X

Psikoterapi nedir: Terapi sürecine dair merak edilen sorular ve doğru terapist seçimi

Kendimizin ve sevdiklerimizin sağlığıyla sınandığımız, hem bedensel hem de psikolojik olarak oldukça zorlu geçen bir yılın ardından aşı süreçlerinin hızlanması ve yasakların hafiflemesiyle birlikte hepimiz derin bir nefes aldık. Ancak yaşam tarzımızın, alışkanlıklarımızın ve ilişkilerimizin kökten değiştiği; bazılarımızın sevdiklerini kaybettiği, bazılarımızınsa hastalığın geride bıraktığı etkilerle mücadele ettiği şu süreçte bizi çok daha zorlayıcı bir konuda büyük sınav bekliyor: Ruh sağlığı!

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya üzerindeki her 4 kişiden 1’inden fazlası yaşamı boyunca en az bir kez depresyon, anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi bir ruh sağlığı problemiyle mücadele ediyor. Hali hazırda yüksek olan bu rakam, pandemi nedeniyle ortaya çıkan yoğun kaygı, korku ve travma sonrası stres bozukluğu gibi sebeplerle çok daha artmış durumda.

Ciddi bir hastalıkla baş etmeye çalışmak, ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlar, iş yaşamındaki zorluklar, yakınlarımızı kaybetmek, yoğun stres, madde bağımlılığı gibi yoğun duyguları ve düşünceleri tetikleyen pek çok stres faktörü ruh sağlığımızı olumsuz etkileyerek yaşam kalitemizi düşürebiliyor. Bazen arkadaşlarımızla konuşmak, sevdiğimiz aktiviteleri yapmak, dışarıda zaman geçirmek ya da sorumluluklarımızdan kısa bir süreliğine uzaklaşmak kendimizi daha iyi hissetmemize olanak tanırken; bazı durumlarda kendi kaynaklarımız yetersiz kalabiliyor ya da yaşamımızla ilgili daha köklü değişiklikler yapmak isteyebiliyoruz. Bu gibi durumlarda ruh sağlığı alanında uzmanlaşmış birinden profesyonel psikoterapi desteği alma ihtiyacı duyabiliyoruz.

Psikoterapi nedir?

Mesleği psikiyatr, psikolog ve psikolojik danışman olan ruh sağlığı profesyonellerinin akredite ve belirli koşulları sağlayan ekstra eğitim süreçlerinden geçmesini gerektiren psikoterapi, herhangi bir psikoterapi ekolünün teorisi ve pratikleri rehberliğinde, kişinin ruh sağlığını iyileştirmeye yönelik çalışmaları içeriyor. Psikoterapi yaygın kanının aksine, yaşamda karşılaştığımız problemleri ortadan kaldırmayı değil, bu problemlerle baş etme kapasitemizi artırmaya yönelik araçlar kazanmamızı hedefliyor. Yetkin ruh sağlığı çalışanları psikoterapi yoluyla, her yaştan insanın daha mutlu, daha sağlıklı ve daha üretken hayatlar yaşamasına yardımcı oluyor.

Psikoterapide terapist ünvanı almış psikolojik danışmanlar, psikologlar ya da psikiyatrlar, insanların daha sağlıklı ve daha etkili alışkanlıklar geliştirmelerine yardımcı olmak için etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bir dizi prosedürü uygularlar. Düşünceler, davranışlar ve duygular aracılığıyla değişimi hedefleyen, sonuç odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi’den ilişkilenme şeklimiz üzerinden kişiliğimiz ve benliğimizle ilgili çıkarsamalar yapan, süreç odaklı Psikodinamik yaklaşımlara kadar yüzlerce farklı çeşitte terapi yaklaşımıyla çalışabilmek mümkün. Hiçbir yaklaşım bir diğerinden daha ‘iyi’ ya da ‘etkili’ olarak değerlendirilemeyeceği gibi, terapi sürecinden fayda görüp görmeyeceğiniz de tamamen terapistinizin uzmanlığına, terapistle kurduğunuz ilişkiye ve terapiden beklentinizin ne olduğuna bağlı.

Beklentiler demişken; büyük bir çoğunluğumuz terapiye başlarken karşı tarafın bize sunacağı mucizevi çözümler olduğuna, birkaç seansta problemlerimizi çözüme ulaştırabileceğimize ve tüm sorumluluğun terapistte olduğuna dair yanılgıya kapılabiliyoruz. Ancak psikoterapi sanıldığının aksine daha yetkin olan terapistin mucizevi çözümler sunmasını değil, danışan ve terapist arasında kurulan güvenli ilişki aracılığıyla kişiye rehberlik eden bir süreç.

Zifiri karanlık olan, farklı yönlere giden tünellerle dolu bir mağarada ilerleyerek çıkışı bulmaya çalıştığınızı düşünün. Terapist, bu zorlu yolculukta size hangi yöne gitmeniz gerektiğini ya da çıkışın nerede olduğunu söyleyecek değil; yolculuğunuz süresince yanınızda size eşlik edecek, yolda karşınıza çıkabilecek engelleri nasıl aşabileceğiniz konusunda fikir alışverişi yapabileceğiniz ve yolunuza ışık tutarak aydınlatabilecek olan kişi. Hangi yöne gitmek istediğiniz, hangi tüneli seçeceğiniz veya çıkışa ulaşıp ulaşamayacağınızsa tamamen sizin seçimlerinize bağlı.

Bu örnekten de anlaşılabileceği üzere, terapist sosyal çevrenizdeki diğer insanlardan farklı olarak sizinle ilgili hiçbir önyargı taşımadan, tamamen tarafsız ve yargısız bir çerçevede, kendinizi açıkça ve net bir şekilde ifade edebilmenize olanak veren, güvenli ortamı oluşturan kişidir. Bu bağlamda, danışan ve terapist kişiyi en iyi versiyonu olmaktan alıkoyan düşünce ve davranış kalıplarını, gelecekte ortaya çıkabilecek zorlukları belirlemek ve değiştirmek için işbirliği içinde çalışır. Sürecin sonunda yardım alan kişi yalnızca hali hazırda baş etmeye çalıştığı problemi çözüme ulaştırmakla kalmaz, gelecekte ortaya çıkabilecek zorluklarla daha iyi başa çıkabilmesi için kendisine fayda sağlayacak yeni beceriler de geliştirmiş olur.

Kimler terapiye gitmelidir?

Terapiye gidenlerin ruh sağlığının bozuk olduğuna dair yaygın inanış, çoğumuz için ruh sağlığı desteği almanın önündeki en büyük engellerden biri. Çevrenizde terapiye gittiğinizin duyulmasının insanların sizinle ilgili görüşlerinde olumsuz bir etki yaratabileceğine dair kaygılarınız, problemlerinizle tek başınıza baş etmeniz gerektiğine dair kalıplaşmış düşünceleriniz ya da mükemmeliyetçiliğiniz nedeniyle hatalı seçimler yapmış olduğunuzu kabul edememeniz terapiye gitmeye direnç göstermenize neden olabilir.

  • Kendinizi uzun süredir depresif, gergin, endişeli ya da öfkeli hissediyorsanız ve yaşam kaliteniz bu yoğun duygulardan olumsuz etkileniyorsa,
  • Sosyal çevrenizdeki insanlarla eskisi kadar sık görüşmek istemiyor, bulunduğunuz ortam ne kadar kalabalık olursa olsun kendinizi yalnız hissediyor ya da kendinizi insanlardan soyutluyorsanız,
  • İştahınızda gözle görülür bir değişiklik varsa ve normalde olduğundan çok daha fazla ya da az yemek yiyorsanız,
  • Baş ağrısı, acı, sindirim sistemi bozuklukları ve cilt problemleriyle ilgili fiziksel semptomlarınızda bir artış gözlemliyorsanız,
  • Daha önce yapmaktan zevk aldığınız aktivitelere karşı ilginizi kaybettiyseniz,
  • Çevrenizdeki insanların davranışlarından çok daha hızlı etkileniyor, duygularınızı kontrol etmekte zorluk yaşıyor ve çok daha tepkisel olduğunuzu fark ediyorsanız,
  • Modunuzda ani değişimler oluyorsa ve artık kendinizi tanımakta zorlanıyorsanız,
  • Alkol ya da madde kullanımınızda gözle görülür bir artış söz konusuysa,
  • Yaşamda karşınızda çıkan her durumu çok daha fazla kontrol etme eğilimi gösteriyor ve kontrol edemediğinizde paniğe kapılıyorsanız,
  • Ve tüm bu semptomlardan bir ya da birkaçı uzun zamandır hayatınızdaysa bir ruh sağlığı profesyonelinden terapi desteği almanızın zamanı gelmiş demektir.

Bu semptomları göstermiyor olsanız da kronik bir hastalığınız varsa, yakın zamanda büyük bir kayıp yaşadıysanız, iş yaşamında başa çıkmakta zorlandığınız durumlarla karşılaşıyorsanız, sağlıklı ilişkiler kurmakta ve ilişkilerinizi korumakta zorluk yaşıyorsanız; boşanma ya da kaza gibi günlük hayatınızda karşılaşmadığınız, dönemsel olarak karşınıza çıkan ve baş edemediğiniz zorlayıcı yaşam olaylarıyla karşı karşıyaysanız psikoterapi desteği almak yaşam kalitenizi artırmanıza ve ruh sağlığınızı korumanıza yardımcı olabilir.

Ailenizden ve arkadaşlarınızdan aldığınız desteğin yetersiz olduğunu hissettiğiniz, günlük sorumluluklarınızı yerine getirmekte zorlandığınız, aşırı endişe duyduğunuz ve her durumda en kötü senaryoyu düşündüğünüz, sürekli tetikte olduğunuz ve tüm bu durumların size ya da çevrenizdekilere zarar verdiğini fark ettiğiniz noktada terapi desteği alabilirsiniz.

En iyi terapi yöntemi hangisidir?

Yukarıda da söylediğimiz gibi, terapi ekolleri kendi içinde yüzlerce farklı dala ayrılsa da herhangi birisinin bir diğerinden daha iyi olduğu ya da size daha iyi geleceğini söyleyebilmek mümkün değil.

Psikoterapiye dair birçok farklı yaklaşım var ve terapistler genelde bu yaklaşımların herhangi birinde ya da birkaçında uzmanlaşmış olabiliyor. Her teorik bakış açısı, terapistin danışanlarını tanıması, danışanın sorun olarak getirdiği konuları anlaması ve hedefe yönelik çözümler geliştirmesine yardımcı olan için bir yol haritası görevi görüyor.

Hangi terapi yönteminin size daha fazla fayda sağlayacağı terapistin alandaki uzmanlığına, kullanılan yaklaşımın hangi problem üzerinde nasıl etkilerinin olduğunu gösteren bilimsel araştırmalara, danışanın terapi almaya ne kadar gönüllü olduğuna ve en önemlisi de terapistle kurulan ilişkinin dinamiklerine bağlı.

Örneğin, Bilişsel Davranışçı Terapi ekolünü benimsemiş terapistler, belirli durumlara verdiğiniz tepkileri, düşünce kalıplarınızı ve daha pek çok faktörü göz önünde bulundurarak sizinle ilgili oldukça kapsamlı veriler almaya çalışır ve bu verilere uygun olabilecek çözüm alternatiflerini size sunar. Buna karşılık Psikanalitik ve Hümanist yaklaşımlar pratik uygulamalardan çok konuşmaya, kendinizle ilgili farkındalık geliştirmenize, mevcut sorunlarınızın en derininde yatan sebepleri daha iyi anlayabilmenize ve erken çocukluk dönemindeki yaşantılarınızın bugün karşılaştığınız problemlerle nasıl ilişkilendirilebileceğine odaklanır.

Pek çok terapist, herhangi bir ekolde uzmanlaşmış olsa da, farklı yaklaşımların araçlarını danışanın ihtiyaçlarına ve beklentilerine göre sürece dahil edebilir. Ancak bunu yapabilmesi için, tüm ekollerle ilgili kapsamlı bilgiye sahip olması ve hangi yöntemi ne amaçla kullandığının bilincinde olması gerekir. Dolayısıyla terapist seçimi yaparken birkaç farklı yaklaşımla çalışan terapistlerin bu yaklaşımlarda ne kadar uzman olduğuna dair ön bilgi talep etmeniz, terapi sürecinden maksimum fayda sağlamanıza yardımcı olacaktır.

Terapistinizin kullandığı ekoldeki uzmanlığına ek olarak, ruh sağlığı alanında uzmanlığının olup olmadığını, hangi okuldan mezun olduğunu ve hangi terapi eğitimlerini aldığını tüm detaylarıyla araştırmanız; hem terapi sürecinin faydadan çok zarar vermesini engellemenize hem de maddi ve manevi olarak yatırım yaptığınız terapi sürecinden en iyi şekilde yararlanmanıza olanak sağlayacaktır.

Kimler terapi yapabilir?

Ülkemizde henüz bir ruh sağlığı yasası olmadığı için ruh sağlığı alanında uzmanlığı olmayan kişiler de ‘terapist’ olduğunu iddia ederek alandaki bu boşluktan faydalanma eğilimi gösterebiliyorlar. Bu nedenle terapi almaya karar verdiğinizde destek alacağınız kişinin psikiyatri, psikoloji ya da psikolojik danışmanlık bölümlerinin herhangi birinden lisans mezunu olup olmadığına; mümkünse bu alanlarda uzmanlık (yüksek lisans veya doktora) eğitiminin (klinik psikoloji gibi) olmasına, aldığı terapi eğitiminin güvenilir olmasına ve süreç boyunca süpervizyon almış olmasına dikkat etmelisiniz. Ruh sağlığı alanı dışında eğitimi olan yaşam koçu, mentör, kişisel gelişim uzmanı gibi sıfatlara sahip kişiler yaşamınıza farklı şekillerde katkı sağlayabilecek olsa da, söz konusu psikoterapi olduğunda yukarıda saydığımız gibi eğitimlerini tamamlamış, akredite psikolog, psikiyatr ya da psikolojik danışmandan yardım almanız daha faydalı olabilir.

Psikoterapi alanında uzmanlaşan psikologlar, psikiyatrlar ve psikolojik danışmanlar ruh sağlığınızın ne durumda olduğuna dair değerlendirme, teşhis ve semptomlara en uygun terapi yöntemini kullanma konusunda özel bir uzmanlığa ve eğitime sahip profesyonellerdir. En az dört yıllık bir lisans eğitimine ek olarak, neredeyse profesyonel yaşamlarının tamamında aldıkları terapi eğitimleriyle ve süpervizyonlarla, etik kuralları gözeterek ruh sağlığı hizmeti verirler. Kendi uzmanlıklarının hangi konularda yeterli olduğunu çok iyi analiz edebildikleri için, gerekli durumlarda sizi çok daha yetkin uzmanlara yönlendirebilirler. Bununla birlikte, herhangi bir terapi ekolünde, dışarıdan aldıkları eğitimlerle uzmanlaşmamış psikologlar (klinik psikologlar hariç), psikiyatrlar ya da psikolojik danışmanlar terapi yapamaz.

Psikolojik destek almak istiyorum, nasıl terapist bulabilirim?

Psikoterapi hizmeti ülkemizde sigorta kapsamında olmadığı için, öncelikli olarak terapi ücretini karşılayabileceğinizden emin olmanız gerekiyor. Yetkin terapistler devamlı olarak eğitim ve süpervizyon alarak kendilerini geliştirdikleri için, seans ücretleri de görece daha pahalı olabiliyor.

Kendiniz için uygun olabilecek terapisti bulmak için öncelikle aile üyelerinize ve arkadaşlarınıza sorarak önerdikleri terapistlerin eğitim geçmişlerini ve yetkinliklerini araştırabilirsiniz. Sizinle ilgili ön bilgiye sahip oldukları, anlattıklarınızı yargısız dinleyemeyecekleri ve çoklu ilişki dinamikleri nedeniyle terapi sürecinden yeterince fayda sağlayamayacağınız için terapist olan yakın arkadaşlarınız, akrabalarınız, tanıdıklarınız, hatta arkadaşlarınızın terapi aldığı terapistler yerine; sizi tanıma ihtimali olmayan bir uzmandan yardım almanız bu süreçten maksimum fayda sağlamanız için gerekli ve önemli bir detay.

Yaşadığınız bölgede toplum ruh sağlığı hizmeti veren merkezleri (PDR birimleri, hastaneler, üniversitelerdeki psikolojik destek birimleri gibi) araştırabilir, internet üzerinden kapsamlı bir araştırma yapabilir, Türk Psikologlar Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği gibi kuruluşların web sitelerinden yetkin terapistlerin liste ve iletişim bilgilerine ulaşabilirsiniz.

Terapistler ve danışanlar terapi sürecinde işbirliği içinde çalıştığı için, terapistinizin yetkinliği ve uzmanlığı kadar kurduğunuz ilişki de terapist seçiminin önemli bir parçası. Terapistinizin yetkinliğiyle ilgili kendisinden telefonla bilgi alırken bile, kimyanızın uyuşup uyuşmadığıyla ilgili bir izlenim elde edebilirsiniz. Ayrıca sürece başlamadan önce kısa bir ön görüşme talep edebilir, farklı kişilerle yapacağınız ön görüşmeler sonucunda yanında en rahat hissettiğiniz ve size en çok güven veren uzmanla sürecinize devam edebilirsiniz.

Kimyanızın tuttuğunu hissettiğiniz terapistle sürece başlamadan önce, ayrıca şu soruları da kendinize sormayı ihmal etmeyin:

  • Terapi almaya gönüllü müyüm yoksa eşimin/arkadaşımın/ebeveynimin ısrarıyla mı gidiyorum?
  • Bu süreçte tek başıma mı destek almak istiyorum yoksa partnerimle ya da çocuklarımla birlikte mi almalıyım?
  • Psikoterapi almaktaki amacım, süreç sonundaki hedeflerim ve beklentilerim neler?
  • Her ay terapiye özel olarak ayırabileceğim bir bütçem var mı? Finansal durumum terapide sürekliliği sağlayabilmem için yeterli mi?
  • Terapiye gideceğim yer evime yakın mı?
  • Benim için en uygun gün ve saatler hangisi?

Terapi süreci başlamadan önce terapiste neleri sormalıyım?

Terapistinizle ilk teması kuracağınız yer muhtemelen ilk telefon görüşmeniz olacaktır. Bazı terapistler e-postayla başvuru kabul etseler de, gizliliğin korunması için telefon araması e-mail ya da mesajdan daha güvenilir bir seçenek. Terapistiniz gün boyunca seansa olabileceği için asistanıyla görüşürseniz, adınızı, telefon numaranızı ve hangi nedenle terapiye başvurduğunuzun kısa bir açıklamasını bırakmanız yeterli olacaktır. Telefon görüşmeniz sırasında terapistinize şu soruları iletebilirsiniz:

  • Yeni danışan kabul ediyor musunuz?
  • Erkeklerle / kadınlarla / çocuklarla / çift ve ailelerle / ergenlerle (hangi gruptaysanız) çalışıyor musunuz?
  • Eğitim geçmişiniz nedir?
  • Alanda kaç yıldır çalışıyorsunuz?
  • Uzmanlık alanlarınız neler?
  • Sahip olduğum problemle ve semptomlarla daha önce çalıştınız mı?
  • Hangi terapi ekolünden ya da yaklaşımından faydalanıyorsunuz?
  • Kullandığınız yöntemler bilimsel olarak desteklenmiş yöntemler mi?
  • Seans ücretleriniz ne kadar? Standart ücretlerinizi karşılayamıyor olmam durumunda nasıl bir yol izleyebiliriz?
  • Herhangi bir derneğe ya da kuruluşa üyeliğiniz var mı?
  • Randevumu kaçırdığım, gelemediğim ya da geç kaldığım durumlarda nasıl bir prosedür izleniyor?

Tüm bunlara ek olarak, terapi süreciyle ya da terapistinizle ilgili tüm endişelerinizi de açıklıkla ön görüşmenizde terapistinize danışabilirsiniz. Örneğin, dini görüşü sizinkine uygun olan, sizinle aynı kültürde yetişmiş ya da cinsiyeti sizinle aynı olan bir terapistle çalışmak isteyebilirsiniz. Bazı terapistler kişisel bilgilerini paylaşmak konusunda diğerlerinden daha açık olsa da, tüm bu sorularınıza alacağınız yanıtlar size birlikte çalışıp çalışamayacağınız konusunda önemli bilgiler verecektir.

Tabii madolyanun öteki tarafında, siz terapistinizi değerlendirirken psikoterapistiniz de sizinle ilgili önemli bilgiler edinecektir. İyi bir terapist, terapi sürecinden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için profesyonel uzmanlığı kadar kişiliğiniz konusunda da iyi bir eşleşme olup olmadığınıza karar verecek, kendi yetkinliğinin ya da uzmanlığının dışında kaldığınız noktada sizi mutlaka daha uygun olabilecek başka bir terapiste yönlendirecektir.

İlk terapi seansına nasıl hazırlanmalıyım?

Terapistinizi bulduktan ve ilk randevunuzu aldıktan sonra, ilk seansa nasıl hazırlanmanız gerektiğini terapistinize sorabilirsiniz. Muhtemelen sizden daha önce ruh sağlığı desteği alıp almadığınıza, ilaç kullanıp kullanmadığınıza, çeşitli semptomları ne kadar süredir gösterdiğinize, terapiye geliş amacınıza yönelik çeşitli soruların bulunduğu bir ön görüşme formu doldurmanızı isteyecektir.

Ön görüşme formunun yanı sıra, arkadaşlarınızdan ve internetteki güvenilir kaynaklardan terapi süreciyle ilgili bilgi edinebilir, terapi aldığını bildiğiniz arkadaşlarınıza merak ettiklerinizi sorabilir ya da hiçbir ön araştırma yapmadan ilk seansa giderek terapistinizin sizi uygun şekilde yönlendirmesini tercih edebilirsiniz.

Süreç boyunca açık fikirli olmaya, psikoterapi konusunda şüpheniz varsa veya birisi size söylediği için gidiyor olsanız bile, denemeye istekli olmaya çalışın. Orada geçireceğiniz zamanın tamamen kendinize ayırdığınız bir zaman olduğunu, terapistinizin sadece sizin için orada olduğunu ve güvende olduğunuzu kendinize sık sık hatırlatın.

Terapiden beklentim ne olmalı?

Terapi süreciniz devam ederken, terapistinizle güvene dayalı, terapötik bir ilişki kurmaya da devam edeceksiniz. Sizi tanıma sürecinin bir parçası olarak terapistiniz, çeşitli araçlar yardımıyla bazı değerlendirmeler yapmak isteyebilir. Semptomlarınızın yoğunluğunu ve sıklığını anlamak, kişilik özelliklerinizi keşfetmek, sağlıklı ve sağlıksız olan başa çıkma stratejilerinizle ilgili bilgi edinmek, yaşamda karşılaştığınız zorlukları anlamlandırmak ve yorumlamak üzere kapsamlı bir eğitim sürecinden geçtiği için, sorduğu tüm sorulara açık ve net şekilde cevap vermeye çalışmalısınız.

Terapi sürecinde yapılan değerlendirmeler ve standardize testler sanıldığı gibi teşhis koymak üzere değil, problemin ne kadar ciddi olduğunu anlamak üzere yapılır. Örneğin, akademik hayatında sorunlar yaşayan bir çocuğun bu probleminin dikkat eksikliğinden mi, ailevi durumlardan mı mi yoksa gelişimsel problemlerden mi kaynaklandığını bulmak sürecin nasıl yapılandırılması gerektiğiyle ilgili terapiste bilgi verir.

Süreç ne kadar ilerlemiş olursa olsun, her bir seansta farklı problemler keşfetmeye, kendinizin bile bilmediği özelliklerinizi keşfetmeye devam edeceksiniz. Terapi sürecinin erken aşamalarında, terapistiniz sizi rahatsız eden şeyleri netleştirmenize yardımcı olacaktır. Ardından, alternatif düşünceler ve davranışlar aracılığıyla, duygularınızı yönetmenin yollarını bulmak için birlikte çalışarak problem çözme aşamasına geçeceksiniz.

Seanslarınız sırasında yeni davranışları güvenli bir ortamda deneyimleme, seanslarınız arasındaysa yeni beceriler geliştirmek için günlük yaşamınızda uygulama fırsatı bulabilirsiniz. Siz ilerleme kaydettikçe, terapistiniz sizinle birlikte ilerlemenizi değerlendirecek ve terapinin ilk aşamalarında belirlediğiniz hedeflerin yeniden formüle edilmesi veya genişletilmesi gerekip gerekmediğine karar vereceksiniz.

Bazı durumlarda, terapistiniz sürece başkalarını da dahil etmeyi önerebilir. Örneğin, ilişki sorunları yaşıyorsanız, bir seansa eşinizin ya da partnerinizin katılmasını rica edebilir. Benzer şekilde, ebeveynlikle ilgili sorunlarınız varsa, terapistiniz bir ya da birkaç seansa çocuğunuzla birlikte gelmenizi isteyebilir. Özellikle diğer insanlarla iletişim kurmakta zorlanıyor ve ilişkisel problemler yaşıyorsanız, grup psikoterapisinden de faydalanabilirsiniz.

Sizi psikoterapi odasına götüren problemi çözmeye başladığınızda, kendinizi ve dünyayı çok daha farklı görmenize yardımcı olacak yeni beceriler de kazanmış olacaksınız. Değiştirebileceğiniz ve değiştiremeyeceğiniz durumları nasıl ayırt edebileceğinizi, kontrolünüz altındaki şeyleri iyileştirmeye ve kontrolünüz dışındakileri oldukları gibi kabul etmeye nasıl odaklanabileceğinizi öğreneceksiniz. Hepsinden önemlisi, gelecekte karşılaşabileceğiniz olası sorunları çok daha esnek bir zihniyetle karşılayabilecek, sorunların çözümünde kullanabileceğiniz muhteşem araçlar ve beceriler edineceksiniz. Sonuç olarak, herhangi bir probleminiz olmasa bile yaşamınızı iyileştirmek, kişisel gelişiminize katkı sağlamak ve çok daha mutlu bir yaşam sürdürmek için psikoterapinin muhteşem getirilerinden faydalanabilirsiniz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale