X

Modern zamanlarda kişisel gelişim: Erdem Taşkınsu’dan öneriler

Kişisel gelişim kavramını açtığımızda, son dönemde özellikle, çok farklı çeşit ve farklı kaynaktan bilgiye kolayca erişebiliyoruz. Bu durum her ne kadar yararımıza olsa da, hepimizin bu alandaki ihtiyaçları, yaşadığımız tecrübelerden kaynaklı olarak farklılaşabiliyor ve asıl ihtiyacımız olan “doğru yönlendirmeye” ulaşabilmek yine de önemli zaman harcamamızı gerektiriyor. Örneğin; son yaşadığımız ilişkimizde aldatıldıysak, özgüvenimiz, kendimize olan saygımız ve sevgimiz sarsılmış olabilir. Böyle bir tecrübe için ihtiyacımız olan belki bizi bu duruma sürükleyen sebepleri bulmak olabilir. Diğer yandan aldatan kişiysek, mevcut ilişkimizde hangi ihtiyacımızı tatmin edemediğimizi sorguluyor olabiliriz. İşte bu yüzden; konu kişisel gelişim ve bu alanda destek almak olduğunda, mutlaka konunun uzmanından destek alıyor olmamız, hayatımızı genel olarak derinden etkileyen olayları dönüştürmekte büyük önem taşıyor.

Son dönemde ben de kendi arayışlarım için bu alanda çok fazla kaynaktan yararlanmaya çalışıyorum. Bu sırada en fazla karşılaştığım zorluk, eminim bu yazımda bana eşlik eden sizler de bu cümleleri okurken aklınızdan geçiriyorsunuzdur, tavsiye edilenleri veya konuların açıklanışını “anlayamamanız”. Anlaşılması zor bir kaynak ile karşılaştığımızda, eminim hepimizin verdiğimiz ilk tepki “hayatın bu derece kompleks olmadığı” hissine kapılmak oluyor ve genel olarak daha fazla ilerlemektense başka bir kaynak arayışına giriyoruz.

Benim için de böyleydi, ta ki sevgili Erdem Taşkınsu ve çalışmalarıyla tanışancaya kadar… 

Sizleri, kendisinin birbirinden değerli ve arayışlarınızda sizler için büyük dönüşümlere yardımcı olabilecek örnek videolarının yanında, bizler için kişisel gelişim ile ilgili en çok merak ettiğimiz ve belki çok isteyip de bugüne kadar kimseye danışamadığımız sorulara verdiği samimi cevaplarıyla baş başa bırakıyorum:

Erdem Taşkınsu
Sevgili Erdem Taşkınsu, bize kendinizi ve kişisel gelişim kavramına bakış açınızı anlatabilir misiniz ?

Benim gelişim yolculuğum 18 yıl önce başladı diyebilirim. Lisedeyken çok da başarılı bir öğrenci olduğumu söyleyemem. Öğretmenlerimden, ailemden bugün bir çok öğrencinin tanıdık olduğu söylemleri ben de  defalarca duydum “oğlum dikkat et”, “iyi ders çalış”,“kendini derse ver”, “dikkatli oku”, “ iyi dinle”, “unutma”, “sınavda heyecanlanma” gibi  telkinlerin hepsi iyi niyetliydi ama eksik olan bir şey vardı. Mevcut sistem devamlı bir şeyleri yapmamızı söylüyordu ama bunları nasıl yapacağımızı söylemiyordu; evet herkes dikkat et diyordu  ama “nasıl daha dikkatli olabilirdim?” sorusunun cevabını söylemiyorlardı.  Tamam dersleri unutma ama “nasıl daha iyi hatırlayabilirim?” veya “kafana takma mutlu ol! ama “nasıl?”

Tüm bunlar beni “nasıl” sorusunun cevabını keşfetmeye çıkardı, hep bu nasıl yapılır? sorusunun cevabını aradım.

Sanıyorum kişisel gelişim, Türkiye’de popüler hale geldiği 98’li yıllardı; o dönem kişisel gelişim yaklaşımları ve teknikleri ile tanıştım. Üniversiteye hazırlanıyordum ve birçok uzman eğitimciden beyni etkili kullanma, öğrenme ve hızlı okuma eğitimleri aldım. Bu sürece kadar aldığım hızlı öğrenme eğitimlerinin ötesinde de farklı ekolleri ve yaklaşımları merak etmeye başladım; bu merak beni NLP, koçluk stratejileri, EFT, reiki, hipnotik dil kalıpları gibi diğer konularda eğitimler almaya çekti. İşletme bölümünü bitirdim, sonrasında ise sosyoloji lisansını tamamladım.

Herkes kişisel gelişimini farklı boyutlarda yaşıyor. Ben kişisel gelişime “hmm anları” diyorum; yani aslında farkındalık anları, içinde ve dışında güzel ve iyi olanı fark etmek. Bu farkındalık anları hem kendi yaptıklarınla ilgili hem de başkalarının yaptıklarıyla ilgili. Kendinde iyi olan tarafları ve geliştirmen gereken yönlerini fark etmek ve başkalarının başarıyla ve ustalıkla neleri nasıl yaptıklarını fark etmek. Yaptığım koçluk çalışmaları sonunda, bu farkındalığı yaşadıklarında insanların gözündeki ışıltıyı görmek en büyük tutkum.

İnsanların çok güçlü kaynakları var, problem bu. Potansiyelin performansa dönüşmesinde araya engeller koyuyorlar, ortada fiziksel bir engel olmamasına karşın konular, engeller genelde zihinsel oluyor. Kişisel gelişimde amaç insanı bloke eden bu potansiyelin önündeki engelleri ortadan kaldırmak ve ideal performansa ulaşmak. Bu engellere zihinsel sınırlar ya da bilinçaltı negatif inançlarda diyebiliriz. Yaptığım koçluk görüşmelerimde genel olarak şunu gözlemliyorum; bireyler küçük şeylere kafalarına takıyorlar ve enerjilerini düşürüyorlar, istiyorlar ki artık bu şeyler onların zihinleri meşgul etmesin. Aslında onların içinde daha rahat olabilecek kafasındaki negatiflikleri silecek bir kendileri var. Aslında tüm mesele bunu ortaya çıkarmak. Güzel olan nokta bu ortaya çıkabilir, şu an ki halimizden herhangi bir konuda daha üst bir versiyonumuz olabiliriz, kişisel gelişimde bunun anahtarını veriyor.

Evet daha hızlı okuyabilirsin, daha olumlu düşünebilirsin, kendini iyileştirebilirsin, daha güçlü bir hafızan olabilir peki nasıl? İç kaynaklarına ulaşarak. Önemli olan kendin ile ilgili kaynakları fark etmek ve etkili bir şekilde kullanmak.

Kişisel gelişim ekolünden beslenip de kişisel gelişime karşı ya da kişisel gelişimi olduğundan çarpıtan ve ona karşı cephe almış uzmanlar da var. Ben böyle bir yaklaşımı benimsemiyorum çünkü kişisel gelişim olduğu haliyle güzel ve yeterli. Bugüne kadar anlatan kişilere göre farklı şekillerde algılanmış olabilir ama bana göre kişisel gelişim, insanlara nitelik ve bilinç kazandıran bir yoldur. Sürücünün ehliyetsiz olması ya da yetersiz olması gidilecek yolu kötü yapmaz. Dolasıyla insanların kişisel gelişimin sunduğu bilinç ve bilgelik yolunun ayrımının farkına varacaklarını düşünüyorum. Yaptığınız çalışmaya ister dönüşüm deyin isterseniz enerji çalışması yapıyorum deyin, ister kabul edin ister kabul etmeyin; hepsinin özünde bireysel gelişim vardır. Kişisel gelişime bütünsel olarak bakıyorum; bana göre kişisel gelişim insanın zihinsel, duygusal, fizyolojik ve ruhsal potansiyelini ve kaynaklarını, arzu edilen sonuç için nasıl kullanılabileceğini öğreten ve bu yolda insanın adımlarını güçlü eylemlere ve performansa dönüştüren pratik bilgiler ve uygulamalardır.   

Kişisel gelişim alanında derin tecrübelerinize dayanarak, en geniş açıdan değerlendirdiğinizde bu alanda birebir danışmanlık istediğimizde, başlarken nelere odaklanmalıyız ve bu süreç boyunca nelere dikkat etmemiz gerekir?

Kendi yapacağınız çalışmalarda en önemli noktalardan birisi hangi alanda çalışma yapmak istediğinizi belirlemeniz gerekiyor. Öncelikli olarak gündem konumuz ne? Bunun cevabını vermemiz gerekiyor. Hangi alanda kendinizi daha iyi hale getirmek istiyorsunuz? İletişimde mi? İkili ilişkilerinizde mi? Okuma ve öğrenme faaliyetlerinizde mi? Ya da özgüveninizle ilgili bir problem mi olduğunu düşünüyorsunuz? Toplum önünde hitabet ya da sunum becerinizi mi geliştirmeye ihtiyacınız var? Dolayısıyla bu konuda kendimize doğru soruları sormamız gerekiyor.

Yapmak isteyip de tam istediğimiz gibi gerçekleştiremediğimiz ne var? işte kilit soru bu. Bu sorunun cevabından başlamalıyız.

Diğer bir konu mesela eğer bir yaşam koçu ile çalışacaksınız seçtiğiniz yaşam koçunu bazı kriterlere göre değerlendirmekten çekinmemelisiniz. Diyelim ki siz bir yerde sunum yapacaksınız ama heyecanlısınız ve teknik olarak nasıl sunum yapacağınızı bilmiyorsunuz. Böyle bir durumda seçeceğiniz yaşam koçunun özgeçmişini iyi incelemeniz gerekiyor çünkü sunum teknikleri ve hitabet konusunda eğitim veren ve aynı zamanda kitlelere hitap eden bir eğitmen olması önemlidir. Böyle bir tespit yaşam koçluğundan maksimum verimi almanızı sağlayacaktır. Bir öğrencisiniz sınav kaygınız var, sadece yaşam koçluğu teknikleri değil, NLP tekniklerine de hakim bu alanda çalışmaları olan bir yaşam koçu ya da öğrenci koçu daha faydalı olacaktır.

Hepimizin en zorlandığı konu “sabırla” çalışmaya devam etmek oluyor. Nu alanda birebir danışmanlık aldığımızda veya kendi çalışmalarımızı yaparken “süre” kavramına nasıl yaklaşmalıyız?

Sabır bizi uygulamalarda ustalığa götüren anahtarlardan birisi. Öğrenme sürecinde 4 durumu deneyimliyoruz;

Birinci boyut bilmediğimi bilmiyorum aşaması: Burada kişiler, kişisel gelişimden tamamen habersiz.

İkinci boyut ise bilinçli yetersizlik aşaması: Burada ise artık bir şeyleri bilmediğimizin eksikliğini hissediyoruz ama artık bilmediğimizi biliyoruz. Örneğin; kafamıza taktığımız negatif düşüncelerden kurtulmanın yöntemleri var bunu fark ediyorum ama nasıl uygulayacağımı bilmiyorum.

Üçüncü boyut ise bilinçli yeterlilik aşaması: İşte bu aşama aktif uygulamaların yapılması gereken ve konu üzerinde becerinin oluştuğu aşama. Vazgeçmeler en çok bu boyutta oluyor. Sabırla bu aşamada çalışmaya devam etmezsek bir sonraki ustalık dediğimiz bilinçdışı yeterlilik boyutuna çıkamıyoruz. Yani bilgi yetenek haline gelmiyor; bilen oluyoruz ama yapan olmuyoruz. Bunun için gereken süre bilgiyi ya da uygulamayı 21 gün boyunca tekrarlamak. Çünkü bu 21 gün sonunda alışkanlığa dönüşecek nörolojik yollar oluşmaya başlıyor. Örneğin; kişisel gelişim ile ilgili beden dili ve iletişim kitabı aldınız. Sadece yaklaşımları okuduğunuzda bu yetmeyecektir; 21 gün boyunca yaklaşımları uygulamanız lazım içselleşmesi için, aynısı bir NLP kitabı ya da hafıza tekniği içinde geçerlidir.

Genel olarak aldığımız önerileri “günlük hayata” ve gerçekliğe yansıtabilmek konusunda zorluk yaşayabiliyoruz. Okuduğumuz teorik bilgileri uygulamaya geçirmek hepimizin ikinci plana attığı diğer bir önemli nokta. Sizce bireysel danışmanlık sürecimizde veya kendi çalışmalarımızda teoriden pratiğe geçebilmenin önemi nedir?

Bilmek ile yapabilmenin farkını çok net ifade eden klasik bir söz vardır; “Yüzme ile ilgili teoriye sahip olabilirsiniz ama okyanusa dalmadan yüzmeyi öğrenemezsiniz.”

Özellikle kişisel gelişim kitaplarına roman tarzındaki kitaplar gibi yaklaşmamalıyız. Bilmek ve yapmak arasındaki fark çok önemli; çünkü biz bilince olmuyoruz, yapınca oluyoruz. Yani çalıştığınız konuda bir şeyler olmak için yapmanız gerekiyor. Eğer kişisel gelişim kitaplarını çok iyi okuyor ama uygulama pratiklerini yapmıyorsanız farkındalığınız gelişebilir ama sadece fark etmek yapabilmek için yetmez.

Diğer bir durum ise kullan ya da kaybet kuralıdır. Yani bilgi hafızanızda olabilir ama kullanmıyorsanız onu kaybedersiniz; çünkü kullanılan bilgiler içselleşmeye DNA’nızın bir parçası haline gelmeye ve yetenek haline dönüşmeye başlıyor. Kullanmadığımız nöronları da kaybetmeye başlarız dolayısıyla bilgileri hemen uygulamaya geçirmeliyiz bunun içinde şu soruyu kendinize sorabilirsiniz çünkü sorular uyarıcıdır ve uyandırıcıdır. Bu bilgiyi yaşamımın neresinde ne şekilde nasıl kullanabilirim? Bu sorunun cevabının zihinsel provası, sizi bilgiyi kullanmaya hazır hale geçirecektir. Bundan sonraki adım ise o bilgi için zamanı geldiğinde harekete geçmek olacaktır.

Bu alandaki derin birikiminiz ile siz kendi gelişiminizi nasıl yorumluyorsunuz? Ve bizler için bugüne kadar çıkardığınız en önemli 3 dersi, 3 öneriniz olarak paylaşmanızı istersek önerileriniz neler olurdu?

Bazı zamanlarda benim de çıkmazlarım oluyor, kendimi hep mükemmel hissediyorum desem sanırım bu insan olmanın psikolojisine aykırı olurdu. İnişlerimiz çıkışlarımız oluyor çünkü insanız, bazen dengemiz sarsılabiliyor ama önemli olan nokta yine dengeye gelebilmek, bizi sarsacak noktalarda kaygı ya da depresif taraflarda durmadan kendi denge merkezimize gelebilmek… Bu anlamda kendi gelişim yolculuğumda çabuk dengeye gelmeyi öğrendim ve öğreniyorum diyebilirim.

Negatif düşünmeyi çukur kazmaya benzetiyorum, kazdıkça derine düşersiniz ve bunun bedelini yaşamdan ve hedeflerinizden koparak, zamanı harcayarak ödersiniz.

Size ilk önerim bir gün olurda kendinizi bu negatiflik çukurunda  bulursanız, o çukuru kazmayı bırakın ve oradan sıçrayın. Sıçramak için de iyi ve güçlü yönlerinize odaklanın.

İkinci önerim ise akış ile kontrol arasındaki dengeyi yakalayın. Kişisel gelişim çevresinde görüyorum; akışta olalım, anda olalım deniliyor hep. Eğer depresyondaysan anda olmanın önemi yok, ne kadar anda kalırsan kal önce modunu değiştirmen gerekiyor. İnsanlar genelde akışa bırakması gerekenleri kontrol etmeye çalışıyor. Örneğin; sevgilisi ona istediği gibi davransa daha mutlu olacak kişi ve bunu kontrol etme takıntısında… Yani kendi daha mutlu olmak için onun davranışlarını değiştirmeye çalışıyor ama bunu kontrol edemezsin, insanları değiştiremeyiz, akışa bırakmalısın kontrol edebileceğin şey kendi davranışların. Diğer bir konu kaygılarımız. Örneğin; sınav kaygısı. Çalışmanı kontrol edebilirsin ama sınavda ne olacağını artık akışa bırakmalısın. Bu ikisi arasındaki zamanlama önemli; doğru zamanda doğru olanı yapmalıyız.

Üçüncü önerim ise tavşanların hepsini kovalamaya çalışmayın; yoksa hiç birini yakalamazsınız. Önce birisini yakalayın sepete koyun sonra diğerini… Aynı anda çok işe atlamak enerjiyi ve dikkati dağıtıyor ve faydasız bir enerji çıkıyor. Öncelikle neye odaklanacağınıza karar verin çünkü enerji dikkatimizi verdiğimiz yöne doğru akıyor.

Erdem Taşkınsu iletişim adresleri 
Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale