X

Sosyal medyada “nefret söylemi” sorunsalı

 

Sosyal Medyada Nefret Söylemi

Sosyal medya günümüzde, insanların ikinci bir hayat yaşadıkları ortamlar haline geldi. Sabah kahvaltısından akşam yemeğine kadar tüm öğünlerini takipçileriyle paylaşanlar, iletileriyle memleketi kurtarmaya çalışanlar, gittiği her yerde ayak izi gibi “check-in” izi bırakanlar, ticaret yapanlar, evlenenler, boşananlar, kavga edenler… Kısacası günlük hayatımızda var olan ya da var olmayan, ama olmasını istediğimiz her şey online platformda artık mümkün.

Sosyal Medyada Nefret Söylemi

Peki, sosyal medyanın bize sağladığı şeylerin kişiliğimiz ya da duygularımız üzerinde bir etkisi var mı? Sosyal platformlardaki arkadaşlarımızla kurduğumuz ilişkiler, günlük hayattaki ilişkilerimiz gibi duygularımızda değişikliklere sebep olabiliyor mu?

Çin’de oldukça popüler olan Weibo sosyal ağı üzerine yapılan geniş çaplı bir araştırma, online ilişkilerde en yoğun olarak aktarılan duygunun nefret olduğunu ortaya koydu. Peki, bu araştırmanın sonucu bize sosyal medya ile ilgili ne gibi bilgiler veriyor? Bir insanla olan iletişimimiz, yüz yüze geldiğimizde neden bir anda değişiyor?

Sosyal Medyada Nefret Söylemi

Problem ne?

Araştırmada Beihang Üniversitesi’nden araştırmayı yürüten ekip, 6 ay boyunca Weibo üzerinden atılan 70 milyon bildirimi inceleyip, bu bildirimlerdeki duygu ifadelerini kızgınlık, mutluluk, üzüntü ve iğrenme olarak kategorilendirdi. Üzgünlük ve iğrenme duygusunun insanlar üzerinde sempatik bir izlenim bırakmadığı, mutlu ve pozitif bildirimlerin ise kişinin takipçileri arasında en çok paylaşılan ve beğenilen ifadeler olduğu belirtiliyor.

Fakat aynı zamanda, nefret söylemleri barındıran bildirimlerin, sosyal medya üzerinde en çok paylaşılan ve diğer bildirimlere göre 3 kat daha fazla kişiye ulaşan iletiler olduğu da araştırmanın sonuçları arasında. Yani yazmış olduğunuz nefret söylemli bir ileti, takipçileriniz aracılığıyla 3. dereceden takipçilere kadar ulaşıyor (sizin takipçiniz, takipçinizin takipçileri ve takipçinizin takipçilerinin takipçileri).

Sosyal Medyada Nefret Söylemi

Araştırmanın sadece Çin’de yapılmış olması, bu çalışmanın daha çok Çin’in sosyal medyasının bir analizi olarak görülebilir ve batı toplumlarının “Twitter” kullanımıyla ilişkilendirmek pek doğru olmayabilir. Fakat yine de, iki kültür arasında paralellikler sağlayan noktalar üzerinde durularak, batı toplumlarındaki sosyal medya kültürü hakkında bazı çıkarımlar yapmak söz konusu.

Bu konu neden önemli?

Sosyal medya dediğimiz olgunun normal medyadan farklı olduğu nokta, insanların duygularının birbirine aktarılabiliyor oluşu. Bu konuda psikoloji alanında yapılmış olan çalışmalar; sosyal medya kullanan insanların duygularının, enfeksiyon hastalıkları gibi bulaşıcı olduğunu ve birbirini takip eden insanların duygularının birbirlerinden etkilendiğini gösteriyor.

Bu durum üzerine biraz düşünüldüğünde ilginç bir olaylar zincirine neden olabileceğini görürüz. Birinin nefret söylemi olarak paylaştığı bir bildirim salgın bir hastalık gibi takipçiden takipçiye kısa bir sürede yayılarak, dünya üzerindeki tüm insanların enerjisini bir anda düşürebilir ve dünya geneli bir mutsuzluğa sebep olabilir. Bu durum, kullanıcı sosyal medyada aktifse çok daha güçlü bir etkiye sahip olabilir.

Justin Bieber’ın 44 milyon kullanıcısına onları sinirlendirebilecek bir ileti paylaştığını düşünün. Bu iletinin tüm dünyayı ayağa kaldırması birkaç dakikadan fazla sürmez.

İnternetin negatif duyguları harekete geçirme konusundaki gücü, araştırmacılar için uzun bir süredir merak ve endişe konusu. 2008 yılında yapılan bir çalışma, MySpace kullanıcısı olan insanların kullanmayan insanlara göre; psikolojik rahatsızlık, gerginlik ve stres yaşama olasılıklarının daha fazla olduğunu gösteriyor. 2004 yılında yapılan, görece daha eski bir araştırmaya göre ise insanlar online paylaşım platformlarında normale göre daha rahat, daha yoğun ve daha sık ilişki kuruyor.

İnsanların nefret söylemlerini internet üzerinden yapmalarının gerçek hayatta yapmalarına göre daha normal karşılaşmasının bir sürü nedeni var. Öncelikle internet üzerinden yapılan söylemler, gerçek hayattakilere göre daha anonim. Yani, öfkeli olduğunuz bir anda sosyal medyada, başka bir isim üzerinden tüm nefretinizi apaçık ortaya sermeniz mümkün. Buna ek olarak, internette size engel olabilecek ya da üzerinizde baskı yaratan unsurlar yok. Sokak ortasında nefret ettiğiniz kişilere bağırıp çağırdığınızda, toplumdaki diğer insanlar tarafından müdahaleye uğrayabilirsiniz. Ancak internet ortamında bu durum söz konusu değil. Söz konusu olsa bile, sorunun çözümü yalnızca bir “arkadaşlıktan çıkar” butonu kadar uzağınızda.

Bazı insanların sosyal medya araçlarını mutluluklarını ve eğlenceli anlarını paylaşmak için de kullanıyor olmaları ve diğer insanları rencide etmeyecek şekilde paylaşımlarda bulunmaları oldukça rahatlatıcı. Fakat araştırmalara göre; nefret söylemlerinin diğer iletilere göre daha çok insana ulaşması, dünya üzerinde gittikçe artan bir “öfke paylaşım” modası yaratmaya ve her gün daha fazla insanın sosyal medya üzerinden olumsuz duygular yaşamasına yol açıyor. Belki de şuan, sosyal medya paylaşımlarınızı gözden geçirmek için harekete geçmenin tam zamanı!

 

Bu yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, sosyal medya konusunda daha fazla insanın bilinçlendirilmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale