X

Şiddetsiz iletişim ilişkilerde dönüşüm 4: İhtiyaç

O gün harika uyandınız. En sevdiğiniz kıyafetleri giydiniz, ışıl ışıl pırıl pırıl bir gökyüzü… Sokağa ilk adımınızı attınız ve harika gökyüzünden bir ciğer dolusu alıp otobüs durağına yürümeye başladınız. Otobüs de tam zamanında geldi, üstelik oturacak yer de buldunuz, oh keyfiniz sonsuz.

Harika gökyüzünden bir ciğer dolusu alıp otobüs durağına yürümeye başladınız…

Harikalı tıngırlı mıngırlı manzaralı mutluluğunuz, otobüsü son durak olan Taksim Meydanı’na park etti. Otobüsten indiniz ve adım adım ofise doğru yürüyorsunuz…

Yol üstünde, bir anda bir kalabalık gördünüz. Baktınız acaba ne olmuş yine diye… İki adam tartışıyorlar, biri diğerine bas bas bağırıyor. Ne dediği de pek anlaşılmıyor ama belli ki çok sinirlenmiş. Aradan seçtiğiniz birkaç kelime adamın bir “haklılık” arayışında olduğunu söylüyor size… Sizce, o sırada oradan geçmekte olan diğer insanlar bu adama nasıl tepkiler verirlerdi? Ya da siz nasıl tepki verirdiniz?

Muhtemelen bazılarının kulaklıklarını takıp hızlı adımlarla hemen oradan uzaklaşmaya çalıştığını görürdük, bazılarının çok sevdikleri bir filmi izler gibi durup izlemeye başladığını ve hatta belki tartışmanın dozu arttıkça daha çok keyif aldığını gözlemlerdik, bir başkasının muhtemelen olaya müdahale ettiğini ve tartışmanın içine atılarak durdurmaya çalıştığını görürdük… Belki bir başkası çok panik olur ve hemen polisi arardı. Hatta orada öylece donup kalan bir insan bile hayal edebiliyorum…

Aynı olaya, binlerce farklı insan, yüz binlerce farklı şekilde tepki verebilirdi… Peki, ya “bağıran adam” imajından ötesini görebiliyor olsaydık o zaman nasıl olurdu?

Aynı olaya, binlerce farklı insan, yüz binlerce farklı şekilde tepki verebilirdi…

Bu, bağırdığını gördüğümüz bir adamın bizde yarattığı otomatik tepkiye kapılıp gitmeden ve onu yargılamadan, bir saniyeliğine durup, “acaba bu adam neden bağırıyor?” diye düşünmekle başlayıp “İnsanın Temel İhtiyaçları”na ulaştıracak bir keşif turuna çıkarırdı bizi. Bu keşif davetini kabul ettiğimizde “bağıran adam” imajının ardında “karşılanmayan ihtiyaçları sebebiyle acı içinde kıvranan bir insan” olduğunu görürdük. Yol burada bitmezdi tabii, hatta tam da burada başlardı. Sonra, “Bu adam neden acı çekiyor? Ne hissediyor olabilir? Öfkesinde başka hangi duygular gizli?” diye sorardık… Hemen sonra, asıl soru belirirdi: “Bu adamın acısı bende neden ve nasıl bir tepki yaratıyor? Bu olay bana nasıl hissettiriyor? Öfkemde, kızgınlığımda ya da korkumda başka hangi duygular var?” Ve bu soru kendimizle ilgili yeni bir keşfe götürürdü bizi ve kendi gerçeğimize bir adım daha yaklaşırdık. Kendi gerçeğimize yaklaşmak yaşamla dolup taşırırdı bizi. Peki, o bağıran adamın ötesini görebildiğimizde o adamı nasıl algılardık? Acı çeken birini gördüğümüzde hala ona karşı öfkeli kalabilir miydik acaba?

İşte yaşama “ihtiyaçları görebilen gözlerle” bakmak bu kadar önemli ve derin. Biliyorum, ben dahil birçoğumuz için yeni bir kavram bu. Ancak ben bu bakış açısını yaşamıma kattıkça hafiflediğimi gözlemliyorum ve gerçekten peşinde olduğum ve peşinde olmaya inandığım en nadide şey bu; hafiflik. Siz de benim gibi hafifliği arayanlardansanız bu konuda çok hazine bulabilirsiniz. 

İhtiyaç nedir ve neden vardır?

Şiddetsiz İletişim eğitim kitapçığından bir alıntıyla cevaplamak istiyorum bu soruyu; “Biz insanlar yaptığımız her şeyi bir ihtiyacımızı karşılamak için yaparız. İhtiyaçlar, daha kaliteli-konforlu bir yaşam sürmemiz için vardır ve davranışların ardında yatan ihtiyacı görmek bizi rahatlatır. Yaşadığımız sıkıntılarda karşılayamadığımız bir ihtiyacımızı fark ettiğimizde kendimizle daha derinden bağlantı kurarız. Ancak, ihtiyacımızı anlamakta çoğunlukla zorlanırız ve bu süreçte sıklıkla stratejileri ihtiyaçlarla karıştırdığımız için çözümsüzlük içinde tıkanıp kalırız. Halbuki, davranışın ardındaki gerçek ihtiyacı görebildiğimizde sonsuz sayıda çözüm potansiyeli önümüzde açılıverir“.

İnsanın temel ihtiyaçları nelerdir?

Maslow bu soruya “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi” ile cevap verir. İhtiyaçlar hiyerarşisine göre; insanın 5 Temel ihtiyacı vardır. Bunlar, ilk basamaktan son basamağa doğru şöyle sıralanır:

  1. Fizyolojik ihtiyaçlar (yeme, içme, nefes alma…)
  2. Güvenlik ihtiyaçları (barınma, korunma)
  3. Ait olma ve sevgi ihtiyacı (sosyalleşme, bir gruba ait olma)
  4. Saygı ihtiyacı (öz saygı ve başkaları tarafından saygı duyulan kişi olmak)
  5. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (soyut olarak yaşamsal varoluş amacını anlamak)

Bu teori özetle der ki, insanın ulaşabileceği en üst basamak “Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı”nı tanımlamasıdır ve bu basamağa ulaşabilmesinin yolu ondan önce gelen tüm basamakları aşması ile mümkün olabilir. Bu durumda, yeme-içme, nefes alma gibi fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayan biri için barınma ve korunma ihtiyaçları öne çıkacak ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamış biri ise ait olacağı bir grup arayışı ile ait olma ve sevgi ihtiyacını karşılamaya odaklanacaktır. Başkaları ile etkileşim sayesinde kendi varlığını hissetmeye başlayan insan için ise bir sonraki aşama olan saygı ihtiyacı öne çıkacak ve bu aşamada kendine duyduğu saygıyı güçlendirmeye çalışacak ve başkaları tarafından saygı gördüğü bir yaşam inşa etme yolunda olacaktır.

Kaynak: Güncel Psikoloji

Maslow’a göre modern insan en son basamak olan “Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı”na geldiğinde kendine “Ben neden yaşıyorum? Varlığım ne şekilde daha büyük bir amaca hizmet edebilir?” gibi soyut sorular sormaya başlar. Bu aşama soyutluk içinde kalmak yerine çoğunlukla piramidin alt basamaklarına geri dönüp bu arayışını somut çözümlerle karşılamaya çalışır. O zaman aşırılıklara başlar; ihtiyaçtan fazla yemek, alışveriş bağımlılığı, seks bağımlılığı, aşırı kontrolcülük, sürekli kendine duyduğu sevgiyi sorgulamak, kendini bir yere ait hissedememek, yeterince saygı duyulan biri olmadığını düşünmek, içki-sigara bağımlılığı gibi gibi… Özetle kendi gerçeğinden kaçan insan kendine türlü türlü bağımlılıklar geliştirir.

Maslow’un bu “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi” bugüne kadar hem kendimin, hem de yaşamımdaki insanların davranışlarını anlamak adına bana rehber olmuştur. Ancak, Şiddetsiz İletişimin Kurucusu M.B.Rosenberg’in yıllarca süren analizlerine dayanarak hazırladığı “Temel İhtiyaçlar” listesi benim için güzel bir tamamlayıcı oldu. Rosenberg’in listesinde tüm insanlara hitap edebilecek birçok ortak temel ihtiyaç tek tek yazılmış. Bu sayede, ihtiyaçlarımı daha kolay fark edebilir ve ayırt edebilir oldum.

Aşağıda bu listenin Şiddetsiz İletişim kitapçığından alıntıladığım bir kısmını paylaşıyorum. Tüm listeye ulaşmak için Şiddetsiz İletişim Türkiye ekibi ile iletişime geçmenizi öneririm. Bence ne kadar çok farklı tanımlanmış ihtiyaç görürseniz kafanızda o kadar çok yeni kapı açılacaktır.

Marshall Rosenberg
M.B. Rosenberg’e göre İnsanın Temel İhtiyaçları 7 başlıkta toplanabilir. 

Özerklik/ Otonomi: İnsanın kendi hayallerini, hedeflerini ve değerlerini seçmesi ve bunları gerçekleştirmek için kendi planlarını seçmesi.

Kutlama/Anma: Hayatın yaratılmasını ve hayallerin gerçekleşmesini kutlamak ve sevdiklerimizin, hayallerimizin ve başka kayıplarımızın yasını tutmak

Bütünlük: Hakikilik, yaratıcılık, inandırıcılık, anlam, kendine değer vermek

Manevi Birlik/İçsel Bağlılık: Güzellik, uyum/denge, ilham/esinlenme, düzen, barış, iç huzuru, büyüme/gelişme, şifa…

Karşılıklı Bağlılık ve Dayanışma: Kabul görmek, şefkat, yakınlık, takdir etme-edilme, saygı, destek, kolaylık, rahatlık, güvenmek/güvenilmek, iş birliği, iletişim, maddi güvenlik, netlik, denge…

Fiziksel: Hava, besin, su, hareket/egzersiz, yaşamı tehdit eden canlılardan korunma, cinselliğin ifadesi, dinlenme/rahatlama, dokunma/temas…

Oyun: Eğlenmek, gülmek, şakalaşmak/mizah, keşif, kendini ifade etmek

Benim için bu listede en ilgi çekici olan “Oyun” ihtiyacı oldu. Oyunun bir ihtiyaç olarak tanımlandığını görmek beni muhteşem hissettirdi. Belki de en çok ihtiyacımız olan şey bu değil mi?

İhtiyaçları anlarken en sık düştüğümüz tuzak nedir?

Rosenberg’e göre, ihtiyaçlarla ilgili en sık düştüğümüz tuzak; ihtiyaçlarımızı, ihtiyacı karşılayacağımız yol ve yöntemlerle yani stratejilerle karıştırmaktır. Bence buna en genel ve en güzel örnek “para”.

Mesela, ailesiyle yaşayan ve kendine ait bir eve çıkmak isteyen biri olduğunu var sayalım. Burada sormamız gereken soru; “Ayrı bir eve çıkmaya neden ihtiyaç duyuyorsun?” olmalı. Bunun cevabı olarak “çünkü kendi kurallarımla yaşayacağım kendime ait bir ortam istiyorum” diyen birinin öne çıkan ihtiyacı “alan” ihtiyacı olabilir.

Oysaki, gerçek ihtiyaç olan “alan ihtiyacını” görmek o an için geçerli olabilecek birçok farklı çözüme götürebilir.

Peki, bu ihtiyacını nasıl karşılayabilir? Eğer, yeterince parası varsa istediği gibi bir ev seçip oraya çıkabilir. Yeterince parası yoksa o zaman kendine ait bir ortamı başka ne şekilde yaratabileceğine bakmalıdır. Mesela, aynı ev içinde kendine ait bir alan yaratmanın bir yolu olabilir mi? Belki bir arkadaşının evinde boş bir oda vardır ve onun odasını hizmet karşılığı tutabilir veya daha küçük bir bütçe ile sadece hafta sonları vakit geçirebileceği bir alan yaratmak bile ihtiyacını karşılayabilir. Ne için alana ihtiyacı olduğu sorusunu sormak da farklı çözümler açabilir karşısında…

Halbuki, bu kişi “Yeni bir eve çıkmak istiyorum ve bunun için 3.000 lira paraya ihtiyacım var” diye düşünseydi o zaman o para gelmeden asla bu ihtiyacını karşılayamayacağını düşünür ve muhtemelen kendini çözümsüzlük içine hapsedip ihtiyacını karşılayamamaktan dolayı acı çekmeyi sürdürürdü. Oysaki, gerçek ihtiyaç olan “alan ihtiyacını” görmek o an için geçerli olabilecek birçok farklı çözüme götürebilir. Bir ihtiyacı tespit ettiğimizde onu karşılamak için sonsuz çözüm vardır ve biz ihtiyaç odaklı bakabildiğimizde bu çözümleri görebilir oluruz.  

İhtiyaçları nasıl tespit ederiz?

İhtiyaçlarımız duygularımızda saklıdır, ihtiyaçlarımızı duygularımız yoluyla fark ederiz (Bu yazı dizisinin Duygular başlıklı yazısını da okumanızı öneririm. Orada bulacağınız duygular listesi duygularınızı tanımanıza yardımcı olacak).

Duygularımızı harekete geçiren bir olay yaşadığımızda kendi içimize bakıp öncelikle orada hangi duyguların olduğunu tespit ederiz. Sonra o duygu ile biraz vakit geçirip, duyguyu geçiştirmeden o duygunun içinde kalmaktan bahsediyorum, duygunun taşıdığı ihtiyacı görmeye çalışırız. Bu duygu, tam şu anda bana hangi ihtiyacımı haber vermek için burada?

Duygu ve ihtiyaçları tanımlama aşamasında, başlangıçta Şiddetsiz İletişim ekibinin paylaştığı “duygu ve ihtiyaçlar listelerini” rehber almanızı öneririm, çünkü duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı sıklıkla düşünceler ve stratejiler ile karıştırıyoruz ve bu nedenle kaynağı doğru tespit edemediğimizde çözüm yolunda tıkanıklık yaşayabiliyoruz.

İhtiyaçları tespit etme çalışmasını hem kendinizi anlamak hem de bir başkasını gözlemlemek için yapabilirsiniz. Kendiniz için yaptığınızda kendiniz hakkında yeni bilgiler edinirsiniz. Bir başkasını anlamak için yaparsanız diğer insanlara karşı anlayış geliştirirsiniz. Ben bu uygulamayı iki türlü de çok zenginleştirici buluyorum.

İhtiyaçlarımız karşılandığında ne olur?

Kendimizi hafif ve özgür hissederiz. Rahatlarız, mutlu oluruz. Yaşamla ve kendimizle daha derinden bağ kurarız, ilişkilerimiz gelişir. Zenginleşiriz.

Şiddetsiz İletişim Yazı dizinin bir sonraki yazısı “Rica” haftaya aynı gün yayında olacak. Bu yazıda kendimizi sağlıklı şekilde nasıl ifade edebileceğimizi konuşacağız.

 

İlginizi çekebilir: 

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 1: Duymak ve dinlemek

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 2: Gözlem ve yorum

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 3: Duygular

Diğdem Girici: İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı hafifleten bu muhteşem bilgiler daha çok insana ulaşabilsin ve daha çok insan yaşamdan keyif alabilsin diye. Sorularınız veya paylaşımlarınız için bana giricidigdem@gmail.com adresimden veya @digdemgiriciyoga Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale