X

Kendini kabul etme hali: “Olanı olduğu gibi görmek”

Kendimizi ne kadar kabul ediyoruz?
İyiye ve sevgiye ulaşma yolunda mükemmelliği arayanlardan mıyız?
Ya da iyileşme haline bağımlı mı oluyoruz?

Bazen adım atma, bazen olanı gözlemleme zamanıdır. Hayatın doğal akışında iyileşir ya da yaralanırız. İyileşmek her zaman çaba içermez. Tabii ki kendimiz için adım atmak kıymetli bir çabadır. Fakat bu zorundalıkla değil, oluşla ve akışla olacak bir şeydir. “Zorla güzellik olmaz” gerçekten, severek ve hissederek güzellik olur. Hayatımızdaki her güzellik bazı şeyleri kabul ederek gerçekleşir. Kötü yanlarımızı ya da huzursuz hallerimizi kabul ederek güzel görebiliriz aslında. Çünkü olanı görmeye kalbimiz açılmıştır.

İnsanız ve içimizde her zaman o kara nokta, kötü yanlar ve huysuzluklar olacaktır. Hiç beklemediğimiz an bağıracak, kızacak ve ağlayacağız. Duygular beklenmedik anlar kendini gösterir. Zaten hayatın sürprizi ve bilinmezliği de buradadır. Çok kötü geçiyormuş gibi gelen bir günün akşamı, harika duygularla bitebilir veya tam tersi olabilir. Biz daima iyi ya da mutlunun aktığı bir dünyada değiliz. Biz renklerin içindeyiz, renk rengiz. Bu yüzden daima farklılık, yenilik olacaktır. Bunun aralığı herkeste farklıdır.

Herkesin durağan zamanı başka, değişim anları başkadır. Yaş ve deneyimlerin etkisi ile de yenileniriz ama en çok, kendimizi tanıdıkça ve bazı yanlarımıza “mm okey bu da böyleymiş” dedikçe, kabul ile gelen bir yenilenme vardır. Her şey durağan gibi gelirken, bazı tavırlarımızı gördükçe zorlanırız. Ya da başka insanların tavırlarını gördükçe zorlanırız. Onlarda kabul edemediğimiz durumlar, kendimizde kabul etmediğimizden kaynaklıdır.

Bir düşünelim, eğer ailemizden ya da arkadaşımızdan birinin bir huyunu ters diye nitelendirmeseydik ne olurdu? Kendimizde nelerin olmayacağı listesini çıkaramazdık. Dışarıdaki kötü, iyi diye değerlendirdiğimiz her şey kendimiz için seçtiğimiz şeylerdir. Fakat yargısız biri olacağım demek zordur, insan yargılı bir varlıktır ve yargılarıyla seçer. Belki “dışarıyı daha az yargılayacağım” şeklinde bir cümle kurulabilir. Bu cümle seçilince, kendini böyle görüp kabul edersin. Aileden ya da arkadaşından biri bu huyu edinmiş ve dışarıdaki insanları yargılıyorsa bu onun seçimidir. Ve sen dışarıyı yargılamıyorum diye kendini yargısız sanarken, bu tavrı seçmiş aile üyesi ya da arkadaşını fark etmeden yargılıyor olabilirsin. Ve o zaman aynı döngünün içine sen de dahil olursun. İşte gerçek kabul hali; “bu tavrı ben seçtim ama diğerlerinin seçip seçmemesi benimle ilgili değildir” dediğinde, diğerleri yakının da olsa zıttını yaptığında duygu durumu olarak nötr kalabilmek senin de tavrını değiştirdiğini gösterir. Ya da bazen yargı yapabilirsin ve “ Ben yargılamayı sevmiyorum, bunu niye yaptım şimdi?” diye düşünüp kendini suçlamak yerine, insan olduğunu arada başka duyguları da deneyimlemeye yerin olduğunu hatırla. Ya da bunu yapma sebebinin arkasını gör.

Kendini iyi biri olarak tanımlarken; gerilme konusunda, dikkat konusunda veya başka birçok konuda yaptığın hatalar olabilir. Başkası için de bu “kötü” olarak değerlendirilmektedir. Bu yüzden ne sen ne de diğeri saf iyi veya kötü olabilir. Seçimler deryasında yüzüyoruz. Bu yüzden herkesin kendinde kabul ettiği yan başkadır. Sen de kendi yanlarını (iyileri, kötüleri, renklerini) kabul et, sana iyi gelmiyor ve değiştirebileceğine inanıyorsan adım at. Ama hiçbir şey için zorlama, bazen o rengini kabul etmek daha iyi bir seçimdir, ya da o rengin değişmesi için öğrenmen gereken dersler vardır.

Kendini kabul etmek, insan olma yoluna huzurla bakmaktır. Bazen çocuk, bazen olgun olduğuna, bazen hatalar yaptığına bazen iyi hissettirdiğine dair bir yolculuk, insan olmak.

Kendimizi kabul etmek, bir ego seçimi olmamalı. Gerçekten kendimizi kabul ettiğimizde, dışarıdaki herkesin rengi ve seçimini bir yerde kabul ederiz, bu onların yolu ve karmasıdır. Her kabul etmeme hali bizi de huzursuz eder. Çünkü dışarda ya da içimizde hoşumuza gitmeyen bir şey vardır, hep olacaktır. Sevgi yolunda eğitiyorsak kendimizi, sevginin içinde bu kara leke de vardır, bunu bildiğimiz zaman kabul hali kolaylaşabilir.

Sevgi yoluna kalbimizi açmak istiyorsak, karanlığımız ve gölgelerimizle yüzleşmeliyiz. “Ben yüzleştim bitti.” demek yerine, herkesin bu yanının olduğunu ve bu yüzleşmenin hep devam ettiğini fark etmeliyiz. Herkes yüzleşmek zorunda mıdır sizce? Bazen o saf kötü dediğimiz kişi bize dünyada bir öğretici değil midir? Biz deneyerek, görerek şefkat alanına girer ya da bazı seçimler yaparız.

Bu dünya anaokulu tadında bir yer olduğu için, anaokulunda öğretmen her çocuğa aynı sevgiyle yaklaşır. Velisi ona kötü davranmış bir çocuk, okulda herkesin canını yakmak isteyebilir. Bu bize acı da verse, öğretmeye başlar. Biz sevgiyi bulmak için acıyı kabul ederiz. Işığı bulmak için de karanlığı… Bazılarımız da etmez, dünyanın dengesinde olması gerektiği tarafı seçer. Dualiteyi sürdürür. Bu planın düzenidir ve buna yanlış diyemeyiz.

Bu dünyada yapabileceğimiz en güzel şey, bütün duyguları görmek bütün hisleri kabul etmek. Samimiyet, sıcak ve sevgi dolu mudur her zaman? Hiç sevdiğiniz birine, sizi anlamadığı için bağırmadınız mı? Onun üzülmesini gördüğünüz için değişmesini istemediniz mi? Bağırmanın arkasında bir “Ben seni seviyorum bu yüzden beni anla istiyorum.” ya da değiştirme çabasının arkasında “Ben seni seviyorum bu yüzden acı çekme ve değiş.” gibi cümleler olamaz mı?

Samimiyet işte bazen bu çabadır, sadece kurtarıcı rolünün arkasına gizlenir. Kurtarıcı değiliz, izleyiciyiz. Bu yüzden bu tür bir samimiyet eğer kurtarıcı rolü üstlenmişse, pek de samimi değildir. Ama o beklenmedik duygu durumunu (bağırmak, kızmak, yargılamak…) yaşayabildiğiniz için, size alan açılmıştır, bu alanda samimisinizdir. Bu fark etmeniz gereken, içinizde taşıdığınız duygular ve düşüncelerle bağlı olabilir.

Bazen karşımızdaki anlamamayı ve acıyı seçebilir. Ya da anlama ve acıyı aşma yolu sizin tarafınızdan değil, kendi tarafından bulunacaktır. Bu yüzden o kişinin anlamamasını kabul etmeli, kendi zamanında anlaması için alan açmalı. Aynı şekilde acısını deneyimleyen insana (aşamadığı zor bir psikolojik alandaysa yardım etmeli fakat yoluna karışmamalı) alan tanımalı. Her ruhun öğrenme ve dünyaya verme alanı başka olabilir, benzer de olabilir.

Bu dünyada herkes herkesi kabul etmeyebilir, sen de etmeyebilirsin. Sınırlarınız ve değerleriniz ortak olmayabilir. Ama o insanın varlığını kabul edersin, “Evet o bu deneyimi yaşıyor kabul ama hayatıma almayı kabul etmiyorum.” diyebilirsiniz. Ama kendini kabul etmek, en öze giden yol. Yaşamını tıkadıysan, dışarıya adım atamıyorsan, kabul hali dışarıya adım atmanı da kolaylaştırır.

Bazen egomuz yüzünden kendimizi kabul etmeyiz, “Hayır bunu yapamaz, bağıramaz, kızamaz, hata yapamaz, laf sokamaz.” birçok -mazımız vardır. Evet belki de seçimlerimizle sınırlarımızı belirledik ama o sınırlardan kendimize hapishane mi yaptık? Kendimizi kabul edelim derken bu alandan çıkmayalım, çıkanı da kabul etmeyelim demiş olabilir miyiz? Her yerde kendimize benzer olanı mı aradık, diğerlerini kabul etmediğimizi görmeyelim diye?

Kabul ettiğimizi, sevgi yolunda olduğumuzu görmek için kabilemizi arıyor olabiliriz. Ama arka sokağında yaşayan, komşun olan, dünyanın bir ucunda olan insanlar var. Senden bambaşka huylara sahip, sınırlara ve tavırlara sahip. Senin gibi değerlere sahip olmayan insanlarla bir arada olsaydın, ne kadar kabul halinde olurdun? Evet onlar sana zarar verebilir ama irade meselesidir. Eğer sen iradeliysen diğerlerinin huyları seni ilgilendirmez. Kabul etme halinde önemli bir irade ve diğer insanların yoluna saygı gerekir. Çünkü onlara duyduğun saygı, içindeki sonsuz evren sevgisine ve düzene olan güvenden kaynaklıdır.

Tanrıcılık oynamazsın, olanı deneyimlersin, macerasına kapılırsın dünyanın. Bu yüzden mutlak iyi ve mutlak sınırları arayarak kabul etmek olmaz. İrade güçlenerek, zayıf yanları görerek, kendini iyi hissettiğin huyları kabul ederek, dışarıya ve kendine zarar vermediğini anlayarak kabul edersin. Bazen etmek istemezsen de inatlaşmana gerek yok. O tarafın sevmediğin için zaten zamanla değişecektir. Sadece sevmiyorum demek yerine iradeyi ön plana alıp, çabalamak iyi gelebilir. Bazen de çabasız bir oluş halini kucaklamak. Çabalama, olduğun gibi olmak, yeterli olduğunu bilmek. Hiçbir yeteneğin, işin, gücün ve sevdiklerin bile olmasa kendini sever miydin? buraya bakmak ve saf varoluşuna saygı duyup, onu kabul etmek kıymetli.

O zaman hangi yeteneğe sahip olursan ol, değerlerin sınırların ne olursa olsun, gerçek bir “kabul” hali olur. Şunu, bunu da yaparsam diye liste çıkarıp kendini kabul etmek, saf sevgi içeren bir yol değildir. O yapılacaklar listesidir, kendine açacağın kucak ise tıpkı saf bebek haline, sadece ağlayıp yemek yiyen haline sarılabilmektir. Niye kabul edemiyorum diyorsan da kendini gözlem halin aktiftir. Öğrendiğin yeni şeyler, ayırt etmeye çalıştığın bir dünya vardır. Bu aşamaları da deneyimlemek, hayatla bu şekilde yürümek sana en derin yüzleşmeyi ve belki de kucaklamayı getirir. Aynaya şefkatle bak, orada her şey var.

İlginizi çekebilir: Kendinle ve duygularınla kalabilme hali: Her duygu durumuna izin verebilir misin?

Serenay Köseoğlu: Serenay 2018'de Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Film Tasarımı bölümünden mezun oldu. Okuldayken film çözümlemeleri ile birlikte, sembolizme ve psikolojiye merak saldı. İnsan zihni ve eylemlerini anlamaya çalışırken, Jung ve Freud ile yolculuğuna başladı. Zihnin, bedenden bağımsız olmadığını anladıktan sonra, bütünlüğü kavramak için bedenle derinleşme pratikleri yaptı. Modern dans dersleri aldıktan sonra, köklenmek ve bırakmak eylemleriyle tanıştı. Yin yoga ve hatha yoga atölyelerine katılarak yoluna devam etti. Son 2 aydır "Belly Dance ile Derinleşme" pratiği içerisinde, bedenin kıvrımlarını ve sınırlarını keşfediyor. Elementlerin hislerdeki ve bedendeki yansımalarını inceliyor. Integral Coach'u ile değer ve güven kavramlarına çalıştıktan sonra, öze yakınlaştıran bu pratikleri hatırlatmak istiyor. Dinginliği ve sadeliği deneyimlemek için, mindfulness atölyelerine katılıyor. Meditatif dans pratiklerine devam ediyor. Bu yolda yeni yeni keşfettiği tantric yogadan besleniyor. Psikoloji ve Ezoterizm alanında okumalar yapıyor, beden ve zihin arası sık sık gezintilere çıkıyor. Sevdiği birçok şeye; dansa, yemek yapmaya, iletişime ve tasarlamaya "Yaşama Sanatı" olarak bakıyor. Birkaç reklam ajansında metin yazarlığı ve prodüksiyon çalışması yaptıktan sonra, kreatif alanda yazmaya ve üretmeye devam ediyor. Mikro ve makro kozmosu anlamaya çalışırken, sık sık yazı yazan ve oluşu deneyimleyen bir öğrenci.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale