X

Life Style Medicine nedir: Daha mutlu ve sağlıklı bir yaşamın anahtarı

Bir yerde mi okudum yoksa meditasyon yaparken böyle bir bilgi mi geldi inanın hatırlamıyorum ama bu yazıyı yazmaya başlamadan önce kafamın içinde çınladı: “Eğer dünyaya gelme amacını keşfedersen her şey o yönde açılır, sen yeter ki başla…”

Dünyayı ilk algılamaya başladığım zamanlarda hatırladığım o kadar çok bilgi var ki… Benim annem ilkokul öğretmeni, babam da makine mühendisi. İkisi de döneminin çok ilerisinde, sürekli öğrenen ve öğreten insanlar. Çocukluğum babamın atölyesinde, annemin kütüphanesinde geçti. Bizim ev de atölye de okul gibiydi, kim ne öğrenmek istese bize gelirdi. Böyle bir ortamda büyüdüğüm için yemek yapmaktan örgü örmeye, kuantum fiziğinden ufak tefek mühendislik bilgilerine dek birçok konuyu cinsiyet ve yaş kısıtlaması olmaksızın erkenden öğrenmeye başladım.

Her zaman sporcu biri oldum ama sanat yönüm de hep çok kuvvetliydi. Yazları tiyatro ve enstrüman kurslarına gidiyordum, kışları da basketbol antrenmanlarıma devam ediyordum. Birtakım yanlış yönlendirmeler ve şehirsel kısıtlamalardan dolayı basketbol hayatıma istemeyerek son verdim. Orada olan olay beni spora küstürmüştü ve ikinci tercihimden gidip sanat yönetimi okudum ve müzik piyasasına yöneldim. Konser ve festival organizasyonlarında çalışırken sektörel çöküş başladığı dönemde Berklee Collage of Music’ten Lisanslama ve Dijital Müzik Pazarlaması eğitimi aldıktan sonra yapımcılık işlerine giriştim. Bu alanda iyi şirketlerde, iyi isimlerle çalışırken kendimi Amerika’da buldum.

Amerika’da başıma çok ilginç bir olay geldi ve sonrasında spiritüel yanımı keşfetmeye başladım. Eğlenceli, ilginç bir hikaye bu, bir gün kesin anlatacağım sizlere de söz. Amerika’dan döndükten sonra türlü türlü meditasyonlar yapmaya başladım. Zen meditasyonlarından Atlantis bilgilerine, mindfulness’tan şamanik ritüellere ne bulsam denedim. Denedikçe buldum, buldukça deneyimlemeye devam ettim ve ediyorum. O dönemlerde küçük bir sakatlık geçirdiğim için kilo almıştım ve kilo vermek amaçlı da yoga yapmaya başladım. Yoganın ruhsal kısmıyla pek ilgilenmemiştim, benim başlama noktam çok fizikseldi. Zamanla yoganın hareketli meditasyon yönünü keşfetmeye başladım.

Yogaya ilk başladığında insan hiçbir şey anlamıyor ama zamanla iyi geldiğini bildiği için devam ediyor ve katman katman ruh, beden, zihin çalışmaya başlıyor. “Bir şey yapıyorum ama çok iyi geliyor” derken bir zaman sonra ruh, beden, zihin bütünlüğü belirmeye, olgunlaşmaya ve sonra da birleşmeye başlıyor. Tabii ki bu o kadar hızlı ve kesin bir süreç değil. Ayrıca hiçbir zaman “Bu kesin böyle” diyebileceğimiz bilgiler değil çünkü beynimizi ful kapasite kullanmıyoruz. Kullanmaya başladıkça derinleşmeye başlıyor. Derinleştikçe de daha fazla öğrenme ihtiyacı ortaya çıkıyor. En azından bende böyle oldu ve yin yoga, yüz yogası, çocuk yogası, hamile yogası eğitimleriyle birlikte mindfulness eğitimini de bitirdim.

Eğitimler devam ederken ve bir yandan da deneyimlerken bir şeyler şekilleniyor ve birleşiyor. O dönemlerde ruh, beden, zihin bütünlüğünde mekânsal bütünlüğün de olması gerektiğini düşündüğüm için Hygge Yoga akımını yaratmıştım. Deneyimledikçe ve aktardıkça yoganın daha terapi kısmında olmak istediğime karar verdim. New York Üniversitesi’nin doktorlar ve yoga hocaları tarafından hazırlanmış, pozların vücut sistemlerini temizlediği ve iyileştirdiği bir eğitim olan Yoga ve Fizyoloji eğitimini de aldıktan sonra tam olarak ne yapmak istediğim tamamen netleşti. Aslında bir Yoga Therapist olmak istiyordum ama daha kapsamlı bir şekilde.

Yoga konusunda birçok tarzda kendimi geliştirmiş, ruhsal tarafta belli bir bilgiye sahip olmuş, içine yer ve mekanı da dahil etmiş ve yola devam ediyorken fiziksel tarafta çok eksik kaldığımı fark ettim. Bunun üzerine hemen Personal Trainer eğitimine başladım. Fitness’la yoga birbirini çok güzel tamamlayan bir ikili haline gelmeye başladı. Hemen ardından Corrective Exercise Specialist (Düzeltici Egzersizler) eğitimini de tamamladım. Tam o bitti derken ve hiç aklımda yokken hedefime beni en doğru şekilde ulaştıracak Medical Exercise Trainer eğitimine başladım. Aslında yogayla alakası olmamasına rağmen yoganın iyileştirici kısmına yönelmek istediğim için bu üç eğitim olmazsa olmazdı benim için ki bitiminde bunu çok daha net gördüm.

Eğitimler devam ederken önce kendim yavaş yavaş denemeye başladım. Denemeden öğrenilmiyor, öğrenmeden sindirilmiyor, sindirmeden de öğretilmiyor kanısındayım. Bilgiler biriktikçe paylaşımlar da çeşitlenmeye başladı tabii ve bir gün bir hocam dedi ki: “Bahar sen ne yapıyorsun? Dışarıdan bakınca ne yaptığın anlaşılmıyor.” Bu kadar bilgiyi bütünleştirmek, bir sistematiğe oturtmak, basit ve net bir şekilde anlatmak lazım diye dertlenmeye başlamıştım ki sözlü eleştirisi de geldi çok vakit geçmeden.

Yer, mekan, zaman, ruh, beden, zihin, hygge, el yapımı mum, sanat, müzik, meditasyon, yoga, fitness, zen falan filan derken daldan dala atlayan bir hoca imajı çıkıyor ortaya. Anlıyorum, çok da hak veriyorum. Başlıklardan sıyrılıp yukarıdan bakınca hepsi hayatın bir parçası, değil mi? Yoga yaparken gözüme aşırı parlak bir ışık gelip rahatsız olduğumda hygge devreye girerken stresten patladığımda bir müzik açmak rahatlatmıyor mu? Parmağımı kırdığım zaman meditasyon yaparak rahatlarken kuvvetlendirmek için egzersizlere başvurmuyor muyum? Aslında hiçbir şey dağınık değil, sadece madde madde yazılı bir yerde durmuyor.

Sanırım sosyal medyadan da alıştık… Her şey bize özet ve birer kelime halinde sunulsun istiyoruz, konulara kafa yorup bağlantı kurmak biraz zor geliyor. Onun için de farklı farklı konular gördüğümüzde dağılıyoruz veya “Bu ne anlatıyor ya?” diyoruz. Ben çok çeşitli bilgilerle büyüdüğüm için bana absürt gelmiyor ama bir hoca olarak herkesin anlayacağı dilden, klişelere kaçmadan, özgün, konunun özünden çıkmadan, yalın ve anlaşılır olması gerektiğinin çok farkındayım ki bence işin en zor kısmı bu. Ben bunlara kafa yorarken, ne yapsam da bütünlesem, ne desem de dağınık durmasa diye düşünürken “Life Style Medicine” terimiyle karşılaştım ve dedim ki: “Evet ya! Aslında ben bir nevi bunu yapıyormuşum!”

Açılış cümleme gelirsek… Hepimizin kozmik zincirde bir görevi olduğuna inanıyorum, bahsettiğim hayata gelme amacı da bu zincirdeki görevin ne olduğunu bulmak. Benim görevim öğrenmek, ilerlemek ve diğerlerinin de ilerlemesi için deneyimlerimi, bildiklerimi paylaşmak. Bunu fark edip o yola girdiğim zaman terimler, bilgiler, eğitimler hep önüme geldi. İçgüdüsel yaptığım bazı şeylerin karşılığını bir yerde gördüm.

Evet, sevgili arkadaşlarım, uzun bir girizgah yaparak bir ön bilgi vermek istedim. Bundan sonraki yazılarım anlamış olduğunuz üzere “Life Style Medicine” çatısı altında ruh, beden, zihin başlıklarından açıla açıla devam edecek. Hayatınızı her gün bir adım daha ileri götüren, daha mutlu ve sağlıklı olmanızı sağlayan bilgiler paylaşacağım sizlerle. Bu çatıdaki konu başlıklarında daha çok sezgisel ve içgüdüsel ilerleyeceğim gibi görünüyor. Merak dolu ve belli ki oldukça heyecanlı geçecek yolculuğumuz yorumlarınız ve katkılarınızla şekillenecek, buna inanıyorum.

Görüşmek üzere!

İlginizi çekebilir: Hygge yoga: Sıcaklık, rahatlık, huzur, bedene ve zihne odaklanma, farkındalık

Bahar Çolak: Merhabalar ben Bahar. Yeditepe Üniversitesi, Sanat Yönetimi Bölümü mezunuyum. Okul sonrası Demir Demirkan’ın asistanın olduktan sonra müzik yapımcılığına başladım, Berklee Collage of Music’ten Dijital Müzik Pazarlaması ve Lisanslama eğitimi aldım. 2017 yılında yoga eğitimimi tamamladım. Daha sonra, Leiden Üniversitesi'nden Mindfulness eğitimi aldım. 2020 yılında İskandinavların mutluluk felsefesi Hygge'yi, Yoga ve Mindfulness çalışmalarıyla birleştirerek yepyeni deneyimsel bir akım yarattım. Soho House, Kalamış’taki Home Studio’m ve kurumsal firmalarda yoga dersleri veriyorum ve workshoplar yapıyorum.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale