Tezahür sanatı 9: İsteğimiz gerçekleşmiş gibi yaşamak bize ne kazandırır?

“Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur, o gerçeklik size ait olur. Bundan başka bir yol yoktur. Bu felsefe değildir. Bu fiziktir.”
Albert Einstein

Tezahür sanatı yazı dizisi her hafta birlikte farklı yönleriyle tezahürü incelediğimiz çok heyecanlı bir yolculuk. İlk yazımda sizlerden hayatınızda gerçekleşmesini istediğiniz bir amacı belirlemenizi istemiştim. Ve takip eden her hafta buradan sizlere tezahür hakkında farklı çalışmalar öneremeye devam edeceğim. Eğer bu önerileri uygulayacak olursanız belki de birlikte çıktığımız bu yolculukta yolumuz bir yerlerde kesişir!

Bu hafta ele alacağımız konu ise tezahür yolunda bizler için belki de en zor olan kavram. Bu kavram o kadar önemli bir farkındalık seviyesi gerektirmekte ki henüz tezahür etmemiş olanı hayal edebilmemiz, olmuş gibi yazıp olmuş gibi söyleyebilmemizi içeriyor. Burada önemli bir soru geliyor karşımıza: Henüz olmayan bir şeyi, yani gerçekliği bulunmayan bir isteği nasıl olmuş gibi yapabiliriz? Nasıl olmuş gibi hissedebiliriz? Nasıl olmuş gibi yaşayabiliriz?

Bu nokta kişisel çalışma gerektiriyor. Bir uygulama, istediğimiz şeyi çok kere yazıya dökmeyi öneriyor. Örnek verelim: Kırmızı renk, X marka, Y model bir araca sahip olmayı istiyoruz. Bu aracı sürerken neler hissedeceğimizi, bu araçla nerelere seyahat edeceğimizi, bu araçta nasıl hatıralar biriktireceğimizi hayal ederek aynı gerçeklikmiş gibi tekrar ve tekrar ve tekrar yazıyoruz. Bu yöntem aslında beynimizde gerçek ve gerçek olmamış ayrımını ortadan kaldırıyor. Biz sadece tezahürüne odaklandığımız dileğimizi gerçekmiş gibi yaşıyor, yazıyor ve bu yöntemle beynimizi programlamış oluyoruz.

Bir diğer uygulama ise gözlerimizi kapayarak sürekli ve tekrar ve tekrar hayal etmek. Yani tezahürünü istediğimiz resmi gerçekmiş gibi gözlerimizin önünde görmek. O an hissedeceğimiz duyguları sanki gerçekliğini edinmişiz gibi vücudumuza yaşatmak, yani bir diğer ifadeyle kendimizi bu gerçekliğe tekrarlayan hayal etme uygulamalarıyla programlamak.

Diğer bir yöntem ise söylemek ve sesli olarak tekrar tekrar kendi ağzımızdan çıkan bu oluşu dinlemek. Kelimeler hayatımızda çok büyük bir yer tutuyor ve beynimiz söylediğimiz her kelimeyi, her mesajı, her an kaydediyor. İstediğimiz gerçekliğe odaklanarak tekrar tekrar olmuş gibi söylediğimizde ve bunu sesli olarak kelimelerle duyduğumuzda tüm bedenimizi ve beynimizi aslında aynı mesajla beslemiş oluyoruz.

Tüm bu yöntemlere ek olarak çok önemli bir diğer yöntem ise üç boyutlu gerçeklikte, yani fiziksel olarak da ne istiyorsak onun gözümüzün önünde durması. Örnek verelim: Kırmızı renk, X marka, Y model araba isteğimiz varsa, çalışma masamızda, gözümüzün önüne kırmızı renk, X model, Y marka bir oyuncak araba koyabiliriz. Bu oyuncak arabayı nereye gidersek yanımızda taşıyabiliriz. Bu isteği sürekli bize hatırlatacak bu obje aslında, gerçekliği çağıracak daha büyük sinyaller yansıtacaktır. Böylece bu isteğimizin fiziksel karşılığının olabileceğine dair inancımız bilinçaltımıza kadar derinleşebilir. Çünkü o kırmızı renk, X marka, Y model araç gözlerimizin önünde durmaktadır!

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, tezahüre daha da yaklaşmanız için sizlere yol olabilmeyi dilerim. Umuyorum hayatınızda her ne dilediyseniz en güzel versiyonlarıyla sizlere ulaşsın, en doğru şekilde ve zamanda karşınıza çıksın… Gelecek hafta serimizin onuncu ve son yazısında yeniden buluşmak üzere!

İlginizi çekebilir: Tezahür sanatı 8: Almak istediğinizin fazlasını vermeye hazır mısınız?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam