X

Kitapları seven kız: Virginia Woolf ile Maçka Parkı’nda

Yaban kazlarını bilirsiniz. Onlar V şeklinde uçar, böylece uçuşlarını kolaylaştıracak bir hava akımı yaratırlar. Küçükken elimden düşürmediğim bir kitaptan öğrenmiştim bunu. Nasıl da her yere yanımda taşırdım o kitabı! Dr. Maurice Burton’ın kuşlar kitabını…

Onları görmeyi diledim hep, yani yaban kazlarını, nasıl da V şeklinde uçtuklarını. Müdavimi olduğum Maçka Parkı’nda çimenlere uzanıp gökyüzünü seyrederken, gözlerim onları aradı hep. Oysa bir tek güvercinler ve zaman zaman da kırlangıçlar uçuyordu mahallemi kaplayan pastel boya mavisi gökyüzünde.

Ama belki de, diye düşünürdüm, V şeklinde uçmalarının tek sebebi bunun işlerini kolaylaştırması değildir. Belki de, onlar bir sürüye ait olmanın mutluluğunu tatmak istiyorlardır. Ben bunu istediğimi biliyordum en azından. Bütün yalnız çocuklar gibi…

Ya da, diye düşündüm çok sonraları, çocuk kitaplarının korunaklı dünyasını terk edip de kendimi intihar etmiş yazarların ellerine teslim ederken. Kütüphanem bir mezarlığa dönüşmüştü o zamanlar, sadece birkaç yıl içinde. Ya da, diye düşündüm ben de. Ya da V harfini seçmişlerdir, çünkü Virginia Woolf’u onurlandırmak istiyorlardır sadece.

Virginia Woolf, 28 Mart 1941 günü güvercin grisi bulutlarla kaplı İngiliz göğü altında paltosunun ceplerini taşlarla doldurup kararlı adımlarla göle yürürken, gökyüzünden onu izlemiş olmalı yaban kazları.

En azından ben böyle düşünmekten hoşlanıyorum. Onun ölüme yapayalnız gittiği düşüncesi katlanılmaz geliyor bana. Yaban kazlarının bu olağanüstü kadını yukarıdan şefkatle izledikleri fikrine sığınmayı tercih ediyorum.

Kayıp bir yaban kazı gibi umutsuzca bir sürüye ait olmak istedim ben de bütün ilk gençliğim boyunca. Gökyüzündeki o büyük, beyaz V harfinin bir parçası olabilmeyi… Kendi kendime ait hissedemedim bir türlü kendimi. Oysa bunu hissedebilseydim, kendimi sevmeyi çok daha erken öğrenebilirdim belki de. Ben olmayan sahillerde, olmayan denizlerde kendime bir kılavuz, bir deniz feneri aradım durdum onun yerine.

Dalgalar’ı okudum, Deniz Feneri’ni ve Woolf’un yazdığı hemen her şeyi. Virginia Woolf’u yalayıp yuttum on yedi yaşındayken, beni okyanusta, dalgalarda sürükleniyormuşum gibi hissettiren bir tutkuyla. Ve bir an için, onun sihirli sözcükleri sayesinde, gerçekten de nefes alabildiğimi hissettim suyun altında.

Beni en çok etkileyen kitabı Dalgalar olmuştu. Onu dikkatle seçtiği sözcüklerini sahilde, dalgaların ritmine uydurarak yazmıştı. Woolf her şeyin; dalgaların, çay fincanlarının ve sessizliğin bile bir müziği olduğunu öğretmişti bana. Bu kitabın, hangi dilde okunursa okunsun, bir müziği vardı. Peki ya ben? Benim de kendime ait bir şarkım var mıydı?

Ne tuhaf, derdim kendi kendime, kendini sevmeyi bir türlü öğrenemeyen bir çocuk olarak. Ne tuhaf; bazılarımız görkemli bir senfoni, bazılarımız da olsa olsa kırık bir gitar oluyor bu hayatta… ve bir daha asla uçmamak için, paltosunun ceplerini taşlarla dolduruyor gri gökyüzünün altında.

Bugünlerde her şeyden çok ülkemizin geleceğini düşünüyorum birçoğumuz gibi. Bize ne olacağını, hayatımızın neye dönüşeceğini… Kırık bir gitar mı olacağız, yoksa bir senfoni mi? Bilmiyorum! Zaman durdu sanki.

Bahar geldi ama kendimi kaptıramıyorum bahara. Hayatımın geçip gitmesini izliyorum; yaban kazlarından, yaban güllerinden ve yaban çileklerinden uzakta. Sonra Dalgalar’ı alıyorum elime ve yıllar önce kalbimin derinliklerinde duyduğum o gizli şarkıyı duymaya başlıyorum içimde.

Bu şarkının hiçbir yere gitmediğini anlıyorum. Tıpkı Dr. Maurice Burton’ın kuşlar kitabını taşıdığım gibi onu da hep yanımda taşıdığımı… Sonra çok önemli bir şeyin daha farkına varıyorum: Duyduğum müzik, Woolf’un kitabına değil, bana ait aslında. Bir müziğim var benim! Hep vardı, en başından beri! Anlıyorum ki, ben daima ve sonsuza dek kendi kendimin deniz feneriyim.

Dalgalar kitabına sımsıkı sarılırken, artık büyük bir sürüye ait bir yaban kazı olmak istemediğimi fark ediyorum şaşkınlıkla. Ceplerime doldurduğum hayali taşlar nasıl da ağırlık yapıyor! Çıkarıyorum onları tek tek, fırlatıp atıyorum suya.

Ve büyük bir mutlulukla gökyüzünde, Maçka Parkı’nın üzerinden uzaklara uçarken, hiçbir yere ait olmamaya devam ediyorum çok sevgili kitaplarımdan başka.

İlginizi çekebilir: Kitapları seven kız: Grimm Kardeşler ile yağmur altında

Zeynep Alpaslan: Zeynep Alpaslan 1983’te İstanbul’da doğdu. Hem çocuklar hem yetişkinler için öykü, roman, şiir ve karikatür alanında eserler verdi. Tokyo (2018) isimli ilk çocuk romanı KYÖV Çocuk Edebiyatı ödülünü kazandı. Plüton Sakinleri isimli müzik grubu için şarkı sözleri yazdı. Resimleriyle karma sergilere katıldı. Zeynep kedileri Pogo ve Yoko ile birlikte İstanbul’da yaşıyor, boş zamanlarında resim yapıyor ve kendi çizgi romanlarını yazıp çiziyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale