X

Olan bitenin ne kadar farkındayız: Kırk günlük yolda yaprak kıpırdasa ruhumuz duyuyor mu?

Kırk günlük yolda yaprak kıpırdasa ruhumuz duyuyor mu? Tam olarak böyle olmasa da bunun gibi bir cümleydi sanırım. Duyduğum günden beri aklımdan çıkmıyor. Bu cümlenin nereden çıktığını birazdan anlatacağım.

Bundan birkaç ay önce çok şanslıyım ki Ortak İdealler Derneği’nin bir eğitim programına dahil oldum. Neredeyse 20 yıldır insan kaynaklarının içinde olduğum için tahmin edersiniz ki sayısız eğitim programına girdim çıktım ve artık biraz da kendini devamlı tekrar eden bu programlardan gına gelme noktasına eriştim. Common Purpose – Ortak İdealler Derneği aslında iş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve kamunun yani toplumun her kesimini temsil eden grupların liderlerini alışkın olmadıkları ortamlara sokup, beklenmedik konulara dahil eden bir program. Sizi konfor alanınızdan çıkartıyor. Zaman zaman rahatsız ediyor. Kimi zaman gözleriniz fal taşı gibi açılıyor, kimi zaman gözleriniz doluyor, kimi zaman öfke duyuyorsunuz, kimi zaman sizinle taban tabana zıt yapıda bir liderle aynı kaderi paylaşmış olduğunuzu fark ediyorsunuz…

Şurası çok net ki normal şartlarda bu çeşitlilikte bir topluluğun bir araya gelme ihtimali aslında pek yok. Tam olarak mini bir Türkiye var orada. Birileri bu kişilerin liderlik yetkinliklerini farklı şekilde ortaya koyarak ülkenin yaşam kalitesini arttırabilecek değişimi başlatabileceğine inanmış. Bu sebeple bu dernek kurulmuş. Biz 10. yıl grubuyuz. Adımız da Meridyen 10.

Yine bununla bağlantılı bir soruyla başladı kafam farklı çalışmaya. Tutkunu bul ve peşinden git. “Tutkunuzu buldunuz mu?” diye soruldu bir gün. Buldum tabii dedim. Koşmak, yazmak vs. Yani ot gibi yaşamıyoruz nihayetinde. İşe gidip geliyoruz elbette – tam zamanlı bir işim var, çocuk var, onun ajandası var. Yok özel dersi, yok sporu. Sonra hayvanlar var. Bu kadar işin arasında pardon ama antrenman yapıyorum. Geçen sene 3 tane uluslararası tam maraton koştum. Seneye de şampiyonlar ligine gideceğim Allah izin verirse. Bir de yetmez, köşem var dergide. Oraya da yazı yazıyorum. Yani daha ne yapayım ki? Bundan iyisi Şamda kayısı.

Tutku derken tam olarak onu kastetmiyorlarmış. Soruyu tam anlamamışım ben. “O da iyidir tabii” dediler. “İnsanın kendine yatırım yapması da önemli. Kendi hedefleri, idealleri de olması önemli. Önce kendimizi iyi hissetmemiz önemli.”  Uçaklardaki gibi. Önce kendi maskeni tak misali. Kendi koyduğun hedeflere ulaşmak da kişisel gelişimin bir parçası. Anladığımda anladım ki ben aslında bir mum gibiyim. Bayağı da bozuldum bu duruma. Kabul etmedim falan bir süre. “Ne demek mum gibisin Özlem?” derseniz şöyle anlatmak isterim. Sadece ben değil, birçoğumuz mum gibiyiz. Sadece dibimize ışık veriyoruz. Yakın çevremize faydamız var. Kazandığımız para, zamanımız, başarılarımız ya kendimize ya da yakın çevremize faydalı. O kadar…

Aslında her şey kabul etmekle başlıyor. Bu durumu kabul ettiğinizde çevrenize daha farklı bakmaya başlıyorsunuz. Kafanız daha farklı çalışmaya başlıyor. Toplumumuzda o kadar çok el atılabilecek konu ve dert var ki. Devletin yetişmesinin mümkün olamadığı yüzlerce sorun. Çok bildiğimizi sanıyoruz değil mi? Engelliler var, sokak hayvanları var, amansız hastalıklarla mücadele edenler var, çevre sorunları var. Hepsini biliyoruz. Biliyoruz da ne yapıyoruz? Hiçbirini bildiğimiz yok aslında. Öyle acayip insanlarla tanıştım ki, kendi varlığımı sorguladım. “Bunlar insansa ben kimim?” dedim. “Kırk günlük yolda yaprak kıpırdasa ruhumuz duyar mı” sözünü bu acayip insanlardan biri söylemişti.

Size burada programı daha fazla anlatmayacağım. Kimlerle tanıştığımızı da anlatmayacağım. Bu yazının amacı bu değil. Ama bu cümle beni çok düşündürdü. Çünkü cevabı basit. Ruhumuz duymuyor maalesef. Evet üzülüyoruz ama o kadar. Anlık üzülüyoruz. Aynı toplumda yaşanan sıkıntılar bizi anlık bunaltıyor. Görme engelli görüyoruz acıyoruz, evsiz hayvan görüyoruz acıyoruz. Ama o kadar. Bazı insanları ise kırk günlük yolda kıpırdayan bir yaprak rahatsız edebiliyor. Kafasına takılıyor. Uykuları kaçıyor. Ben bu dünyaya neden geldim diyor. Bir şeyler yapıyor. Küçük de olsa yapıyor. Benim derdim değil demiyor. Ben tek başıma neye yeterim demiyor. Başlıyor bir yerlerden, çığ gibi büyüyor.

İşte böyle insanlarla tanışıyorum, hayran oluyorum, kendimi sorguluyorum, hayata geliş amacımı sorguluyorum bu aralar. Bakalım bu yolculuk nereye doğru gidecek? Sizi kafanızda deli sorularla bırakıyorum ama yine geleceğim. Herkese harika bir hafta diliyorum…

İlginizi çekebilir: Umutsuzluğa kapılmayın: Umut, bize iyi gelecek

Özlem Sökmen: Koşucu, anne, sokak hayvanı aşığı, eğitmene dönüşmüş ex İnsan Kaynakları insanı. TED Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Unilever, Turkcell, Lafarge, BC ve Arçelik gibi birçok çok uluslu şirketin İnsan Kaynakları departmanında 20 yıl boyunca yerel, bölgesel ve global düzeyde yönetsel kadrolarda görev aldı. Kurumsal hayata en büyük hayali olan “iş hayatına yeni atılanlara profesyonel hayatı ‘hack’lemeyi öğretme aşkıyla” veda etti. Personal Best isimli şirketin kurucusu ve aynı isimli eğitimin yaratıcısı. 2016’da 3 adet uluslararası maraton koşmuş olan Özlem, 15 yaşında bir kız ve sokaktan sahiplenilmiş iki kedi ve iki köpek annesi. İşi, kızı ve sevdikleriyle geçirdiği zamandan arta kalan her anını ormanda, koşu pistlerinde geçiriyor ve genel olarak güzel yemekler, güzel şaraplar ve güzel tatiller için yaşıyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale