X

Şiddetsiz iletişim mümkün mü: İletişimin 3 altın kuralı

Hepimiz yaşamışızdır ağzımızdan çıkanın farkında bile olmadığımız, hem bizim hem karşı tarafın yaralayıcı sözlerinin ve kırıcı sıfatlarının havada asılı kaldığı odadan kapıyı çekip çıktığımız anları… İçimiz yangın yeridir ve biz hala içimizden saydırmaya devam ediyoruzdur olana, oldurana, kendimize… Fark etmeyiz ama bu tarz olaylar belki fiziksel değil ama iletişim yoluyla gerçekleşen hem kendimize hem de karşımızdakine karşı bir şiddettir.

Halbuki şiddetsiz iletişim mümkündür ve bunu yaşamımızın her alanındaki iletişim diline uygulayabilmemiz için bazı yollar vardır.

Mevcudiyet

Şiddetsiz iletişimin temel adımlardan ilki, mevcudiyettir. Yukarıdaki gibi bir senaryo aslında karşımızdaki ile sağlıklı iletişimi kaybettiğimiz bir durumdur çünkü orada değilizdir. Ne demektir bu? Bedenimizdeki duyumların, duyguların farkında olmamakla birlikte aslında karşımızdaki ile sadece zihinden savaşıyoruzdur. Zihinlerin savaştığı bir ortamda ise dinleme, anlayış, nezaket, saygı, anlaşılma veya orta yol bulma imkansızdır. Bu noktada yapmamız gereken ilk şey durmaktır. Laf yetiştirmekten, suçlamaktan, ne olması gerektiğini söylemekten, haklılığımızı kanıtlamaktan veya karşımızdakine haddini bildirmekten önce durup sadece ana gelmek, anda gerçekten olanlara alan açmak ve kendimizi ortaya çıkarmak ilk adımdır.

Durmak bağlantıya yeniden bir kapı açar; diğer kişide ve kendi iç dünyamızda neler olduğu hakkında bize tonlarca bilgi verir. Ve bu bilgi akışı işler daha da kötüye gitmeden daha akıllı seçimler yapmamıza yardımcı olur, çünkü farkında olduğumuzda otomatik pilotta değilizdir ve zihnin algılarının ve inançlarının ötesinde olanın gerçekliğiyle buluşuruz.

Meraklı ve özenli bir niyet

Şiddetsiz iletişimde uygulayabileceğimiz ikinci adım ise “meraklı ve özenli bir niyettir. İletişimimizi yönlendiren görünmeyen güç aslında niyetimizdir; söylemlerimizi, eylemlerimizi ve hatta kontrol etmediğimiz ve çoğu zaman farkında bile olmadığımız beden dilimizi, mimiklerimizi ve yüz ifadelerimizi şekillendirir. Bu bağlamda niyetimizin temelini alıştığımız koşullanmalarımız, kalıp inançlarımız veya elde etmeyi umduğumuz sonuçlardan ziyade, sürece dair bir merak ve özen oluşturmalıdır. Aksi durumda iletişim karşımızdaki kişiyi suçlamaya, haklı olmaya, durumu kontrol etmeye, hatta manipüle etmeye doğru ilerler.

Meraklı ve özenli bir tutum ise anlayışa dayalı bir zemin hazırlarken aynı zamanda keşif, yaratıcı olma ve iş birliği için de her türlü fırsatı yaratır. İletişim kurduğumuz kişiyi gerçek bir ilgi, merak, özen ve nezaketle gerçekten anlamaya çalıştığımızda o da savunma mekanizmasını devreden çıkaracaktır.

Önemli olana odaklanmak

Karşılıklı anlayış ve şiddetsiz iletişim için üçüncü adım ise farkındalığın alanında “önemli olana odaklanmak”tır. Bunun için de önce kendimize karşı dürüst olmamız gerekir. Çoğu zaman farkında olmadan veya olanın sorumluluğunu almak istemediğimizden ya da içimizde “yapmalı, etmeli, olmalı” düşünceleri hüküm sürdüğünden karşımızdakini suçlama ve yargılama eğilimine gideriz. Ancak tüm suçlamalar ve yargılar aslında kendi karşılanmamış ihtiyaçlarımızın trajik ifadeleridir. Bu yüzden kendimize dürüst olup öncelikle bize bunu yaşatan duygunun ve ihtiyacın ne olduğunu doğru tanımlamalıyız.

Dolayısıyla bu, kendi ihtiyaçlarımızı belirleme ve içsel olarak kendimizi tanımaya doğru derin bir yolculuk demektir: Farkındalıkla “Şu an gerçekten çok üzgünüm ve içim acıyor. Bu durumda acı çektiğimi kabul edebilir miyim?”, dürüstçe ve merakla “Tamam, bu kişiyi tüm benliğimle suçluyorum. Bu kadar üzülmeme neden olan şey nedir?” ve önemli olana odaklanarak “Burada benim için önemli olan nedir? Bu saygıyla mı ilgili? Bu onurla mı ilgili? Bu anlaşmaları tutmakla mı ilgili? Bu sevilmiyor hissetmekle mi ilgili?” Bu denge, adalet, adaletsizlikle mi ilgili?” diye kendimize sorabilmektir.

Bunları belirleyebildiğimizde gücümüzün bir kısmını geri almaya başlarız çünkü enerjimiz artık karşı tarafa doğru akmak veya bizi kontrol etmeye çalışmak yerine içimizde olan bitene, kendi değerlerimize ve ihtiyaçlarımıza odaklanır. Yani, başkalarını suçlama merceğinden kendi ihtiyaçlarımızı belirlemeye geçiş yaparız ve ihtiyaçlarımızın merkezinden iletişime geçerek, gerçeğimizi suçlama olmadan net ve özenle konuşabilir ve sağlıklı bir diyalog için zemin hazırlayabiliriz.

Ve son olarak kendi ihtiyaçlarımızı ne kadar çok tanımlayabilir ve kabul edebilirsek, başkalarının ihtiyaçları konusunda da o kadar bilinçli ve duyarlı oluruz. Onların penceresinden bakabilir ve eylemlerinin ve görüşlerinin ötesindeki daha derin olanı, onlar için önemli olanı görebilir ve destekleyebiliriz.

Sevgiyle kalın…

İlginizi çekebilir: Karmaşık olan karşımızdakiyle değil de, kendimizle ilişkimiz olabilir mi?

Tuba Müftüoğlu: Ankara doğumlu Tuba Müftüoğlu, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirip, Amerika’da Uluslararası Hukuk alanında burslu yüksek lisansını tamamladı. Yurt dışında Marka ve Strateji üzerine on yıldan fazla çok uluslu şirketlerde çalıştıktan sonra ise Türkiye’ye kesin dönüş yaparak bir holdingte üst düzey yönetici olarak çalışmaya başladı ve halen de bu görevine devam ediyor. Evli ve bir erkek çocuk annesi olan Müftüoğlu, koşuşturmalı bir hayat tarzının ve gitgide artan bir iş temposunun hakim olduğu, kendinden kopuk, yaşam kalitesinin gitgide düştüğü, daimi yorgun, keyifsiz ve tatminsiz hissettiği uzun yıllarının sonunda bu otopilot döngüsünün daha fazla içinde kalamayacağına karar vererek, bu durumu değiştirmek için bir çözüm aramaya başladı. Mindfulness, şefkat, nöroplastisite, yoga, koçluk gibi pek çok alanda yolculuğuna başlayan Tuba Müftüoğlu, aldığı eğitimler ve gerçekleştirdiği grup çalışmaları sayesinde hayatının tamamına sirayet edecek dönüşümler yaşadı. Keşif yolculuğuna ilk günkü heyecanla hala devam ederken kendisine iyi geleni daha çok insana ulaştırmak amacıyla Talk TuBaNa çatısı altında, kurum ve kişilere eğitimler aracılığıyla ihtiyaçları olan çözüme gidecek yolda mentörlük sağlayıp, bireysel seanslar veriyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale