X

Sevgi mi otorite mi: ‘Nazi parenting’ nedir?

Birbirinden farklı birçok ebeveynlik uygulaması bulunuyor. Bu uygulamalardan bazıları çocukların hem fiziksel hem de psikolojik gelişimini pozitif bir şekilde etkilerken bazıları da çocukların zarar görmesine yol açıyor. Çocukların derinden negatif bir şekilde etkilenmesine yol açan ve zamanında fazlasıyla uygulanmış olan ebeveynlik türlerinin arasından Nazi parenting ön plana çıkıyor. Bu yazımızda, Nazi parentingin yani Nazi ebeveynliğin ne olduğunu sizler için kaleme aldık.

Nazi parentingin prensipleri nelerdir?

Nazi parenting kavramı, Johanna Haarer’in ‘’The German Mother and Her First Child’’ isimli kitabıyla karşımıza çıkıyor. Bu kitap, Nazi yönetimi altındaki milyonlarca anneye dağıtılmış bir rehber olup temelde kontrolcü bir el kitabı olarak değerlendiriliyor.

Haarer’in kitabı, o dönem bir nesli katı kurallar aracılığıyla şekillendirmeyi amaçladı. Bu kitaba göre, çocukların sorgulamayan, duygusal olarak mesafeli ve tamamen itaatkar bireylere dönüştürülmesi gerekiyor. Bu kitap, hem Nazi Almanyası’ndaki ebeveynleri etkiledi hem de savaş sonrası nesiller boyunca da ebeveynlik anlayışını dönüştürdü. Peki, bu kitabın açıkladığı çocukların doğumdan itibaren iradelerinin kırılmasını öneren Nazi parenting nasıl rutinlere sahip? Gelin, kontrol üzerine kurulu bu katı rutinleri birlikte inceleyelim.

Uyku eğitimi uyku için değildir, itaat içindir

Nazi parenting, doğumdan itibaren sert bir uyku eğitiminin uygulanmasını öneriyor. Bu öneriye göre, bebeklerin tek başlarına bir odada bırakılması ve yalnızca belirli saatlerde ebeveynlerin onların yanına gitmesi gerekiyor. Bu kural, ağlayan bir bebeğin yanına gitmeyi reddediyor; Nazi parenting, ağlayan bir bebeğin bir süre görmezden gelinmesi sonucunda ağlamayı bırakacağını belirtiyor.

Bu kuralın amacı, bebeklere ağladıkları zaman kimsenin gelmeyeceğini öğretmek. Bir başka deyişle, bebeklerin doğdukları andan itibaren yalnız olduklarını fark etmeleri gerekiyor. Nazi parenting, bebeklere ‘’İhtiyaçların önemli değil, ne olursa olsun kimse senin yanına gelmeyecek.’’ anlayışını benimsetmeye çalışıyor.

Bebeğin duygusal ihtiyaçları yok sayılmalıdır

Bu ebeveynlik uygulaması, bebek ve ebeveyn arasında bir bağ kurulmasını tamamen yasaklıyor. Bu uygulamaya göre, anne ve babanın sadece gerektiği zaman bebekle ilgilenmesi gerekiyor. Bebeğin yıkanması, beslenmesi ve altının değiştirilmesi haricinde odağın dışında bırakılması bu uygulamanın temel rutinleri arasında bulunuyor.

Nazi parenting, bebeklere sarılmayı ve onlarla göz teması kurmayı tehlikeli birer eylem olarak değerlendiriyor. Bu ebeveynlik, fazla ilginin bebekleri zayıf ve bağımlı hale getireceğini vurguluyor. Bu ebeveynliğin temel amacı, sağlıklı çocuklar yetiştirmekten ziyade hiçbir beklentisi olmayan bireyler yetiştirmek.

Katı beslenme saatleri uygulanmalıdır

Haarer’in kitabında bebeklerin yalnızca belirli saat aralıklarında beslenmesi gerektiği ifade ediliyor. Ayrıca, bu ebeveynlik uygulamasına göre bir bebek ağladığı zaman bile eğer uygun saat gelmediyse onu beslememek büyük bir önem taşıyor. Haarer’in kitabında ağlayan bir bebeğe yemek verildiği zaman bebeğin ağlayarak yemek istemeyi öğreneceği belirtiliyor.

Bu kural, bir ebeveynin esnek olmasına ve bebeğinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmasına izin vermiyor. Kısacası, beslenme programı bebeklere göre hazırlanmıyor ve onların katı bir beslenme düzenine uyum sağlaması gerekiyor.

Şefkat yerine disiplin benimsenmelidir

Nazi parenting, çocuklara büyüdükçe de sevgi veya ilgi gösterilmemesi gerektiğini vurguluyor. Bu tarz pozitifliklerin yerine katı bir disiplin ve duygusal mesafe teşvik ediliyor.

Bir bebekle bebek gibi konuşmak ve ona karşı yumuşak bir ses tonu kullanmak zayıflık belirtisi olarak değerlendiriliyor. Bu ebeveynlik uygulamasına göre, çocuklara hayatlarının hiçbir döneminde şefkat göremeyeceklerinin öğretilmesi gerekiyor. Bir başka deyişle, çocukların emirleri takip etmeleri, duygularını bastırmaları ve kişisel ihtiyaçlar yerine görevlerine odaklanmaları amaçlanıyor.

Nazi parentingle büyütülen çocuklara ne oldu?

Üç milyondan fazla kadın, 1943’e kadar Haarer’in yöntemleri üzerine eğitim aldı. Savaş sona erdiği zaman bile bu eğitimin etkileri silinmedi. Hatta, Haarer’in kitabı 1960’lara kadar Almanya’da yaygın bir şekilde kullanıldı.

Yapılan araştırmalar, uzun bir süre boyunca benimsenen Nazi parentingin duygusal olarak kopuk bireylerin yetişmesine yol açtığını kanıtlıyor. Aynı zamanda, bu uygulamanın çocukların derin ilişkiler kurmakta zorluk çekmesine neden olduğu da vurgulanıyor. Bunlara ek olarak, Nazi parenting çocukluk travmaları yaratıyor ve bu ebeveynlik türüyle yetiştirilen çocuklar kendi çocuklarına da otoriter ebeveynlik uygulamalarıyla karşılık veriyorlar.

Nazi parentingi destekleyen Haarer’in çocukları da anneleri tarafından aldıkları hasarı zamanında anlattı. Bu çocuklardan birisi, kendisinin ve kardeşlerinin Nazi parenting sonucunda psikolojik açıdan fazlasıyla negatif bir şekilde etkilendiklerini belirtti.

Bir çocuğun nasıl yetiştirilmemesinin cevabı olan Nazi parentingin karşısında demokratik ebeveynlik bulunuyor. Demokratik ebeveynliğe göre, çocuklara güvenli, destekleyici ve samimi bir ortam sunulması gerekiyor. Ayrıca, bu ebeveynliğin sınırları içinde çocuklara korku yerine uygun bir rehberlikle bağımsızlığın öğretilmesi büyük bir rol oynuyor. Demokratik ebeveynlik sayesinde, çocuklar sağlıklı ilişkiler kurabiliyorlar, daha dayanıklı oluyorlar ve her duygunun aslında bir güç olduğunu fark ediyorlar.

Sonuç olarak, ebeveynliğin bir bebeğin nasıl bir yetişkin olacağını şekillendirdiğini anlamak ve buna göre davranmak büyük bir önem taşıyor. Her ebeveynin katı kuralların duygusal açıdan kırılgan bireyler ortaya çıkardığını fark etmesi de oldukça kritik.

İlginizi çekebilir: Nazik ebeveynlik (gentle parenting) gerçekten işe yarıyor mu?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale