X

Öz eleştiri yardımıyla iş yaşamında daha yaratıcı ve kaliteli işler ortaya çıkarmanın yolları

Söz konusu yaratıcılık olduğunda özeleştiri pek çok kişinin, özellikle de yaratıcı düşünce potansiyelini zirveye taşımak isteyenlerin kaçındığı bir davranıştır. Sürekli olarak çalışmalarımızı eleştiren bir iç sesin varlığının yaratıcılığı engellediği düşünülür ve bu ses susturulmak, uzaklaştırılmak veya bastırılmak istenir. Yaratıcılık koçu, yazar ve blogger Mark McGuinness’e göre, içimizdeki eleştirel ses aslında yaratıcı düşünceyi engelleyen, susturulması gereken bir ses değil. McGuinness’in kaleme aldığı yazı, yaratıcılık üzerine farklı bir bakış açısı sunuyor.

Biraz üzerinde düşünürseniz, özeleştiri yapmadan aslında hiç de iyi işler başaramayacağınızı fark edebilirsiniz. İçinizde bir kalite süzgeci olmadan, hayatınızdaki çöplerle mutlu olur ve vasatlar ordusuna katılmış olursunuz. Gelişmiş bir eleştiri bölümü, yaratıcı bir profesyonelin amatörler yığını arasından sıyrılmasını sağlar. Müzisyen Mike Monday’in ifadesiyle:

“İyi bir prodüktör ile mükemmel bir prodüktör aynı sayıda fikre sahiptir- bazıları iyi, bazıları muhteşem fikirler. Fakat mükemmel prodüktör aradaki farkı bilir.”

Mükemmel prodüktörün özeleştirisi bu farkı bilmesini sağlayan etmendir. Çünkü mükemmel prodüktör daha büyük bir heves ve gayretle dinler, müzik hakkında daha keskin düşünür, daha kuvvetli ve daha işe yarar bir özeleştiri mekanizmasına sahiptir.

Kısacası özeleştiri düşman değil; sadece hevesli bir arkadaş.

Bu durumu lehimize çevirmek için yapıcı eleştiriyi dikkate almak gerekir. Bunu sizi destekleyen bir çalıştırıcının sürekli en iyisini yapmanızı, vasat olanı kabul etmemeniz gerektiğini söylemesine benzetebilirsiniz. Fakat bunu destekleyici ve cesaretlendirici bir ses tonuyla söylediğini düşünün.

Eleştiri ve yaratıcılık birbirinden ayrı değil

Yaratıcı düşünce endüstrisinin klişelerinden biri de düşünce oluşumunu, gelişimini ve değerlendirilmesini birbirinden ayırmaktır, ki böylece birbirlerinin yoluna çıkmazlar. Fakat bir yazar ve eğitmen olarak deneyimlerim gösteriyor ki, profesyonel çalışanların çalışma disiplini bu değil.

Yazdığımda, okuduğumda, değerlendirdiğimde ve değiştirdiğimde, bir iki cümle yazıp duraksar ve sonra yeniden başa dönüp okuyabilirim. Bazen durumu kavrayamadığım o kadar bariz olur ki, devam etmeden önce birkaç küçük değişiklik yapmak zorunda kalabilirim. Eğer takılıp kalırsam, durup bütün parçayı okumaya başlarım ki düşürdüğüm yaratıcılık ipliğini yeniden bulabileyim.  Nerede ipliği dolandırdığımı bulduğum zaman, onu çözmek ve devam etmek daha kolay.

Bütün bunlar için özeleştirime teşekkür borçluyum. Bunu da danışmanlık yaptığım bir çok sanatçıda, müzisyende, tasarımcıda, yönetmende ve yaratıcı bir disiplinde çalışan herhangi bir insanda gördüm.

Düşünce oluşumunu, gelişimini ve değerlendirilmesini birbirinden ayırmak bazen yararlı sonuçlar da üretebiliyor; özellikle düşünceleri hayal etmek, bir prototipin hazırlanması veya ilk taslağı en hızlı bir şekilde çıkarmak gerektiğinde bu tutum faydalı olabiliyor. Fakat bir sonraki çalışmanızda bunu yaparken eğer özeleştirel tarafınızı dinlerseniz, işinizi yaptığınız süreç içerisinde kalitesini artıracaktır.

Bu tutum ayrıca kısa sürede tamamlanması gereken  ve fazla emek isteyen işlerde yardımcı oluyor. Fakat özeleştiri yaptığımız an, kendimizi yeniden şekillendirilmiş olarak görmek istiyoruz. Buna ‘’freewheel-imagination’’ ismi veriliyor. Böylece hem eleştiri hem yaratıcılık ön planda olabiliyor.

Eleştirel yanımızı nasıl ortaya çıkarabiliriz?

Peki bütün bu anlattıklarımızın iş yaşamındaki yansımaları nasıl olacak? Sizler için bu yaklaşımı işinize entegre edebileceğiniz birkaç öneri derledik. Bir veya ikisini aynı anda deneyin, ve hangisinin işe yaradığını karar verin.

İşe başlamadan önce iyice eğitilmiş, bilenmiş ve hazır bir eleştirel bölümün nasıl avantajlar sağlayabileceğini aklınızdan geçirin. Bunu anlamak, iyi bir işin mimarı olmanıza yardımcı olur, çünkü işinizin nasıl olacağını belirleyebilir, onu ileriye taşıyabilirsiniz.

Bunu işyerinde deney yaparken/çizim yaparken/skeçler oluştururken kullanabilirsiniz.

Bazen de “Daha gerçek anlamda işe koyulmadım, sadece bir iki çizim yapacağım” diyebilir, öylesine, bir yere birkaç not yazabilirsiniz.

İşinizi tamamlarken içinizdeki özeleştiri yanlış yaptığınız söylüyorsa kendinize “O zaman ne yapmalıyım? Nasıl daha iyi işler başarabilirim? Bunu daha iyi bir hale getirmek için ne yapmalıyım?” gibi sorular sorun.

Eğer eleştirel sesiniz araya girmeye devam ediyorsa, bitiş fazında onu dinleyeceğinize söz verin ve böylece işinizi kaldığınız yerden rahatlıkla devam ettirin.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale