X

“Önce ödev, sonra oyun”: Daha mutlu bir hayat için doyumu ertelemek doğru mu?

“Şu işler bir bitsin de” diyerek ertelediğiniz bir keyfin tadını sonradan rahat rahat, daha iyi çıkaracağını düşünenlerden misiniz? Ya da, yıl boyunca tatil günlerini işe heba eden, bir türlü tatile çıkamayıp izinlerini biriktirenlerden mi? “Önce ödev, sonra oyun” felsefesi çocukluktan itibaren kafamıza yerleştirilmiş bir düşünce tarzı olsa da, günümüzde bazı psikologlar bunun daha mutlu bir hayatı garantilemeyeceğini söylüyor. Görünüşe göre, doyumu ertelemek iç huzurumuz açısından yararımıza olmayabilir.

Çocukların şekerle imtihanı

Doyumu ertelemek davranışının yararımıza olduğu sonucuna varan çalışmalardan en çok bilineni, ünlü psikolog Walter Mischel’in Marshmallow Testi idi. 1960’larda Stanford Üniversitesi’nde yapılan bu çalışma, katılımcı olarak küçük çocukları içeriyordu. Önlerinde bir adet marşmelov (yumuşak şeker) bulunan çocuklara iki seçenek sunuldu: Bu şekeri hemen yiyebilir, ya da 20 dakika boyunca yemez ve sonunda iki şeker almaya hak kazanırlardı. Bu çalışmada yapılacak tercih açık gibi görünse de, söz konusu olanın risk/fayda değerlendirmesini yetişkinler gibi yapmayan küçük çocuklar olduğunu ve pek çoğunun direkt olarak önlerindeki şekeri yutuverdiğini söylemek gerek.

Yapılan bu çalışmadan yaklaşık 30 yıl sonra katılımcıların durumu takip edildiğinde, ikinci şekeri hak etmek için doyumu ertelemek yoluna giden çocukların akademik olarak daha başarılı oldukları ve vücut kütle indekslerinin daha düşük (yani, fiziksel olarak daha sağlıklı) olduğu kaydedildi. Üstelik bu çocukların aileleri de onları daha rekabetçi ve yetkin olarak tanımladı, üstelik çocuklarının ilk şekeri yiyip yemediğini bilmeden!

Marshmallow Testi global olarak ün kazanıp, doyumu ertelemek konusunda insanlara teşvik edici olarak sunulsa da, oldukça tartışmalı bir çalışma. Kimi araştırmacılar katılımcı sayısının düşük olduğunu ve bu yüzden çıkan sonucun anlamlı olmayabileceğini savundu. Kimileri ise, bunun çocuğun irade ve karar mekanizmasından çok, otoriteye duyduğu güveni gösterdiğini öne sürdü. Yani çocukların kendilerine ikinci şekerin verileceğine inanmaları, doyumu ertelemek kararını verip vermemelerinde önemli bir faktördü.

1960’larda Stanford Üniversitesi’nde yapılan Marshmallow Testi’ne göre, doyumu ertelemek faydalıydı.
“Beklediğinize değiyor mu?”

Bu araştırmacılardan biri de, Haziran ayında yayınlanan çalışmasıyla Chicago Booth School of Business’ten Ed O’Brien. Psychological Science dergisinde yayınlanan çalışma, daha başlıkta iddiasını ortaya koyarak “Beklediğinize değiyor mu?” diye soruyor, tamamlanmamış işlerin yapılan şeyden keyif almaya engel olmadığını savunuyor.

Bu yeni çalışma kapsamında 181 katılımcı, tablet oyunu gibi “eğlenceli” bir aktivite ve bir dizi bilişsel işlemin olduğu bir “iş” aktivitesini yapmaya davet edildiler. Katılımcıların yarısı önce işi yaparken, yarısı önce oyunu oynadı. Çalışma öncesi yapılan testlerde kişilerin beklentileri ve önce hangisini yaparlarsa daha çok keyif alacakları sorusuna yanıt arandı, sonunda ise ne kadar keyif aldıkları ölçüldü. Önce oyunu oynayan grup, başta çok keyif almayacağını düşünse de aslında sonuçlar birbirine oldukça yakın çıktı.

Bunu takip eden deneylerde de iş ve eğlence aktivitelerini önceliklendirme işi katılımcılara bırakıldı ve katılımcıların doyumu ertelemek yoluna gidip gitmediklerine bakıldı. Her durumda, insanlar yapılacak bir iş ya da yaklaşan bir sınav varken durumdan keyif almayacaklarını düşünseler de, aslında alınan doyumun değişmediği onaylandı.

Ed O’Brien konuyla ilgili olarak Harvard Business Review için hazırladığı yazıda “şu anda da aynı derecede keyifli olabilecek bir şeyi, ileride daha güzel olacağı düşüncesiyle ertelemenin yanlış olduğundan” bahsediyor. Bunun, kişiyi daha çok endişe ve o ödülü hak etmek için gereğinden fazla çalışmaya sevk edebileceğini söyleyen O’Brien, keyif alınan şeyleri sonraya bırakmamanın iş performansını da artırdığını, insanların daha verimli çalıştığını ve tatmin duygularının daha yüksek olduğunu söylüyor.

Elbette bu çalışma maraton koşmadan önceki gece eğlence düzenlemenizi ya da bekleyen tüm işlerinizi bırakıp dizi izlemenizi önermiyor. Fakat iş ve özel yaşamı sağlıklı bir şekilde dengelemek için, tüm şartlarda doyumu ertelemek yerine, kendimize nefes alacak zamanları yaratmamız ve bu keyifleri hak ettiğimize samimi olarak inanmamız gerekiyor.

İlginizi çekebilir: İş ile yaşam arasında denge kurabilen insanların 7 ortak özelliği

Kaynaklar:

brit+co

The Atlantic

Harvard Business Review

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale