X

Sıkı sıkıya bağlı olduklarımız: Kendi yarattığımız hapishanemizden çıkabilmek

Sıkı sıkıya sarıldıklarımız hani avucumuzun içinden kayıp da gidecek diye üzerine titrediklerimiz… Avuçlarımızı sıktıkça pirinç taneleri gibi dökülüverenler. Biz öyle sıkı sıkıya tutuyoruz diye düşünürken gözümüzün önünden kayıp gidenler. İşte kendi hapishanemizi böyle kolaylıkla inşa etmekteyiz. Hayat bizi çağırdığında duyamayız veya duysak da gidemeyiz değil mi? Kaybetmememiz, avucumuzu açtığımızda o düşüverecek olanları yitirmememiz gerekir. Peki ya gerçekten doğru değilse? Ya başka bir hayat mümkün ise? Ya o çok ama çok korktuğumuz şeyleri bırakıverdiğimizde önümüzde kocaman yollar açılıverecekse? Ya hayat bizi o muhteşem “kendi hapishanemizden” kurtarmak üzere kapılarımıza dayanmışsa?

İşte ben sizlerle bu yazımda sıkı sıkıya bağlı olduklarımıza bambaşka bir gözle bakalım istiyorum: Kendi hapishanelerimizin farkına varalım. Hayata dair “gidemem, yapamam, olmaz, benim şunu yapmam gerekir, bunu bırakamam, şuna dayanamam, ya beni terk ederse, ben onu terk edemem, benim sorumluluklarım var o yüzden ben bunu gerçekleştiremem, bu yaşımdan sonra bu nasıl olacak” diye düşündüğümüz o güzelim hapishanelerimizin her birine korkmadan gidelim ve dışarıya doğru bakalım… Gerçekten kurtulmak çıkabilmek ve hayata adım atmak mümkün mü?

Bunun için bu hafta beni çok etkileyen bir hikaye paylaşmak istiyorum öncelikle. Bana kendi hapishanelerimi gösteren, düşündüren belki geçmiş çıkışlarımı anlatan. Bu hikayeyle birlikte kendi kendimize biraz ayna tutalım istiyorum, bakalım biz bu sıkı sıkıya bağlandıklarımızın neresindeyiz?

“…Çok eski zamanlara ait bir Çin hikayesi vardır ve çıkış noktası maymunlar için kurulan tuzaklardır. Bir Hindistan cevizinin içi oyulur ve meyve, maymunun elinin girebileceği genişlikteki deliğin içine bırakılır. Sonra oyulmuş meyvenin içine pirinç konur. Bir süre sonra aç bir maymun pirincin kokusunu alacak ve elini delikten içeriye sokacaktır. Ama maymun pirinci avuçladıktan sonra elini o halde delikten dışarıya çıkaramaz. Tuzağa düşüp yakalanan maymunlar, avucunun içindeki pirinci bırakamayan maymunlardır.

Maymun avucunun içindeki pirinci bırakmadığı sürece, kendi hazırladığı hapishanenin mahkumu olacaktır. Tuzak iş görür, çünkü maymunu yönlendiren açlığıdır.”

Bu hikayede olduğu üzere kendi hayatımızı düşündüğümüzde birçok farklı şeye sıkı sıkıya sarılırız ve işte bu tuzaklardan elimizi çıkarmaya yani avucumuzda sıkı sıkıya tuttuğumuzu bırakmaya gönüllü olmadıkça kendi hapishanemizin mahkumları oluveririz… Aslında kurtuluşumuzun sadece ve sadece yine “bizlere” bağlı olduğu bu hapishanede belki diğerlerini suçlarız, belki diğer bir kişi gelsin de bizleri kurtarsın diye bekleriz. Ne yazık ki kurtuluş sadece avucumuzu açabilmek; yani serbest bırakmaktan geçmektedir.

Sıkı sıkıya tutunduğumuz ilişkilerimizde görmekteyiz bu örneği en çok… Evet, çok sevdiğimiz için yürümese de öyle sıkı sıkı bağlı kalırız bu tuzakların içerisine… Kaybetme korkusu o kadar büyüktür veya sevilmek açlığımız o kadar ağır basar ki elimi açmaya, yani kendi kendimizi hapsettiğimiz o yürümeyen ilişkilerimizi “bitirebilmek” sorumluluğunu cesaretini göstermek yerine tercihimiz yıllarca “çekmek” yani o kendi hücremizde bir mahkum olarak yıllarımızı geçirmek olur. Oysa ki bir ilişkinin yürümediğini gördüğümüzde öncelikle bunu kabul etmemiz ve ertesinde ise yolumuza gitmek üzere her ne olursa olsun hayatımıza devam etmek üzere adım atmamız; yani o meyvenin içinde eli sıkışmış olan bir maymun gibi elimizde sıkı sıkıya kavradığımız pirinçleri bırakmamız yeterlidir. Geride ne hapishane kalır ne de kendi kendimizi mahkum ettiğimiz huzursuzluklar, yürümeyen evlilikler, gönülden hislerimizin çoktan bittiği fakat “mış” gibi yapmaya devam ettiğimiz arkadaşlıklar… Hepsi birer birer önümüzde açılır ve gider.

Evliliğimin son döneminde, o kadar çok üzülmüştüm ki sıkı sıkıya tuttuğum o her şey o ilişki sadece beni bitirmekteydi. Çokça kilo vermiştim, bir şey yiyemez hale gelmiştim, uyuyamıyordum ve içinde bulunduğum durumu tekrar tekrar düşündükçe kendimi uzun uzun koşmaya vuruyordum. Sanki koştukça bedenimi kaplayan acıların katmanı sıyrılıyordu üzerimden ama hala o hapishanenin içindeydim. Bir gün öyle bir noktaya geldim ve o derece kırıldım ki tuttuğum her şeyi bıraktım ve o günden sonra hayatımın hiçbir günü geriye dönüp bakmadım. Geride kalan on yılı o an gerçekten “geride” bırakarak gitmek kararı almıştım ve bir bavul ile evimden çıktım, her şeyi ve herkesi geride bırakarak. O gün benim için yepyeni bir insanın doğduğu ilk gün olmuştu. Öyle büyük bir adım atmıştım ki kendi kendimi tanımladığım tüm sıfatları; eş olmak, soyadı taşımak, kadın olmak, evli olmak evet tüm sıfatlarımı sıkı sıkıya sarıldığım ve çok sevdiğim bir adamı da bırakmıştım. Kendi hapishanemden, bitmeyen huzursuzluklardan, yalanlardan, benimle bağdaşmayan tüm hikayelerden, içerisinde dürüstlük olmayan her şeyden kendi kendimi azat etmiştim. Kocaman yollar beni beklemekteydi, hayat yanımdaydı, artık o pirincin mahkumu maymun değildim. Uzun üzüntülerden, çabalardan ve tekrar tekrar yıkılmalardan sonra ben de elimin içinde sıkı sıkıya tutmaya çalıştığım pirinçleri bırakabilmiştim.

Bugün bu yazımı okuyorsanız, hayatta sıkı sıkıya sarıldığınız varlığınızın tanımı niteliğinde olan ve sizi o muhteşem hapishanelerinize mahkum eden hayatın güzelim yollarını görmenizden sizi alıkoyan ne varsa çok daha dikkatli bakmanızı dilerim. Hikayemizdeki maymunlar gibi elimizdeki pirinçleri düşürmemek için sıkı sıkıya sarıldığımız tüm bu “şeyler” aslında kurtuluşumuza giden yolu da içinde barındırır…

Sadece elimizi açmamız, bırakmaya gönüllü olmamız ve kendi kendimizi azat etmemiz yeterli… Gelin, bugün kendi kendimize kocaman bir hediye verelim ve kendimizi o muhteşem hapishanelerimizden güneşe çıkartacak kadar çok ama çok sevelim. Sonuçta bu hayatta tek sıkı sıkıya sarılmanız gereken şey yine kendimiziz.

 

İlginizi çekebilir: Yedi kez düştüğümüzde sekizinci kez ayağa kalkmak nasıl mümkün?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale