X

Kemoterapi tarih mi oluyor? Kanser aşıları umut vadediyor

Uzun yıllardır kanser tedavisi denilince akla gelen ilk yöntem kemoterapiydi. Ancak bilim dünyası, bağışıklık sistemini güçlendirerek kanseri yenmeye odaklanan bir yenilikle karşımıza çıkıyor: Kanser aşıları. İlk bakışta bir bilim kurgu senaryosu gibi gelse de kanser aşıları klinik denemelerde umut verici sonuçlar sunmaya başladı. Peki, bu yeni tedavi yöntemi nasıl çalışıyor? Gerçekten kemoterapinin yerini alabilir mi?

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurun.

Geçmişten günümüze kanser ve bağışıklık sistemi

Kanser tedavisinde bağışıklık sisteminin rolü ilk kez 19. yüzyılın sonlarında fark edildi. New York’ta cerrah olarak çalışan William Coley, boynundaki tümörle ölümle yüzleşen bir hastasının bakteriyel cilt enfeksiyonu geçirdikten sonra iyileştiğini gözlemledi. Coley, bu durumun bağışıklık sistemiyle bağlantılı olduğunu düşündü ve hastalarına ölü bakteriler enjekte ederek kanseri tedavi etmeyi denedi. Bu yöntemi tartışmalı olsa da birçok hastada başarılı sonuçlar elde etti. Coley’nin bu fikri, 1950’lerde unutulmaya yüz tutsa da günümüzde “kanser aşıları” olarak bilinen modern tedavi yaklaşımlarına ilham kaynağı oldu. Artık kanser hücrelerini tanıyıp yok eden ve bağışıklık sistemini bu hücrelerle savaşması için eğiten yeni nesil aşılar geliştirilmekte.

Kanser aşıları nasıl çalışır?

Bağışıklık sistemi, vücudumuzdaki anormal hücreleri tespit ederek bu hücrelerin yayılmasını önlemeye çalışır. T hücreleri, kanser hücrelerinin yüzeyindeki “yabancı antijenleri” tanıyarak onları hedef alır. Ancak, kanser hücreleri zamanla bağışıklık sistemini atlatma konusunda oldukça ustalaşır. İşte tam da bu noktada devreye kanser aşıları giriyor. Bu aşılar, bağışıklık sistemine tümör hücrelerini nasıl tanıyıp yok edeceğini “öğretiyor.” Özellikle mRNA teknolojisi, bu süreçte devrim niteliğinde bir yenilik sunuyor. mRNA aşıları, bağışıklık sistemini hedefe yönelik eğiterek kanserli hücrelerin tanınmasını ve yok edilmesini sağlıyor.

Covid-19 pandemisi, mRNA teknolojisinin hızla gelişmesine ön ayak oldu. Moderna ve Merck’in geliştirdiği kişiselleştirilmiş mRNA-4157 (V940) melanom aşısı, bu teknolojinin kanser tedavisinde nasıl devrim yaratabileceğini gösteriyor. Yapılan denemelerde, ileri evre melanom hastalarında cerrahi müdahale sonrası kanserin tekrarlama veya ölüm riski %50 oranında azaldı. Bu sonuçlar, kanser aşılarının etkili bir tedavi yöntemi olabileceğini gösterir nitelikte.

Kemoterapiye elveda demek mümkün mü?

Araştırmalar, kanser aşılarının kemoterapi ve cerrahi gibi invaziv tedavi yöntemlerine olan ihtiyacı azaltabileceğini gösteriyor. Üstelik bu aşıların gelecekte kanseri önleme amacıyla da kullanılabileceği düşünülüyor. Ancak her ne kadar umut verici olsa da kanser aşılarının yaygın kullanımı için aşılması gereken bazı engeller var:

  • Kişiselleştirilmiş üretim süreci oldukça karmaşık ve maliyetli.
  • Bağışıklık sisteminin neden aşıyla tanıtıldığında tümörleri tanıyıp tepki verdiği, ancak doğal süreçte bu tepkiden kaçındığı hala tam olarak bilinmiyor.

Gelecek umut vadediyor

1950’lerde yok sayılan Coley’nin fikirleri, modern bilimle birlikte tekrar gündeme geldi. Kanser aşılarının etkisi henüz tüm yönleriyle kanıtlanmamış olsa da 2025’in “kanser aşılarının yılı” olabileceği konuşuluyor. Geçmişte benzer tedavi yaklaşımlarında yaşanan hayal kırıklıklarına rağmen, kanserle mücadelede bu yeni teknolojinin kemoterapiye olan bağımlılığı sona erdirebileceği umut ediliyor.

Belki de bu aşılar sayesinde, gelecekte kanseri tedavi etmenin yanı sıra tamamen önlemek mümkün olacak. Kim bilir, belki bir gün “kanser” kelimesi tarihe karışır.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurun.

İlginizi çekebilir: Dr. Gabor Mate anlatıyor: Kadınların büyük çoğunluğu, otoimmün hastalıklarla mücadele ediyor

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale