X

Kendi ellerimizle yarattığımız tutsaklığımız: “Bağlılıklar”

Bağlılıklar hayatımızda ne şekilde yer alır? Hemen bakalım; mutlu olmamız başarılı olmamıza bağlıdır örneğin. Eğer iş konusunda istediğimiz başarıyı elde edemeyecek olursak bu büyük bir çöküş demektir. Çünkü bir kere “bağlanmışızdır”. Eğer gerçekten iş dünyasında bir yere gelemiyorsak, bir unvanımız yoksa, saygı görmüyorsak, bir müdür, bir yönetici belki bir direktör olamamışsak “hak etmiyoruzdur”… Neyi hak etmiyoruz diye düşünelim; mutlu olmayı, çevremizdeki insanlar tarafından “başarılı” olarak tanınmayı, sadece olduğumuz gibi olmayı veya başka becerilerimiz ile değerlendirilebilmeyi.

İşte bağlanmalar böyle başlar, küçük yaşlarımızda belki bir fikir ediniriz, ailemiz bizi ancak yüksek notlar aldığımızda başarılı görür,

veya bir insanı sevmemiz sadece iyi bir işi olmasına bağlı olmalıdır, veya bir kişi ile güzel bir ilişki kuracaksak o kişinin evlenmiş ve hatta daha önce çocuk sahibi olmuş olması tehlikelidir, “böyle” bir insan mutluluk ideallerimiz ile “bağlanmamıştır” çünkü mutluluk idealimizde birlikte olacağımız kişi bizimle eşit koşullarda olmalıdır aksi takdirde beraber mutlu olamayız gibi…

Başka bağlılıklar da vardır tabi, sabahlarımızın “mutlu” olarak tanımlanabilmesi için portakal suyumuzu içmemiz gerekir, spor yapmamız gerekir, kendi yatağımızda uyanmamız gerekir veya mutlaka duş almamız gerekir. Bunlar “daha” küçük bağlılıklardır belki ama olmazsa olmazlarımızdır. O gün bu tarz rutinler gerçekleşmediği durumda “güzel” geçmez ve hatta geçemez… Çünkü günümüzün güzelliği ve mutluluğumuz tamamıyla olup olmamalarına bağlıdır… Biz onları bu şekilde tanımlamışızdır – günümüz “ancak ve ancak” bu kavramlar olduğu “durumda” güzel bir gün olarak tanımlanabilir…

Bağlılıkların “tutsaklığa” dönüşümü

Birçoğumuz için “hayatımızda” bir parça olarak nitelendirebileceğimiz bu bağlanmalar aslında hiç farkında olmadan kendimize koyduğumuz “tutsaklıklarımız” haline gelebilmektedir; sabah spora gidemeyeceğimiz için bir gün bile sabah muhteşem bir arkadaş kahvaltısına katılmaya zamanımız olmaz, başarımıza bağlı mutluluğumuz bir yıl bile çocuklarımızla daha uzun süre bir tatil planlamamız gerekliliğini aklımıza getirmez çünkü şirketimizin “bize ihtiyacı vardır”… Bu örnekler o kadar çoktur ki, aslında kaçırdığımız olası güzellikleri, bu bağlanma hallerinin bizi nasıl da kısıtlar hale geldiğini göremiyoruz… Belki sevdiklerimizi kırarız, belki kendimizi yalnızlığa mahkum ederiz, belki o yıkılmaz bağlanmalarımız kendimizi daha da yormamıza, yıpratmamıza ve hatta kendimize zarar vermemize kadar gidebilir.

İşte sevgili Don Miguel Ruiz J.R. güzel eseri Bağlanmanın Beş Seviyesi ile bize “bağlanma” kavramının hayatımızda ne derece önemli olduğunu detaylıca açıklamaktadır:

  • İlk Seviye: Öz Benlik

Bu seviyede gerçek bir bağlılık olmaksızın herhangi bir andan zevk alabilirsiniz, örneğin futbol maçı izlemek gibi. Kendinizi ancak maça, gidip seyredecek kadar vermişsinizdir. Bu, bilginin kontrolünü tümüyle elinde tutan sizsinizdir. Zevkin, sevincin, o katışıksız, hayatı koşulsuzca yaşama arzusundan kaynaklanan en saf biçimi yaşamışsınızdır.

  • İkinci Seviye: Tercih

Bu seviyede futbol örneğinden devam edecek olursak, yaşamınızı biçimlendiren bir yenme-yenilme hikayesi yaratırsınız fakat bu hikayenin kişisel olarak sizinle herhangi bir ilişkisi yoktur; öykü takıma ilişkindir. Olay ve çevrenizdeki insanlarla ilişki kurarsınız fakat maçın sonunda “eğlenceliydi” der, bağınızı çözersiniz. Böyle kolayca bağlanıp bırakma becerisi, duygusal yanınızla kendinizi hoş bir oyunun iniş çıkışına vermenizi sağlar. Hayat, bir olay, bir etkinliktir, onu kendilerini nasıl gördüklerinden bağımsız olarak çevrenizdekilerle paylaşabilirsiniz.

  • Üçüncü Seviye: Kimlik

Bu seviyede, takımınıza bağımlılığınız, dünyayla bir fan olarak ilişkilenmenizle birlikte kişisel yaşamınızı stadyum kapıları dışında etkilemeye başlar. Ayrım başlangıçtaki kadar net değildir. Üçüncü seviyede bu kültür, bu takım kimliğinizin ufak bir parçası haline gelmiştir. Olay ya da an geçtikten sonra da kim olduğunuz düşüncesini biçimlendirmeye devam eder. Bilgiyi beraberinizde götürür, onu hiçbir ilgisi olmayan ortamlara da taşıyarak hayatınızın çeşitli bölümlerini bu takım etrafında şekillendirmeye başlarsınız.

  • Dördüncü Seviye: İçselleştirme

Yaşamınız ve bağlılığınız arasındaki sınırlar belirsizleşmeye, her şey bu takım çevresinde dönmeye başlar. Kendinizi takımınızın oyun dışında da ne kadar daha iyi olduğunu tartışırken bulursunuz. Bağlılığınız derinleştikçe bu takıma gönül vermeyi, insanların – kendiniz dahil – sizinle ilişki kurmasının koşulu haline getirebilirsiniz. Diğer bir deyişle, bağlılığınızı öyle bir içselleştirmişsinizdir ki kendinizi kabulün şartına dönüşmüştür.

  • Beşinci Seviye: Fanatiklik

Bu seviyede takımınıza taparsınız! Damarlarınızda renkleri akar! Karşı takımın taraftarı kendiliğinden düşmanınız haline gelir. Takımınıza inanmadıkça ilişkileriniz sizin için bir şey ifade etmez. Attığınız her adım, aldığınız her karar, iyi bir taraftar olmanın sizin gözünüzdeki gereklilikleri doğrultusundadır. İnancınız yaşantının önüne geçmiştir. Bağlılığınız arttıkça insanlığa saygınızı bile yitirdiğiniz bir noktaya gelebilirsiniz. Sizin gözünüzde gerçek bir taraftar takımı için ölüp öldürmeye hazırdır. Fanatizm başka bir canlıya saygının tümden yitimidir.

İşte sevgili bağlılıklarımız biz fark etmeden hayatımızda bu derece önemli roller oynayabilir, değer yargılarımız, sosyal hayatımızı ve tercihlerimizi etkileyebilir. Bizler kontrolü bıraktıkça ve o bağlılık hali bizlerin kontrolünü ele geçirdikçe aslında birer “tutsak” haline geliveririz. Adeta tırnaklarımızı geçirmişçesine sıkı sıkıya tutunduğumuz ve kendi değerimiz kadar diğerlerinin değerini de “belirlememize” sınırlar çizen bağlılıklarımızı ve bizim için ifade ettiklerini çok dikkatlice değerlendirmemiz gerekir.

Bugün bu yazımı okuyorsanız, hayatınıza bu açıdan yeniden bakın, siz herhangi bir konuda “bağlılık” seviyelerinden hangisindesiniz, fanatik olduğunuz konular kadar “tercih” seviyesinde kaldığınız bağlılıklarınız var mı, kendinizi tutsak haline dönüştürdüğünüz bağlılıklarınız var mı veya yaşamınızda aldığınız kararlarda “en büyük” etkiye sahip olan hangi bağlılığınızdır? Hayatınız “tutsak” edilmeyecek kadar özgür bir akıştır, evet sevebiliriz, evet bağlılıklarımız olabilir, fakat “tutsaklık” noktası yine bizlerin kontrolünde olmalıdır; kendiniz için bugün bunları fark etmek elinizde…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale