X

Sanat ve ilham dolu bir röportaj: Elçin Sümer ile Artistic Integrity üzerine konuştuk

Pek çoğumuzun yakından tanıdığı, henüz tanımayanların ise yazımızın devamında en içten cevapları ile tanıyacağı Elçin Sümer ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Elçin Sümer, hem bir mimar hem bir heykeltıraş hem de sanat projesi tasarımcısı. Kısacası, sanatın her alanında ilham dolu işler açığa çıkaran başarılı bir isim. Son zamanlarda en çok ses getiren çalışmalarından biri ise CaresseArt’ın ev sahipliğinde gerçekleştirdiği ‘Artistic Integrity’! Hazırsanız, işte keyifli sohbetin detayları:

Uplifers okuyucuları için kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Tabii ki keyifle! Uplifers yıllar içerisinde benim birçok haberimi yapmış benim de keyifle okuduğum, takipte olduğum, çok sevdiğim yayınlardan. Tekrar kendimden bahsedecek olursam ben öncelikle heykeltıraşım, mimarım ve sanat projesi tasarımcısıyım. Tüm bu alanların lisans eğitimleriyle geçen bir öğrenim sürecim oldu, hala aktif olarak bu 3 alanı da hayatımda sürdürmekteyim.

Heykel, mimari, takı tasarımı… Farklı disiplinler üzerine çalışırken yaratıcılığınızı besleyen en önemli kaynaklarınız neler, ‘en büyük ilham kaynağım’ diyebileceğiniz neler var?

Aslında her biri benim için farklı ama birbirlerini besleyen disiplinler. Heykeltıraş olarak ve mimar olarak insan faktörü tabii ki en beslendiğim kısım farklı karakter ve kişiliklerdeki insanların sosyolojik ve antropolojik süreçlerini incelemek ana unsurum bu konuda, sosyolojik ve psikolojik araştırmalar yapmaya tez sürecimden beri devam ediyorum. Heykel alanında bir heykeltıraş olmanın yanı sıra giyilebilen heykeller mottosuyla 16 senedir sürdürdüğüm bir brandim var mesela. Bu en temel kavram, bahsi geçen araştırmaların karşılığını aldığım, çünkü bu sayede kişilerin üzerlerinde taşımak istedikleri duyguya, duruma ve yaşam sekline göre özel tasarımlar yapıyorum. Bu da kişiye özel, bedenine entegre edilmiş mücevherlere dönüşme hikayesini gerçekleştiriyor. Mimaride de aynı şekilde kişilerin genetik kültürleri, dönüşen alışkanlıkları, hatta iyileştirmek istedikleri birçok yaşamsal aktiviteyi, onlara göre düzenleyip tasarladığım ve onlara yıllar yılı gelişimsel destek verecek alanlar tasarlamak denilebilir.

Sanat projeleri ise bu kadar sanat eğitiminin ardından sanat yatırımı ve kurumlara göre sanatsal projeler tasarlamak ile ilgili. Burada, kurum ve sanatçının birlikteliklerinden karşılıklı çıkarım sağlanan faydalar gözetiyorum.  Bunların tümü için ise bana ilham olan şey; yeni kültürler, şehirler tanımak, keşfetmek. Fark edilmeyeni araştırmak için multidisipliner araştırmalar yapmak ve her şeyi tanımaya çalışmaktan geçiyor.

CaresseArt’ın ev sahipliğinde gerçekleştirdiğiniz ‘Artistic Integrity’ fikri nasıl doğdu? Yola çıkış hikayeniz ne oldu? İsmin bir hikayesi var mı, neden ‘integrity’?

Caresse Otel yıllardır çok keyifle bulunduğum, dostlarımız olan Büyükhanlılar’ın oteli. Hem mimari dokusu ve tasarımı hem de peyzajının o büyüleyici yerleşkesiyle zaten kendisi başlı başına bir tasarım ürünü. benim için bütünleyici bir sanat eseri. Dolayısıyla bu dostluk, profesyonel olarak yaptığım art merch projekt hizmetiyle büyük bir sanat oteli olma fikrine, oradan da yüksek ses getiren muazzam bir projeye dönüştü.

Artistic Integrity ise wiki anlatımında entegrasyönel bütünlük anlamı taşımaktaydı… Proje ismini aslında kendi belirledi diye düşündüm. Çünkü 9 ay süren bu projenin doğum aşamasında multidisipliner bir sanatçı ağını barındırıyor olması büyük bir sanat eserinin içinde Türkiye’nin önde gelen sanatçılarının yer alacak olması, bu entegrasyona bir taçlandırma olarak nitelendirdiğim bir ifadeden türedi. Benim için disiplinlerim gereği mesleki algımda da her zaman önce doğanın ilhamı ve sonra mimarinin insan yaşamına olan katkısı, sonrasında da sanatın vazgeçilemez tamamlayıcı bir unsur olması ile bu ismin oldukça destekleyici ve bu projenin anlatımına çok yakıştığı kanısına vardım.

Neden CaresseArt? Sanat ve turizmi buluşturmayı düşündüğünüz gelecek projeleriniz var mı? Sanat turizmi, sanatın veya turizmin en çağdaş yorumu diyebilir miyiz?

Caresse Otel, birçok hizmet anlayışının kaliteli ve örnek temsilcilerinden biri olması sebebiyle ve yukarıda da bahsetmiş olduğum doğası ve mimari yapısı gereğiyle benim için böylesine büyük bir projenin olması açısından en önemli unsurlara sahipti burada yapma kararı aldığımız. Aynı zamanda da Caresse’nin de sanat danışmanlığını yaptığım için, bu marka ile tamamlayıcı bir departman ile sürdürülebilir bir isim olarak tercih ettik.

Sanat turizmi son yıllarda oldukça çok rağbet gören bir alan. Özellikle Bodrum’da da bu konuda hemen hemen her işletmenin bir ucundan tuttuğu büyük bir değer. Bu konuda destek çalışmalar aynı zamanda sanatçı kalkındırmak için önemli. Sizlerin de bileceği gibi sanatçıların da sezonları var. Üretmek ve sergilemek için birçok mesleğin de olduğu gibi.  Bu süreci artık Akdeniz ülkeleri olarak çok destekler vaziyette olan bölgesel işletmelerin de desteği ile sanat adına da sektörel bir gelişme söz konusu.

Bu tabii ki bir yandan insanların arınmaya, güzel vakit geçirmeye, yenilenmeye geldikleri alanlarda onlara sanatsal bir görünümün de eşlik ediyor olmasıyla ve sanatın iyileştirici, ilham verici gücüyle de birleşiyor. Ve artık dünyanın her yerinde gün geçtikçe çoğalan sanat turizmi tercih edilmeye başlanıyor. Bu ülkelerdeki müzeler ya da galeriler dışında yaşam alanlarında da oldukça tercih edilir oldu. Bu sebeple evet, turizmin çağdaş yorum algısına, eserlerle mekanların taçlandığı yenilikçi bir bakış açısı da diyebiliriz. 150’den fazla sanatçı 500’den fazla eserle bu yıl 6 ay boyunca seyrolan muazzam bir yatırım da buna tabii ki oldukça büyük bir katkı sağlamış oldu.

Projelerim tabii ki hızla devam ediyor.  Şu an hali hazırda birçok kurumla bu işbirliklerine devam etmekteyim. Caresse Art ile ilgili de yeni projelerimiz konuşulmakta…

Kimleri, neleri ‘bütünleştirmeyi’ hedeflediniz?

Çalışma sistemimde her zaman bir algoritma, bir analiz var. Yani; kurumun sosyopolitik kitlesi, marka ihtiyaçları ve sanat ile bu markaya sağlanabilecek katkıların projelendirilmesi. Ve elbette ki bu birlikteliğe uyumlanacak olan sanatçılarla olan üretim ve kitle ifade şekilleri, bunların önemli istatistikleri ile kurumlar ve sanatçıları birleştiriyorum. Ve sanatın, kurumla her açıdan (mimari, kültürel, tarz, misyon, manifesto) olarak bütünleştiği zaman, ben de bütünleşen bir bussines plan ile bir merch proje dizayn etmiş oluyorum.

Seçkiyi hazırlarken hangi tema üzerinde yoğunlaştınız, sizin için ‘Artistic Integrity’i en iyi özetleyen kavramlar neler?

Multidisipliner bir bakış acısı oldu. Caresse çok uluslu misafir kapasitesi olan bir otel ve içinde destekleyici markaların bulunduğu bir işletme. Aynı zamanda buraya gelen insanların öncelikle uluslararası alandan geçerek Türk sanatçıların multidisipliner podyumlarını seyretmeleri esas olan hedefimizdi. Bu konuda takdir edilmesi gereken biri varsa; bu vizyonu, projemi kabul eden Volkan Büyükhanlı’dır.

Caresse Art, ilk çalışmasını benim hedefimde önceliği sanata ve sanatçıya destek projesi olarak nitelendirdi. Ana hedef Türkiye’deki kuruma uygun tüm sanatçıları ve sanat anlayışını izleyicisiyle buluşturan bir platform yaratmak ve ileriki yıllarda sanata ve sanatçıya aynı zamanda kültür turizmine destek olacak bir alt yapı hazırlamaktı.

Biz, bu podyum ile entegrasyonunu sağladığımız bir alan yaratabildik. Hedef temayı gerçekleştirdiğinde

Kürasyonu yaparken tüm sanatçılarla, mekanla entegre olabilen, bir parçası olmayı başarabilen tasarımları, bu hizmet anlayışı içerisinde sergilemeyi ve alıcılarıyla buluşturmayı sağladık. Bir white cube anlayışından çıkmak, bu entegrasyon için daha zorlayıcı ve pratikte mümkün olmayacak birçok unsuru barındırıyor olsa da sonuç çok tatmin ediciydi.

Her biri birbirinden kıymetli sanatçıların yine her biri birbirinden eşsiz eserlerini bir araya getirdiniz. Tüm çalışmaların göz kamaştırıcı olmasının yanı sıra sizin için en değerli, en anlamlı parça hangisiydi?

Bunu anlatmak çok zor… Klişe olacak ama hepsine evlat gözüyle bakıp, hayran olup, sevip, sarıp, koruyup kolluyoruz ekipçe. Benim için anlamı daha cok tabii ki bu cümlelerin. Çünkü bir sanatçı olarak ve sanatçı arkadaşlarımı da tanıyan bir empatiklik yoğunluğunu da düşünecek olursam, sanatçılar hep eserlerine çok sahipkarlardır. Bazen satamazlar bile. Ben de her birine aynı hassasiyet içerisinde duygusal bir bağ ile yaklaşıyorum. Çünkü fikrinden üretim aşamasına, manifestolarından sergileme alanı ve ihtiyaçlarına kadar gerçekten bebekler doğuyor bizlerin hayatlarında. Ve her biri bir başka ruhun içinden kitlelere konuşuyor. Her birinin yeri ayrı diyebilirim 🙂

Aylar süren kürasyon çalışmalarında sizi en çok zorlayan konular nelerdi ve bu süreçte motivasyonunuzu nasıl korumayı başardınız?

Kürasyonun en zor tarafı eserle aranızda doğan duygusal geçitler ve bir eserin kendini ifşa edebilmesi için gerekli tüm enstürümanlara sahip hale getirilmesidir. Genellikle küratörlüğü bir meslek olarak görmeyen, bunun eğitimini anlamlandıramayan bir coğrafyadayız ama bu çok nicelikli bir iş bana kalırsa.

Benim için işin iyi olanı kendini her şekilde anlatır diye bir bakış acısı olmaz mesela. Evet göz terbiyesine, sanat okur yazarlığına sahip eğitimli kişiler için fark etmeyebilir bu durumu ama bir kürasyonun birçok insan yapısına ve duyusal etkileşime hizmet etmesi gerekir. Bu önem arz eder sanat eseri ve sanatçı için. Tabii Caresse de bunu yapmak, çok zengin bir alanda size birçok hizmeti veriyor olması, zevklerin en güzeliydi.

Evvela özel bir ışık algısı olan fuaye alanlarının paternleri, ambiyansın sadeliği ve genellikle otellerde bolca rastladığımız dekoratif objelerden bulundurmaması, sanatı çok daha iyi taşır hale getirdi ve projeyi de hakkıyla yapmamızı sağladı. En çok zorlanılan konu; eserlerin muhafazası, temizliği ve korunması ile ilgili kısımdı. Bu beni çok endişelendirdi, çünkü insan faktörü ve entegre edilmiş tüm alanlarda yüzlerce eser sergiliyorsunuz ve risk çok büyük.

Riskin maddi karşılığından çok beni en çok tedirgin eden şey ise bir sanatçının zanaatsal emeğinin hiçe yolculuğu korkusu oldu. Gerçekten günün, gecenin, saatin, özel ihtiyaçların önemini gözetmeden, birçok sağlık sıkıntısına aldırış etmeden, muazzam bir yetiştirme sürecinden geçtik. En büyük motivasyonum hayalini kurduğum bir projenin her adımda gerçekleştiğini, somutlaştığını görmek ve bu tamamlanmayı hemen sanatçı arkadaşlarımla paylaşmaktan öte değildi.

Artistic Integrity oldukça ses getirdi ve görüyoruz ki çok da sevildi. Bu özel çalışmanız CaresseArt’a nasıl bir kitle çekti, nasıl geri bildirimler aldınız, tepkilerden memnun musunuz ve sizi şaşırtan geri dönüşler oldu mu?

Tahminimden daha çok oldu. Öncelikle benim eser duyuru ve kişisel veri tabanımın üzerinde bir ziyaretçi kabul ettik, yolu Bodrum’a düşen ya da yakınlarından geçen, bir günümüzü de sadece buna ayırmak için buraya geldik diyenlerle, kendimizle gurur duyduk.

Sayısız haber portalında varolduk, almış olduğum tebrik ve teşekkür e-mailleri cabası… Yeni sanatçıların da katılım için başvurularıyla dmlerimiz kitlendi. Özellikle çok kıymetli kollektörler, koleksiyonerler ve sanat erbabları ve daha birçok sanatçıyı ağırladık. Birçok gezen insan başka başka arkadaşlarını alıp gelip tekrar tekrar gezdiler. Birçok kişi gününü yettiremeyip yeniden özellikle gezmeye geldi. Düşünün ki bu sistemde bir müze gezisi kurguladık. Kulaklıklarınızla zone zone alanların 42 dönüm üzerinde bir de 5 fuaye otel binası, her kat ve koridoru ayrıca galeri binası ve teraslar, baheçeler… Muazzam bir metrekarede bir art route var. Toplamda her birini dinlenerek gezmek, 5 saatin üzerinde zaman demek.

CaresseArt’ın bir başka ses getiren gelişmesi de Bodrum Mandalin Hareketi oldu ve sizin de desteğiniz çok büyük. Bu projeyi biraz anlatır mısınız? Öncülük etmeyi planladığınız benzer akımlar var mı?

Mandalin Bodrum’un önemli değerlerinden. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras da bu konuda desteğimizi istediğinde Caresse Art sanatçılarından Eyüp Can Yeter’in sergi açılışıyla birleştirerek aynı zamanda da Bir Fide Bir Yaprak kampanyası ile Eyüp Can Yeter’in Bodrum mandalinasının değerlerine katkıda bulunacağı özel bir proje birlikteliği sağladık.

Sanatın ve sanatçının desteğinin olabileceği her projeye katkımızın olabileceğine inandığımız şekillerde destek olmayı sürdüreceğiz…

Son olarak Caresse Art gelecek projeleriyle ilgili neler planlıyorsunuz?

Henüz bu konuda bilgi vermek doğru olmaz ama sanata, sanatçıya ve kültür turizmine katkı sağlayacak yeni projelerimizle görüşmek üzere diyebiliriz…

Kendisine samimi cevapları ve keyifli röportajı için çok teşekkür ediyoruz!

İlginizi çekebilir: Güneşin, denizin ve eğlencenin adresi Bodrum gezi rehberi

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale