X

Soğuk duşun hayatınızı dönüştürecek 9 muhteşem etkisi

Soğuk Duş ile ateşin üzerinde yürürken yanmamanın ne ilgisi var?

Bu hafta soğuk duşun vücudumuza, zihnimize ve hayatımıza nasıl olumlu etkileri olduğunu anlatacağım. Ama öyle bir olay oldu ki onunla başlamam şart: Birçok açıdan düşündürücü bu olay yaşanır yaşanmaz, konuya dair ilgim ve bilgim olduğunu bilenler mail’lerle, WhatsApp’la, Facebook’tan kısaca aklınıza gelebilecek tüm mecralardan haberi benle paylaşıp sorular sordular. Herkese tek tek yanıt vermek gerçekten güç olacağından Uplifers’dan yazmayı tercih ediyorum.

Hadise geçtiğimiz 23 Haziran Perşembe gece yarısı Dallas’ta (Türkiye saatiyle Cuma sabah 7 civarında) meydana geldi. Tony Robbins’in ‘İçindeki Gücü Uyandır’ (Unleash the Power Within – UPW) etkinliği 7.000 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Her UPW etkinliğinde olduğu gibi tüm katılımcılar ilk günün sonunda ateşte yürümek üzere Dallas Kongre Merkezi’nin açık otoparkına yöneldiler.

Ateşte yürüyen insanın ayağı neden yanar, neden yanmaz?

Yazılarımı takip edenler biliyor ki; son 3 yıldır, dünyanın çeşitli yerlerinde Tony Robbins’in UPW etkinliklerinde ateşi yakan “Fire Team”de çalışıyorum. Binlerce insanın 1.000 dereceye varan sıcaklıktaki korların üzerinde yürüdüklerine bizzat şahit oldum. (“Bu işte bir numara var mı?” diye soranlar, korları taşıdığımız el arabasının durumuna bakabilirler; o korlar oldukça gerçek!)

Fotoğrafta da gördüğünüz gibi etkinlikte kullanılan korların hepsi gerçek.

Benim katıldığım etkinliklerde de birkaç kişinin ayağı yanmıştı. Bunlardan biri de bizimle bu etkinliğe katılan bir Türk’tü.

Bir yandan da şu hesabı göz önünde bulundurmanızı rica edeceğim: Sadece benim katıldığım 4 etkinlikte toplam katılımcı sayısı 33.000 civarındaydı. Bu 33.000 kişiden sadece 32’sinin ayağında hafif yanıklar oldu. Binde bir yani! Üstelik bu yanıklar öyle hafifti ki; biraz aloe vera sürüp yatan katılımcılar ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi etkinlikte sıçrayıp dans ediyorlardı. Ve işin en önemli tarafı ayaklarının yanmasının tek nedeninin kendi korkuları olduğunu biliyorlardı.

Bir durup düşünmek

Gerçekten de buna ihtiyacımız var hepimizin. Bakın şimdi; Dallas’taki UPW etkinliğe katılanların sayısı kaç? 7.000 kişi. Dile kolay; 7.000 kişi ateşte yürüyor ve sadece 40’ının ayağı hafif yanıyor. (ABD kaynaklarına göre sayı 30). Türkiye’deki haberlere bakıyorum; sanki sadece 40 kişi, kişisel gelişim uzmanının zoruyla ateş üstünde yürümeyi denemiş ve üstüne hepsi hastanelere yatmış! Bu haberi gören de mal bulmuş mağribi gibi atlamış üstüne; kişisel gelişimle dalga geçiyor. Aralarında psikologlar, sanatçılar falan da var. Haber böyle verilince onların yaptığını çok da yadırgamıyorum.

Anthony Robbins – Unleash the Power Within (İçindeki Gücü Uyandır)

Bana gerçekten ilginç geliyor; siz ne dersiniz? Senede 4 defa dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan UPW etkinliklerinde 10.000’lerce insanın parkta dolaşır gibi çatır çatır ateşin üstünde yürümesi haber olmuyor. Ama bu 10.000’lerce insandan sadece 40’ının ayağının yanması manşet olabiliyor! Yahu normali ateşte yürüyenin ayağının yanması değil mi? Hangisi daha “haber”? Ateşte yürüyenin ayağının yanması mı yoksa yanmaması mı? Sadece Türkiye değil, ABD medyası da sansasyonel haber peşinde. Neredeyse “Oh olsun! Salaklar!” diye yazacaklar.

UPW etkinliğinde ateşi yakan ekibin (Fire Team) kaptanı Bill Kefee’nin çıkan haberlerden sonra yaptığı paylaşımı okumak isterseniz tıklayın.

Ateşin üstünde, korkuların üstüne yürümek

Oysa ateşte yürümek bir metafor aslında. Bir kez üstünde yürümek; kendi kendinize “Hayatta yapmam/yapamam” dediğiniz şeyleri kolayca yapmanın yolları olduğunu öğretiyor size. Bu sayede kafanızın içindeki engellerden kurtarıyor, öz güveninizi pekiştirip sınırsız potansiyelinizi fark etmenizi sağlıyor. Sözünü ettiğim teknik de daha önce yine Uplifers’da yazdığım 3F yöntemi. Eğer fizyolojiniz dengede ve güçlü, filolojiniz cesaretlendirici ve odağınız da hedefteyse siz de ateş üstünde yürüyebilirsiniz. Bu üç öğeden birinde bile konsantrasyonunuz dağılırsa ayağınız yanabilir. Örneğin:

  • Tutulmuş bir şekilde korkuyla üstünden yürüyeceğiniz ateşe bakıyorsanız,
  • Korkunun fizyolojinizi etkilemesine izin verdiyseniz,
  • İçsel engellerinizi kırmaktansa etrafa caka satmayı düşünüyorsanız,
  • Ve Dallas’takiler gibi korların üstünde “selfie” çekmeye çalışıyorsanız, yanarsınız!

10 yıldır Tony Robbins etkinliklerinde çeşitli görevler alan ve en son “Date With Destiny” etkinliğinde liderlik yapan Yeliz Rüzgar’ın anlattıkları burada daha da önem kazanıyor: “Şimdiye kadar 100’e yakın kez ateşin üstünde yürüdüm. Bunlardan sadece bir tanesinde ayaklarım hafifçe yandı. Bunun sebebi de bir telefonun flaşıydı. Ateşte yürümek yüksek konsatrasyon isteyen bir süreç; tıpkı hayattaki hedeflere ulaşma süreci gibi. Işıltılı, parıltılı dikkatinizi çekmeye çalışan kişi ve şeylere takılıp bir an bile gözünüzü hedefinizden ayırırsanız yanarsınız.”

İki tür insan var

İlki; her şeyin dışında durup, medyanın gazladığı sansasyonel haberlerle “Hah hah haa… Ben demiştim!” deyip sınırlara, yetersizliklere ve engellere bakanlar. İkincisiyse; harekete geçen, engelleri aşıp-kırıp-parçalayıp birinci türdekilerin hayal bile edemeyecekleri şeyleri gerçekleştirmek üzere “Yapılamaz!” denen şeyleri deneyenler. Bilin bakalım hangisi insanlığın ilerlemesini sağlıyor?

Kişisel gelişim sektöründe birçok şarlatan, hadisenin “gaz vermek” veya “motive etmek” ya da “olumlu düşünmek”ten ibaretmiş gibi algılanmasına neden olabiliyor. Oturduğun yerden poponu bile kımıldatmadan istediğin kadar olumlu düşün ve evrenden iste hiçbir işe yaramayacaktır. İşin içine fizyolojini, psikolojini, duygularını ve aksiyon adımlarını katmadığın sürece hiçbir şeyi başaramazsınız.

Kişisel gelişim dediğimiz şey;

  • Canınızı sıkan, sizi üzen durumlarda veya öfkelenince duygularınızı kontrol etmek demek,
  • Kendinizi karanlıkta hissettiğinizde, her şey ters gidiyormuş gibi geldiğinde, içinden çıkılmaz durumların içinden çıkmak için içinizdeki gücü kullanabilmek,
  • Potansiyelinizin sınırsız olduğunun farkında olmak ve dışarıda koşullar ne olursa olsun, bu sınırsız potansiyelle hayal ve hedefleriniz için gereken adımları atmak demek.

Kısaca; sen içindeki korkunun üzerine gitmek üzere en yüksek duygusal haline girip “Asla yapamam” dediğin şeyi yapabilmeni sağlayacak sınırsız içsel potansiyeline odaklanacağına; Facebook’ta ateşte yürürken çektiğin selfie veya videoyu paylaşmayı düşünüyorsan yanarsın elbet, bu kadar basit!

Peki, bunun soğuk duşla ne ilgisi var?

Üstünde yürümek üzere başına geldiğiniz ateşe doğru ilk adımı attığınız anla; duşta soğuk suyu köklediğiniz an arasında büyük benzerlik var! Size asla yapamayacağınızı, bunu yapmanın çılgınlık olduğunu haykıran o iç sesinizi bastırmayı alışkanlık haline getirmenin harika bir yolu sabah buz gibi duşun altına girmek. Buyrun, soğuk duşun faydalarına:

1. Soğuk duş kararlılığınızı artırır

Şaka değil! Daha önce bunu yapmadıysanız, öncelikle sabah kalktığınızda soğuk suyun altına girmenin çok yüksek zihinsel güç gerektirdiğini bilmelisiniz; hem de ilk 10 günün her birinde! Bir ay boyunca bunu yaptığınızdaysa bu zihinsel güç ve kararlılık hali otomatik bir alışkanlığa dönüşür; gün içinde vereceğiniz birçok karar ve atacağınız birçok adımda bu kararlılık ve gücün etkisini yaşarsınız.

2. Soğuk duş zorlukları yenmeniz için duygusal gücünüzü ateşler

Tahammülsüz, çabuk sinirlenen ya da endişeli bir tip misiniz? Sizin ilacınız her sabah yapacağınız buz gibi bir duş. 1999’da Almanya’da yapılan ve Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü, Ulusal Tıp Kütüphanesi tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, soğuk duş sinir sistemimizde küçük bir oksidatif stres etkisi yaratıyor. Bir aylık soğuk duş rutini sonrası vücut bu strese alışıyor ve bağışıklık geliştiriyor. Ve sonuçta eskiden sizi strese sokan, gününüzün canına okuyan ıvır zıvırın sizi artık etkilemediğini fark ediyorsunuz. Stresli durumlara sağladığınız uyum sonucu, vücudunuzdaki ürik asit düşer, kanda bulunan ve hücrelere oksijen taşıyan glutatyon oranı tavan yapar. Bu da sizi strese karşı efsunlar.

3. Soğuk duş kilo vermek konusunda vücudu kamçılar

Vücudumuzda kahverengi ve beyaz olmak üzere iki tür yağ var. Vücutta biriken beyaz yağlar kötü ve onları sevmiyoruz. Kahverengi yağ ise vücudumuzu ısıtıp, bizi sıcak tutan “iyi” yağ.

Soğuk suyun altına girdiğimizde bu kahverengi yağlar bizi sıcak tutmak için aktive oluyorlar ve hızlı bir kalori yakımı gerçekleşiyor. Öyle ki; sadece ve sadece düzenli soğuk duş almak, başka hiçbir tedbir almasanız bile yılda 5 kilo vermenize neden olabiliyor.

4. Soğuk duş cilde ve saçlara şifadır

Soğuk duş almak, saçlarınıza ve cildinize eşsiz faydalar sağlar.

Hem cildinize, hem de saçlarınıza iyi gelecek bedava ürün bu işte: Soğuk duş! Dermatolog Dr. Jessica Krant’a göre buz gibi su cildin doğal yağlarını kaybetmesini engelliyor ve aynı fayda saçlar için de geçerli. Saçlar soğuk duş sayesinde güçleniyor, sağlıkla ışıldıyor!

5. Soğuk duş dolaşımı da bağışıklık sistemini de güçlendirir

İyi hissetmek ya da iyi görünmek sizi ilgilendirmese de eminim daha sağlıklı olmakla ilgileniyorsunuzdur! Soğuk duş aldığınız anda dolaşım sisteminiz alarma geçip, organlarınızı sıcak tutmak için daha hızlı ve bol kan pompalamaya başlıyor. Hatırlayın oksijen taşıyan glutatyonlar da artıyor bu hızlanan kan dolaşımında. Bol oksijenli güçlü dolaşım kardiyovasküler sağlığınız için bire bir!

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, düzenli olarak aldığınız soğuk duş, hastalıklarla savaşan akyuvarların oranını da artırıyor ve bağışıklık sisteminizi güçlendiriyor.

6. Soğuk duş lenfatik sistemi hareketlendiriyor

Lenfatik sistemin, vücudumuzdaki toksinlerin atılmasında ve enfeksiyonlara karşı vücudu korumada büyük rolü var. Yani güçlü bir lenfatik sistem sizi sağlıklı tutan en önemli şeylerden biri.

Tıpkı sıçrama gibi, (Bkz. geçen haftaki yazım) soğuk duş da lenfatik sistemi roketliyor, özellikle de soğuk ve sıcak su arasında gidip geldiğinizde. Soğuk suyla büzülen lenf damarları sıcak suyla rahatlayıp açılınca durgunlaşan lenfatik sıvı hareketleniyor ve lenfatik dolaşım hızlanıyor. Hızlanan lenfatik dolaşımın da, tıpkı akyuvarların artışı gibi, bağışıklık sistemimiz üzerinde müthiş olumlu etkisi var.

7. Soğuk duş kaslarınızın yenilenmesini hızlandırır

Yüksek performans gösteren sporcular, yoğun antrenmanlar sonrası kaslarının çabucak toparlanmasını sağlamak için buz banyosu yaparlar. Soğuğun kaslar üzerindeki etkisi, 2009’da Finlandiya Turku Üniversitesi’nde yapılan deneylerle de kanıtlanmış durumda. Kaslarınızı zorladığınız yorucu bir günün ardından ya da ertesi sabahında yapacağınız çok sıcak ve çok soğuk su arasında gidip geldiğiniz bir duş sonrası kaslarınız size müteşekkir kalacak!

8. Soğuk duş sizi daha uyanık ve atik yapar

Her şeyin fizyolojide başladığına, Uplifers yazılarımda birkaç defa değinmiştim. Burada da durum direkt olarak fizyolojiyle ilgili. Soğuk suya vücudumuzun verdiği ilk reaksiyon; vücut ısısını dengelemek ve bizi sıcak tutmak için derin nefesler almak. Bu da otomatik olarak vücudumuza ve dolaşım sistemimize giren oksijen seviyesini bir anda artırır. Aynı zamanda kalp atışlarımız da hızlanır ve doğal olarak tüm vücudumuza oksijeni her zamankinden daha bol bir kan hücumu olur. Ve böylece; tüm gün ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi doğal yollardan vücudumuza pompalamış oluruz.

9.  Soğuk duş depresyondan kurtarır

2008 yılında yapılan bir çalışma soğuk hidroterapinin, belirgin bir yan etki ve bağımlılık yaratmaksızın analjezik bir etki oluşturduğunu ortaya koyuyor. Soğuk suyla yapılan duşlar aynı zamanda depresyon semptomlarını da rahatlatıyor: Soğuk suyun yoğun ve çarpıcı etkisiyle deri altındaki reseptörler, beynin periferik sinir uçlarına bunaltıcı yoğunlukta elektrik darbeleri gönderiyor ve bu da beyinde üretilen kimyasallar sayesinde bir antidepresan etki yaratarak ruh halini olumlu yönde değiştiriyor.

Duşa girip, pat diye buz gibi suyu açmak zor iş. İşte bu yüzden işinizi kolaylaştıracak birkaç tüyo:

  • Duşa normalde nasıl yıkanıyorsanız o sıcaklıkta başlayın ve sıcak duşun keyfini çıkarın. Ama hatırlayın çok önemli bir göreviniz var: Son 1 dakika soğuk suyun altında olacaksınız; ne kadar soğuk o kadar iyi! (Daha sonra süreyi artırmayı da değerlendirin lütfen)
  • Bunu bir deneye dönüştürün. Yapacağınız tek bir şey var: Yarın sabahki duşunuzu soğuk suyla yapmak ve deneysel anlamda gün boyu bunun vücudunuza etkisini gözlemlemek. Sıcak suyla başlayabilirsiniz; ama sonunu soğukla getirmelisiniz. Hoşunuza gittiyse ertesi gün soğuk duşun sizdeki etkisini gözlemlemeye devam edin; hatırlayın bir deney yapıyorsunuz.
  • Kendinize söz verin. Bir takvim yaprağını duvara asın ya da 30 küçük kutuyu bir kağıda çizerek sıralayıp, her gün soğuk duş sonrası o güne dair kutuyu işaretleyin. Kendinize karşı yaptığınız bu 30 günlük meydan okumayı bitirince iddiaya girerim ki, soğuk duşa devam edeceksiniz!

Lütfen anımsayın: Eğer bu sizde stres yaratacaksa kendinizi zorlamanın bir anlamı yok. Bunu eğlenceli bir sabah rutinine dönüştürün: Soğuk suyun altında nefesiniz kesilince attığınız çığlıkları kahkahaya çevirin mesela ve bakın bakalım; güne gülüp eğlenerek başlamak size neler kazandıracak.

Bir de soğuk duş mucizesini hayatınıza sokmak için en güzel mevsimdeyiz. Lütfen değerlendirin!

V. Tolga Hancı: Doğma büyüme İstanbul'lu Tolga, 20 yıllık reklamcılık kariyerini danışmanlığa, ve oradan da koçluk ve eğitmenliğe dönüştürmüş bir yüksek performans stratejisti. Çalıştığı kişi ve kurumların; hayatın her alanında sınırsız potansiyellerinin % 100'ünü kullanarak, daima yüksek performansta kalabilmeleri için stratejiler üretiyor. Power Coaching'in ve Anthony Robbins Türkiye oluşumlarının kurucu ortağı. Birlikte çalışacağı kişi ve kurumların hedef ve hayallerini merak ediyor ve şöyle söylüyor: "İstiyorsan yaparsın! Asıl soru şu: Harekete geçmek için ne kadar isteklisin?"

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale