X

Kendinizin hangi versiyonusunuz: Başka bir hayatta kim olurdunuz?

Bizi biz yapan şey nedir? Acaba başka koşullarda yaşıyor olsaydık, yine aynı kişi olur muyduk? Son zamanlarda bu konuyu aklıma getiren bir dizi keşfettim: Counterpart. Counterpart, bilim kurgu türünde bir drama dizisi. Dizide otuz yıldır aynı ofiste çalışan başkahramanımız aslında tam olarak ne iş yaptığını bilmez. Bir gün, aslında çalıştığı yerin paralel evrene açılan bir geçit olduğunu fark eder ve o günden sonra hayatı değişir. Ve paralel evrendeki diğer versiyonu karakter olarak kendisinden oldukça farklıdır. Aynı genlere sahip, hatta belli bir yaşa kadar aynı koşullarda büyüyen versiyonların oldukça farklı karakterlere sahip olduğunu görüyoruz dizi boyunca.

Öyleyse içinde doğduğumuz çevrenin koşulları, anne ve babamızın tutumları, geçmiş yaşantılarımız gibi etmenler benliğimiz üzerinde ne kadar etkili? Gelin bu sorunun cevabını benlik kavramını inceleyerek yanıtlayalım.

Benlik kavramını bence çok güzel açıklayan Transaksiyonel Analizin kurucusu Eric Berne, kuramın ilk ortaya çıktığı zamanlarda danışanlarını izlerken bir şey fark eder: Danışanları sorunlarını anlatırken gözünün önünde bir tür transa girmektedir. Duruşları, nefes alışları, mimikleri hatta kelime dağarcıkları keskin bir şekilde değişmeye başlar.

Berne bu durumu “Sanki her insanda, üç yaşında olduğu zamanki küçük insanın aynısı vardı” şeklinde açıklar. Peki, bu değişimi yaşayan insanlar dışarıdan gayet yetişkin gibi görünürken, içeride değişen nedir? Berne’e göre kişi içinde kendi anne-babasını/ebeveynlerini de barındırır. Bunlar hayatın ilk beş yılında yaşanan en anlamlı içsel ve dışsal olayların beyindeki kayıtlarıdır.

Transaksiyonel Analize göre Ebeveyn, Çocuk ve Yetişkin olmak üzere üç tane benlik durumu vardır. Bu varoluş halleri rol değil, psikolojik gerçekliklerdir. Bu ego durumları, geçmişteki olayların kaydedilmiş verisinin yeniden oynatılması ile üretilir, gerçek insanları, gerçek zamanı, gerçek mekanları, gerçek kararları ve gerçek duyguları içerir.

Ebeveyn egosu, kişinin kabaca ilk beş yılında sorgulamadan kabul ettiği, kuralların ve öğrenilmiş dış olayların beyindeki kayıtlarıdır. Ebeveyndeki veriler yorumlanmadan doğrudan kaydedilir ve içselleştirilir. İlk beş yıl, hafızanın sürekli kayıtta olduğu muazzam bir bilgi deposudur. Ebeveyn verisi kişinin şimdiki yaşamında “nasıl yapacağım?” sorusunun yanıtıdır. Sorunlara yaklaşım tarzımız, Ebeveyn ego durumuyla ilgilidir.

Dış olayların Ebeveyne kaydı yapılırken içsel olaylar da eşzamanlı olarak Çocuk egosuna kaydedilir. Çocuk egosundaki verilerin çoğu duygulardır. Hayal kırıklıklarıyla dolu bir büyüme süreci olumsuz duygulara yol açar. Bu duyguları temel alan çocuk kısa sürede “Yeterince iyi değilim” sonucuna varır. Çocuk ego durumunun olumlu yanları da vardır: Yaratıcılık, merak, keşif, öğrenme arzusu, deneyimlemek ve hissetmek dürtüsü gibi. Ancak olumsuzluk tüm iyileri götürür ve yetersizlik algısı ağır basar. Herkesin “yeterince iyi olamamış” bir Çocuk egosu vardır. Peki, çocukluktan itibaren silinemez Ebeveyn ve Çocuk kayıtlarına sahipsek değişme umudumuz nedir? Başka bir deyişle, geçmişin pençesinden nasıl kurtuluruz?

Geçmişin pençesinden nasıl kurtuluruz?

Küçük bir bebek, onuncu ayından itibaren keşfetmeye, olayları test etmeye başlar. Tam bu döneme denk gelen yürümeye çalışma girişimleri, özgürlüğün ve bağımsızlığın habercisidir. İşte Yetişkin egosu da buna paralel olarak gelişmeye başlar. Yetişkin egosu Ebeveyn ve Çocuktan aldığı verileri işler, yorumlar ve kararlar alır. Ebeveyn komutlarının temelinde gerçeklik varsa çocuk kendi yetişkini aracılığıyla dengeli çıkarımlar yapar.

Ebeveyn komutları tutarsız, çelişkili ise çocuk karmaşa yaşar, ego bütünlüğünü koruyamaz. Çelişkili, tutarsız ebeveyn mesajları çocuğun çatışma içinde kalmasına ve kendinden şüphe etmesine yol açar. Kendinden emin olamayan çocuk olumsuz benlik algısından başka bir seçeneğin olmadığı bir içsel dünyada sıkışıp kalır. Yetişkin egosunun en önemli özelliği olasılık hesapları yapmasıdır. Böylelikle kendisi için en iyi kararları almaya çalışır. Olasılık hesabı yapılırken olumsuzluk olasılığı da hesaba katılır. Böylelikle Yetişkin, olumsuzluk ve başarısızlık durumlarına da hazırlıklı olur.

Ebeveyn ve Çocuk kayıtları olumsuz ve değiştirilemez görünebilir. Zaten amaç Ebeveyn ve Çocuktan kurtulmak değil, bu veri bankalarını inceleyebilmek için özgür olmaktır. Ne kadar olasılık hesaplarsak o kadar özgürüzdür. Ve her olasılık seçimi, yeni bir versiyonumuzu oluşturur. Yazının başında bahsettiğim dizideki gibi, aynı koşullarda doğmuş olsak bile, seçimlerimiz bizi başka biri haline getirebilir. Ya da değişen çevre koşulları bizim seçimlerimizi etkileyerek farklı biri olmamıza sebep olabilir. Her türlü, içimizde ortaya çıkmayı bekleyen zıtlıkları barındırıyor olabiliriz. Bunlardan en iyi halimizi/versiyonumuzu beslemek ise bizim sorumluluğumuzdadır. Bu sorumluluğu almaya hazır olduğunuzda destek almak isterseniz bana ayselkeskin2004@yahoo.com dan ulaşabilirsiniz. Sevgiyle kalın.

Kaynak 
Harris, Thomas, A. 1967. Ben OK’im- Sen OK’sin. OkuyanUs Yayınları. İstanbul.

İlginizi çekebilir: Evrenin mikrokozmosu: Aile

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale