X

Tatilde yapılacak en iyi şey ‘hiçbir şey’ yapmamak

Not: Aşağıda yazılı olanlar fikirlerimdir. Bir kanıta dayanmamakta, bilimsel ya da pragmatik yaklaşımlar içermemektedir. Kendi deneyimlerim ve sizinle paylaşmak istediğim keşiflerden oluşmaktadır. Yazıyı kesinlik içermeyen, kapı açabilecek bir davetiye olarak görmeniz tavsiye edilir. Öğretmenim Douglas Brooks’un da dediği gibi, “kesinlik yalnızca elde edilene kadar sevilir.” Gelin, kesinliğin ötesini birlikte keşfedelim!

Sonunda yaz mevsiminin gelmiş olması ne kadar da harika bir his! Hem tatil hem de bir ara verme vakti… Yalnız, tatilde de her zaman yaptığımız şeyleri yaparsak ne anlamı kalır ki? Gerçekten bir ara vermek ve kendimizi dinlemeye başlamak istiyorsak, o zaman günlük rutinlerimizin dışına çıkmalıyız. Aslında kendim de dahil olmak üzere birçok kişiden “Hayatımı değiştirmek istiyorum” cümlesini duyuyorum. Peki bu değişimi gerçekleştirmek için tam olarak ne yapıyoruz? İşte tam da bu nedenle, bu çok değerli tatil zamanlarını neden içimizden geçenleri dinlemeye ayırmıyoruz? Belki de bu şekilde, o hep hayalini kurduğumuz değişimi gerçekleştirebiliriz.

Duyduğumuz her şeyi dinlemek tahammül edilemez hale gelebilir

Bizim en büyük sorunlarımızdan biri, duymak ile dinlemek arasındaki farkı idrak edememek. “Duymak” kulak aracılığıyla bir sesi algılamak, duyduğumuz şeyi anlamak için bilinçli bir çaba harcamak veya dikkatinizi vermek ise “dinlemek“. İnsan her şeyi duyabilir, özellikle şehir hayatı yaşayanlar gün içinde birçok gürültü duyar. Ancak bu duyduklarımızı dinleyip belki de zararlı olduklarını fark edebilir miyiz? Bazen dışarıda biraz vakit geçirdikten sonra bir şeylerin beni rahatsız ettiğini düşünüp etrafı daha dikkatlice dinlediğimde, müziğin sesinin çok fazla olduğunu veya bulunduğum mekanın kötü bir akustiği olduğunu ya da son 15 dakikadır bir çocuğun bağırdığını, hiç olmadı yakındaki bir makinenin gürültülü çalıştığını fark ederim. Sadece duyduğumuz seslere tahammül edebiliriz ancak o sesi dinlemeye başlayınca tahammül etmenin ne kadar imkansız olduğunu fark ederiz.

Bizim en büyük sorunlarımızdan biri, duymak ile dinlemek arasındaki farkı idrak edememek.

Buradan yola çıkarak, insanların birbirini dinlemediği, tek taraflı bir monolog gibi ilerleyen konuşmalar yerine karşımızdakinin bize ne anlattığını dinleyip daha etkili konuşmalar yapabiliriz. Herkese olmuştur, karşımızdakine bir şeyler anlatırken onun aslında sadece söylenenleri duyduğunu ancak gerçekten dinlemediğini hissederiz. Kendimize anlattığımız hikayeleri dinleyebilir miyiz? Bu hikayeler doğru ve gerçek mi? Gerçekten dürüst ve özgün bir yerden mi geliyorlar? İzlediğimiz bir filmde, okuduğumuz bir kitapta veya duyduğumuz bir konuşmada anlatılanları dinleyebilir miyiz? Anlatılan hikayelerin arkasındaki hikayeler nelerdir? Kendi bedenimizi, zihnimizi veya nefesimizi dinleyebilir miyiz? Bize neler anlatıyorlar? Gerçekten hayalini kurduğumuz fırsatı yakalamak için ne yapmamız gerekiyor? Siz hiç sessizliği dinlediniz mi?

Bir şeyleri dinlemek için genel rutinimizi durdurmalıyız

Asıl çarpıcı olan gerçek şu ki; dinlemek ve istediğimiz değişimleri sağlayacak çözümleri bulabilmek için hiçbir şey yapmamıza gerek yok. Sadece varoluşumuzdan gelen özelliklerimizi kullanmamız yeterli! İşte bu yüzden, genel rutinimizi durdurduğumuz zaman gerçekten dinleyebiliriz. “Durdurmak” derken gerçek anlamda hiçbir şey yapmamaktan bahsediyorum, hiçbir şey okumamak, televizyon veya başka bir şey seyretmemek, telefonda konuşmamak, bir başkasıyla görüşmemek…

Siz hiç sessizliği dinlediniz mi?

Gündelik yaşantımızda büyük kolaylıklar sağlayan tüm büyük teknolojiler, bir anlamda kim olduğumuzu ve ne istediğimizi unutmamıza neden oluyor. Hayatımızdaki önemli bir şeyi düşünmeye başlıyoruz, derken bir mesaj sesi geliyor veya telefon çalıyor ve tüm düşünce dağılıveriyor. Hayatımızda yapması en zor hale gelen şey “konsantre olmak“. Bundan sonra da kendimizi sürekli meşgul ediyoruz çünkü artık kim olduğumuza daha fazla katlanamaz hale geliyoruz ve bunu değiştirmek için zamanımız da olmuyor. Kısır döngü başlıyor ve içinden çıkmak için çok fazla çaba isteyen durdurulamaz bir halkanın içinde dönüyoruz.

Güzel haber; hiçbir şey için geç değil!

Öğrencilerim bana “Tatillerde ne yapabilirim?” diye soruyor. Tatilde de pratik yapmaya devam etmek için egzersiz önerileri istiyor. En iyi tavsiyem, hiçbir şey yapmadan biraz vakit geçirmek olacak. Oturmak, gözleri kapatmak, dış sesleri dinlemek, neden bu seslerden rahatsız olduğumuzu anlamak, sonra her şeyi bırakmak ve zihinde hiçbir şey bırakmamak… Kendimize anlattığımız hikayeleri dinlemek, özellikle de oturup hiçbir şey yapmayarak zaman kaybetmememiz gerektiğiniz söyleyen iç sesimiz olan o hilebazı dinlemek… Önceden sadece duymakla yetindiğimiz şeyleri dinlemek ve bir şeylerin anlamı üzerine, bize neler olduğu üzerine daha fazla düşünmek… Nefesimizi ve vücudumuzun bize ne anlattığını dinlemek, bir şeyleri hissetmeye başladığımız zaman gerçeğe dönüştüğünü anlamak… “Dinlemek” dediğimiz şey işte bu! Peki sessizliği dinlemek?

Bu yaz nerede olursanız olun, her gün farklı bir şey yapın.
15-20 dakikalığına sessizce oturun ve dinleyin, ardından kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
En azından günün yarısında telefonunuzu yanınıza almayın.
Sadece kendiniz için bir şey yapın ve bunun tadını çıkarın.
Arkadaşlarınızın söylediklerini dinleyin.
Hayatın zorluklarının farkına varın ve onlarla boğuşmayı bırakın.
Bu boşluğu bir değişim yaratmak için kullanın.
İyi tatiller!

Stephanie Sayegh
Facebook hesabı için
Instagram: stephaniesayegh    

MindBody Goes Blogging w Stephanie Sayegh: Öğrencilerimin içsel yolculuklarında ve fiziksel eğitimlerinde bir rehber, Fransız Yoga, Pilates ve Pranayama eğitmeni ve aynı zamanda MindBody Festival Istanbul’un kurucusuyum. Sınıflarımı edindiğim hayat tecrübelerim ve içsel keşiflerime göre şekillendiriyorum. Uluslararası düzeyde tanınmış eğitmenlerin yanı sıra, önde gelen Ashtanga, Jivamukti, Anusara, Iyengar ve Pilates okullarında felsefi ve pratik eğitimimi aldım. Sınıflarım, nefesinizi doğru kullanmanızı, fiziksel ve zihinsel güç ve esneklik kazanmanızı, eğlenceli, akışkan, zaman zaman da zorlayıcı ve güçlü bir süreç ile sağlayacak. Sizi, içsel dünyanızdaki esin kaynağınıza, yaratıcılığınıza ve sevgiye ulaştırabilecek gerekli araçlarla desteklemek istiyorum. Hayat öğrencisi olmak yolunda, matınızı alıp benimle birlikte bu inanılmaz yolculuğa çıkmak için bundan daha iyi bir sebep olabilir mi?

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale