X

Tefekkür şifası: Bilimsel okuryazarlık ile hastalık yönetimi

Bilgi, insan sağlığını koruma ve hastalıkları yönetme konusunda en güçlü araçlardan biridir. Hastalık süreçleri üzerine düşünmek, araştırmak, sorgulamak ve bilinçli bir farkındalık geliştirmek, hastalıkların yönetiminde etkili bir tedavi yaklaşımı olabilir. Özellikle hastalık sürecine dair bireysel kalıpların, bilimsel nitelikli ve doğru bilgilerle şekillendirilmesi, modern bilim ile felsefi ve tasavvufi öğretilerin kesiştiği bir sağlık bilinci oluşturur. Son yıllarda, hasta eğitimi ve tedavi süreçleriyle ilgili bilgilendirmenin faydaları üzerine birçok bilimsel araştırma yapılmıştır. Tıbbi otoriteler tarafından hasta eğitimi olarak tanımlanan bu kavram, tasavvuf ve felsefede önemli bir yer edinen tefekkür süreci ile benzerlik göstermektedir.

Felsefi ve tasavvufi öğretilerde tefekkür, derin düşünme, sorgulama ve hakikati anlama süreci olarak tanımlanır. Mevlânâ, insanın düşüncelerinin onun varlığını şekillendirdiğini vurgulayarak, bireyin yaşadığı her deneyimi anlamlandırmasının ve bu süreçte farkındalık geliştirerek hakikate ulaşmasının önemine dikkat çeker. Bu yaklaşım, modern bilimin de savunduğu gibi, özellikle hastalık gibi zorlu süreçlerde nitelikli bilgiye erişmenin ve bilinçli farkındalık geliştirmenin bireyin iyilik hali üzerindeki dönüştürücü etkisini ortaya koyar. Canlılık deneyimimizin her anında, karşılaştığımız durumları anlamlandırmak ve sürece dair doğru bilgiye ulaşmak, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel ve ruhsal bir güç kaynağıdır. Tefekkür bilinci, insanın kendini keşfetmesini ve bilinçli bir şekilde iyileşme sürecine katkı sağlamasını destekleyen en değerli araçlardan biridir.

Bilimsel okuryazarlık: Sağlıklı bir gelecek için anahtar

Hastalıklara, insan fizyolojisine ve psikolojisine dair okumalar yapmak ve farkındalık geliştirmek, hastalık yönetiminde tefekkürün şifasını ortaya çıkarabilir. Doğru bilgileri edinmek, bireysel farkındalığı artırmanın yanı sıra, tedavi sürecine aktif katılımı da teşvik eder. Bilimsel okuryazarlık, bireyin sağlıkla ilgili bilgileri değerlendirme, anlamlandırma ve bilinçli eylemler gerçekleştirme kapasitesini artırarak, tedavi sürecinde daha bilinçli kararlar almasına olanak tanır.

Ağrı Sinirbilimi Eğitimi (PNE) ile farkındalık kazanmak

Son yıllarda, bilim insanları ve klinisyenler, hastalıkların mekanizmalarını hastalara öğretmenin etkisini araştırmaya başlamıştır. Bu doğrultuda geliştirilen Ağrı Sinirbilimi Eğitimi (Pain Neuroscience Education – PNE), özellikle kronik ağrı ile ilişkili bireyler için ağrı deneyimlerinin nörobiyolojik ve nörofizyolojik süreçlerini öğretmeyi amaçlayan bir eğitim stratejisidir. PNE, hastaların ağrı deneyimlerine dair inançlarını ve bilişsel süreçlerini değiştirmeye yönelik bir müdahaledir.

PNE, iki temel eğitim sürecini içerir:

  • De-education (Yanlış Eğitimi Kaldırma): Hastaların ağrı ve hastalık mekanizmaları hakkında sahip oldukları yanlış inanışları belirleyerek bunları ortadan kaldırmayı amaçlar.
  • Re-education (Yeniden Eğitim): Hastalara ağrının nörobiyolojisi ve nörofizyolojisi hakkında bilimsel olarak doğru bilgiler sunarak, süreci bilinçli bir şekilde yönetmelerine yardımcı olur.

Bu eğitim süreci, hastaların tedavi sürecine nitelikli bilgilerle katılımını sağlayarak, tefekkür ve bilimsel okuryazarlık şifasını hayata geçirmeyi hedefler. Yapılan araştırmalar, PNE eğitimi verilen kronik ağrılı bireylerde ağrı skoru, işlev kaybı, korku-kaçınma davranışları ve sağlık hizmeti kullanımında önemli iyileşmeler sağladığını göstermiştir.

Fizik tedavi alanında yapılan çalışmalarda, öğrencilere ağrı sinirbilimi konusunda eğitim verilmesinin, ağrı ile ilgili bilgilerini artırdığı ve kronik ağrıya yönelik daha sağlıklı ve olumlu yaklaşımlar geliştirmelerine yardımcı olduğu belirlenmiştir. Klinik araştırmalarda, ameliyat öncesi PNE eğitimi alan hastaların, ameliyat sonrası sağlık harcamalarının %45 oranında azaldığı gözlemlenmiştir.  Yakın zamanda yapılan bir klinik çalışmada, tedaviye yönelik bilgilendirmenin etkisi incelenmiştir. Kronik bel ağrısı olan hastalara manuel terapi tekniğine dair bilimsel bir eğitim programı uygulanmış ve aynı manuel tekniğin uygulandığı ancak eğitim verilmeyen grupla karşılaştırılmıştır. Sonuçlara göre, eğitim alan hastaların düz bacak kaldırma (SLR) testinde ve Minimum Tespit Edilebilir Değişim (MDC) değerlerinde anlamlı bir iyileşme gösterdiği belirlenmiştir. Çalışmada, eğitim alan hastaların SLR ve MDC skorlarının, eğitim almayan gruba kıyasla 7.2 kat daha yüksek olduğu bulunmuştur.

Modern tıp araştırmaları, hasta eğitiminin tedavi sürecinde kritik bir bileşen olduğunu kanıtlamıştır. Hastalığın fizyolojisini anlamak, bireyin tedavi sürecine daha bilinçli bir şekilde katılımını sağlar. Özellikle kronik hastalıklarda, bilimsel bilgiye ulaşarak kendi sağlıklarını yönetmeyi öğrenen hastaların, ilaç kullanımını ve gereksiz medikal müdahaleleri azaltabildiği görülmektedir.

Bu doğrultuda bilimsel okuryazarlık, hastaların tedavi süreçlerine daha aktif katılım göstermelerini, yanlış ve bilim dışı bilgilerin etkisinden korunmalarını, sağlıkla ilgili bilinçli ve doğru kararlar almalarını sağlar. Ayrıca bireysel farkındalığı artırarak hastalık yönetimini kolaylaştırır ve hastaların tedaviye daha uyumlu hale gelmelerine yardımcı olur.

Şifaya giden yol bilinçten geçiyor

Araştırmalar, modern bilim ve felsefi bakış açısıyla ele alındığında, tefekkür ve bilimsel okuryazarlığın, hastalık sürecine dair farkındalık geliştirmede kritik bir rol oynadığını göstermektedir. Nitelikli bilginin rehberliğinde hareket etmek, bireyin sağlığını bilinçli bir şekilde yönetmesi ve bütüncül bir iyileşme sürecine adım atması için en güçlü araçlardan biridir.

Kendi şifamız için araştırmak, öğrenmek ve farkındalığımızı artırmak, sağlıklı bir yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu doğrultuda üzerimize düşen en önemli sorumluluk, bilimsel ve güvenilir kaynaklardan doğru bilgilere ulaşarak bilimsel okuryazarlığımızı geliştirmek ve sağlık sürecimizi bilinçle yönetmektir.

Bu yazıyı okuyarak, bilimsel okuryazarlığın şifasına bir adım daha yaklaştınız. Sağlık ve farkındalık dolu günler dileriz!

Kaynaklar:

Louw, A., & Riera-Gilley, V. (2024). Pain neuroscience education: Teaching people about pain. Journal of Pain & Palliative Care Pharmacotherapy, 38(3), 292-301.
Louw, A., Nijs, J., & Puentedura, E. J. (2017). A clinical perspective on a pain neuroscience education approach to manual therapy. Journal of Manual & Manipulative Therapy, 25(3), 160-168.
Louw, A., Zimney, K., Puentedura, E. J., & Diener, I. (2016). The efficacy of pain neuroscience education on musculoskeletal pain: a systematic review of the literature. Physiotherapy theory and practice, 32(5), 332-355.
Louw, A., Puentedura, E. J., Zimney, K., & Schmidt, S. (2016). Know pain, know gain? A perspective on pain neuroscience education in physical therapy. journal of orthopaedic & sports physical therapy, 46(3), 131-134.
Wood, L., & Hendrick, P. A. (2019). A systematic review and meta‐analysis of pain neuroscience education for chronic low back pain: Short‐and long‐term outcomes of pain and disability. European Journal of Pain, 23(2), 234-249.

İlginizi çekebilir: Ağrının kapılarını kapatmak: Kapı Kontrol Teorisi ve ağrı yönetimi

Rodi Pala: Merhaba, ben Rodi Pala. Fizik tedavi ve rehabilitasyon alanında lisans eğitimi aldıktan sonra, uzmanlığımı nörobilim üzerine tamamladım. Beynin değişebilme gücünü ve iyileşme potansiyelini anlamaya odaklanıyorum. Üsküdar Üniversitesi’ndeki yüksek lisans tezimde, fibromiyalji hastalarında beyin ağrı matriksinin volümetrik MRI analizini inceledim. Şu anda İstanbul-Cerrahpaşa Üniversitesi’nde biyoteknoloji alanında eğitimime devam ediyorum. Nörobilim ve fizik tedavi yaklaşımlarını birleştirerek, beynin kendini yenileme sürecini destekleyen yöntemleri keşfetmeye çalışıyorum. Yoga eğitimi alarak beden-zihin-bilinç ilişkisini daha derinlemesine keşfetme fırsatı buldum. Nörobilim perspektifinden hareketle, iyilik halini artırmak ve sürdürülebilir kılmak için bilimsel bilgiyi herkes için anlaşılır ve ilgi çekici hale getirmeyi önemsiyorum. Yazılarımda, beynin sınırlarını keşfetmeye, bedensel farkındalık ve zihinsel dengeyi desteklemeye yönelik içerikler sunmayı amaçlıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale