X

Sosyal medya kullanım alışkanlıklarımız kişiliğimiz hakkında ne söylüyor?

Sosyal medyaya girmeden geçirdiğiniz herhangi bir gün, sabah ilk iş telefona bakmadan uyandığınız bir sabah ya da hızlı hızlı ekranı kaydırmadan uyuduğunuz bir gece var mı? İnsanlığın Facebook’la tanışmasıyla başlayan sosyal medya macerası, Twitter, Instagram ve TikTok‘un da hayatlarımıza ışık hızlıyla girmesiyle birlikte bugünkü halini aldı. Artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan sosyal medya mecraları, aklımızdan geçenleri, yiyip içtiklerimizi, seyahatlerimizi, günlük yaşantımızı, ailemizi ve arkadaşlarımızı çekinmeden milyonlarla paylaştığımız platformlar haline geldi. Hayatımızın neredeyse her anına bu kadar entegre olmuş bir kavramın, kişiliğimiz, yaşantımız ve seçimlerimiz üzerinde etkisinin olması sürpriz değil. Bu nedenle çoğumuz “Sosyal medya kullanım alışkanlıklarımız kişiliğimiz hakkında ne söylüyor?” merak ediyoruz.

Yakın geçmişten günümüze sosyal medya ve kişilik özellikleri üzerine yapılan birçok araştırma, sosyal medya kullanım alışkanlıkları ile depresyon, yalnızlık, benlik algısı, narsisizm, mutluluk ve benzeri birçok farklı duygu ve kavram arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. Biz de Uplifers olarak farklı araştırmaların bu konuda ortaya çıkardığı sonuçlardan dikkat çekici bulguları bir araya getirdik. İşte sosyal medyanın kişilik özelliklerine ilişkin etkisi:

Sosyal medya kullanımı ve kişilik özellikleri

Bilgi ve Sinir Ağları Merkezi ve Ulusal Bilgi ve İletişim Teknolojileri Enstitüsü’nden araştırmacı Kazuma Mori ve Masahiko Haruno sosyal medya kullanıcılarının kelime seçimi, sosyal medyada geçirdikleri zaman ve kişiliklerine dair hali hazırda ellerinde bulunan tüm istatistiki veriyi kullanarak kişilik özellikleri ve sosyal medya kullanımı arasındaki ilişkiyi araştırabilecek bir makine öğrenme (machine learning) modeli geliştirdi.

Araştırmacılar katılımcıların kişilik özelliklerini belirlemek için, Beş Faktörlü Kişilik Modeli’ni oluşturan açıklık, sorumluluk, uyumluluk ve duygusal denge alt boyutlarından aldıkları skorları; zeka ve yaşam doyumu puanlarını, alkol ve sigara tüketim seviyelerini analiz etti. Yaş ortalaması 22 olan 156 erkek ve 83 kadının sosyal medya verilerinin analiz edildiği araştırmada, katılımcılardan ayrıca mutluluk seviyesi, takıntılı düşünme eğilimi, öz-güven seviyesi gibi çeşitli kişilik ve ruh sağlığı özelliklerini içeren veriler de alındı.

Araştırma sonuçları, alınan sosyal medya verilerinin katılımcıların kişiliğine dair tam 23 farklı özelliği iyi düzeyde tahmin edebildiğini gösterdi. Özellikle paylaşımlarda kullanılan dilin ve numerik özelliklerin (tweet sayısı, takipçi sayısı, gönderilerdeki cevap sayısı gibi) kişilik özelliklerini en iyi tahmin edebilen sosyal medya alt boyutları olduğu araştırmanın en önemli bulguları arasında.

Sosyal medya kullanımı, dil becerisi ve duygu ifadeleri

Bu araştırmanın sonuçlarına göre, dil becerisi gelişmiş olan kişiler daha sık tweet atma eğiliminde oldukları gibi, tweetleri de en çok beğenilen ve aynı zamanda kendilerine yazılan cevaplara en hızlı geri dönen kişiler. Ayrıca, paylaşım metinlerinde kullanılan duygu ifadelerinin kişilik özelliklerini tahmin etmede güçlü bir belirleyici olduğu, paylaşımlarında daha olumsuz ve negatif kelimeler kullanan kişilerin daha depresif ve kaygılı olma eğilimi gösterdikleri de araştırma bulguları arasında.

Sosyal medya paylaşımlarından kişiliğe dair çıkarımlar yapılabileceği artık bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda. Araştırma bulguları, sosyal medya uygulamalarından alınabilecek verilerle hem kişilik psikolojisi hem de bilgi teknolojileri alanında pek çok yeni araştırma için örnek nitelikte. Gelecekte özellikle sosyal medya kullanımı üzerinden kişilerdeki psikolojik rahatsızlıkların ve eğilimlerin belirlenmesi için benzer araştırmaların yapılması, teknolojinin ruh sağlığı alanında nasıl kullanılabileceğine ışık tutar nitelikte.

Sosyal medya ve yalnızlık

Yapılan bir başka araştırmada, Pennsylvania Üniversitesi’ndeki lisans öğrencilerinin Facebook, Instagram ve Snapchat platformlarında harcadıkları zamanlar incelendi. Deney ve kontrol grupları oluşturulan araştırmada bir grup öğrenci her zamanki gibi sosyal medyada geçirdikleri zamanlara devam ederken diğer gruptaki öğrencilerin bu platformları kullanmaları sınırlandırıldı. Sınırlı olarak sosyal medya hesaplarını kullanan grubun, kontrol grubuna kıyasla üç hafta boyunca yalnızlık ve depresyon seviyelerinde önemli düşüşler gözlemlendi. Çalışmanın bulguları sosyal medya kullanımını günde yaklaşık 30 dakika ile sınırlamanın, refahta önemli bir iyileşmeye yol açabileceğini gösterdi.

Öte yandan başka araştırma, genç yetişkinlerin sosyal medya kullanımının son yıllarda artmış olmasına ve ekran karşısında harcadıkları saatlerin yüz yüze etkileşimlerin yerini aldığına dikkat çekti. Gençlerin sosyal hayatlarının önemli bir bölümünü sosyal medya ve forumlarda geçirmesi, dijital dünyadaki varlığın yeterli bir sosyal aidiyet duygusu sağlayıp sağlamadığı ve yalnızlık hissini azaltıp azaltmadığına odaklanan bu çalışma, önceki birçok araştırmanın aksine sosyal medya kullanımı ile yalnızlık arasında anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmadı.

“Selfie” çekme ve benlik algısı

Selfie veya özçekim, günlük yaşamda sık sık yapılan ve sosyal medyada çoğu zaman karşılaşılan durumlardan biri. Personality and Individual Differences Dergisi’nde yayınlanan bir araştırma selfie ile benlik algısı arasındaki ilişkiyi inceledi. Sosyal karşılaştırma teorisine dayanarak; sosyal duyarlılık ve benlik saygısı olarak iki psikolojik faktöre odaklanan araştırmada selfie çekmenin bireylerin benlik saygısını düşürdüğü sonucu bulundu. Ayrıca, selfie çekmenin ve paylaşmanın bireylerin sosyal duyarlılık düzeylerini artırdığı da araştırmanın bulguları arasında yer aldı. Öte yandan selfie çekmenin ama paylaşmadan yalnıza telefona kaydetmenin, benlik saygısını daha da düşürdüğüne dikkat çekildi.

145 lise öğrencisi ile yürütülen ve selfie ile benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlayan bir başka araştırmada öğrencilerin benlik saygısının orta düzeyde olduğu ancak düşük benlik saygısına sahip olmaktansa kendilerine daha fazla güvenme eğiliminde oldukları sonucu bulunmuştur. Aynı zamanda, öğrencilerin selfie çekmekten keyif aldıkları, selfie çeken öğrencilerin kendilerini daha iyi hissettikleri ve kendilerine olan güvenlerini de artırdıkları da araştırmanın bulgularında yer aldı.

Sosyal medya bağımlılığı, mutluluk ve sosyal kaygı

Türkiye’de yer alan bir devlet üniversitesinde yapılan çalışma, üniversite öğrencilerinin sosyal kaygı ve mutluluk düzeylerinin sosyal medya bağımlılık düzeylerini ne kadar açıkladığını inceledi. Araştırmanın bulguları, öğrencilerin sosyal medya bağımlılık düzeyleri ile sosyal kaygı düzeyleri arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösterdi. Öte yandan öğrencilerin sosyal medya bağımlılık düzeyleri ile mutluluk düzeyleri arasında ise negatif yönlü bir ilişki bulundu. Araştırmanın bulgularından çıkarılan sonuçlara göre sosyal medya bağımlılığının, sosyal kaygı ve mutluluk değişkenleri tarafından anlamlı düzeyde yordandığı ortaya çıktı.

Sosyal medya bağımlılığı, özsaygı ve narsisizm

Addictive Behavior Dergisi’nde yayınlanan ve sosyal medya kullanımının özsaygı ile narsisizm arasındaki ilişkisini inceleyen bir araştırma, özsaygı ve sosyal medya bağımlılığı arasında olumsuz yönde bir ilişki olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmanın bulgularında insanların öz saygılarını artırmak ve/veya düşük öz saygının yarattığı olumsuz duygulardan kaçmak için sosyal medya kullanımına yöneldiklerini, bu nedenle sosyal medya bağımlılığının düşük benlik algısının güçlü bir yordayıcısı olduğu da yer aldı.

Öte yandan, aynı araştırmada sosyal medya bağımlılığı ile narsisizm arasındaki ilişkiye de bakıldı. İki değişken arasında bulunan anlamlı ilişki, yüksek narsisistik özelliklere sahip bireylerin sosyal medyayı aşırı kullandıklarına bir işaret olarak yorumlanabileceğine dikkat çekti. Benlik duygusunu onaylama ihtiyacını karşılamak için bireylerin sosyal medya hesaplarına güvendikleri sonucu da araştırmanın sonuçları arasında yer aldı.

Sosyal medyanın kişiliğimiz ve yaşantımız üzerine etkisini araştıran birçok araştırmanın yanı sıra yeni çalışmaların sayısı da günden güne artmaya devam ediyor. Sosyal medyanın olumsuz etkilerinden korunarak ondan faydalanmayı öğrenmek ve ilham kaynağına çevirmek de mümkün. Dilerseniz bu konuyla ilgili “Sosyal medyayı bir ilham kaynağı olarak nasıl kullanabilirsiniz?”“ yazımıza da göz atabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Dengeyi bulmak ve dengede kalmak için: Sosyal medya farkındalığı

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale