüncelerin stresi azaltarak iyileştirici bir rol oynaması da sizi şaşırtmamalı. Bir dahaki sefere kendinizi olumsuz bir düşünceye kaptırdığınızda o düşünceyi pozitifiyle değiştirmeyi deneyin. Örneğin “Asla hedeflerime ulaşamayacağım” diye düşündüğünüz bir anda, durun, düşünceyi yargılamadan fark edin ve sonra kendinize düşüncelerinizin ağırlığı olduğunu hatırlatın. Daha sonra kasıtlı olarak “Hedeflerime ulaşmam ne kadar uzun sürerse sürsün, yetenekli ve kararlıyım” gibi olumlu bir düşünce ile değiştirin.

4. Stresinizi yönetin.

Stres doğrudan enflamasyon ve kronik stres ile ilişkili. Bu, vücudunuzun sürekli olarak savaş ya da kaç modunda sıkışıp kaldığı, gevşeyemediği ve iyileşemediği anlamına geliyor. Stresi yönetmek, hastalıkların önlenmesinin ve geri döndürülmesinin en temel bileşeni.

Stresi tamamen önleyemezsiniz ama öncelikle hayatınızdaki stres faktörlerini tanımlayarak bunu yönetebilirsiniz. Sizi strese sokan şeyler neler? İşte? Peki ya evde?

İlk adım, stresinizin bir envanterini çıkarmak ve sonrasında onu en aza indirecek sağlıklı bir sınır belirleyebilirsiniz. Örneğin bu, projeleriniz için gerçekçi ve ulaşılabilir son tarihler belirleme konusunda iş vereninizle veya ortaklarınızla konuşmak olabilir.
Stresinizi yönetmenin diğer bir etkili yoluysa meditasyon ve derin nefes alma pratikleri. Seçeneklerinizi artırmak isterseniz günde sadece beş dakika bile doğada vakit geçirmek, yürüyüş yapmak büyük fark yaratabilir. Yazı yazmak, resim yapmak, müzik aleti çalmak gibi rahatlatıcı aktiviteler veya sadece yavaşlamanıza izin veren başka herhangi bir şey…

Ve tabii ki düzenli olarak yapılan egzersiz, stresinizi azaltmanın diğer bir harika yolu. Egzersizden konu açılmışken son adıma geçiyoruz.

5. Vücudunuzu hareket ettirin.

Düzenli egzersiz sağlık için çok önemli, ne kadar söylesek az! Egzersiz vücutta hastalık riskini azaltabilecek anti-enflamatuar etki yaratıyor. Egzersiz aynı zamanda bizi harika hissettiren endorfin salgılıyor ve ruh halimiz de biraz önce bahsettiğimiz gibi fiziksel sağlığımızı etkilediği için pozitif bir döngü yaratıyor.

Egzersizin belirli hastalıklarda nasıl önleyici bir rol oynadığına bakalım.

  • Kalp ve damar hastalıkları: Egzersiz kan akışını artırıyor, vücuttaki oksijen seviyelerini yükseltiyor. Yüksek kolesterol, yüksek tansiyon gibi kalp hastalıkları riskinizi düşürmeye yardımcı oluyor ve kalp krizi riskini azaltıyor. Son araştırmalar, aralarında dinlenme dönemleri olan yüksek yoğunluklu egzersizlerin kalp sağlığı için oldukça faydalı olduğunu gösteriyor.
  • Diyabet: Düzenli egzersiz, insülin kontrolü üzerinde olumlu bir etkiye sahip, bu da daha sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve enerjinizi artırmak için daha etkili kan şekeri yönetiminde yardımcı oluyor.
  • Beyin sağlığı: Egzersiz bilişsel işlevleri geliştiriyor ve unutkanlık, Alzheimer’s gibi bilişsel riskleri azaltıyor.
  • Kanser: Egzersiz, meme, kolorektal ve prostat kanseri riskini düşürmesinin yanı sıra kanserli kişilerin yaşam kalitesini de ciddi oranda iyileştiriyor.

Diyeceğim o ki fiziksel aktivite, hastalıkları önlemeye, yönetmeye ve iyileşmeye yardımcı olan güçlü bir araç. Pilates, yoga ve esneme gibi birçok evde yapılabilecek egzersiz, küçük bir alan ve kendi vücut ağırlığınızdan başka bir şey gerektirmiyor. İster matınızın üstünde kendi vücut ağırlığınız veya direnç bandı ve birkaç kilo ile çalışmak olsun, ister açık havada yürüyüş yapmak, ister odanızda dans etmek olsun, bir egzersiz rutinine başlamak için önemli olan, düzenli olarak küçük hareketlerle başlamak.

Kronik hastalıkların çevrenizi sarmış olması umut kırıcı görünebilir ancak; ailenizde bu hastalık genleri olsa dahi epigenetik ve yaşam tarzı seçimleriniz aracılığıyla hayatınızı değiştirebileceğinizi hatırlayın. Sağlığınız ve yaşam kalitenizin; ne yediğinizle, stresi yönetme kabiliyetinizle, bedeninizi ne sıklıkla hareket ettirdiğinizle, uykunuzun kalitesiyle belirlendiğini farkında varın.

Kendiniz ve sevdiklerinizin daha iyi bir yaşam sürmesi için siz neler yapıyorsunuz? Bundan sonra neler yapabilirsiniz?

Sorularınız için info@secilsayhan.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Sevgi ve sağlıkla…

İlginizi çekebilir: En çok yapılan 8 beslenme hatası

Seçil Sayhan: Yönetim Bilimleri lisans eğitimini Psikoloji yan dalı ile Sabancı Üniversitesi'nde tamamladı. National University of Singapore'da okuduğu dönemde Japonya, Günay Kore, Tayland, Endonezya, Hong Kong, Malezya ve Singapur’un sağlıklı yaşam kültürlerini deneyimleme şansını yakalayan Seçil Sayhan üniversite yıllarına denk gelen süreçte bir yandan Stanford University’den aldığı Nutrition Science ve University of Colorado Boulder'dan aldığı Science of Exercise dersleri; pozitif psikoloji ve nörobilim araştırmaları ile holistik yaklaşımı benimsedi ve ilgi alanlarını çeşitlendirmeyi ön planda tuttu. International Coaching Federation onaylı profesyonel uzman koç olarak bireysel ve kurumsal danışmanlıklar veren Seçil Sayhan lisans sonrası diploma eğitimine İngiltere’de beslenme ve yaşam tarzı alanında devam etmektedir. Beslenme danışmanlığı ve yaşam kalitesi yönetimi alanında uzmanlaşan Seçil Sayhan’a info@secilsayhan.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale