X

Mesafe ayarı yapamayanlar: Issız adamlar, drama queen’ler, hep mağdurlar ve diğerleri

Ya çok sıcak ya çok soğuk… Yok mudur bir orta yolu?

Çocukken oynadığımız sıcak-soğuk oyununu hatırlarsınız. Bir eşya gizlenir ve eşyayı bulmak için seçilen ebe gelişigüzel olarak odada dolaşmaya başlar. Diğer oyuncuların, eşyaya yaklaşınca “sıcak”, uzaklaşınca “soğuk” demesiyle gizlenen şeyi bulmaya çalışır. Er geç bulunacak bu eşyayı arayanın gayreti ve telaşı bir eğlenceye dönüşür. Bazen ilişkimizde mesafemizi ayarlamaya çalışırken içine düştüğümüz durum bundan çok farklı değil ve ne yazık ki bu kadar eğlenceli de değil. Üstelik partnerimizle ilişkimizde doğru mesafe ayarını yapabilmemizi sağlayan oyundakine benzer bir yönerge sistemi de yok. Bunu biraz sezgisel olarak, bazen de ihtiyaçlarımız ve ilişkiyi tanımlama biçimimizle yapıyoruz.

Ancak birbirimizin sıcaklık, soğukluk ayarıyla ilgili olarak küçümsenemeyecek ölçüde sorun yaşıyoruz. Neden dersiniz?

Partnerimiz olmadan hayatta kalabilme, yalnızken de mutlu olabilme becerisi ile beraber, onun sevgisine ihtiyaç duymamız, bir yandan da onun bizim sevgimize ihtiyaç duyduğunu hissetmemiz üçgeninde denge kurmamız gerektiğinden…

Mesafemizi oluştururken beklentimizi ve ihtiyacımızı belirleyen faktörlerin başında bağlanma tarzımız geliyor. Bağlanma tarzımız ile ilgili güvenilir ve zengin bilimsel kanıtları ortaya koyan Bağlanma Teorisi, psikoloji biliminde en çok etki bırakan teorilerden biri. Buna göre, çocukluk çağında bakım verenlerimizle aramızdaki ilişki ve bağlanma şekli, yetişkinliğimizde de hayatımızdaki insanlara bağlanma biçimimizi belirliyor. Neden kimilerimiz romantik bir ilişkiye kolayca başlarken kimimiz bağlanma düşüncesinden bile rahatsızlık duyabiliyor?

Bağlanma teorisine göre çocuklukta hissettiğimiz güven, huzur, sevgi gibi temel ihtiyaçlarımızın ebeveynlerimiz tarafından karşılanma/karşılanmama tarzı yetişkinlik dönemindeki tutum ve ihtiyaçlarımızı belirliyor. Bu beklentiler ilişkilerimizde ve yaşamda kendimizi konumlandırmamızda son derece önemli faktörler olduğu için de deneyimlerimizi doğrudan etkiliyor. Güvenli bağlanabilen bir birey isek, çocukluğumuzda ihtiyaç duyduğumuzda güven ve sevgiyi gerekli miktarda aldığımız için yetişkin ilişkimizde de diğerleriyle yakınlık ve bağ kurmakta zorlanmıyor, onların bize bizim de onlara güvenebileceğimiz ortam yaratmayı kolaylıkla becerebiliyoruz. Araştırmalara göre güvenli bağlanabilenlerimiz toplumun %50’sini oluşturuyor. Neyse ki epey kurtarıcı bir oran bu.

Diğer kısımda “kaçıngan” ve “kaygılı” bağlananlar var. Bu kimseler erken çocukluk çağında bakım verenleriyle travmatik, ilgisiz veya tutarsız ilişki biçimine maruz kalmış oluyorlar çoğunlukla. Kaygılı bağlananlar; takdir edilmeme, sevilmeme, istenmeme endişesiyle çok fazla yakınlık, hassasiyet, dokunma veya seks ihtiyacı gösteriyorlar ve mesafe onlara çok soğuk ve yıkıcı geliyor.

Sundukları yoğun ilginin karşılığını alamadıklarını düşündükleri için kırılgan, alıngan ve zaman zaman da aşırı tepkisel olabiliyorlar. Sürekli reddedilme, yanlış anlaşılma ve takdir edilmeme hissi yaşadıkları için intikamcı ve kırgın hissediyorlar. Kaygılı bağlananların eşleri güvenli bağlanan biri ise bunu tolere etme ve yönetme kapasitesi var, ancak kaygılı bağlanan “kaçıngan” bir partnerle birlikteyse vay haline!

Kaçıngan partner böyle biri karşısında içgüdüsel olarak geri çekilir, bunalmış ve baskı altında hisseder. Kontrol altında tutulduğu veya birinin ona muhtaç olduğu algısı rahatsızlığını ve kaçınma tavrını artırır, bu da partnerinin güvensizliğini tetikler. Kaçıngan biri eleştiri işaretlerini tamamen olumsuz yorumlar ve köprüleri yıkmaya meyilli hale gelir. Onlar, başkalarının arzularının onlara karmaşık gelen sonuçlarından kaçma konusunda ustadırlar. Sorunun kendilerinde değil, karşı tarafta olduğundan neredeyse emindirler. Ve böylece kaçıngan kişi ile kaygılı kişi aynı yerde buluşur. Sorun kaygılıdadır -yani öyle algılanır.

Ne yapabileceği konusunda seçenekleri gözden geçirebilirsek farklı bağlanma stilleri için uygun çözüm olanakları da çıkacaktır karşımıza. Kaçıngan bağlanma stilindeki kişilerin de ilgisiz ve güçlü görünümleri altında en az kaygılılar kadar korktukları gerçeğini kabul etmekle başlayalım. Onlardaki kayıtsızlık ve soğukluk, kaygının bir sonucudur. Güç maskeleri, içlerindeki kaygılı çocuğu korumak içindir. Muhtemelen ebeveynleri veya bakım verenleri tarafından tutarsız ve güven uyandırmayan, hayal kırıklıklarıyla dolu mazileri onları bu korunma ihtiyacına sürükledi. Farkında olmadan güvenmemeye, bağlanmamaya, derin bağ kurmamaya karar verdiler. Güvenilir bir geçmiş deneyime tutunamadıkları için nezaket ve yakınlık görmek onlara alışılmadık ve ürkütücü geliyor. Bunu umursamadıkları inancıyla iyi şeyleri baltalayıp vazgeçmenin kolay olduğu yüzeysel olan şeylere yöneliyorlar.

Her iki tarafın da “çok sıcak” veya “çok soğuk” kısır döngüsünden kurtulup gerçekçi gözlükleri takması en iyisi olacaktır. Panik ve inkâr duygularını kışkırtıp “savun veya saldır” alanına çekilmek yerine arka plandaki kırılgan duyguları görebildiğimiz ve bir miktar da olanı olduğu gibi kabul edebildiğimiz bir “sevgi” ilişkisinin peşinde olmak her iki sorunlu bağlanma modelini “güvenli” seviyeye çekebilmeyi mümkün kılar. Nihayetinde bağlanma modelimiz kaderimiz değildir, değişebilir, iyileşebilir. Sorundaki payımızı görmezden gelmek yerine “sıcak” taraftaysak “soğuk” alana onu itip itmediğimizi, mesafe tanımayı becerip beceremediğimizi, bir nevi “kendini gerçekleştiren kehanet” yolunda olup olmadığımızı sorgulamalıyız. “Soğuk” tarafta isek “sıcak” partner karşısında yarattığımız sahte özgüven ve korunma içgüdüsüne nasıl teslim olduğumuzu gözden geçirebiliriz. Sınırları çizmek mümkündür. Sınırların konuşulabileceği itinalı ve mümkünse sevgi dolu bir zemin oluşturulabildiğinde…

Bu zemini oluşturabilmek için sormamız gereken sorular var elbette. Bunları açık yüreklilikle sorabildiğimizde ıssız adamlar, drama queen (acıların kadınları), mağdur sevgililer, kırılganlar, narsisistler gibi “ilişkizedeler” olmaktan güvenli ve doyumlu ilişki kurabilenler kervanına katılabiliriz.

  • Problem yaratabilecek kişileri seçiyor ve onlara tutunma çabası içinde zayıf yanımızı daha mı çok pekiştiriyoruz?
  • Sorundaki payımızı almadan karşı tarafın hatasıymış gibi adlandırmak kolaycılığına mı kaçıyoruz?
  • İlişkide “sıcak” tarafsak, karşımıza çıkan diğer sıcak adayları değersizleştirip reddediyor ve soğuk sulara yelken açıp aslında kaderin oyununu farkında olmadan kendi ellerimizle mi kurguluyoruz?
  • Issız adam rolüne kendimizi fazlaca kaptırıyor, gerçek ihtiyacımızı maskelemek uğruna değerli insanları hunharca harcıyor muyuz?
  • İlişkinin getirdiği fırsat maliyetlerine (diğer seçeneklerden vazgeçme maliyetine) katlanamadığımız için ilişkiyi hep yüzeysel bir seviyeye mi sürüklüyoruz?
  • Kendimizi doğru düzgün ve hırçınlaşmadan ifade etmenin, isteğimizi ve ihtiyacımızı açık yüreklilikle ortaya koyabilmenin yollarını gerçekten arıyor muyuz?
  • Kendimize ilişkin tüm ihtiyaçlarımızı ilişkiye yüklüyor ve aşırı talepkâr olmayı “çok sevmek” kisvesi altında mı yaşıyoruz?
  • Gerçekten korkularımızla yüzleşmek yerine kaçak mı güreşiyoruz, kendi meselelerimizi partnerimize mi mâl ediyoruz
  • Gerçek bir yakınlık kurmak için çaba harcıyor muyuz?
  • Birini sevmenin bir “güvence” konusu olmadığını, barındırdığı ortak riskleri kabullenebiliyor muyuz?
  • Ve belki de her şeyden önemlisi, ilişki içinde kendimize ve birbirimize yardım etme cesaretini ve yürekliliğini taşıyor muyuz?

*Drama Queen İngilizcede küçük şeylerden kolay etkilenen, mesele çıkaran anlamında kullanılır.

İlginizi çekebilir: “Eyvah! Yine yanlış kişiyi seçtim!”: İlişkizedelik kader midir?

Ela Uysal: Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. 2000’li yılların başında, Türkiye’de eğitimler veren İngiliz Psikolog Stephen Bray’in eğitim tercümanlığını ve 2005 yılında Amerikan The Coaching Institute’un Türkiye’deki eğitimlerinin çevirilerini yaparken ilişkilerin insan mutluluğundaki temel fonksiyonunu derinden sorgulamaya başladı. 2007 yılında bilişsel-davranışçı ekol ve felsefi danışmanlık gibi etkili sonuçlarını gördüğü metotlarla tanıştı. Felsefenin Pratiği, Davranış ve Duygu Değiştirme Teknikleri, Alışkanlık Değiştirme, Davranış Teorileri, 16 PF Kişilik Envanteri, Stresle Başa Çıkma, Aşılama Teknikleri, İlişkilerde Davranışçılık gibi teorik ve uygulamalı dersler aldı. Bireysel terapi seanslarına co-terapist olarak katıldı. Stonebridge College – Advanced Life Skills Coaching / İleri Yaşam Becerileri Koçluğu ve Psikoterapi diplomalarını aldı, Princeton University "Modern Psikoloji ve Budizm" ve "Uygulamalı Etik" (online) sertifikasyonlarını tamamladı. Gelişim ve bilgelik yolunda çok değerli bulduğu nefes ve mindfulness öğretilerini derinleştirmek için Türkiye'de ve dünyadaki ünlü nefes okullarından (Buteyko, Breatheology, Nefes Okulu) nefes eğitimleri aldı, Mindfulness Academy uluslararası akredite mindfulness eğitmeni oldu. Eğitim, seminer ve atölyelerlerle pek çok kurumsal ve bireysel ortamda ilişkiler, mindfulness, duygu ve davranış değişimi hakkında bilgi ve deneyimini aktardı. 2016 yılında "Mutluluk Atlası" 2020'de "Bulut Olmak" kitapları ile okurlarıyla buluşturdu. Kurucusu olduğu Ela Uysal Pozitif İlişkiler Akademisi’nde (PİA) daha iyi ilişkiler için çalışıyor ve ilkeli, itibarlı ve yetkin ilişki koçlarını dünyaya kazandırmak için eğitim programlarını sürdürüyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale