X

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin mağduru kadın mı erkek mi?

scales

Toplumsal cinsiyet, en yalın ve anlaşılabilir şekliyle toplumun biyolojik cinsiyete bağlı olarak bireye atfettiği roller ve değerler bütünü olarak tanımlanabilir. Dünyanın her yerinde beklentiler, değerler, dış görünüş, davranışlar, inanç sistemleri ve toplumsal roller kadın ve erkekler için farklı şekillerde yapılanmış durumda.

Toplumsal cinsiyet, en yalın ve anlaşılabilir şekliyle toplumun biyolojik cinsiyete bağlı olarak bireye atfettiği roller ve değerler bütünü olarak tanımlanabilir.

Günümüzde toplumsal cinsiyet üzerine yapılmış olan araştırmaların büyük bir çoğunluğu toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bu eşitsizliğin kadınların toplumsal alandaki varlığı üzerindeki olumsuz etkileri üzerine. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temelinde erkeklere atfedilen rollerin toplumsal normlar olarak kabul edilmesi ve şiddet, tutuculuk, güç kullanımı gibi davranışların toplum tarafından erkek cinsiyetine özgü, normal davranışlar olarak kabul görmesi yer alıyor. İki cinsiyet arasındaki bu güç dengesizliğinin doğal bir sonucu olarak da kadınlar sırf kadın oldukları için aynı emeği sarf ettikleri halde iş yerinde ayrımcılığa maruz kalabiliyorlar ya da erkekler tarafından fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddete uğruyorlar.

Toplumsal cinsiyet konusunda çalışan ruh sağlığı uzmanları toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çözümü konusunda yapılabilecek en etkili şeyin çocukların erken yaşlardan itibaren cinsiyetsiz bir dille ve tavırla yetiştirilmesi gerektiği olduğunu belirtiyor.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda yapılan çalışmalar çoğunlukla kadınların bu eşitsizlikte mağdur olan tarafta bulunması üzerinden yürütülse de son zamanlarda erkeklerin de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olumsuz etkilerinden en az kadınlar kadar muzdarip olduğunu gösteriyor.

Günümüzde toplumsal cinsiyet üzerine yapılmış olan araştırmaların büyük bir çoğunluğu toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bu eşitsizliğin kadınların toplumsal alandaki varlığı üzerindeki olumsuz etkileri üzerine.

Özellikle babalara danışmanlık ve psikolojik destek veren ruh sağlığı uzmanları ve sosyal çalışmacılar, babalık rolünü üstlenmiş olan erkek bireylerin ebeveynliğin duygusal boyutuyla ilgili çok fazla problem yaşadıklarını belirtiyor. Oğlan çocuğu olan babalar çocuklarının duygularını diledikleri gibi yaşamaları gerektiğini biliyor ve savunuyor olsalar bile, uygulamada çocuğun tüm duygularını olduğu gibi yansıtması kendilerini son derece rahatsız edebiliyor.

Bir baba oğlunun futbola ya da baleye ilgi göstermesinin bir fark yaratmayacağını, kendisi için eşit derecede kabul edilebilir olduğunu belirtse de, oğlu baleye ilgi gösterdiğinde eşcinsel olduğuyla ilgili içten içe bir endişe taşıdığını gözlemleyebiliyoruz. Babaların çoğu, oğulları erkeksi davranışlar sergilemediğinde ya da oğulları toplum tarafından erkeğe atfedilen ilgi alanlarına yönelmediğinde yeterince iyi rol model olamadıkları kaygısı taşıyabiliyor. Bu ve bunun gibi birçok örnek, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin neden olduğu olumsuz durumların kadınlar kadar erkeklerin de omuzlarına ağır yükler yüklediğini gösteriyor.

Toplumsal cinsiyet konusunda çalışan ruh sağlığı uzmanları toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çözümü konusunda yapılabilecek en etkili şeyin çocukların erken yaşlardan itibaren cinsiyetsiz bir dille ve tavırla yetiştirilmesi gerektiği olduğunu belirtiyor.

American Journal of Men’s Health’ dergisinde yayınlanmış olan çok yeni bir bilimsel çalışmada erkeklere atfedilen toplumsal cinsiyet rollerine olan bağlılığın (üstünlük taslama, şiddet, kadınsı davranış karşıtlığı, duygusal kontrol ve özgüven) olumsuz duygulanım, depresyon, saldırganlık, nefret ve psikolojik problemlerle olan ilişkisi araştırılmış.  

Araştırmacılar bu olgular arasındaki ilişkiyi incelerken, toplum tarafından erkeğe atfedilmiş rollerin yukarıda bahsedilen olumsuz sonuçların ortaya çıkmasında nasıl bir rolünün olduğu sorusuna cevap bulmaya çalışmışlar.  

Duygusal bastırılmışlık, korku ve cinsiyet rolleri

Psikoloji biliminin babası olarak nitelendirilen Sigmund Freud’a göre insan mekanizması çatışmadan kaçınmak için geliştirdiği içsel dürtülerle ve güdülerle hareket etmeye programlanmıştır. Kendimizi depresif hissettiğimizde bunun hayatımızı olumsuz etkilediğinin farkına varır ve depresyonla başa çıkıp hayatımıza kaldığımız yerden devam edebilmek için içsel mekanizmalarımızı kullanarak uygun çözüm yolları üretmeye çalışırız. Gerginlik hissettiğimizde bir şekilde gerginliğimizi kontrol altına almaya ve bizi gergin hissettiren durumlarla başa çıkmaya çalışırız. Olgunlaştıkça ailemiz, toplum ya da aldığımız eğitim bize bu dürtülerin sansürlenmesi gereken şeyler olduğunu öğretir. Sansürlenmesi gerektiğini öğrendiğimiz bu güdüler, her konuda olduğu gibi söz konusu bize atfedilen cinsiyet rolünün tersine bir duygu, davranış ya da düşünce söz konusu olduğunda da içsel bir sansür mekanizmasından geçirilir.

Sürekli olarak bastırılan düşünce ve istekler, zamanla onları ayıp ya da kaba olarak algılamamıza ve onlara karşı oto-sansür geliştirmemize neden olur.

Toplumun geneli tarafından kabul görmeyecek bir düşüncemiz ya da isteğimiz olduğunda yargılanmamak için bu düşüncemizi ya da isteğimizi bastırma eğilimi gösteririz. Sürekli olarak bastırılan düşünce ve istekler, zamanla onları ayıp ya da kaba olarak algılamamıza ve onlara karşı oto-sansür geliştirmemize neden olur. Erkek gibi olma davranışını ve bize erkeklik rolünü atfeden toplumsal ihtiyacı içselleştirdiğimizde, erkeksi olmayan her şeyin sansürlenmesi gerektiğine dair içsel mekanizmamız harekete geçer.

Freud, bastırma davranışını hidrolik bir makinanın çalışmasına benzetir. Makineyi gerektiğinden uzun çalıştırırsanız hava basıncı gittikçe artar ve bu basınç makineyi zorlayarak makineye zarar vermeye başlar. Tahliye vanası basıncı azaltmanızı ve makinanın düzgün şekilde çalışmaya devam etmesini sağlar. Benzer şekilde, duygularımızı ve isteklerimizi çok uzun süre bastırdığımızda kendimizi başa çıkabileceğimizden çok daha fazla enerjiyle yükleriz ve bu enerjiyi boşaltacak bir mekanizma bulamadığımızda patlamaya hazır bir bomba gibi gezeriz. Toplumsal olarak erkeklere atfedilen roller de bireylere korku ve bastırılmışlık duygusu dikte edilerek öğretildiği için erkek bireylerin ileriki dönemlerde şiddet, saldırganlık, öfke gibi riskli davranışlar sergilemesi de kaçınılmaz olabiliyor. Bu bireyler yetişkinlik dönemlerinde çevrelerindeki diğer insanlara fiziksel ve ruhsal olarak zarar verebildikleri gibi kendilerine de zarar verme eğilimi gösterebiliyor. Toplumsal olarak kendisine atfedilen rolleri eksiksiz yerine getirmesi beklentisi içinde baskı görmüş ve korkutulmuş, yeterince erkeksi olmadığı için hemcinsleri ve karşı cinsleri tarafından dalga geçilmiş ve aşağılanmış erkek bireyler psikolojik problemlerle karşı karşıya kalabiliyor ve bunun sonucunda hem kendilerine hem de çevrelerindeki kişilere zarar verebilecek şiddet, öfke ve nefret içeren davranışlar sergileyebiliyorlar. Büyük çerçeveye bu açıdan baktığımızda, kadına şiddet, homofobi, cinsiyete bağlı ayrımcılık gibi birçok toplumsal problemin neden erkek bireylerle ve erkeklik rolüyle bağdaştırıldığını net şekilde görebiliyoruz.

Kendimizi depresif hissettiğimizde bunun hayatımızı olumsuz etkilediğinin farkına varır ve depresyonla başa çıkıp hayatımıza kaldığımız yerden devam edebilmek için içsel mekanizmalarımızı kullanarak uygun çözüm yolları üretmeye çalışırız.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda yapılan çalışmalar her ne kadar kadınların güçlendirilmesi ya da kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın ortadan kalkması gibi kadın odaklı olarak yürütülüyor olsa da erkek bireylerin de cinsiyet rolleri üzerinden toplum tarafından maruz bırakıldıkları psikolojik baskı ve korku kültürünün toplumsal cinsiyet eşitsizliğini beslediği göz ardı edilmemeli.

Unutmayın, biyolojik cinsiyetiniz sizin kim olduğunuzu tanımlamaz. Duygularınızı nasıl yaşayacağınıza, ne renk kıyafet giyeceğinize, saçınızı nasıl kestireceğinize, nerede ne olarak çalışmanız gerektiğine, ne kadar maaş alacağınıza, hangi sporu yapacağınıza, kime nasıl davranacağınıza cinsiyetiniz ya da toplum değil sadece siz karar verebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Bedeninizi sevmeye nasıl başlayabilirsiniz?

 

Kaynaklar:
Psychology Today
Tapv.org
Green, J. D., Kearns, J. C., Ledoux, A. M., Addis, M. E., & Marx, B. P. (2018). The association between masculinity and nonsuicidal self-injury. American Journal of Men’s Health, 12(1), 30-40.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale