X

Uzun gelincik sendromu: Başarınızı doyasıya yaşamanıza engel olan nedir ve bunu nasıl aşabilirsiniz?

“Birimizin yükseldiğini gördüğünüzde, onu yıkmak istiyorsunuz, çünkü kendinizi yetersiz hissediyorsunuz ve bu yetersizliğin mütevazılık gibi algılanması tek arzunuz…”
Adesanya (Dövüş Sanatları Şampiyonu-UFC)

Bulunduğunuz ortamda küçük ya da büyük bir gelişme gösterdiğiniz, bir konuda ışığınızın farklı tonda parladığı mutlaka olmuştur. Samimiyetli bir bütünlükle çevrelenmişseniz; her cümle, her destek, her eleştiri daha da ilerlemenizi sağlar. Ancak bazen de tam tersine sindirilmenize, gelişiminizin sekteye uğramasına neden olabilecek yaklaşımlarla karşılaşmanız olasıdır.

Örneğin işyerinizde önemli bir yükseliş sağlamışsınızdır ve tüm motivasyonunuzla bunu paylaşmak istersiniz. Tam da güzel güzel anlatırken sevincinizi; birileri, sizin konuşurken ağzınızdan yanlış çıkan bir kelimeyi düzeltiverir ya da başarınızın, sadece hiç dinlenmeden ve uyumadan çalışmanızdan kaynaklandığını; onun da uykudan feragat edebilse aynısını yapabileceğini tüm mütevazılığı ile anlatıverir. Bazen konudan uzaklaşıp size kıyafet seçimlerinizle ilgili alaycı imalarda bulunulur, bazen de başarınız tebrik bile edilmez ve sırf önemsizleştirilmek için görmezden gelinir.

Ve bu davranışlara maruz kaldıktan sonra belki de artık o yükselen değerinizi, başarınızı ya da kişiliğinizin o gelişmiş yanını daha fazla göstermeme kararı alırsınız. Hevesiniz; sistematik olarak törpülenmiş ve sıradanlaşma-vasata uyumlanma süreciniz başarı ile tamamlanmıştır. Bu döngü, belirli alanlarda çevresinden önde olan insanların; okullarda, üniversitelerde, işyerlerinde ve sosyal çevrelerinde yaşamaya devam ettiği bir olgudur.

Avustralya ve Yeni Zelanda’da sık sık kullanılan bir kavram olan “Uzun Gelincik Sendromu” (diğerlerinin arasından öne çıkmaması, daha da uzamaması için kesilen uzun gelincik metaforu “Tall Poppy Syndrome”), aslında bu sıradanlaştırılma sürecinde yaşanılanları anlatıyor ve insanların başarıları ya da öne çıktıkları yetenekleri nedeniyle saldırıya uğraması, beğenilmemesi, eleştirilmesi veya aşağılanması durumunda ifadesini buluyor. Başarı ve hırsları nedeniyle küçük görülen, sindirilen, küsülen insanlar, kendilerine olan güvenlerini kaybedebiliyor ve potansiyel alay konusu olma korkusu yaşadıklarından ilerlemeleri sekteye uğrayabiliyor.

Uzun Gelincik Sendromu, etimolojik olarak köklerini, milattan önce altıncı yüzyılda yaşanmış bir hikayeden alır. Hiddetli bir Roma Kralı olan Lucius Tarquinius Superbus’un oğlu Sextus, babasına “ne yapması gerektiğini sorması” için bir haberci yollar. Sextus, Gabii bölgesinde oldukça güçlü hale gelmiştir ve babasından tavsiye istemektedir. Haberciye sözlü olarak cevap vermek yerine, Tarquinius bahçesine gider, bir budama sopası alır ve gelinciklere doğru savurur sopayı. Böylece orada büyüyen en uzun gelinciklerin kafalarını keser. Sözlü bir cevap alamayan haberci, Gabii’ye döner ve Sextus’a gördüklerini anlatır. Sextus, babasının Gabii’nin en yetkin halkını öldürmesini istediğini fark eder ve bunu yapar. Bu hikaye; Aristotales’in (Politika) ve Heredot’un (Tarih) kitaplarında da anlatılmıştır.

1980’lerde Güney Avustralya liselerinde 1.531 öğrenci seçilerek bir araştırma yapılmış. Yüksek başarı gösteren öğrencilerin yaşadığı hezimetlerle ilgili olarak bu denek grubunun tepkileri değerlendirmeye tabi tutulmuş. Sonuçlarla, deneklerin; yüksek bir başarı gösterenlerin düşüşünden memnun olduklarını, yüksek bir başarıdan sonra ortalama ölçeğe düşülmesi ile o kişilere daha arkadaşça davranmayı düşündüklerini tespit etmiş araştırmacılar. Aynı dönemde Avustralya üniversitelerinde de yürütülen araştırmalar ile, başarılı kişilere negatif tutumlar sergileyenlerin benlik saygılarının düşük olduğu ve başarı kavramı ile ilgili değerlere daha az önem verdikleri de ortaya çıkarılmış.

Peki hangi durumlarda sindirilmeye çalışıldığımızı ya da bizim birine bu baskıyı uyguladığımızı anlarız? Aşağıdaki tepkiler çoğumuza tanıdık gelecektir:

  • Öne çıkan kişinin sadece şanslı olduğunu söylemek.
  • Küçük veya ilgisiz kusurlarını yüzüne vurmak.
  • Belirli bir gruptan dışlamak.
  • İşbirliği yapmayı reddetmek.
  • Sinsi sözlerle iğnelemek.
  • Kıskançlık yapmak.
  • Sürekli hatasını aramak.

Çoğu zaman, “uzun gelincik sendromu” yaşadığınızın farkında olmayabilirsiniz. Bazı temel göstergeler şunları içerir:

  • Yeni fikirleri paylaşmaktan çekinmek.
  • Hırs kaybı yaşamak ve hedefleri takip etmemek.
  • Başarınızın akranlarınızı rahatsız edeceği korkusu yaşamak.
  • Sürüden sıyrılmamak için hedeflerinizi bırakmak.
  • Başarılarınız hakkında, başkalarıyla ve hatta kendinizle bile olumsuz bir olguymuş gibi konuşmak.
  • Başarıyı kutlamaktan çekinmek.

Farklılıklarını, özgünlüklerini, hırslarını ve benzersiz yeteneklerini sergileyenleri eleştirmek veya zayıflatmak; korku ve kızgınlık kümesi yaratır. Bu birbirinden kopmuş nefret temelli kümeler ise toplumu parçalara ayırır. Kendimizde ve başkalarında gördüğümüz başarıya nasıl baktığımızı yeniden düşünmeliyiz. Çünkü neredeyse çoğu zaman, dönüşümlü olarak hem negatif tepkiyi yaratan taraf, hem de aynı tarz tepkilere maruz kalan taraf oluyoruz. Bir adım öne çıkan insanları bastırmak yerine, gelişmelerine nasıl yer açabileceğimizi bulmamız ve topluluğun bundan mahrum kalmadan, harika işlere tanıklık etmesini sağlamamız gerekiyor. Ne kadar çok insan içe dönüp kendi yaratıcılığını geliştirirse, o kadar işlevli bir toplum olma şansı da gittikçe artıyor.

Nasıl bir yaklaşım sergilemeliyiz?

1- Yeryüzünde, genel kanının aksine, sınırlı miktarda başarı yoktur . Bir başkasının yükselmesi diğer toplum üyelerinin pastadaki dilimini ne küçültür ne de yok eder. Tam tersine gelişme ile pasta daha da büyük hale gelir. Çevremizdekilerin başarısı, kendi başarımızı, yeteneklerimizi artırır; onları sınırlandırmaz. Bu yüzden yaratıcı işler yapmanın, insanlarda suçluluk veya utanç etkisi yaratmaması için bakış açımızı hep geniş tutabilmeliyiz.

2- “Adil Olma” halini yeniden kazanmak önemlidir. Başarı önden tanımlanmış bir kader değildir. Bazen bu kaderci anlayış sebebiyle, daha fazla terfiye ihtiyacınız olmadığına veya kalıba uymadığınıza karar verilebilir. Bu genel geçer fikirlerin dayattığı vasatlık; toplumun ezbere kabul ettiği normlara uymayan insanların; yanlış anlaşılmış veya engellenmiş hissetmesine yol açar. Daha ilerici olan yaklaşım; herkese işlerini sürdürmeleri ve kendi öz yeteneklerini ortaya çıkarabilmeleri için “adil bir yol” sunabilmekten geçer.

3- İleri bir adım atacakken, kendinizden şüphe duymaya başladıysanız, bunu “Uzun Gelincik Sendromu”nun bir semptomu olarak algılamanız yerinde olacaktır. Farkındalık, gelişiminizi aksatacak verileri ayırt edebilmenizi ve dış müdahalelerden daha az hasarla çıkmanızı sağlar. Şüpheyi tersine çevirmenin yolu, bir durumun zararınıza değil de, kendi yararınıza nasıl kullanılabileceğini anlamaya çalışmaktır.

4- Fikirleri paylaşmanın ve konuşmanın doğasında olan “değer” kabul edilmeli ve ona alan açılmalıdır. Alçakgönüllülük bir erdem olsa da; yaratıcılığı olan bir insan, fırsatları kısıtlandığı için çalışmaları hakkında konuşmamayı tercih edebilir. Bu sessizleşme türü kolektif alanda da yıkıcı etkiler gösterir. İnsanlar arasındaki iletişimin; ego savaşları olarak değil de, birbirini besleme, destek olma, beraber yükselme fikirleri etrafında akması, bütünsel anlamda toplumsal hayatı daha iyi bir noktaya taşıyacaktır.

5- Bir işi gerçekten yapmak yerine kendimizden şüphe duyarak ya da yeni ve farklı bir şey yapmaktan çekinerek zaman harcamayı bir kenara bırakmalıyız. Nihayetinde bu durum, uzun gelincik sendromu tarafından bastırılmış hissetmek, “herkes”in ne düşüneceği konusunda endişelenmekten kaynaklanır. Peki korkulan bu “herkes” kimdir? Herkesin kim olduğu sorusunu da cevabını da biz yaratırız. Sizin için gerçekten önemli olan insanların kim olduğunu içinizde çözümleyin.

Bu çözümlemeyi size verilen tepkilere ve samimiyet, iyi-niyet gibi size karşı sergilenen tutumlara göre yapmak akıllıca olacaktır. Bu kısmı kendinizi tanıyarak ve kendiniz olmaya cesaret ederek atlatırsanız, artık o iş her neyse kollarınızı sıvayıp onu yapmaya başlamanızın zamanı gelmiştir. Başka bir deyişle, işe devam etmek, endişenin en iyi panzehirdir. Gerçekten öne çıkıp kim olduğunuzu ve ne yaptığınızı söylemelisiniz. Etrafınızdan size gelen tepkilere karşı farkındalık geliştirin ve gerçek yorum ile iğneleyici yorum arasındaki farkı ayırın. Odaklanılacak tek şey “kendiniz olmak”…

Kaynaklar:

Sophie Simpson-Understanding “ Poppy Syndrome”
Madeleine Dore-How to deal with tall poppy syndrome
N. T. Feather-Attitudes towards the high achiever: The fall of the tall poppy

İlginizi çekebilir: Kırgınlık en çok size zarar verir: Yıkıcı duygularla baş etmenize yardımcı olacak 11 öneri

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale