X

Sıfır atık yaşam adına kendin yap-ma-man gereken şeyler

Sıfır Atık hayat tarzı ile ilk tanıştığımda, bu konular hakkında bilgi edinebildiğim tek kaynak bloglardı. Sıfır atık yaşayan insanların araştırmalarını ve deneyimlerini okudum, benzer araştırmalar yaptım ve önerilerini uyguladım. Kimi uygulamalar bende işe yaradı, kimini hayata geçirmekte başarısız oldum ama zamanla daha fazla okuyup daha fazla öğrenerek kendimi geliştirdim.

Geçmiş yazılarımda söyledim, hala da söylüyorum; ben de sizler gibi öğrenciyim. Öğrendiklerimi deneyimliyorum, deneyimlerimi yazıya döküp sizlerle paylaşıyorum. Çünkü dünyamı seviyorum ve dünyaya verdiğimiz zararın en aza indirilmesini istiyorum. Bu benim için bir tutku ve bu tutkumu başkaları ile paylaşıp başka insanların da bilinçlenmesine vesile olmak beni mutlu ediyor.

Tek kullanımlık maskeler ve lateks eldivenler olmadan sokağa çıkamadığımız, hijyen kuralları sebebiyle poşetlenmemiş tek bir gıda ürünü bile alamadığımız şu pandemi günlerinde, plastik tüketimimi azaltamamanın verdiği üzüntüyle, bunun dışında neler yapabilirim diye araştırma yapıyordum – bu konuda ilginç şeyler buldum, onları da en kısa zamanda paylaşacağım –ancak konu konuyu açtı ve şöyle bir makaleye denk geldim: Evde yapılan dezenfektanların ve doğal ürünlerin patojenler üzerindeki etkisi [1] (Rutala ve ark. 2000).

Araştırma makalesinin yayın tarihi eskiydi ama yapılan deneyler doğruluğunu koruyordu ve deney sonuçları sirke, karbonat ve benzeri doğal ürünler ile evde yapılan temizlik ürünlerinin bakteri ve virüsleri, kimyagerler tarafından formüle edilmiş ürünlere kıyasla, dezenfekte etmekte yetersiz kaldığını gösteriyordu. Tamamen etkisiz değil, yine de yetersiz.

Bu araştırma beni şaşırttı ve de üzdü. Şaşırttı, çünkü bilgi ve tecrübelerine güvendiğim blogger’ların bu araştırmaları yapmadan insanları yanlış yönlendirdiklerine hayret ettim. Üzdü, çünkü söylediklerinin doğruluğunu kendi araştırmalarımla teyit etmeden kendi hayatımda uygulamıştım, hatta kendi deneyimlerimi sizinle paylaşmıştım. Dolayısıyla bu yazıyı hem bir özür yazısı, hem de sıfır atıkta doğru bilinen yanlışları anlatan bir bilgilendirme yazısı olarak okuyun. Çünkü tek yanlış, temizlik ürünleri değil.

Kendin-Yap ürünleri hem yapması zevkli olduğu hem de kişiye özel üretildiği için insanların çokça tercih ettiği bir uğraş. Bazıları gerçekten işe de yarıyor. Ancak işe yarar olanları, olmayanlardan ayırt etmek zor. Dolayısıyla kendin-yap projeleri, kıyafet gibi nispeten zararsız projeler dışında, riskli olabiliyor.

Bu yazıda sizlere, sıfır atık adına kendin-yap denilen ama aslında asla-kendin-yapma kategorisindeki ürünlerden bahsedeceğim.

1. Güneş koruyucular

Kendi güneş kremini yapmak, cilt sağlığı için büyük risktir. UV ışınları, erken yaşlanma belirtilerinin, cilt lekelerinin, kırışıklıkların ve cilt kanserinin bir numaralı sebebidir. İnsan derisi için formüle edilmiş, tüm tıbbi ve kimyasal testlerden geçmiş, gerekli kurumlardan ve bakanlıklardan onay almış ürünler cilt sağlığı için daha güvenilirdir. Güneş kremini kendiniz yapmaya çalışırken çinko oksit solumanız halinde akciğerleriniz zarar görebilir, kaldı ki homojen bir ürün elde edilemeyeceği için cildi eşit oranda koruyamayacaktır. Aynı hatayı yapmış biri olarak şunu söyleyebilirim; risk almayın ve firmalara güvenin.

Benim cildim beyaz, çilli ve özellikle sivilce sonrası lekelenmelere meyilli. Vücudumda hâlihazırda çok sayıda ben var. Dolayısıyla cilt kanseri riski yüksek bir cilde sahibim ve onu korumak için daha çok özen göstermeliyim. Ancak çevreyi de korumak istiyorum, ne yapabilirim? Yaptığım araştırmaların sonucunda, sağlığımı bozmadan çevreye verdiğim zararı en aza indirmenin yolunun mineral filtreler olduğunu buldum.

Güneş koruyucularda kimyasal ve mineral olmak üzere iki çeşit güneş koruyucu filtre kullanılıyor. Çoğu üründe her ikisi de kullanılırken, hassas ciltlere özel bazı ürünler sadece mineral filtre kullanıyor. Üzerlerinde “chemical filter-free” yazan ürünleri seçmeye çalışıyorum, çünkü Oxibenzone, Benzophenone, Octinoxate gibi kimyasal filtreler okyanusları kirletir ve mercan adalarına zarar verirken, mineral filtreler (zinc oxide ve titanium dioxide) çok daha çevre dostu (imiş). Üstelik hassas ciltlerin de güvenle kullanabileceği bir filtre çeşidi ve hem UVA hem de UVB ışınlarından koruyor. Ciltte biraz beyaz kalıntı bırakıyor, sonra uyarmadı demeyin, ancak bu benim için çok da büyük bir sorun değil.

2. Diş macunu

Kendi diş macunumu uzun bir süre kendim yaptım, hala da bir kavanoz hazır yapılmış macunum banyoda duruyor. Ben zaten diş macununu tamamen bırakmamıştım, sabahları kendi yaptığım Hindistan cevizi yağı ve karbonat karışımı ile, akşamları da marketten alınmış diş macunu ile fırçalıyordum. Yaptığım araştırma sonucunda karbonat hakkında şunu öğrendim: ağız içindeki asitleşmeyi engellemesi iyi ancak diş eti hassasiyeti yapma riski var. Hindistan cevizinin ağız temizliğinde kullanımında şimdiye dek kanıtlanmış bir zararı yok, ancak kanıtlanmış bir faydası da bulunmuyor.

Henüz üzerinde yeterince çalışma yapılmadığı için ben işi riske atmayalım, derim. Çürüklere sebep olan fiziksel ve biyolojik etkenler üzerinde etkisi kanıtlanmış ürünlerle, bildiğimiz normal diş macunları ile ağız sağlığımızı korumaya devam edelim.

3. Tıbbi ilaçlar / Alternatif tıp

Çeşitli sağlık sorunları için evde yapılabilen ve iyileştirici etkisi olduğu söylenen karışımlar, “daha doğal daha iyi” felsefesine inanan kişilerce sıkça uygulanıyor. Plastik atık oluşturmadığı ve toksik kimyasallar içermediği için sıfır atık yaşayanların da zaman zaman başvurdukları bu tip ilaçlar, ilaç değildir. Çoğu tarif hiçbir işe yaramayıp sadece malzeme ziyan edilmesine neden olur, bazıları ise sağlığı daha da kötü bozabilir. Bir sağlık sorununuz varsa, doktora gidin ve insan vücudunu hepimizden iyi bilen doktorlara, test edilip onaylanmış ilaçlara güvenin.

4. Cilt bakım ürünleri ve kozmetik

Sıfır atık yaşamanın benim açımdan en eğlenceli kısmı kuşkusuz kendi cilt bakım ürünlerimi yapmaktı. Birkaç ay boyunca sadece kuşburnu çekirdeği yağı, hindistancevizi yağı, balkonumdaki aloe vera ve salatalık suyu gibi malzemelerle kendi yaptığım ürünleri kullandım. Sonuç faciaydı; cildim yer yer kurudu, yer yer yağlandı, sivilcelerim ve lekelerim arttı. Ben de eski ürünlerime geri dönüp kullandığım doğal malzemeler ile ilgili akademik bir araştırma yaptım. Bulduklarım hiç de hoşuma gitmedi.

İşlemden geçirilmemiş, saf Aloe vera jelinin doğrudan kullanımı kanserojen etki gösteriyormuş. Gıda olarak tüketilmesi son derece tehlikeliyken, cilt üzerine uygulama konusunda yeterince araştırma yok. Ancak biz cildimizi riske atmasak daha iyi olur.

Hindistan cevizi yağının cilde faydaları olduğu kadar zararları da var. Aşırı kuru (atopik) ciltlerde cilt bariyerini onarmakta yardımcı olduğu, ayrıca ciltteki bakteri ve mantar enfeksiyonlarına karşı da etkili olduğunu gösteren çalışmalar var. Ancak komedojenik değeri çok yüksek (1 en düşük, 5 en yüksek değer olmak üzere, Hindistan cevizi yağının değeri 4), yani cildinizdeki gözenekleri tıkar. Gözeneklerin tıkanması demek, sivilceler ve siyah noktalar demektir.

Ayrıca cildi nemlendirdiği söylentisi sadece bir söylenti, cildin üzerinde kalın bir katman oluşturup kurumasını engelliyor belki ama cilde ihtiyacı olan nemi de vermiyor. Eğer cildiniz kuruysa, kuruluğunu koruyor. Son olarak, Hindistan cevizi yağının pH’ı 7-8 civarı, cildin doğal pH’ı ise 5,5. Bu da cildin asit-baz dengesinin bozulması anlamına geliyor.

Kendin-yap makyaj ürünlerinde de benzer doğal yağlar kullanıldığı için, aynı riskler makyaj ürünleri için de geçerli. Benim deneyip de memnun kaldığım tek makyaj ürünü renkli dudak balmı (kakao yağından yapmıştım) oldu. Maskara kirpiklerimden akıp göz çevreme bulaştı, pudra ya da fondöten gibi ürünleri yapmayı denemedim bile ama yüzde topaklandıklarına dair kullanıcı yorumları okudum, hatta bazı kişilerde, kullandıkları doğal malzemeler sebebiyle, ciltte sivilce ve kızarıklıklara sebep olmuş.

Ben zaten fazla makyaj yapan bir insan değilim, bu nedenle kozmetik ürünleri satın alırken çevreye zarar veriyorum diye pek endişelenmiyorum. Ancak cildim için durum aynı değil. Kendin-yap faciasından sonra oldukça bozulan cildimi toparlayabilmek için pek çok dermokozmetik ürünü edinmem gerekti. Sülfat içermeyen temizleyiciler, salisilik asit (BHA), Niacinamide (B3 vitamini) ve C vitamini içeren ürünler ve yaz veya kış, bulutlu veya güneşli, kapalı veya açık alanda, yani her koşulda güneş kremi kullanmak zorunda kaldım. Bunların hepsi plastik ambalaj demek. Ben bu sorunu, olabildiğince cam paketlemeye sahip ürünleri ya da biyobozunur plastik kullanan firmaları tercih ederek çözmeye çalıştım. Ancak artık biliyorum ki, önce sağlık.

5. Temizlik ürünleri

Sirke ve karbonat yüzeydeki kirleri ve lekeleri temizlemede başarılı, evet ama dezenfektan etkisi çok düşük. Bu da, özellikle küresel bir virüs salgını ile mücadele ettiğimiz şu zorlu dönemde, herkesin bilmesi gereken önemli bir detay. Evet, çamaşır suyu cilde ve akciğerlere zarar veriyor olabilir. Evet, sirke ve karbonat zararlı kimyasallara maruz kalmadan temizlik yapmamızı sağlıyor olabilir. Ancak burada ölümcül bir virüsten bahsediyoruz. Alkolün bile dezenfektan etkisi %60-80 arasında, etkili ama o bile tam olarak yeterli değil.

Yeterli olan nedir peki derseniz, maalesef ki çamaşır suyu. Mikroorganizmalara karşı, kanıtlanmış, geniş spektrumlu dezenfektan etkisi olan bir kimyasal temizleyici. Kendinizi küresel Covid-19 salgınından korumak adına, en azından salgın bitene kadar, çamaşır suyunu temizlik rutininize dâhil edin.

Peki ne yapmalıyız?

Şu durumda bizlerin yapabileceği pek bir şey yok maalesef. Bireysel olarak yapabileceklerimiz, gelir/gider dengemizi ve sağlığımızı bozmayacak düzeye kadar sınırlı. Bunun ötesindeki çevre kirliliği konularında elini taşın altına atması gereken asıl merciler, şirketler ve devletlerdir. Selüloz, patates nişastası ve biyoplastik gibi biyobozunur paketleme yöntemlerinin yaygınlaştırılması ancak büyük şirketlerin insiyatifinde. Bizim tek yapabileceğimiz, bu şirketlere daha sürdürülebilir üretim yapmaları yönünde tüketici baskısı oluşturmak.

Dünyamızı korumak, çevre dostu yaşamak elbette önemli ancak sağlığımız her şeyden daha önemli. Her duyduğumuza inanmamak, her okuduğumuzu doğru saymamak, iyi araştırıp doğru kaynaklardan bilgi edinmek gerekiyor. Şahsen ben, dürüstçe söylüyorum, dersimi aldım. Keşke kendi sağlığımı bozmadan önce akıl edebilseydim ama artık ah-vah etmek için çok geç. Yine de, zararın neresinden dönülse kardır. Umarım bu yazı pek çok kişiye ulaşır ve pek çok kişiyi bu hataları yapmaktan alıkoyar.

Evinizde kalın, sağlıkla kalın.

Kaynaklar
Rutala et al. Antimicrobial activity of home disinfectants and natural products against potential human pathogens. Infect Control Hosp Epidemiol. 2000 Jan;21(1):33-8. DOI: 10.1086/501694 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/10656352
Less Waste World: https://www.lesswasteworld.com/blog-1/2020/1/6/things-not-to-diy
Waste Free PhD: https://wastefreephd.com/2018/11/18/are-natural-non-toxic-chemical-free-cleaners-bogus/
Hyram – It’s Time To Talk About Skin Care & Sustainability: https://www.youtube.com/watch?v=6nhtC2d5KhU
National Oceanic and Atmospheric Administration (NOAA) – Skincare Chemicals and Coral Reefs: https://oceanservice.noaa.gov/news/sunscreen-corals.html
Giokas D.L. et al. UV filters: From sunscreens to human body and the environment. Trends in Analytical Chemistry, Vol. 26, No. 5, 2007. DOI: :10.1016/j.trac.2007.02.012 https://www.researchgate.net/publication/222326775_UV_filters_From_sunscreens_to_human_body_and_the_environment
CNN Health – If you use salt or baking soda to whiten your teeth, here’s why you should stop: https://edition.cnn.com/2019/10/03/health/salt-baking-soda-teeth-whitening-wellness/index.html
National Toxicology Program – Aloe Vera Fact Sheet: https://www.niehs.nih.gov/health/materials/aloe_vera_508.pdf
Meika Foster, Duncan Hunter, and Samir Samman. Herbal Medicine: Biomolecular and Clinical Aspects. 2nd Edition. Chapter 3: Evaluation of the Nutritional and Metabolic Effects of Aloe vera. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK92765/
Memorial Sloan Kettering Cancer Center – Aloe Vera: https://www.mskcc.org/cancer-care/integrative-medicine/herbs/aloe-vera
Skin Resource.Md. – No, You Should Not Use Coconut Oil On Your Face: https://skinresourcemd.com/blogs/news/no-you-should-not-use-coconut-oil-on-your-face
Tzu-Kai Lin et al. Anti-Inflammatory and Skin Barrier Repair Effects of Topical Application of Some Plant Oils. Int. J. Mol. Sci. 2018, 19, 70; DOI:10.3390/ijms19010070 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5796020/pdf/ijms-19-00070.pdf
Skinterrupt – 4 Reasons Why Coconut Oil Is Bad For Your Skin: https://www.skinterrupt.com/coconut-oil-is-bad-for-your-skin/
Medical News Today – Is coconut oil good for your skin?: https://www.medicalnewstoday.com/articles/coconut-oil-good-for-skin#types
Centers For Disease Control And Prevention – Chemical Disinfectants: https://www.cdc.gov/infectioncontrol/guidelines/disinfection/disinfection-methods/chemical.html

İlginizi çekebilir: Farkındalığınızı artıracak 5 çevre belgeseli – 1

Çağla Lotinac Akman: Galatasaray ve UPS spor kulüplerinde 12 yılını verdiği voleybol kariyerine, bilim insanı olma isteğiyle son vermiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji Genetik ve Biyoteknoloji alanında yüksek lisans yapmaktadır. Toplum Gönüllüleri Vakfı'nda aktif olarak gönüllü faaliyetlere katılmaktadır. 3 yıl önce İstanbul'dan koşar adım kaçan ailesi ile birlikte Muğla'nın bir köyünde yaşamaktadır. İstanbul'dan köye taşınması ile birlikte doğal yaşama adapte olduktan sonra üniversite için İstanbul'a geri gelmesiyle neye uğradığını şaşırmış, köydeki düzenini devam ettirmek istemiş ve Sıfır Atık hayat tarzıyla tanışmıştır. Yazılarında da Sıfır Atık ve Çevre Kirliliği konularına sıkça yer vererek bu konularda farkındalık yaratmayı hedeflemektedir.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale