X

Pandemi, sinema sektörünü nasıl etkiledi: SİYAD Başkanı Okan Arpaç anlatıyor

Bir yılı devirdiğimiz bu tuhaf dönemde, pandemik hayat koşulları birçok ezberimizi, rutinimizi, sevdiceğimizi evirdi çevirdi. En sabit fikirlimizin bile değişmesi, bir şeylerden vazgeçip hayatında yeni bir şeylere ya da yeni bir duruma yer açması gerekti. Bazı şeyler eksildi, bazı şeyler keşfedildi. Ve bu adı sıfatı doğru düzgün konamayan süreç, kendi tarihini yazmaya devam ediyor.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de birçok sektör bu izolasyon ve kaygı sürecinden ciddi şekilde etkilendi. İhtiyaç ve beklentiler değişti, bu değişim sunulan hizmetleri de beraberinde dönüşüme sürükledi. İnsanlar ikiye ayrıldı bir yerde Reha Erdem’e saygıyla, “Bu tuhaf sürece kolay adapte olanlar” ve “Bir türlü adapte olamayanlar” diye…

SİYAD Başkanı Okan Arpaç’a, yıllardır sinema sektörünün içinde olan birisi olarak pandemi döneminin sinema sektörüne ve izleyici tercihlerine etkilerini sorduk.

Pandemi süreci sinema sektörünü de ciddi anlamda etkiledi. Lansman duyuruları bile yapılmış birçok dev proje ya iptal edildi, ya ertelendi ya da şekli şemali değişti. Tüm bu değişimi sence hayra mı şerre mi yormalıyız öncelikle?

Okan Arpaç:Her şerde bir hayır vardır” denir. İnsanlığın, içinden geçerken farkında olmadığı ancak mutlaka bünyesinde, zihninde, duygusal benliğinde etkileşime/değişime sebep olan, ama küçük ama büyük olaylar, dönüşümler yaşanagelmiş. Bu da onlardan biri. Nasıl ki 100 sene önceki salgınlar, savaşlar insanlığı yeni çareler bulmaya teşvik ettiyse, bugünü de öyle okumak, biraz uzaktan bakmaya çalışarak bu korkunç dönemi öyle değerlendirmek gerek.

Geçen yüzyılda misal İspanyol gribi gibi nice salgın ve hastalık, tıp insanlarını aşılar, tedaviler bulmaya sevk etmişse; gezegendeki insanların neredeyse tamamının birbirini yok etmeye çalıştığı “Dünya Savaşları” nasıl ki peşinden barış anlaşmalarını, “Savaşma, seviş!” diyen “çiçek çocukları”nı yeşerttiyse, bugünün belası koronavirüs de hayatımızda bir şeyleri değiştirecek.

Artık biz, 2020 Mart’ından önceki biz değiliz. Sosyalleşme dediğimiz tüm yaşayış ve davranış biçimimiz değişti. Şöyle sevdiklerimize sıkı sıkı sarılıp, yanaktan öpmeyi bile bir yana bırakıp, Zorro gibi maske takarak, yumruk tokuşturur olduk, daha ne olsun. Ama umut hep var, bu dönemden alınacak derslerimiz var.

Yeme-içme alışkanlıklarımızdan tabiat ile kurduğumuz ilişkiye, vaktimizi nasıl geçirdiğimizden tut da, sevdiklerimizle sıkı fıkı görüşmeye kadar her şeyin aslında sağlıklıyken ne büyük lüks, ne büyük bir nimet olduğunu idrak ediyoruz belki. Buna, sinema salonlarına gidip film izlemek de dahil. Üstelik henüz el atılmadı belki ama, pandemiyle ilgili ne filmler çekilecek kimbilir… Her şey çok güzel olacak, yoksa yarın sabah uyanmamızın ne anlamı kalır?

İyi tarafından bakacak olursak, pandemi süreci sinema sektörüne en büyük katkısı ya da açtığı yeni alan/fırsat sence ne oldu?

Okan Arpaç: Sinema salonları kapanmış olsa da, film setleri yavaşlasa da, sinema öyle büyülü bir şey ki hayatımızdan sonsuza kadar çıkmayacağından eminim. Nitekim evlere kapandığımızda, herkes oturup hiç izlemediği kadar film tüketti. Buna, neredeyse film tadında ve kalitesinde çekilen ve artık her açıdan sinema ile ciddi bir rekabete giren diziler de dahil. Sinema sektörü, bu dönem çarklar yavaş dönmeye başlasa da dükkanı kapatmıyor elbet. Yeni fikirler, senaryolar üretilmeye devam ediyor. Yeni projeler, imkan varsa özel setler kurularak çekiliyor, ya da pandemi hafifler hafiflemez “motor” denmesini bekliyor.

Bu dönemin bize öğrettiği şeyse şu oldu sanırım: Evet, “Film sinemada izlenir” mottosuna hepimiz katılıyoruz ama çevrimiçi platformlar ve evlerdeki dev ekran TV’ler sayesinde artık tek izleme mecramız sinema salonları değil. İnsanlar sinemayı o kadar seviyor ki, salonlara gidemese bile TV’den, cepten, tabletten, bilgisayardan erişip o sihirli mutluluğu deneyimliyor bir şekilde. Öte yandan bu mecraların sinema salonlarının sonunu getireceğine de inanmıyorum.

Üretilen içerikler arasında pandemi öncesi /sonrası yakın döneme baktığında ne tip farklılıklar gözlemliyorsun?

Okan Arpaç: Filmler ve dizilerin içerikleri açısından büyük bir fark yok şu an. Var olan projeler devam ediyor. Çekilenler çekildi, kimi sinema salonlarının açılmasını bekliyor, kimi çevrimiçi gösterime giriyor, bazı ülkelerde de salonlar açıksa vizyon görüyor. Belki çekim koşullarının bir parça zorlaştığını düşünebiliriz. Setlerde alınan sağlık önlemleri, setteki ekibin bu virüsü birbirine bulaştırma riskini en aza indirgeme çabası sıkıntı olabilir. Ama bakıyoruz yerli diziler her hafta ekranda. Jason Statham, Guy Ritchie ülkemize gelip Antalya’da film çekti. Duyduğumuz birkaç kötü haber ise, setlerin bir süre tatil edilmesine yol açtı, o kadar.

İzleme tercihleri sence ne şekilde etkilendi?

Okan Arpaç: Bu süreçte eve kapanmamız, zaten kendini çoktan ‘Black Mirror’a bağlamış insanoğlunun biraz daha fazla ‘ekran’a bakmasına yol açtı. Tuvalete bile cep telefonuyla giden insanlar, bilhassa 2020’deki ilk kapanmalarda hem çevrimiçi platformlara sardılar, hem de cepteki uygulamaları yeni iletişim aracı olarak gördüler. Instagram’dan yapılan sohbetler, konserler, Zoom toplantıları, çoklu görüntülü aramalarla herkesin evinde kendi çilingir sofrasında kadeh tokuşturması gibi, ancak bilimkurgu filmlerinde görebileceğimiz durumlar gerçeğe dönüştü.

Ekran başında geçirilen vakit misliyle arttı. Tüm özel kanalların RTÜK sansüründen dolayı tektipleştiği dönemde, hiçbir sansürün olmadığı, en uç konuların bile serbestçe işlenebildiği çevrimiçi platformlar, özellikle Türk seyircisinin gözdesi oldu. Pandemi ruh halimizi elbette olumsuz etkiledi ama seyrettiğimiz içerikler sadece iç açıcı şeyler değildi, bu da ilginç.

Örneğin “Kırmızı Oda” adlı yerli dizi tam bir psiko-terapi seansı gibi. “Bir Başkadır”da arızalı olmayan karakter yok. Yine bu dönem Soderbergh’in “Salgın” (Contagion) filminin en çok izlenenler arasında olması, seyircinin tür konusunda çok da belli bir yöne kaymadığının göstergesi. İçeriklerin uzunlukları da yine kişinin o anki ruh haline ve vaktine göre değişiyor olmalı. Kimisi, sabahlara kadar sezon sezon ‘binge watching’ yaparken, kimisi de Gain platformundaki gibi 10 dakikalık içeriklere meyledebiliyor. Yıllardır YouTube, Facebook ya da TikTok’taki kısa videoları tüketmeye alışkın genç seyirci ile belli bir yaş üzeri seyirci arasındaki fark bu olabilir.

Araştırmalar gösteriyor ki, içerik tüketme sürelerinin bu dönemde artışına paralel olarak korsan / ücretsiz kaynaklardan çok üyelik ya da satın alma bazındaki tüketimler ciddi anlamda arttı, bu durumu nasıl yorumluyorsun?

Okan Arpaç: Çevrimiçi tüketici kitlesi, gelir grubu olarak değişmedi aynı. Belki vakitsizlikten, belki başka önceliklerden daha evvel abone olmayanlar, pandemide evde yapacak daha iyi bir şey bulamadıkları için abonelik başlattılar bence. Bir de tabii herkesin birbirine tavsiyeleri, kulaktan kulağa olmasa da sosyal medyadan yayıldıkça, izleme merakı üyeliğe dönüştü. Ama öte yandan korsanın tamamen biteceğini de sanmıyorum.

Kabul etmeliyiz ki, biz bir Üçüncü Dünya ülkesiyiz. Görece “zengin” bir ülke olsak da gelir dağılımında eşitsizlikler var, herkesin refaha ulaşma şansı aynı değil. Alım gücü düştükçe, eve giren aylık kazanç azaldıkça tüketicinin öncelikleri de değişiyor ama insani ihtiyaçlar değişmiyor. Karnını bir şekilde doyurduktan sonra, herkesin konuştuğu bir filmi ya da diziyi o gelir grubu da izlemek istiyor. Platformlara her ay vereceği ortalama 50 TL, o hane için o ayın elektrik ya da su faturası parası demek. Ulaşımı bile hesaplamak zorunda olan, 50 kuruş daha düşük fiyata ekmek alabilmek için Halk Ekmek önünde kuyruğa giren insanlarımız var. İşsizlik ve parasızlıktan intihar edenler var.

Bu gerçekleri görerek korsanı anlamak gerekiyor. Bir şekilde internet kafeler gidip, ya da cep telefonuyla komşunun wi-fi’ına bağlanarak, o çok konuşulan filmi ya da diziyi izlemek, şu kapitalist tüketim dünyasında doğal olarak hiçbir şeyden mahrum kalmak istemeyen gençler için hayattaki en büyük mutluluklardan biri. Gelir adaletsizliğini yok edelim, korsan da kendiliğinden yok olur zaten.

“Çevrimiçi filmler” diye bir tabir, bir alan hayatımıza katıldı, sence filmler de ikiye ayrılır mı peki “sinemaya çıkabilen” ve “sinemaya çıkamayan/çıkmayan” diye? 

Okan Arpaç: Her film sinemaya çıkmayı hak eder. Ancak dağıtım ağlarının tekelleşmesi bir yandan, seyircinin izleme alışkanlıkları diğer yandan bastırınca, filmler de ister istemez ikiye, dörde, on altıya ayrılabiliyor. Sanatsal tabir ettiğimiz, ana akım olmayan filmler, sinemaya çıksa dahi belli bir seyirci kitlesine hitap ediyor. Dolayısıyla, hadi İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde, küçük bir salonda vizyon şansı buluyor ama Hakkari’deki, Bayburt’taki, Muğla’daki izleyici ne yapacak?

Velhasıl, günümüz teknolojisi bunun için altın fırsat. Benim gençliğimde video furyası vardı, bir de bugünkünden çok farklı bir TRT. Videoda, sinemalara gelmeyen nice önemli filmi izlerken, TRT’de de inanılmaz sinema kuşaklarıyla klasikleri, en seçkin yapıtları seyrettik. Şimdi ise çevrimiçi platformlar sayesinde erişemediğimiz film yok gibi. Üstelik dağ başında, tatilde, köyde, kasabada, nerede olursak olalım internet varsa film önümüzde. Ne büyük nimet! Sinema salonunda izleyemediğimiz, kaçırdığımız bir filmi bu platformlar sayesinde yakalayabilmek, bir sinemasever için eşsiz bir deneyim.

SİYAD olarak bu dönemde sizin ne tip farklı girişimleriniz / aksiyonlarınız / çalışmalarınız oldu?

Okan Arpaç: En büyük fark, geleneksel ödül törenimizi geçen yıl ve bu yıl çevrimiçine dönüştürmemiz. Büyük salonlara insanları toplayıp ödül veremediğimiz için, ödülleri çevrimiçi yayınla duyurup, kazandıkları heykelcikleri de pandemisiz günlerde sahiplerine teslim etmek üzere rafımıza kaldırdık. 2021’de ise, 53 yıllık geleneksel SİYAD oylamamıza yeni bir kategori ekledik. Yarım asırdan fazladır, sadece sinema salonlarında vizyona girmiş filmleri oylarımızla değerlendirip, yılın en iyilerini belirliyorduk. Bu yıl ise, ek olarak sadece çevrimiçi platformlarda prömiyerini yapan filmleri de listeleyerek, Çevrimiçi Yılın En İyi Filmleri’ni belirledik. En İyi Yabancı, En İyi Yerli seçkilerimizin yanına En İyi Çevrimiçi’yi de eklemiş olduk.

Yılın en iyi 20 filmini seçip listeliyorsunuz, 2020 işlerini 2019 işleriyle karşılaştırırsan, nasıl bir sentez çıkar sence?

Okan Arpaç: En büyük fark, 2019’daki film adedi ile 2020 arasındaki bariz ve ciddi azalma. Gerçi sayı bakımından yarı yarıya da olsa, içlerinden yine en iyileri seçerek 2020’yi es geçmedik. Neyse ki, 2020’de sinemaların açık olduğu aylarda çok iyi ve önemli filmler de vizyona girme şansı bulmuş, listeler zayıf değildi. Bir de dediğim gibi yanına Çevrimiçi Filmler listesi eklenince, tadından yenmez oldu.

Duygulardan en çok kaygıyla bezenen bu tuhaf dönemde, izlemeden ölmememiz gereken hangi filmleri önerirsin bizlere?

Herkesin önerdiği filmler değil de, benim sevdiğim, yüreğime dokunmuş filmler önermek isterim. Yabancı film olarak “Kısa Tesadüfler-Brief Encounter, 1945”, “Bir Rüya İçin Ağıt-Requiem for a Dream, 2000”, “Sunset Bulvarı-Sunset Blvd., 1950”, “Hafta Sonu-Weekend, 2011”, “Avare-Awaara, 1951”. Yerlilerden ise “Kırık Bir Aşk Hikayesi, 1981”, “Canım Kardeşim, 1973”, “Yangın Var, 2011”, “Sonbahar, 2008”, “Sevmek Zamanı, 1965”…

Senin eklemek istediklerin…

Okan Arpaç: İstanbul Sözleşmesi gibi çok hayati bir manifestodan dahi vazgeçebilen, hâlâ parti kapatan, freni boşalmış bir şekilde tam gaz zifiri karanlığa doğru ilerleyen güzel ülkemi, günün birinde “aydınlıklar içinde” görebilmek umuduyla… Filmlerin tek bir karesine dahi dokunulmayan, özgür, sansürsüz bir ülke.

Sibel Ekdemir Kaya: Boğaziçi Üniversitesi’inden 2003’te mezun oldum. Hayatımı, pazarlama alanında çalışarak kazanıyorum. Her daim öğrenmeye, keşfetmeye ve keyif almaya hevesli bir kadınım. Profesyonel Koçluk, Çocuklar için Felsefe (P4C), Çocuklarla Yaratıcı Dans, Masal Anlatıcılığı ve Şiddetsiz İletişime Giriş gibi birçok eğitim aldım. Bazılarına göre “maymun iştahlı”, gönlüme göre ise “şaşırmayı” çok seven bir insanım. İlk çocuğumun 28 haftalık doğumu, hayatımızın en “şaşırtıcı” deneyimlerinden biri sayılabilir. Şimdi iki çocuk annesiyim ve çocuklarla öğrenmekten, keşfetmekten, kendimi anlamaya çalışmaktan büyük keyif alıyorum. Atölyeler düzenleyerek, annelerle ve çocuklarla buluşuyorum. Kendimi yazarak ifade etmeyi çok seviyorum. DIGITURK dergi, BUMED dergi, www.coffeedigital.com, www.blogcuanne.com gibi birçok farklı mecrada, kendime ve okucuya fayda sağlayacağını düşündüğümü konularda yazılar yazıyor ve söyleşiler yapıyorum.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale