X

Psikolojik dayanıklılığınızı artırmak için 5 ipucu

Hayatta her zaman her şey istediğimiz gibi gitmeyebiliyor. Bir anda gerçekleşen bir değişiklik ya da ortaya çıkan belirsizlik tüm planlarımızı alt üst edebiliyor. 2020 yılı başında hayatımıza giren ve etkisini bir türlü azaltmayan pandemi örneğinde olduğu gibi… Yazıyı okumadan önce, daha kişisel ve atlatmakta zorlandığınız bir durumu şöyle bir hatırlamanızda fayda olabilir. Birçok insan bu beklenmedik, belirsizlik içeren ve stres yüklü anlar ile baş etmekte zorlansa da, bazıları bu tarz durumları şaşırtıcı derecede sakinlikle yönetme becerisine sahiptir. Peki, bu sakinliğin temelinde yatan beceri nedir?

Psikolojik dayanıklılık nedir?

Psikolojik dayanıklılık, değişken ortamlarda, stres ya da baskı altında olduğumuz durumlarda bile istikrarlı performans gösterme becerisidir. Kimi zaman bu, farklı kavramlarla karıştırılabiliyor. Psikolojik dayanıklılık kesinlikle hırslı olmak, daha fazla sorumluluk üstlenebilmek, ya da duygularını bastırabilmek değildir. Psikolojik dayanıklılık sizin hem sosyal hem de iş hayatınızda zorlu durumları yönetmenizi kolaylaştırırken, sonrasında bu durumların yaratabileceği tahribatı da azaltacak ya da iyileştirecek gücü size verir. Bu nedenle, bu beceriyi kazanmanızın yanı sıra bilinçli bir şekilde üzerinde çalışmanız hayatınızı kolaylaştıracaktır.

Psikolojik dayanıklılığınızı artırmak veya koruyabilmek için öncelikle durumun sizin için neden önemli olduğunu fark etmek, devamında ise düşünce, davranış ve duygularınızı karşılaştığınız zorluklarla baş edebilecek şekilde, durumla uyumlu hale getirmek gerekmektedir.

Peki, siz ne kadar dayanıklısınız?

Bunu anlayabilmek için öncelikle hayatınızdaki stres seviyesine ve stresle başa çıkma becerinize bakabilirsiniz. Psikolojik olarak yeterince dayanıklı değilseniz, stresin ya da bilinmezliğin arttığı durumlarda kaygınız yükselir, özgüveniniz azalır; çaresiz hissedebilir, eleştirileri kabul etmeyebilirsiniz. Eğer stres yaratan ya da belirsizlik içeren durumlarda kontrolünüz altında olan konuları belirleyip, bunları zaman içerisinde gelişerek aşabileceğinizi düşünüyor ve kontrolünüz dışındakiler için kaygılanmayı bırakıp zorluklarla baş edebiliyorsanız da dayanıklılığınız iyi durumda diyebiliriz.

Psikolojik dayanıklılığı yüksek olan insanlar karşılaştıkları zorlukların geçici olduğunu görebilir, olaylara olumlu tarafından yaklaşabilir. Öfke, kaygı, güçsüzlük gibi duyguların sonsuza kadar sürmeyeceğini algılar, güçlü yönlerinden de beslenerek olay veya durumla baş etmek için ne yapılması gerektiğini belirler ve çözüme odaklanır. Hata yapmaktan ya da reddedilmekten korkmadıkları için yardım istemekten, bilmedikleri konularda ise soru sormaktan çekinmezler. Öğrenmeye ve gelişmeye hep açıktırlar. Kendilerinin ya da başkalarının kötü tecrübelerinden dersler çıkarır ve bunu bir sonraki durumda uygularlar.

Dayanıklılığınızı geliştirebilmek için öncelikle kendinize karşı şefkatli olmalısınız. Kendiniz yerine, çok sevdiğiniz bir arkadaşınıza ya da ailenizden birine, karşılaştığı zorlu süreçte destek olduğunuzu düşünmek işinizi kolaylaştıracaktır.

Psikolojik dayanıklılığınızı nasıl artırırsınız?

1. İyimser olun.

Zorlu durumlarda olumsuza odaklanmaya meyilli olsak da, olumlu yönleri görmeye çabalayın; bu psikolojik dayanıklılığınızı artıracaktır. İyimserliğinizi besleyebilmek için kısa vadedeki kazançları düşünebilir, geçmişte üstesinden geldiğiniz durumları hatırlayabilirsiniz. Geçmişteki iyi tecrübelerinizi düşünüp bir yere not almanız, bu durumun da üstesinden gelebileceğinizi hatırlamanıza yardımcı olacaktır.

2. Reddedilme korkunuzun üzerine gidin.

Hata yapmaktan ya da reddedilmekten korkmak hem öğrenme hem de zorlukları birlikte aşma şansını kaçırmamıza neden olur. “Hayır” cevabını almaktan öylesine korkarız ki ne soru sorarız ne de yardım isteyebiliriz. Dayanıklılığınızı artırma yolunda bu korkuları geride bırakıp, iç sesinize rağmen aklınıza gelen soruları sorun, yardım isteyin. Aldığınız cevap hayır dahi olsa zihninizdeki kadar korkutucu bir deneyim olmadığını zamanla öğrenirsiniz. Bulduğunuz sosyal destek ile zorlukların üstesinden gelmek kolaylaşacağından kendinizi daha güçlü hissedersiniz.

3. Konfor alanınızdan çıkın.

Hepimiz hayatımızda konforu arar, bilinmezlikten ya da rahat hissetmediğimiz durumlardan uzak durmak isteriz. Hâlbuki aşina olmadığınız durumları deneyimlemek, güvenli alanınızdan çıkacağınız aktiviteler yapmak ileride karşılaşabileceğiniz belirsizlik içeren ya da zorlu süreçleri çok daha rahat yönetmenizi sağlar. Şimdi düşünün, konfor alanınızın dışında “yapsam iyi olurdu” dediğiniz o şey ne olabilir? İş yerinde yeni bir görev, bir proje ya da sosyal hayatınızda yapmayı çok istediğiniz ama muhtelif nedenlerle durduğunuz bir aktivite…

Konfor alanından çıkmanın en keyifli yollarından biri yeni bir şey öğrenmektir. Örneğin ukulele çalmak gibi yeni bir beceriyi kazanmaya çalışırken, kendinizi başarısız ve yetersiz hissedebilirsiniz. Bu duygulara rağmen devam eder ya da başarısızlıklara rağmen tekrar ederseniz, bir süre sonra beyniniz yeni sinir yolları oluşturur. Bu yollar oluştukça ukuleleyi daha iyi çalmaya, kendinizi daha yetkin hissetmeye başlarsınız. Süreç boyunca sadece ukulele çalmayı öğrenmekle kalmaz, zorlu sürecin üstesinden gelmeniz sayesinde psikolojik dayanıklılığınızı da artırırsınız.

4. Enerjinizi yönetin.

Sıkıntılı durumları en iyi şekilde yönetebilmek için hem fiziksel hem de akıl sağlığınıza dikkat etmelisiniz. Düzenli uyku, spor, iyi beslenme, meditasyon, kişisel bakım vb. gibi rutinlerin yanı sıra gün içerisinde enerjinizi neye ve ne zaman harcayacağınızı belirlemek de çok önemli. Örneğin, çetrefilli işleri düşünmeyi günlük planınızda kendinizi en iyi hissettiğiniz zaman aralığına yerleştirin. Beklenmedik bir zorluk karşısında ise yönetmeniz gereken tüm işleri gözden geçirip, önceliklendirme yapın ve öncelikli olmayan konuları bilinçli bir şekilde beklemeye alın ya da bırakın. Bu öncelik listesini belirlerken fiziksel ve akıl sağlığınıza iyi gelecek meditasyon, spor gibi aktiviteleri bırakmaktan kaçının. Unutmayın onlar sizin enerji depolarınızı yenileyen ve psikolojik dayanıklılığınızı artıran kaynaklar.

5. Anlamlı bir amaç belirleyin.

Kendilerine göre anlamlı bir yaşam amacı olan insanlar, bunu gerçekleştirme yolunda karşılaştıkları stres ya da acı veren durumları çok daha iyi yönetir. Bu amacın verdiği tatmin, büyük resme odaklanma ve kararlılıkları sayesinde, yolda karşılaştıkları sorun ya da aksiliklerle daha etkin mücadele eder ve psikolojik dayanımlarını yüksek tutarlar. Küçük hedeflerinizin yanı sıra sizin için de tutkuya dönüşebilecek ve değerlerinizle örtüşen bir amaç belirlemeniz psikolojik dayanıklılığınızı artırır. Bunun tam tersi de mümkün; psikolojik dayanıklılığınız artıkça hayatınızda sizin için anlamlı olan şeyler daha görünür hale gelir, dolayısıyla hayat amacınızı belirlemeniz kolaylaşır.

Anın keyfini çıkardığınız, beklenmedik zorlukların üstesinden rahatlıkla gelebildiğiniz ve gelişim fırsatlarını değerlendirdiğiniz bir yaşam için psikolojik dayanıklılığınızı artırmaya odaklanmanız dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Kendine hizmet eden önyargı: Başarı sizden, başarısızlık dış mihraklardan mı?

Ayşe Nazar Çoban: ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünden 2008 yılında mezun olduğumdan beri petrol sektöründe çalışıyorum. 3 yaşında başladığım spor ise hayatımın merkezinde. Bugün hala aktif olarak antrenman yapıyor ve rüzgarı yakaladığım her an büyük bir tutkuyla uçurtma sörfü (kitesurf) yapıyorum. Öğrenmek, kendimi geliştirmek ve öğrendiklerimi çevremdekilerle paylaşmaktan oldukça keyif alıyorum. Peki, Upwind hikayem nasıl başladı? Çalışmakta olduğum şirketin yetenekli kadınlar programına seçildim ve bu programda bir koç ile çalışma fırsatı bulduğum zaman, bu işi profesyonel olarak yapmaya karar verdim. ICF onaylı koçluk, NLP eğitimlerinin yanı sıra Toronto Üniversitesi ve Yale Üniversitesi Psikoloji bölümünden eğitimler aldım. Şu an kurucusu da olduğum Upwind çatısı altında yaşam, kariyer ve nefes koçluğu desteği veriyorum.

Gelenekten geleceğe: 20 yıldır değişmeyen Türk kahvesi lezzeti, Arçelik Telve’de

Şüphesiz ki en keyifli sohbetlerimizin, en duygusal anlarımızın, en unutulmaz kavuşmalarımızın en güzel eşlikçisi olan Türk kahvesinin yeri, kültürümüzde olduğu kadar, gönlümüzde de ayrı. Her yudumunda ya nostaljik bir hikaye saklayan ya da misafirperverliğin, samimiyetin, sıcak sohbetlerin simgesi olan ve geçmişten günümüze her gün daha da anlamını katlayarak hayatlarımızda yer edinen Türk kahvesi, pek çoğumuzun vazgeçilmezi. Mükemmel köpüğü ise hepimizin gözdesi. Çünkü kabul edelim Türk kahvesi dendiğinde hepimizin gönlünden geçen bol köpüklü ve tam kıvamında hazırlanmış olması.



Neyse ki bize 20 yıldır değişmeyen bir lezzet sunan Arçelik Telve, her defasında damaklarımızda mükemmel bir tat bırakmayı başarıyor. 20 yıldır hiç bitmeyen bol köpüklü ve tam kıvamında Türk kahvesi lezzeti, Arçelik Telve’de!

Telve, 20 yaşında!

Arçelik, yıllardır mutfaklarımızda yeniliği ve dönüşümü, yüksek kalite standartlarıyla buluşturarak getiren ve ilk otomatik Türk kahvesi makinesini üreten bir marka olarak geleneksel Türk kahvesi lezzetini de en üst seviyeye taşımayı başarıyor. Üstelik, bunu 20 yıldır değişmeyen mükemmel sunumu ile yapıyor. Ve her fincanda aynı lezzeti yakalamamızı sağlıyor. İşte bu yüzden 20 yıldır “Türk kahvesi” dendiğinde akla ilk Arçelik Telve geliyor. Tüm kahve severlerin vazgeçilmezi olan Arçelik Telve, köpükten ve kıvamdan asla ödün vermiyor.

Su püskürtme ile karıştırmayı sağlayan Spinjet Teknolojisi sayesinde Türk kahvesi, en mükemmel haliyle hazır oluyor. 1,5 litre kapasiteli su tankı ve otomatik su alımı pratik bir kullanım sunarken, her fincan için ayrı ayrı su doldurma zahmetinden de bizi kurtarıyor. Ayrıca, İndüksiyon Isıtma Teknolojisi, geleneksel ısıtma yöntemlerine kıyasla kahvenin en ideal derecede pişmesini sağlıyor. Ne de olsa bu kadar hassasiyet, ancak geleneksel bir lezzetimize yakışırdı.

Kalabalık sohbetler, ideal köpük ve tam kıvam

Samimi ve sıcak sohbetlerin en güzel eşlikçisi olan Türk kahvesinin, kalabalıkları birleştiren bir gücü olduğu da kesin. Bazen kendimizle baş başa geçirdiğimiz keyifli anlara eşlik etse de bazen de birlikte olmanın tadına varmamızı sağlayan en lezzetli eşlikçi. Neyse ki 6 Fincan Kapasitesi ile herkese yetecek kadar lezzet Arçelik Telve’de.



Üstelik, Cooksense teknolojisi; her fincanın ideal ve tam kıvamda olmasını sağlayarak tüm damaklarda eşsiz bir tat yaratmayı da başarıyor. Kalabalık dost buluşmalarında bile Arçelik Telve ile herkesin kahvesi tam istediği gibi, tam kıvamında.

İlklerin unutulmaz olduğunu hepimiz biliyoruz… Arçelik’in de ilk otomatik Türk kahvesi makinesinin mucidi olarak, en az Türk kahvesinin kendisi kadar gönlümüzdeki yeri bambaşka. Siz de yıllara meydan okuyan ve geçmişten günümüze aynı mükemmel lezzeti her fincanda korumayı başaran Arçelik Telve ile kahve keyfinizi ikiye katlamak istiyorsanız hemen tıklayın.

En mutlu, en keyifli, en duygulu anlarımızda, iyi ki varsın Telve!

*Bu yazı Arçelik katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale