X

Sahip olduklarınıza odaklanın, bolluk bereketle sarmalanın

Çoook uzun süredir bu bolluk bereket konusu üzerine çalışmalar yapıyorum. Bazen iş hayatınızın durağan bir hal alması, bazen aşk hayatınızın yokluğu gibi hayatın her alanında etkisini gösterebiliyor. Deştiğinizde de konuyu, bambaşka sebepler çıkabiliyor altından. Çok açılımı olan, çok geniş bir konu fakat ben genel hepimizi kapsayabilecek sebep ve yollardan bahsetmek istiyorum bu yazımda.

Öncelikle hep duyarız “alma-verme” dengesi hayatta önemlidir diye. Bu hayatta ne hep alabiliriz, ne de hep verebiliriz aslında. Hayatta her şeyde olduğu gibi bu konuda da denge önemli bir unsurdur. Biz genel olarak verici olmayı marifet sanarak büyüdük. Fedakar olmak, hep verici olmak, kibar olmak… Kavramların içi ne karışık aslında.

Hayatın önünüze koyduğu şeyleri kabul edin.

Kibar olmak adı altında alma-verme dengesini görmezden geldiğim, kulağıma küpe olan bir olayı iki sene evvel bir inzivada yaşadım. Sekiz kadın yaptığımız bir çalışmadan sonra yemeğe gitmiştik. Yemekler bitip çay faslına geçtiğimiz sırada sadece birimiz çay istemedi. Çaylar geldiği sırada ise istemeyen arkadaşımız istediğine karar verince kendiminkini ona yönelttim. Ne olacak ben bir daha geldiğinde alırım dedim. Bu günlük hayatlarımızda hepimizin yaptığı bir şeydir eminim ki. Arkadaşım inatla; ‘sana geldi bu al, ben beklerim gelir şimdi’ dedi. ‘Yok yok, ne fark eder yahu. Al sen bunu geleni ben alırım’… Bu diyalog 5 dakika kadar sürdü. Sonunda hocamız olayı izliyormuş ki müdahale etme zorunluluğu hissetti kendisinde; “Gamze, hayat senin önüne bir şey koyuyor ve sen sürekli reddediyorsun. Kabul et. Kabul et ki alma-verme dengesini bozma evrenin. Al o çayı.” dedi. Kalakaldım. Kendimce kibarlık yapmıştım ama aslında düzene müdahale etmiştim hem de hiç farkında olmadan.

Bir çay bana büyük şeyler öğretmişti. Etkilendiğimi söylemeden edemeyeceğim. Büyük bir farkındalık oldu bana, büyük bir ders. Sonrasında bu anları her fark ettiğimde bana sunulanı kabul ettim, ediyorum. Bu günlük hayatta iltifatlar için bile geçerli hatta. Birisi bana ‘çok güzel olmuşsun’ dediğinde artık ‘yok canım o senin güzelliğin’ gibi bir diyaloğa girmiyorum. Kabul ediyorum ve teşekkür ediyorum.

Hayatımızdaki alma-verme dengesi

Bazen hayatımızda hiç bir şey olmuyor sanırken aslında çoğu zaman sadece biz göremediğimizden böyle yorumlarda bulunuyoruz. Hayata nereden baktığımız çok önemli bir rol oynuyor bu noktada. Açıkçası ben biraz o da yok, bu da yok bir insandım hep. E nereye odaklanırsak orası büyürdü ya hani? Yok dedikçe çevremdeki bolluğa gözüm daha da kapanıyormuş sanki şimdi baktığım noktadan değerlendirdiğimde. Bu konuda da en sağlam dersi geçtiğimiz Ocak ayında gittiğim Hindistan’da aldım!

Hindistan’ın Auroville köyüne gitmiştik ve harika bir otelde kalıyorduk. Yemekler, ortam; her şey gayet güzeldi. Yok yoktu. Bizim grup dışında bir Türk grup daha vardı bizimle aynı otelde kalan. Her sabah kahvaltısında ve akşam yemeğinde karşılaşıyorduk tabi. Biz yemeklerin fazlalığından ve lezzetlerinin güzelliğinden bahsettikçe arka masadan yemeklerin az olduğu, yetmediği konusunda bir hafta boyunca durdurulamaz şikayetler duyduk. Şaşırıyordum. Nasıl yani? Aynı oteldeyiz, aynı yemekler konuyor önümüze; birbirimizden hiçbir farkımız yok. Nasıl bir grup bolluk-bereketten bahsederken nasıl diğer grup tamamen aynı şeyler için yokluktan bahsediyordu? Bu gözlemim orada bulunduğumuz süre boyunca tüm şaşkınlığımla sürdü. Anlamıyordum. Önlerinde çok çok, harika yemekler vardı fakat yine de görmüyorlardı işte. Daha sonra kendi aramızda bu mevzuyu masaya yatırdık tabii. Dikkat çekmeyecek gibi değildi.

Sonunda aslında hayata ne taraftan bakmayı seçtiğinin önemine, gözünün önüne sana sunulanı görmek istemezsen göremeyeceğine, odaklandığın şeye saplanıp kaldığında etrafını nasıl hiç fark edemediğine bağlandık. Ben de o kadınlardandım o ana kadar! Fakat böyle bir olay gözümün önüne serilip bana ayna tuttuğunda kendimi gördüm! Aslında ne kadar zenginlik içinde ne kadar da körmüşüm! Ben hayatı o düzeyden yaşamak istemiyordum, bu yüzden de bir şeyleri değiştirmeliydim.

Ki yapmışım da. Yani daha doğrusu yapabildiğim kadar yapıyorum en azından. Bu hafta sonu bunu kendimde harika bir şekilde gözlemledim. İlerleme var, onu söyleyebilirim. 

Hayatı daha yüksek bir bilinç düzeyinden yaşarsanız önünüzdeki tüm yollar açılır.

Hayatımdan birisi yeni çıktı. Bilirsiniz öncelikle hafta sonları daha zor geçer. Alıştığınız ve içine yerleştiğiniz bir hayat düzeniniz vardır ve bir anda bambaşka bir hayat düzenine itilmişsinizdir. İlk etap: boşluk! Çünkü genelde cumartesi sabahından pazar akşamına kadar geçen süre zarfında beraber program yapılmıştır. Ben bu ilk hafta sonumda açıkçası ‘ah şimdi yok, vah olsaydı şunu yapardık. vay efendim yalnızım’lara pek girdiğimi söyleyemeyeceğim. Evet girebilirdim çok rahat! Direk yokluk bilinci! Ama inanın o karanlıklara kendimi sokmak, kalbimi sıkıştırmak hiç içimden gelmedi.

Şimdi diyeceksiniz ki insan farkında olmadan yapıyor, öyle hissediyor, bile bile neden zaten kendisine acı çektirsin? Arkadaşlar, inanın kendimiz yapıyoruz. Bu yüzden farkındalıklar önemli deyip duruyorum ya. Evet fark etmezseniz geçmiş olsun zaten başka yol görmeniz çok zor ve o karanlıkta debelenip duracaksınız. Ama azıcık kendinizle uğraşıyorsanız, hayatı daha yüksek bir bilinç düzeyinden yaşamak için çalışmalar yapıyorsanız ne ala! İşte o zaman tüm yollar sizin. Hangi yoldan yürümek istediğiniz tamamen sizin keyfinizin kahyasına kalmış. Seçme hakkı tamamen sizde. Yani hayatınızın direksiyonu sadece kendi ellerinizde. Ben bu noktada yine ‘canım meditasyonlarım’ demekten kendimi alıkoyamayacağım! 

Her neyse, dediğim gibi ilk hafta sonumun nasıl yokluktan ziyade bollukta geçtiğinden bahsetmek isterim. Daha doğrusu ben odak noktamı, baktığım pencereyi değiştirdiğimde nasıl aslında her şeyin üzerime yağdığını gözlemlediğimi anlatmak isterim.

Cuma akşam; ilk akşam! Kritik! Ailemle yemeğe gittim. Buradan sonra ne yaparım acaba diye aslında pek de panik yapmadan kendimi ailemle geçirdiğim zamana bıraktım. Sonrasını sonra düşünürdüm. An’ı an’da yaşamak konusunda da büyük dersler almıştım kendime ve uyguluyordum işte. İyiydim yani anlayacağınız…

İlginizi çekebilir: “Anda kalalım” tamam, ama neden ve nasıl?

Yemeğin sonlarına doğru oturduğumuz restorandan içeri çocukluk arkadaşlarım girdi. Hemen gel yanımıza işin bitince dediler tabii, görmüyordum epeydir. “Anne yaa, yukarıdaki vallahi beni çok seviyor!” dediğimi hatırlıyorum anneme. Ve o akşam gerçekten keyifli, eğlenceli bir akşam geçirmiş oldum. Ertesi iki günde sürekli arkadaşlarımlaydım. Hepsi sağ olsun buradan bir kez daha teşekkür etmek isterim ki gözlerimin içine baktılar tüm hafta sonu. Ne yapmak istersin, nereye gitmek istersin diye sorup durdular. Bir tanesi beni çiçekle karşıladı, diğeri bana elleriyle kurabiye yaptı, ötekisi harika restoranlara götürdü, beriki öğrenmiş olduğu dans figürlerini yaptı yüzümde gülümseme olabilmek için. Ohh! Yok yoktu! He ağlamadım mı, üzülmedim mi, coşku içinde mi geçti tüm hafta sonum? E ağladım tabii insanım sonuçta. Ama ağlayacak omuz bulduğuma şükrettim bir yandan da ağlarken.

Sahip olmadıklarınızdan çok sahip olduklarınıza odaklanın.

Ben o hafta sonu sahip olmadıklarımdan çok olduklarıma odaklandım anlayacağınız. Olamadıklarıma ağlamak yerine olduklarıma gülümsedim. Ve ben gülümsedikçe her şey daha fazla fazla, güzel güzel aktı hayatıma. Hatta vesile oldu arkadaşlarımla aramızda epeydir böyle dolu dolu programlı geçirmemiş olduğumuzdan ve ne kadar iyi geçtiğinden bahsettik. Her işte bir hayır var işte; neresini görmek isterseniz.

Günün sonunda diyeceğim odur ki aslında hepimiz sarıp sarmalanıyoruz bolluk bereketle. Bunu illa sadece para olarak da görmeyin. Aile, arkadaş, yemek, çay, çiçek, gülümsemeli an’lar; her şey ama her şey bu bolluğun içerisinde aslında. Ve inanın görüp şükrettikçe daha da çoğalıyor her şey. Kendi hayatımdan, anlarımdan şahidim!

Ne olursa olsun hayat güzel be, vallahi çok güzel!

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale