X

Sahip olduğun frekansı hissetmeye hazır mısın?

“Gerçekte kim olduğumuzu bilme korkusuyla kaderimizden kaçınır, yaradılışımızın kıtlığında aç kalırız. Sonunda uyuşuk, tutkusuz hayatlar yaşar, ruhumuzun gerçek amacından koparız. Ama ne zaman hayatınızı kim olduğunuzun özüyle şekillendirme cesaretine sahip olursunuz, ateşlenip gerçekten canlanırsınız.”Dawna Markova

İçimizde fırtınalar kopan zamanlar vardır, hani “ben bunu nasıl yaşıyorum” diye düşünürüz? Veya başlığı okuduğunuzda içinizden geçirdiniz “potansiyel diyorlar, o zaman hepimiz tüm potansiyelimizi hayata yansıtalım”, peki bu kadar kolay mı, sonuçta bu kadar kolay olsaydı hepimiz yapabilirdik değil mi?

Ben bu yazımda sizlerle birlikte hayatımıza ne kadar kendimizi yansıtabildiğimizi sorgulamak istiyorum, bu aslında kendimiz olmaktan da öte bir durum çünkü Markova’nın sözlerinde ifade ettiğimiz gibi hayata dair “tutkumuzu” keşfetmeyi ve daha da ötesinde o tutkuyu yaşayabilmeyi gerektiriyor.

Öncelikle bunu bulabilmek, “aramaktan” geçiyor. Bizler böyle gelmiş böyle gider dediğimizde, örneğin bir Pazar sabahı sıcak yatağımızdan kalkıp da koşarken gün doğumunu izleme şansını kendimize vermediğimizde, yani “arama” zahmetini göstermediğimizde bulmamız da mümkün olmayacaktır.

Bu sadece bir örnekti, bu seramik kursuna gitmek de olabilir, eğer sinemayı çok seviyorsak sinema ile ilişkili daha detaylı bir çalışma yapmak da olabilir veya sadece olduğumuz gibi “uzaktan izleme” seçimini yapmış olmak da olabilir. Hemen kendimden bir örnek ile açıklayayım, renkleri birleştirmeyi ve alışılmışın dışında kombinasyonlar oluşturmayı çok seviyorum ama styling konusunda hala zaman ayırıp da bir adım atmadım… Yine yazmak üzerinden gidebiliriz, her gün yazmak için ciddi zaman ayırıyorum. Ne yazarsam mutlaka referans ile sizlerle paylaşmak, daha fazla kaynaktan sizleri de haberdar etmeye çalışıyorum, çok okumam ve özümsemem, çok yaşamam gerekiyor yazabilmek için…

Eğer yazmazsam bu enerjiyi nereye kanalize edebileceğimi bilemiyorum ve adeta bir tutku gibi… Şu anda dünya üzerinde bu kelimeleri kağıda dökmekten ve sizler aracılığı ile bir kişinin bile hayatına bir şeyler katıyor olabilmek “inancımdan” daha fazla beni tutku ile uyandıran bir şey daha yok (tabi ki yaptığım profesyonel işi de ayrı tutmam gerekir)…

Hayat her daim aynı fırsatları bizlere sunmayabilir, içinizden geçirebilirsiniz, “Pınar ben anneyim bu kadar zamanım olmuyor, babayım sorumluluklarım var, örneğin tutkum sörf yapmak bunu nasıl dünyaya yansıtayım her şeyi bırakıp okyanus kıyısına mı taşınmam gerekecek”? Ben bu soruların hepsini çok derinden anlıyorum ama bu noktada “her zaman’’ yapılabilecekler olduğunu düşünüyorum; sörf hakkında daha çok okuyabilir, daha çok paylaşabilir var ise daha yakın bir yerde eğitime gidebilirsiniz. Anne veya baba olabilirsiniz ama haftada sadece kendiniz için bir saatlik bir zamanı ayırabilirsiniz (bunu ayarlamak için en azından elinizden geleni yapabilirsiniz).

Bakın sevgili Penney Peirce, Frekans isimli kaynakta “kendi potansiyelimizin tümünü” hayata yansıtabilmek güzelliğini nasıl anlatıyor;

“…Esasen, dünyanız kim olduğunuza göre maddeleşir. Kişisel titreşiminizin daha düşük bir oktavdaki titreşimidir o. Yani korkularınız ve sevginizin bir karışımıdır. Ruhunuzun bir kısmı aydınlık ve doğrudur, ya da yüksek içsel titreşiminiz korku temelli duygularınızı ve kalıplaşmış fikirlerinizi eleyerek dünyanızı yaratır. Fakat kişisel titreşiminizin diğer bölümü ve sınırlandırmalarınızın yarattığı düşük frekanslı karartılar da dünyanızı çevreler. Problem olarak hissettikleriniz bu maddeleşmiş karartılardır ve hayat derslerini çıkarmak bu karartıları temizlemek ile mümkün olabilir. Yüksek frekansta bir yaşam yaratmaya başlamak için, olumsuz ve gereksiz durumları maddeleştirmeyi durdurmak gerekir.

…Maddeleştirdiğiniz her şey bir şekilde kişisel titreşiminizde somutlaşır. Fikir olarak fedakarlığa odaklanırsanız, maddeleşmiş gerçekliğiniz de bu fikre aynı derecede odaklanacaktır. Bu durumda, mağdur insanlar ile karşılaşabilir, kayıplar, ihanetler veya sizi takdir etmeyen benmerkezci insanlar ile ilişkiler yaşayabilirsiniz. Eğer mutluluğa odaklanırsanız, sizin için var olan hayat da eğlendirici bir şekilde oluşacaktır. Eğer çok çalışma fikrine odaklanırsanız, uzun çalışma saatleri ve düşük ödemeli işleri maddeleştirerek hayatınıza sokabilirsiniz. Eğer kendinizi ayrıcalıklı ve umursanıyor hissediyorsanız, bir mirası maddeleştirebilirsiniz. Benzer şekilde bedeninizi etkileyebilecek olumsuz duyguların temelinde kurduğunuz içsel planlar, hastalık ve yaralanmalara karşılık gelebilir. Örneğin akciğer sorunları keder, boyun problemleri inat ve güven eksikliği, bacak problemleri dik durmak ve ilerlemek konusundaki tereddütleriniz ile bağlantılıdır. “

Potansiyelimizin muhteşem doruğu frekansımızda titreşir. Hayatımızda tezahür eden gerçekliğimiz temelde inançlarımız ile şekillenmektedir. Bizler can-ım potansiyellerimizi bir kenara “bastırır” hayatta anne olmaya, baba olmaya, sevgili olmaya, iyi bir öğretmen olmaya veya sadece “mevcut” halimizde kalmaya karar veririz. Ya kararımız bunun tam tersi olsaydı ve o olağanüstü potansiyelimizi hayata yansıtmaya karar verseydik? Anne, baba veya X olmadan önce kendimizin %100 versiyonuna ulaşmaya odaklansaydık? O zaman frekansımızda oluşacak değişimleri ve maddeleştirebileceklerimizin neler olacağını hiç düşündünüz mü?

İnsan yaradılışımızın adeta bir buz dağının sadece yüzeyde kalan kısmını hayatlarımız boyunca anlayabiliyor ve ondan da ötesi tutkulara dönüştürüp bu dünyaya yansıtabiliyoruz. Siz daha önce oluşunuzun derinliklerine bakmadıysanız, bu dünyaya gelirken size bahşedilen muhteşem hazinelere henüz hiç dokunmadıysanız bu yazı bir uyandırma mesajı olsun…

Hayat sizsiniz, potansiyel sizsiniz, tutku da sizsiniz ve her anınız yine ve sadece “sizin için” akmaya devam ediyor…

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale