X

Likya Yolu: Öze dönüş hikayesi

Bir içe dönüş başladı, sıcakta, ateşin bizi çağırdığı yerde. Ama bitmedi. Her yoldan çıktığımızda, her nefesimiz yetmediğinde biraz daha dibe indik. Kustuk içimizde bizi dibe iten şeyleri ki yukarıya çıkabilelim. Her nefes alışımızda suyun dibinden yüzeye çıkmaya çalışan dalgıcın elbisesindeki havayı doldurup ağırlıkları boşaltması gibi, ciğerlerimizi doldurup içimizdeki zehiri bıraktık. An geldi tıkandık ama vazgeçmedik, “Sonunda ölüm yok ya” dedik, direndik. Aklımız kaldı orada, Runfire’da. Ve o özlem ile bilinmez Likya bizi bekliyordu. Daha ilk andan her şeyin farklı olacağı belliydi.

Likya Yolu Ultra Maratonu yolunda

Bir kere 32 ultracı vardı düşünsenize, 32 deli insan! Sadece o gece bizimle yemek yiyebilecek ama sonrasında tam 1 hafta yanında kahve bile içmeye çekineceğimiz 32 insan. Onların 1 haftası, bize o kadar çok şey öğretiyor ki hiç farkında değiller. Biz hanım evlatları ayağımıza bir diken battı diye ah uh derken, paramparça ayakları için “Ayakkabıya girsin gerisi kolay.” diyebilecek erdemdeler. O zaman anlıyorsun ne kadar saçma bir hayat yaşayıp ne kadar saçma şeyleri gözümüzde kocaman büyüttüğünü. Bir diken sana örnek oluyor, belki de ödeyemedin diye strese girdiğin faturanın üzerinde yarattığı gereksiz stresi ya da alamadığın bir ayakkabının çantanın değersizliğini anlıyorsun. Senin, senden başka değerli bir şeyinin olmadığını öğreniyorsun orada. Ve dünyevi hayatın değersizliğini, içinde yaşadığımız tiyatroyu görüyorsun orada. Sen, günde 4-5 saat parkurda savaşırken, ardından neler hissettiğini görünce, televizyonda, internette dönen sahte oyunlara gülüp geçiyorsun. Öyle ki Likya’da, bazen 1 gün internetsiz kalıp saatlerce sohbet edecek malzemen olduğunun farkına varıyorsun. Aslında paylaşmak o kadar güzel ki bir bilseniz.

Bakiye ablamız var bizim, tanırsınız. Her söylediğini dikkatle dinlemek lazım, tabiri caizse kadın öğüt kusuyor her cümlesinde. İlk gün dedi ki “Bu benim ne ilk ne de son yarışım, ona göre yarışmam lazım, siz de öyle yapın. Burada PB yapıp bir daha yarışamayacak bir sakatlıkla dönmeyi istemiyorsanız akıllı yarışın ve hırsınıza yenik düşmeyin, bundan sonra 100 yarış daha koşmak istiyorsanız beni dinleyin”. O kadar haklıydı ki, ilk tehlikeyi atlattığımızda bunu daha iyi anladım. 5. gün 3 kere bileğim dönünce Bakiye ablanın sözleri tokmak gibi beynime vurdu. Bu kadın özel, onu her yakaladığınızda dinleyin can kulağı ile, mutlaka önemlidir söyledikleri.

Mesela ay vardı ve bulutlar. Çok enteresandı dans eder gibi, Tango’yu bilir misiniz? Az anlatayım; Erkek figürü yaptırır ama arada yavaşlar ve kadının süs koymasına, hareketi monotonluktan çıkartıp, bir tarz, güzellik, eda katmasına izin verir. Ve sonra kadın süsler o dansı, üzerine dikilmiş elbise gibi tüm zarafetini ortaya koyar, işi bittiği anda erkek tekrar devreye girer ve akış devam eder. Aynı böyleydi işte. Bir ay vardı tepede tüm ihtişamı ile ama onun güzelliğini ve süslemesini ortaya çıkartabilmek için bulutlar önüne geçip tüm ışık oyunlarını yapmasına olanak sağladı Ay’a. Sonra bizi O’na aşık etti ve sessizce dağılıp gitti, akış devam etti. Yıldızlar devreye girip üzerimizi örttü bu sefer, Ay’a partnerlik ederek.

Gökyüzü müdür güneşin kendisini sunmasını sağlayan? Yoksa yeryüzü müdür dönerek güneşe doğma ve batma imkanı sağlayan? Güneş sabitse eğer ve hep oradaysa, bize bu muhteşem dansı izlettiren nedir?

Aşkın turuncu hali, hüzün isteyene hüzün, sevgi isteyene sevgi verir. Dudakları kavuşturur, kalpleri birleştirir, bazen bir rakı bardağına eşlik eder tek kalmasın diye. Gün batımlarını sevdiğimi bilmeyen kalmadı sanırım, ama en çok da ona anlam katan bir şeyler olduğunda severim gün batımlarını. Bazen bir yarışın ortasında batar o gün, veya dinlenme safhasında, bazen de sevdiğinin yanında. Bazen otobüsün arka camında kimi zaman da senin onu unuttuğunda hatırlatma baabında. Güneş sabitse eğer, bize bu muhteşem görsel şöleni sunan nedir? Gökyüzü müdür yoksa yeryüzü mü? Yoksa mucize mi? Biz bu duygu selinde boğuşurken 3. gece sonunda Büyükçakıl Plajı’nda güneş ve yeryüzü bize bir resital daha sunmaya devam ediyordu sessizce.

Gün batımı

Büyükçakıl’ın mucizesinden çıkıyorsun, gidiyorsun Kekova cennetine. Batık gemi önünde kaç taneniz kahvaltı yaptı? Kaç kişi güneşi batırdı bu antik şehirde? Cennetten günler gibi geçiyor zaman o keçi kokan çadırlarda. Sen 4 gündür oradasın ve yeniler geliyor kısa parkur için. Onları ev sahibi gibi karşıladığında anlıyorsun nasıl sahiplendiğini oraları. Senin aslında özüne dönmeye başladığını anlıyorsun, O da arkadaşım diyorsun dört tarafın bezle örtülmüş çadır içinde kaldığın kişilere. Paylaşmayı tekrar hatırlıyorsun, ve maneviyatın değerini.

1 hafta içinde 5 kuruş paraya ihtiyacın yok orada, bu da sana temel ihtiyaçların karşılandığında nasıl bir hayat seni bekliyor onu öğretiyor. Normal hayatta günde 1 saat koşsan çokmuş gibi geliyor ama orada ortalama birisi günde 3 saat koşuyor, ertesi sabah bir 3 saat daha. Günde 100m tırmanışlı parkur yapsak yokuş tırmandık deriz, orada 1500m yükselti aldığımız oldu. Aslında limitlerimizin ne kadar esnek olduğunu ve o limitleri beynimizde koyduğumuzu idrak ediyoruz bir yandan. Diğer yandan biz 3 saat koşuyorsak Ultracı çılgınlar en az 4-5 saat kalıyor parkurlarda. Biz onların parkurlarının yarısını yapıyoruz aslında. Düşünsenize 3 günde yaptığımız etapları, adamlar son gün tek seferde yapıp üzerine bir 50k daha koştu! Şaka gibiler şaka.

Sen hiç kayboldun mu? Hayır kaybolmadın, kaybolduğunda geri dönemezsin, kalırsın orada ve yeni bir şey başlar senin için. Sadece yoldan çıkmışsındır ve yeni yeni yollar keşfederek yeniden kendi yoluna gider, yolunu bulursun. Aynı, önünü kestiğin bir su akıntısının sağa sola zikzak çizerek gideceği yere ulaşması gibi. Eğer kaybolduğunu hissediyorsan gel Kapadokya’ya gel Likya’ya. Kaybolduğunu düşün burada ve yalnızız kal Tuz Gölü’nde, Okaliptus ormanında. Sonra dibe in, savaş kendinle, ağla şuursuzca, sonra bitsin o gözyaşları ve başla yolunu aramaya, çıkış bulmaya. Tekrar ve tekrar, fark et ki her yoldan çıkış sana bir şey öğretiyor, gel buraya 7-8 gün kal ve bak gör neler oluyor. Diplere inip 8 günde nasıl zirveye çıkıyorsun ve aslında sen nesin neler yapabilirsin bir gör! İnanmayı öğren kendine ve tek değerli şeyin kendi öz benliğin olduğunu keşfet, kendi transformasyonunu yaşa! Sonrasında biz yine dışarıda seni bekliyor olacağız, yeni seni.

Yarış içerisinde neler oluyor?

Hep süslü güzel ve maneviyat içeren şeyler anlatıyorum. Bu da bir yarış içinde neler yaşıyorum biraz aktarayım diye olsun. Son 2 gün artık. Bir gün önce otobüsümüz kaza yapmış ve baya kötü bir gün geçirmişiz, akşamına kendimize gelebilmişiz. Bu etabı bir şekilde yapacağız ama serviste transfer sırasında inşallah bu sabah bişey olmaz diye ilerliyoruz. Amaç sadece bitirmek olmuş herkes için. 1 gün full dinlenmiş vücutlar ama kafalar yorgun kazadan. Genel klasmanda liderim ama Utkuer Abi ve Mehmet Abi ensemdeler. Birisinin 2 dakika diğerinin 10 dakika önündeyim. İkisi de benden iyi koşucular. Parkur Gelidonya Feneri. İlk kilometreler iniş ve düzlük bazlı, sonra 5 km zirve tırmanışı, ardından teknik iniş ve 1 tırmanış daha 3 km lik ve sonra tekrar teknik iniş üzerine 4 km düz yol sayılabilecek koşulabilen parkur. Tek amaç direnmek bende. Eğer onlarla kalabilirsem bu gün de, son gün artık var gücümle savaşacağım. 2 koşucunun da belli özellikleri var, Mehmet Abi çok iyi iniyor, Utkuer Abi düzde uçuyor. Bense tam averaj, ne çok iyi iniyorum ne de düzde tazıyım. Gelidonya çıkışına kadar ilk 4-5 km beraber gittik ve sonra inişle beraber 30 m civarı açtılar arayı. Patikaya girince olay çok değişiyor.

Gözden kaybettiğin anda sanki 1 saat öndelermiş gibi hissediyorsun, 20 sn dahi önünde olsalar. Ben göz ucumda hep onları görüyorum ve kaybetmemeye çalışıyorum. Çıkışın sonunda yakaladım bu iki ustayı ama hemen inişin başında Mehmet Abi koptu gitti. Utkuer Abi ile kaldık başbaşa ve ben öne geçip Mehmet abiyi yakalamaya kasıyorum, aslında arayı açmasın diye uğraşıyorum. O kadar risk alıyoruz ki inişte, inanın bir tane manzara hafızamda yok, 3 adım sonra nereye basacağımı anca hesaplıyorum. Derken ilk burkulma o zor parkurun belki de en kolay yerinde oldu. Slalom yapar gibi çok hafif eğimle aşağı koşarken düz yolda gitti sağ bilek. Yere kapaklandım Utkuer Abi’nin önünde. Gps filan fırladı gitti. Utkuer abi baktı bana iyi misin? dedi, git dedim abi, henüz kırmadım sanırım. Kalktım ayağa ve üzerine basmaya çalıştım. 3-5 adım sektim ve koşmaya devam ettim. O sıcaklık ve adrenalin ile koştum ve tekrar 3-4dk ya Utkuer Abi’yi geçtim. 2. tırmanış başladı bu arada. Faruk abi yani ultracı bizi yakaladı arkamıza yapıştı. Önde tempo bende ama nabız tavan. Tırmanışın sonunda Faruk abi öne geçip Mahmut’tan kaçmaya çalışıyordu, Utkuer abi de onunla beraber tempo yaptı gitti. Ben ise arayı açmasınlar daha fazla diye inişte zorluyorum. Çat 2. burkulma ama bu sefer daha acılı oldu. Basamam sandım üzerine. Gps den kontrol ettim ve CP noktasına 500 m civarı kalmıştı. 2 sol 1 sağ ayak basarak biraz gittim ve CP ye ulaştım. Ayakkabıyı çözüp en üst imlikleri de geçirip bileklerimi iyice sabitledim, 2 dk dinlenip son 4 km düzlük sayılacak yola çıktım. Ayak tam kendini bulmuşken hop bir daha ama bu daha hafif, koruduğum için ayağı burkulmayı hissedip hemen çektim kendimi.

Tek amacım vardı o an; Utkuer veya Mehmet abi değil, yarışı bitirebilmek ve Gloria öncesi kalıcı bir hasar vermemek ayağıma. Az seke seke ama normal bir tempoda etabı bitirdim. Bitirebildim aslında diyelim. Beynimde yüzlerce tilki dolaşıyor o an bir bilseniz. Ne gel gitler, ne dibe vuruşlar, benim de Likya’da en aklımda kalan ve beni bir daha bedenimin kıymetini bilmeme sebep olan, duygu karmaşasında önce boğulup hatta kızgınlıktan küfürler edip, sonra yeniden doğmama sebep olan gündür. Etap sonu ise her şeyi arkada bırakıp, yaşadıklarıma şükür edip yoluma devam ettim. En büyük kazancım da budur hayatta. Bizi devirmek için onlarca sebep var hayatta, biz onları ne kadar büyük görmek istersek o kadar büyürler ve sorun olmaya devam ederler. Biz sakin kalıp çözüm üretirsek hayat akmaya devam eder. Çok güzel bir söz var bununla alakalı; sen eğer bu gece de yatağa nefes alarak sağ girebiliyorsan başarılısın demektir. O gün yaşadıkların ise olmuş bitmiş seni öldürememiştir. Sen halen hayattasın ve o günü de kazandın. Şimdi yeni bir gün ve yine hayatta kalma savaşı başlıyor. Dünü unut ve sıfırdan başla her şeye. Ben de öyle yaptım ve her sabah öyle yapmaya çalışıyorum.

Göksen Çınar: 19 ironman 70.3 ve 4 ironman bitirmiş olan Göksen Çınar aynı zamanda deneyimli bir triatlon antrenörü. Ortağı ile birlikte kurdukları Yüz Bin Koş grubunun sporcularının antrenman programlarını oluşturmaktalar ve yurt içi ve yurt dışındaki yarışlara hazırlamaktalar. Yüz Bin Koş olarak düzenli bir şekilde katıldıkları triatlon ve Ironman yarışlarının haricinde Göksen’i Ultramaraton'larda görmek mümkün. Kürek ve kano milli takım sporcusu olmanın yanı sıra eğitmen olarak diğer aktif branşları ise futbol, voleybol, yüzme, dans, koşu ve bisiklet. Ayrıca kano branşında ilk Türkiye şampiyonu olarak, toplam 300 kadar kürsü madalyasını evine götürmüş.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale