X

Masalsı gün batımlarıyla büyüleyen Filipinler’in mistik adası: Siquijor

Bambulardan özenerek yapılmış ranzanda, odayı aydınlatan güneş ışıklarıyla gözlerini açıp uykunu almış ve dinlenmiş bir şekilde uyanıp geriniyorsun. Dışarıdan gelen dalga ve kuş seslerinin çekiciliğine kapılıp yatağından kalkıp dışarıya yöneliyorsun.

Hamağında yavaş yavaş sallanarak dalgaların ritmine uyduruyorsun kendini.

Terliğini giyme ihtiyacı duymadan gösterişsiz tahta kulübeden çıkıp ağaçların gölgeleri altında 5-10 adım atınca çıplak ayakların sahildeki ılık kumlara ulaşıyor. Sakin dalgaların ıslattığı kumların hemen dibindeki ağaçların arasına gerilmiş hamaklardan birine atıyorsun kendini. Etrafta doğanın seslerinden başka bir ses yok, ne bir yerlere yetişmeye çalışan insanların bağırış çağırışı ne de trafikte ilerlemeye çalışan araçların sabırsız kornaları…

Hamağında yavaş yavaş sallanarak dalgaların ritmine uyduruyorsun kendini. Kafandaki gerginlikler kaybolup gitmiş, evindeyken yaşadığın o gün yetişmesi gereken işlerin tedirginliği zaten artık çok uzakta. Bazı koşuşturmalı tatillerde içine dert olan “görülmesi gereken tüm yerleri nasıl yetiştireceğim, hangi sırayla gideceğim?” endişesini de yaşamıyorsun. Filipinler’in kendi halindeki adalarından birinde, Siquijor adasındasın! Buraya ayırdığın günler doğayı ve adayı keşfetmek, ılık sularında serinlemek üzerine. Dinleneceğin ve adanın ritmine uyup sakinleşeceğin bir tatil seni bekliyor.

Gördüğüm manzaranın güzelliği ve adanın insanı içine alan sakin havasıyla birlikte aklımdaki sorular uçup gidiyor ve hemen adanın akışına uyum sağlamaya başlıyorum.

Cebu ve Negros ana adalarının açığında yer alan bu göreceli küçük adaya Negros’taki Dumaguete şehrinden bineceğin vapurla birkaç saatlik bir yolculuk sonrası ulaşabilirsin. Yan tarafındaki Cebu adasına göre daha az turistik olan bu adada sakin yaşamı deneyimlemek için iki ya da üç gününü ayırman yeterli. Siquijor adası Filipinler’in mistik adası olarak tanınıyor. Ada vapurunda tanıştığım adalıların hepsi el fallarına bakan, özel karışımlarının dumanlarıyla geleceğini okuyan yaşlı teyzelerin hikayelerini anlatıyor. Dünyanın bir köşesinde yer alan, adı pek duyulmamış bu adaya kadar gelmişken tanımadığım yaşlı teyzelere uğrayıp geleceğimle ilgili şeyler hakkında yorum yapmalarını dinlesem mi diye derin düşünceler içinde kaybolmuşken adaya ayak basıyorum. Gördüğüm manzaranın güzelliği ve adanın insanı içine alan sakin havasıyla birlikte aklımdaki sorular uçup gidiyor ve hemen adanın akışına uyum sağlamaya başlıyorum.

Buraya ayırdığın günler doğayı ve adayı keşfetmek, ılık sularında serinlemek üzerine.

Vapurda tanıştığım iyiliksever adalılar adaya varınca da bırakmıyor, limandaki kafeye davet ediyorlar beni. Daha önce Türkiye’den gelen biriyle hiç tanışmamış olan kafe sahibi buz gibi bir ice tea ikram ediyor (Filipinler’de ice tea varken başka içeceğin lafı edilmez) ve Türkiye’nin nerede olduğunu tahmin etmeye çalışıyor, “uzak bir yer” diyor ama çıkaramıyor… Kalacak bir yer ayarlamadan gelmiş olduğum için tüm ahali toplanıp konuyu derince değerlendiriyor ve etraftaki hostelleri gezip yer aramam için bir tricycle ile anlaşmamda hemfikir kalıyor. Etrafı gezdiren tricycle şoförüm her Filipinli gibi oldukça konuşkan, hemen hayat hikayesini paylaşıyor benimle… Hristiyan bir ailede doğduğunu ama Müslüman bir kadına aşık olup onunla evlenebilmek adına Müslüman olduğunu anlatıyor. Filipinler’de Müslüman erkeklerin yeterli geliri olduğu sürece birden çok kadınla evlenmesinin önünde bir engel olmadığını söylüyor. Bu kuralı sonuna kadar kullanan şoförüm de tam 4 kişiyle birden evleniyor ve bu eşlerinden tam 5 tane çocuk yapıyor, evet hepsiyle aynı anda evli!

Dinleneceğin ve adanın ritmine uyup sakinleşeceğin bir tatil seni bekliyor.

Filipinler’de tanışıp muhabbet ettiğim her insandan akıl almaz bir hikaye dinliyorum ve bu ülkede sonsuza kadar gezip herkesin öyküsünü dinlemek istiyorum! Boş yeri olan sevimli bir hostel bulduğumda tam da güneş denize yaklaşmaya başlıyor. Gökyüzü harika renkler barındıran mükemmel bir tabloya dönüşüyor. Sahildeki kayalara oturup diğer gezginlerle birlikte bu mistik adanın ruhuna bırakıyoruz kendimizi.

Siquijor adasını keşfe çıkmak için hazır hissettiğinde adanın her tarafını rahatça görebilmek için öncelikle bir motor kiralamalısın. Görülmesi gereken yerler adanın farklı köşelerine dağılmış durumda ve ada yürüyerek gezilemeyecek kadar büyük. Motor kiralarken dikkatli olup motorun her şeyinin tam olduğundan emin olmanı öneririm. Mesela ben kiraladığım motora oturduğumda aynalarının olmadığını fark etmiştim. Geri dönüp aynaları sorduğumda ise aynaları gerekli bulmadıkları için çıkardıklarını söylediler. Ancak yoğun ısrarlar sonucunda başka bir motorcuya yönlendirilip tüm parçaları tam olan bir motora kavuşabildim. Motor faslını hallettikten sonra mayonu, havlunu ve birkaç şişe soğuk suyu yanına alıp yola çıkabilirsin.

Yola koyulup keşfe başladığında güneş çoktan tepeye gelmiş ve yakıcı sıcaklığını gösteriyorsa ilk durak olarak “Balete ağacı”na uğra. Bu bölgenin en yaşlısı olduğu söylenen bu ağacın yaklaşık 400 yaşında olduğu tahmin ediliyor. Geçen bu uzun yıllarda ağaç tüm çevresini hakimiyetine almış; doğal su kaynaklarına doğru uzanan kökler büyük bir alana yayılıp yerleri kaplamış; kafanı kaldırıp baktığında ise her yöne uzayan dallarının nerelere kadar gittiğini kestiremiyorsun.

Yola koyulup keşfe başladığında güneş çoktan tepeye gelmiş ve yakıcı sıcaklığını gösteriyorsa ilk durak olarak “Balete ağacı”na uğra.

Bu dalların oluşturduğu koyu gölgenin altı öğle güneşinin yakıcı ışınlarından korunmak için harika bir yer. Ağacın hemen altında ise buz gibi suyu olan minik bir havuz yer alıyor. Ağacın gölgesinde oturup ayaklarını suyun içine bırakarak serinlediğin an sanki bu ikili seni o sıcak günün telaşından çekip alarak sakin bir dünyaya çekiveriyor ve geçen kadim yılların sakinliğini hissettirmeye başlıyor. Ama gözlerinin kapatıp o sakinlikte kalmana razı olmayanlar da var; havuzun içinde dolanan meraklı balıklar. Havuzun bu serin sularında gezinen balıklar turistik beldelerde gördüğümüz “food spa”lardaki balıklarından. Suyun içinde bir hareket fark ettiklerinde akın akın gelip etrafını sarıyorlar. Ağacın altı bacaklarına dokunan balıkların gıdıklamasına dayanmaya çalışanların kahkahalarıyla doluyor. Herkes mutlu; koyu gölge, yaprakların hışırtısı, suyun buz gibi serinliği ve doğal spa bir arada.

Filipinliler sana gülümseyip el sallayacak…

Asırlık ağacın gölgesinde yeterince serinleyip enerjini topladıktan sonra motora atlayıp yolculuğa kaldığın yerden devam edebilirsin. Motorla geçtiğin yollarda gördüğün istinasız tüm Filipinliler sana gülümseyip el sallayacak. Hatta olur da bir okul çıkışına denk gelirsen bir turistin geldiğini gören mutlu çocuklarla etrafın çevrilebilir. Tek tük arabanın, motorun geçtiği yollarda sessiz mutlu bir yolculukla adayı keşfedebilirsin.

Sıcak yeniden etkisini gösterip seni yormaya başladığında güzel bir serinlik için rotanı “Cambugahay Şelalesi”ne çevir. Filipinler’de tepelerin, ormanların arasına gizlenmiş birçok şelale bulabilirsin, fakat bu kadar eğlencelisini bulmak kolay değil, bu şelale tam bir oyun alanı. Bambu ağaçlarıyla kaplı olan bu enfes yer farklı boyda 3 şelaleden ve bu suların aktığı mini göllerden oluşuyor. Şelalenin etrafını çevreleyen ağaçlardan birine bağlanmış kalın bir ipe tutunarak gölü çevreleyen yüksek kayaların üzerinden koşarak göle doğru Tarzan atlayışı yapabilir ve havada saltolar atarak kendini gölün serin sularına bırakabilirsin. Hızını alamazsan şelalelerden birinin kaynağına giderek bu yüksek kayalardan atlayarak şelaleye meydan okuyabilirsin.

Şelalenin etrafını çevreleyen ağaçlardan birine bağlanmış kalın bir ipe tutunarak gölü çevreleyen yüksek kayaların üzerinden koşarak göle doğru Tarzan atlayışı yapabilirsin.

Atlama, yüzme, tarzancılık, taklalar derken suyun içinde zaman geçip yorulduğunda ise tam ihtiyacın olan şey seni bekliyor olacak. Mis gibi bir Hindistan cevizi tabii ki! Şelalenin kenarındaki Filipinlilerden 1 dolar karşılığında asla bitirilemeyecek büyüklükte bir Hindistan cevizi alabilirsin. Elinde taze Hindistan cevizin ile serin suların içinde oturup lezzetli suyunu saatlerce hüpletebilir, tüm yorgunluğunu atabilirsin.

Yorulduğunda ise tam ihtiyacın olan şey seni bekliyor olacak. Mis gibi bir Hindistan cevizi tabii ki!

Dönüş yoluna çıktığında bu yoğun günün sonunda aklındaki tek şey muhtemelen nerede, ne yiyeceğin olacak. Yol kenarında önüne çıkacak uygun fiyatlı salaş restoranlardan birine uğrayabilirsin. Yoğun günün sonunda güzel havalı bir yemeği hak ettiğini düşünüyorsan, yolunu “Baha Bar”a çevirmeni öneririm. Harika yemekleri olan bu restoran aynı zamanda adadaki gezginlerin bir araya geldiği noktalardan biri. Adanın mistik havasına uygun bir mimarisi olan bu barın dış mekan düzenlemeleri de harika. Eğer şanslıysan canlı müzik performansına ya da güzel bahçesinde bir ateş şovuna denk gelebilirsin. Kokteylleri de çok lezzetli olan bu mekanda geceleri eğlence çok uzun sürüyor.

Adanın mistik havasına uygun bir mimarisi olan bu barın dış mekan düzenlemeleri de harika.

Adadaki diğer gününü daha sakin olacak şekilde planlayıp denize ve kumsala ayırabilirsin. Salagdoong plajı serin denizi ve kumsalıyla dinlenmek için harika bir ortam sunuyor. Motoruna atlayıp gideceğin uzaklıkta olan bu plajın ağaçlarla kaplı yolları da ayrı bir güzel. Hafta içi genelde sakin olan bu plaj kendini kumlara bırakıp keyif yapmak için çok uygun. Sahilde güneşin altında yanıp, kendini denize atabilirsin. Sahilde bir de soğuk kaynak suyunun denize karıştığı nokta var, orayı yakalayabilirsen mükemmel bir serinlik seni bekliyor. Bir şnorkel bulup denizin altındaki rengarenk balıkları keşfe de çıkabilirsin. Su o kadar berrak ki, bazı balıkları dışarıdan çıplak gözle bile seçebilirsin. Salagdoong plajında denizin içinden yükselen dev bir kayanın üzerine eklenmiş olan atlama platformu da heyecan arayanlara bir seçenek sunuyor. Olur da yatmaktan sıkılırsan tam 12 metrelik bir yükseklikten suya kendini bırakabilir, büyük bir adrenalin patlaması yaşayabilirsin.

Meşhur “mistik ada” lakabını Siquijor’a ben kendi kafamda güneş batarken adanın büründüğü masalsı ortam için takıyorum.

Yüz, güneşlen, dal, kayalardan atla; günü nasıl geçirirsen geçir, ama akşamüstü olduğunda motoruna atlayıp adanın batı kıyısına doğru yola çık. Kendini batıdaki sahillerden birine atıp kumsaldaki kayaların üzerinde bir yer kap ve yüzünü güneşin batımına çevir. Bu adada güneşin batışı o kadar güzel ki sanki herkes bütün işini gücünü bırakıp kendini sahile atıyor; büyülenmiş bir şekilde gökyüzü ve denizin renklerinin oynaşmasını, renklerin birbirine dönüşmesini izleyerek kendinden geçiyor. Ben de farkında olmadan adadaki planlarımın hepsini güneşin batışına göre yaptığımı ve her gün bu gösteriyle birlikte dalıp başka diyarlara gittiğimi fark ediyorum. Adadan ayrılmak için vapura bindiğimde adaya gelirken merak ettiğim “geleceğini okuyan mistik teyzeler”i tamamen unuttuğum geliyor aklıma. Vapurdan uzaklaşan adaya bakarken yaşlı teyzelerin falları bir yana, meşhur “mistik ada” lakabını Siquijor’a ben kendi kafamda güneş batarken adanın büründüğü masalsı ortam için takıyorum.

 

İlginizi çekebilir: Gili Adalarının en genç rotası: Trawangan Adası

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Gökçe Argun: Büyük küçük kaçamaklarla yeni yerler keşfetmekten daha güzel ne olabilir? Daha önce yürünmemiş sokakların, henüz tadılmamış yemeklerin heyecanı yaşanmalı diye çıktığım yollarda kuşlara özenip uçaktan atladığım, uzak bir köyde sessizce oturup iç sesini duymaya çalıştığım ya da okyanusa dalıp köpek balıklarını gözetlediğim anlar deneyimlerimin en vazgeçilmezleri. Bu hikayelerden etkilenip de yola düşenlerden biri neden sen olmayasın?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale