X

Psikoterapi nedir: Terapi sürecine dair merak edilen sorular ve doğru terapist seçimi

Kendimizin ve sevdiklerimizin sağlığıyla sınandığımız, hem bedensel hem de psikolojik olarak oldukça zorlu geçen bir yılın ardından aşı süreçlerinin hızlanması ve yasakların hafiflemesiyle birlikte hepimiz derin bir nefes aldık. Ancak yaşam tarzımızın, alışkanlıklarımızın ve ilişkilerimizin kökten değiştiği; bazılarımızın sevdiklerini kaybettiği, bazılarımızınsa hastalığın geride bıraktığı etkilerle mücadele ettiği şu süreçte bizi çok daha zorlayıcı bir konuda büyük sınav bekliyor: Ruh sağlığı!

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya üzerindeki her 4 kişiden 1’inden fazlası yaşamı boyunca en az bir kez depresyon, anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi bir ruh sağlığı problemiyle mücadele ediyor. Hali hazırda yüksek olan bu rakam, pandemi nedeniyle ortaya çıkan yoğun kaygı, korku ve travma sonrası stres bozukluğu gibi sebeplerle çok daha artmış durumda.

Ciddi bir hastalıkla baş etmeye çalışmak, ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlar, iş yaşamındaki zorluklar, yakınlarımızı kaybetmek, yoğun stres, madde bağımlılığı gibi yoğun duyguları ve düşünceleri tetikleyen pek çok stres faktörü ruh sağlığımızı olumsuz etkileyerek yaşam kalitemizi düşürebiliyor. Bazen arkadaşlarımızla konuşmak, sevdiğimiz aktiviteleri yapmak, dışarıda zaman geçirmek ya da sorumluluklarımızdan kısa bir süreliğine uzaklaşmak kendimizi daha iyi hissetmemize olanak tanırken; bazı durumlarda kendi kaynaklarımız yetersiz kalabiliyor ya da yaşamımızla ilgili daha köklü değişiklikler yapmak isteyebiliyoruz. Bu gibi durumlarda ruh sağlığı alanında uzmanlaşmış birinden profesyonel psikoterapi desteği alma ihtiyacı duyabiliyoruz.

Psikoterapi nedir?

Mesleği psikiyatr, psikolog ve psikolojik danışman olan ruh sağlığı profesyonellerinin akredite ve belirli koşulları sağlayan ekstra eğitim süreçlerinden geçmesini gerektiren psikoterapi, herhangi bir psikoterapi ekolünün teorisi ve pratikleri rehberliğinde, kişinin ruh sağlığını iyileştirmeye yönelik çalışmaları içeriyor. Psikoterapi yaygın kanının aksine, yaşamda karşılaştığımız problemleri ortadan kaldırmayı değil, bu problemlerle baş etme kapasitemizi artırmaya yönelik araçlar kazanmamızı hedefliyor. Yetkin ruh sağlığı çalışanları psikoterapi yoluyla, her yaştan insanın daha mutlu, daha sağlıklı ve daha üretken hayatlar yaşamasına yardımcı oluyor.

Psikoterapide terapist ünvanı almış psikolojik danışmanlar, psikologlar ya da psikiyatrlar, insanların daha sağlıklı ve daha etkili alışkanlıklar geliştirmelerine yardımcı olmak için etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bir dizi prosedürü uygularlar. Düşünceler, davranışlar ve duygular aracılığıyla değişimi hedefleyen, sonuç odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi’den ilişkilenme şeklimiz üzerinden kişiliğimiz ve benliğimizle ilgili çıkarsamalar yapan, süreç odaklı Psikodinamik yaklaşımlara kadar yüzlerce farklı çeşitte terapi yaklaşımıyla çalışabilmek mümkün. Hiçbir yaklaşım bir diğerinden daha ‘iyi’ ya da ‘etkili’ olarak değerlendirilemeyeceği gibi, terapi sürecinden fayda görüp görmeyeceğiniz de tamamen terapistinizin uzmanlığına, terapistle kurduğunuz ilişkiye ve terapiden beklentinizin ne olduğuna bağlı.

Beklentiler demişken; büyük bir çoğunluğumuz terapiye başlarken karşı tarafın bize sunacağı mucizevi çözümler olduğuna, birkaç seansta problemlerimizi çözüme ulaştırabileceğimize ve tüm sorumluluğun terapistte olduğuna dair yanılgıya kapılabiliyoruz. Ancak psikoterapi sanıldığının aksine daha yetkin olan terapistin mucizevi çözümler sunmasını değil, danışan ve terapist arasında kurulan güvenli ilişki aracılığıyla kişiye rehberlik eden bir süreç.

Zifiri karanlık olan, farklı yönlere giden tünellerle dolu bir mağarada ilerleyerek çıkışı bulmaya çalıştığınızı düşünün. Terapist, bu zorlu yolculukta size hangi yöne gitmeniz gerektiğini ya da çıkışın nerede olduğunu söyleyecek değil; yolculuğunuz süresince yanınızda size eşlik edecek, yolda karşınıza çıkabilecek engelleri nasıl aşabileceğiniz konusunda fikir alışverişi yapabileceğiniz ve yolunuza ışık tutarak aydınlatabilecek olan kişi. Hangi yöne gitmek istediğiniz, hangi tüneli seçeceğiniz veya çıkışa ulaşıp ulaşamayacağınızsa tamamen sizin seçimlerinize bağlı.

Bu örnekten de anlaşılabileceği üzere, terapist sosyal çevrenizdeki diğer insanlardan farklı olarak sizinle ilgili hiçbir önyargı taşımadan, tamamen tarafsız ve yargısız bir çerçevede, kendinizi açıkça ve net bir şekilde ifade edebilmenize olanak veren, güvenli ortamı oluşturan kişidir. Bu bağlamda, danışan ve terapist kişiyi en iyi versiyonu olmaktan alıkoyan düşünce ve davranış kalıplarını, gelecekte ortaya çıkabilecek zorlukları belirlemek ve değiştirmek için işbirliği içinde çalışır. Sürecin sonunda yardım alan kişi yalnızca hali hazırda baş etmeye çalıştığı problemi çözüme ulaştırmakla kalmaz, gelecekte ortaya çıkabilecek zorluklarla daha iyi başa çıkabilmesi için kendisine fayda sağlayacak yeni beceriler de geliştirmiş olur.

Kimler terapiye gitmelidir?

Terapiye gidenlerin ruh sağlığının bozuk olduğuna dair yaygın inanış, çoğumuz için ruh sağlığı desteği almanın önündeki en büyük engellerden biri. Çevrenizde terapiye gittiğinizin duyulmasının insanların sizinle ilgili görüşlerinde olumsuz bir etki yaratabileceğine dair kaygılarınız, problemlerinizle tek başınıza baş etmeniz gerektiğine dair kalıplaşmış düşünceleriniz ya da mükemmeliyetçiliğiniz nedeniyle hatalı seçimler yapmış olduğunuzu kabul edememeniz terapiye gitmeye direnç göstermenize neden olabilir.

  • Kendinizi uzun süredir depresif, gergin, endişeli ya da öfkeli hissediyorsanız ve yaşam kaliteniz bu yoğun duygulardan olumsuz etkileniyorsa,
  • Sosyal çevrenizdeki insanlarla eskisi kadar sık görüşmek istemiyor, bulunduğunuz ortam ne kadar kalabalık olursa olsun kendinizi yalnız hissediyor ya da kendinizi insanlardan soyutluyorsanız,
  • İştahınızda gözle görülür bir değişiklik varsa ve normalde olduğundan çok daha fazla ya da az yemek yiyorsanız,
  • Baş ağrısı, acı, sindirim sistemi bozuklukları ve cilt problemleriyle ilgili fiziksel semptomlarınızda bir artış gözlemliyorsanız,
  • Daha önce yapmaktan zevk aldığınız aktivitelere karşı ilginizi kaybettiyseniz,
  • Çevrenizdeki insanların davranışlarından çok daha hızlı etkileniyor, duygularınızı kontrol etmekte zorluk yaşıyor ve çok daha tepkisel olduğunuzu fark ediyorsanız,
  • Modunuzda ani değişimler oluyorsa ve artık kendinizi tanımakta zorlanıyorsanız,
  • Alkol ya da madde kullanımınızda gözle görülür bir artış söz konusuysa,
  • Yaşamda karşınızda çıkan her durumu çok daha fazla kontrol etme eğilimi gösteriyor ve kontrol edemediğinizde paniğe kapılıyorsanız,
  • Ve tüm bu semptomlardan bir ya da birkaçı uzun zamandır hayatınızdaysa bir ruh sağlığı profesyonelinden terapi desteği almanızın zamanı gelmiş demektir.

Bu semptomları göstermiyor olsanız da kronik bir hastalığınız varsa, yakın zamanda büyük bir kayıp yaşadıysanız, iş yaşamında başa çıkmakta zorlandığınız durumlarla karşılaşıyorsanız, sağlıklı ilişkiler kurmakta ve ilişkilerinizi korumakta zorluk yaşıyorsanız; boşanma ya da kaza gibi günlük hayatınızda karşılaşmadığınız, dönemsel olarak karşınıza çıkan ve baş edemediğiniz zorlayıcı yaşam olaylarıyla karşı karşıyaysanız psikoterapi desteği almak yaşam kalitenizi artırmanıza ve ruh sağlığınızı korumanıza yardımcı olabilir.

Ailenizden ve arkadaşlarınızdan aldığınız desteğin yetersiz olduğunu hissettiğiniz, günlük sorumluluklarınızı yerine getirmekte zorlandığınız, aşırı endişe duyduğunuz ve her durumda en kötü senaryoyu düşündüğünüz, sürekli tetikte olduğunuz ve tüm bu durumların size ya da çevrenizdekilere zarar verdiğini fark ettiğiniz noktada terapi desteği alabilirsiniz.

En iyi terapi yöntemi hangisidir?

Yukarıda da söylediğimiz gibi, terapi ekolleri kendi içinde yüzlerce farklı dala ayrılsa da herhangi birisinin bir diğerinden daha iyi olduğu ya da size daha iyi geleceğini söyleyebilmek mümkün değil.

Psikoterapiye dair birçok farklı yaklaşım var ve terapistler genelde bu yaklaşımların herhangi birinde ya da birkaçında uzmanlaşmış olabiliyor. Her teorik bakış açısı, terapistin danışanlarını tanıması, danışanın sorun olarak getirdiği konuları anlaması ve hedefe yönelik çözümler geliştirmesine yardımcı olan için bir yol haritası görevi görüyor.

Hangi terapi yönteminin size daha fazla fayda sağlayacağı terapistin alandaki uzmanlığına, kullanılan yaklaşımın hangi problem üzerinde nasıl etkilerinin olduğunu gösteren bilimsel araştırmalara, danışanın terapi almaya ne kadar gönüllü olduğuna ve en önemlisi de terapistle kurulan ilişkinin dinamiklerine bağlı.

Örneğin, Bilişsel Davranışçı Terapi ekolünü benimsemiş terapistler, belirli durumlara verdiğiniz tepkileri, düşünce kalıplarınızı ve daha pek çok faktörü göz önünde bulundurarak sizinle ilgili oldukça kapsamlı veriler almaya çalışır ve bu verilere uygun olabilecek çözüm alternatiflerini size sunar. Buna karşılık Psikanalitik ve Hümanist yaklaşımlar pratik uygulamalardan çok konuşmaya, kendinizle ilgili farkındalık geliştirmenize, mevcut sorunlarınızın en derininde yatan sebepleri daha iyi anlayabilmenize ve erken çocukluk dönemindeki yaşantılarınızın bugün karşılaştığınız problemlerle nasıl ilişkilendirilebileceğine odaklanır.

Pek çok terapist, herhangi bir ekolde uzmanlaşmış olsa da, farklı yaklaşımların araçlarını danışanın ihtiyaçlarına ve beklentilerine göre sürece dahil edebilir. Ancak bunu yapabilmesi için, tüm ekollerle ilgili kapsamlı bilgiye sahip olması ve hangi yöntemi ne amaçla kullandığının bilincinde olması gerekir. Dolayısıyla terapist seçimi yaparken birkaç farklı yaklaşımla çalışan terapistlerin bu yaklaşımlarda ne kadar uzman olduğuna dair ön bilgi talep etmeniz, terapi sürecinden maksimum fayda sağlamanıza yardımcı olacaktır.

Terapistinizin kullandığı ekoldeki uzmanlığına ek olarak, ruh sağlığı alanında uzmanlığının olup olmadığını, hangi okuldan mezun olduğunu ve hangi terapi eğitimlerini aldığını tüm detaylarıyla araştırmanız; hem terapi sürecinin faydadan çok zarar vermesini engellemenize hem de maddi ve manevi olarak yatırım yaptığınız terapi sürecinden en iyi şekilde yararlanmanıza olanak sağlayacaktır.

Kimler terapi yapabilir?

Ülkemizde henüz bir ruh sağlığı yasası olmadığı için ruh sağlığı alanında uzmanlığı olmayan kişiler de ‘terapist’ olduğunu iddia ederek alandaki bu boşluktan faydalanma eğilimi gösterebiliyorlar. Bu nedenle terapi almaya karar verdiğinizde destek alacağınız kişinin psikiyatri, psikoloji ya da psikolojik danışmanlık bölümlerinin herhangi birinden lisans mezunu olup olmadığına; mümkünse bu alanlarda uzmanlık (yüksek lisans veya doktora) eğitiminin (klinik psikoloji gibi) olmasına, aldığı terapi eğitiminin güvenilir olmasına ve süreç boyunca süpervizyon almış olmasına dikkat etmelisiniz. Ruh sağlığı alanı dışında eğitimi olan yaşam koçu, mentör, kişisel gelişim uzmanı gibi sıfatlara sahip kişiler yaşamınıza farklı şekillerde katkı sağlayabilecek olsa da, söz konusu psikoterapi olduğunda yukarıda saydığımız gibi eğitimlerini tamamlamış, akredite psikolog, psikiyatr ya da psikolojik danışmandan yardım almanız daha faydalı olabilir.

Psikoterapi alanında uzmanlaşan psikologlar, psikiyatrlar ve psikolojik danışmanlar ruh sağlığınızın ne durumda olduğuna dair değerlendirme, teşhis ve semptomlara en uygun terapi yöntemini kullanma konusunda özel bir uzmanlığa ve eğitime sahip profesyonellerdir. En az dört yıllık bir lisans eğitimine ek olarak, neredeyse profesyonel yaşamlarının tamamında aldıkları terapi eğitimleriyle ve süpervizyonlarla, etik kuralları gözeterek ruh sağlığı hizmeti verirler. Kendi uzmanlıklarının hangi konularda yeterli olduğunu çok iyi analiz edebildikleri için, gerekli durumlarda sizi çok daha yetkin uzmanlara yönlendirebilirler. Bununla birlikte, herhangi bir terapi ekolünde, dışarıdan aldıkları eğitimlerle uzmanlaşmamış psikologlar (klinik psikologlar hariç), psikiyatrlar ya da psikolojik danışmanlar terapi yapamaz.

Psikolojik destek almak istiyorum, nasıl terapist bulabilirim?

Psikoterapi hizmeti ülkemizde sigorta kapsamında olmadığı için, öncelikli olarak terapi ücretini karşılayabileceğinizden emin olmanız gerekiyor. Yetkin terapistler devamlı olarak eğitim ve süpervizyon alarak kendilerini geliştirdikleri için, seans ücretleri de görece daha pahalı olabiliyor.

Kendiniz için uygun olabilecek terapisti bulmak için öncelikle aile üyelerinize ve arkadaşlarınıza sorarak önerdikleri terapistlerin eğitim geçmişlerini ve yetkinliklerini araştırabilirsiniz. Sizinle ilgili ön bilgiye sahip oldukları, anlattıklarınızı yargısız dinleyemeyecekleri ve çoklu ilişki dinamikleri nedeniyle terapi sürecinden yeterince fayda sağlayamayacağınız için terapist olan yakın arkadaşlarınız, akrabalarınız, tanıdıklarınız, hatta arkadaşlarınızın terapi aldığı terapistler yerine; sizi tanıma ihtimali olmayan bir uzmandan yardım almanız bu süreçten maksimum fayda sağlamanız için gerekli ve önemli bir detay.

Yaşadığınız bölgede toplum ruh sağlığı hizmeti veren merkezleri (PDR birimleri, hastaneler, üniversitelerdeki psikolojik destek birimleri gibi) araştırabilir, internet üzerinden kapsamlı bir araştırma yapabilir, Türk Psikologlar Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği gibi kuruluşların web sitelerinden yetkin terapistlerin liste ve iletişim bilgilerine ulaşabilirsiniz.

Terapistler ve danışanlar terapi sürecinde işbirliği içinde çalıştığı için, terapistinizin yetkinliği ve uzmanlığı kadar kurduğunuz ilişki de terapist seçiminin önemli bir parçası. Terapistinizin yetkinliğiyle ilgili kendisinden telefonla bilgi alırken bile, kimyanızın uyuşup uyuşmadığıyla ilgili bir izlenim elde edebilirsiniz. Ayrıca sürece başlamadan önce kısa bir ön görüşme talep edebilir, farklı kişilerle yapacağınız ön görüşmeler sonucunda yanında en rahat hissettiğiniz ve size en çok güven veren uzmanla sürecinize devam edebilirsiniz.

Kimyanızın tuttuğunu hissettiğiniz terapistle sürece başlamadan önce, ayrıca şu soruları da kendinize sormayı ihmal etmeyin:

  • Terapi almaya gönüllü müyüm yoksa eşimin/arkadaşımın/ebeveynimin ısrarıyla mı gidiyorum?
  • Bu süreçte tek başıma mı destek almak istiyorum yoksa partnerimle ya da çocuklarımla birlikte mi almalıyım?
  • Psikoterapi almaktaki amacım, süreç sonundaki hedeflerim ve beklentilerim neler?
  • Her ay terapiye özel olarak ayırabileceğim bir bütçem var mı? Finansal durumum terapide sürekliliği sağlayabilmem için yeterli mi?
  • Terapiye gideceğim yer evime yakın mı?
  • Benim için en uygun gün ve saatler hangisi?

Terapi süreci başlamadan önce terapiste neleri sormalıyım?

Terapistinizle ilk teması kuracağınız yer muhtemelen ilk telefon görüşmeniz olacaktır. Bazı terapistler e-postayla başvuru kabul etseler de, gizliliğin korunması için telefon araması e-mail ya da mesajdan daha güvenilir bir seçenek. Terapistiniz gün boyunca seansa olabileceği için asistanıyla görüşürseniz, adınızı, telefon numaranızı ve hangi nedenle terapiye başvurduğunuzun kısa bir açıklamasını bırakmanız yeterli olacaktır. Telefon görüşmeniz sırasında terapistinize şu soruları iletebilirsiniz:

  • Yeni danışan kabul ediyor musunuz?
  • Erkeklerle / kadınlarla / çocuklarla / çift ve ailelerle / ergenlerle (hangi gruptaysanız) çalışıyor musunuz?
  • Eğitim geçmişiniz nedir?
  • Alanda kaç yıldır çalışıyorsunuz?
  • Uzmanlık alanlarınız neler?
  • Sahip olduğum problemle ve semptomlarla daha önce çalıştınız mı?
  • Hangi terapi ekolünden ya da yaklaşımından faydalanıyorsunuz?
  • Kullandığınız yöntemler bilimsel olarak desteklenmiş yöntemler mi?
  • Seans ücretleriniz ne kadar? Standart ücretlerinizi karşılayamıyor olmam durumunda nasıl bir yol izleyebiliriz?
  • Herhangi bir derneğe ya da kuruluşa üyeliğiniz var mı?
  • Randevumu kaçırdığım, gelemediğim ya da geç kaldığım durumlarda nasıl bir prosedür izleniyor?

Tüm bunlara ek olarak, terapi süreciyle ya da terapistinizle ilgili tüm endişelerinizi de açıklıkla ön görüşmenizde terapistinize danışabilirsiniz. Örneğin, dini görüşü sizinkine uygun olan, sizinle aynı kültürde yetişmiş ya da cinsiyeti sizinle aynı olan bir terapistle çalışmak isteyebilirsiniz. Bazı terapistler kişisel bilgilerini paylaşmak konusunda diğerlerinden daha açık olsa da, tüm bu sorularınıza alacağınız yanıtlar size birlikte çalışıp çalışamayacağınız konusunda önemli bilgiler verecektir.

Tabii madolyanun öteki tarafında, siz terapistinizi değerlendirirken psikoterapistiniz de sizinle ilgili önemli bilgiler edinecektir. İyi bir terapist, terapi sürecinden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için profesyonel uzmanlığı kadar kişiliğiniz konusunda da iyi bir eşleşme olup olmadığınıza karar verecek, kendi yetkinliğinin ya da uzmanlığının dışında kaldığınız noktada sizi mutlaka daha uygun olabilecek başka bir terapiste yönlendirecektir.

İlk terapi seansına nasıl hazırlanmalıyım?

Terapistinizi bulduktan ve ilk randevunuzu aldıktan sonra, ilk seansa nasıl hazırlanmanız gerektiğini terapistinize sorabilirsiniz. Muhtemelen sizden daha önce ruh sağlığı desteği alıp almadığınıza, ilaç kullanıp kullanmadığınıza, çeşitli semptomları ne kadar süredir gösterdiğinize, terapiye geliş amacınıza yönelik çeşitli soruların bulunduğu bir ön görüşme formu doldurmanızı isteyecektir.

Ön görüşme formunun yanı sıra, arkadaşlarınızdan ve internetteki güvenilir kaynaklardan terapi süreciyle ilgili bilgi edinebilir, terapi aldığını bildiğiniz arkadaşlarınıza merak ettiklerinizi sorabilir ya da hiçbir ön araştırma yapmadan ilk seansa giderek terapistinizin sizi uygun şekilde yönlendirmesini tercih edebilirsiniz.

Süreç boyunca açık fikirli olmaya, psikoterapi konusunda şüpheniz varsa veya birisi size söylediği için gidiyor olsanız bile, denemeye istekli olmaya çalışın. Orada geçireceğiniz zamanın tamamen kendinize ayırdığınız bir zaman olduğunu, terapistinizin sadece sizin için orada olduğunu ve güvende olduğunuzu kendinize sık sık hatırlatın.

Terapiden beklentim ne olmalı?

Terapi süreciniz devam ederken, terapistinizle güvene dayalı, terapötik bir ilişki kurmaya da devam edeceksiniz. Sizi tanıma sürecinin bir parçası olarak terapistiniz, çeşitli araçlar yardımıyla bazı değerlendirmeler yapmak isteyebilir. Semptomlarınızın yoğunluğunu ve sıklığını anlamak, kişilik özelliklerinizi keşfetmek, sağlıklı ve sağlıksız olan başa çıkma stratejilerinizle ilgili bilgi edinmek, yaşamda karşılaştığınız zorlukları anlamlandırmak ve yorumlamak üzere kapsamlı bir eğitim sürecinden geçtiği için, sorduğu tüm sorulara açık ve net şekilde cevap vermeye çalışmalısınız.

Terapi sürecinde yapılan değerlendirmeler ve standardize testler sanıldığı gibi teşhis koymak üzere değil, problemin ne kadar ciddi olduğunu anlamak üzere yapılır. Örneğin, akademik hayatında sorunlar yaşayan bir çocuğun bu probleminin dikkat eksikliğinden mi, ailevi durumlardan mı mi yoksa gelişimsel problemlerden mi kaynaklandığını bulmak sürecin nasıl yapılandırılması gerektiğiyle ilgili terapiste bilgi verir.

Süreç ne kadar ilerlemiş olursa olsun, her bir seansta farklı problemler keşfetmeye, kendinizin bile bilmediği özelliklerinizi keşfetmeye devam edeceksiniz. Terapi sürecinin erken aşamalarında, terapistiniz sizi rahatsız eden şeyleri netleştirmenize yardımcı olacaktır. Ardından, alternatif düşünceler ve davranışlar aracılığıyla, duygularınızı yönetmenin yollarını bulmak için birlikte çalışarak problem çözme aşamasına geçeceksiniz.

Seanslarınız sırasında yeni davranışları güvenli bir ortamda deneyimleme, seanslarınız arasındaysa yeni beceriler geliştirmek için günlük yaşamınızda uygulama fırsatı bulabilirsiniz. Siz ilerleme kaydettikçe, terapistiniz sizinle birlikte ilerlemenizi değerlendirecek ve terapinin ilk aşamalarında belirlediğiniz hedeflerin yeniden formüle edilmesi veya genişletilmesi gerekip gerekmediğine karar vereceksiniz.

Bazı durumlarda, terapistiniz sürece başkalarını da dahil etmeyi önerebilir. Örneğin, ilişki sorunları yaşıyorsanız, bir seansa eşinizin ya da partnerinizin katılmasını rica edebilir. Benzer şekilde, ebeveynlikle ilgili sorunlarınız varsa, terapistiniz bir ya da birkaç seansa çocuğunuzla birlikte gelmenizi isteyebilir. Özellikle diğer insanlarla iletişim kurmakta zorlanıyor ve ilişkisel problemler yaşıyorsanız, grup psikoterapisinden de faydalanabilirsiniz.

Sizi psikoterapi odasına götüren problemi çözmeye başladığınızda, kendinizi ve dünyayı çok daha farklı görmenize yardımcı olacak yeni beceriler de kazanmış olacaksınız. Değiştirebileceğiniz ve değiştiremeyeceğiniz durumları nasıl ayırt edebileceğinizi, kontrolünüz altındaki şeyleri iyileştirmeye ve kontrolünüz dışındakileri oldukları gibi kabul etmeye nasıl odaklanabileceğinizi öğreneceksiniz. Hepsinden önemlisi, gelecekte karşılaşabileceğiniz olası sorunları çok daha esnek bir zihniyetle karşılayabilecek, sorunların çözümünde kullanabileceğiniz muhteşem araçlar ve beceriler edineceksiniz. Sonuç olarak, herhangi bir probleminiz olmasa bile yaşamınızı iyileştirmek, kişisel gelişiminize katkı sağlamak ve çok daha mutlu bir yaşam sürdürmek için psikoterapinin muhteşem getirilerinden faydalanabilirsiniz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale