X

Kalbini nerede bıraktın: Yepyeni bir bilinç ile yaşama yer aç

İnsanlar olarak bizler temelde iki saf duygu ile dünyaya geliyoruz: Korku ve sevgi. Kaygı, suçluluk, umutsuzluk, öfke gibi duygular korkunun, güven, neşe, memnuniyet ve huzur gibi duygular da sevginin türevleri. Korku ve kaygıyı yaratan şey zihin iken, güven ve sevgi hali kalple, yani yaşamla ilgili. Ancak korku hayatı sınırlandırıyor. Aslında zihin sınırlı olduğu için korkuyor. Kalp ise geniş olduğu için yaşama yer açıyor. Burada kalp ile daha bütüncül ve yargısız bir bilinç halini, zihin ile de daha sınırlı bir bilinç halini kastediyorum. “Bilinç” kelimesini bu kadar çok söylemişken gelin şu bilinç kavramına bir göz atalım.

Bilinç tanımlanması en güç kavramlardan biri. Genel olarak “etrafımızdaki dünyanın ve kendimizin farkında olmak, duyabilmek, hissedebilmek ve duyumlara uygun tepkiler verebilmek” olarak tanımlanıyor. Bilinç deyince onun doğasını anlamak için şu iki kavramı da ele almamız gerekiyor: Farkındalık ve öznellik. Farkındalık, nelerin bilincinde olup nelerin bilincinde olamayacağımızı ifade ederken öznellik, kişinin kendi zihinsel durumlarının bilgisine nasıl eriştiği olarak tanımlanıyor. Öznellik, bilincin özü. Bilinçle ilgili çıkmazın en önemli sebebi de işte bu öznellik sorunu. Bilincin özsel niteliği olarak öznellik, kişinin birinci şahıs bakış açısını da temsil ediyor.

Bu konuda Thomas Nagel’in “What Is It Like To Be A Bat?” (Yarasa Olmak Nasıl Bir Şeydir?) isimli araştırmasına bir bakalım. Bu araştırmada Nagel bilinci, dünyanın öznel deneyimine sahip olma yetisi olarak tanımlıyor. Buna göre bir yarasa, yarasa olmaklığın öznel deneyimine sahip bir varlık olarak bilinçlidir. Yarasanın dışında hiçbir varlık, yarasa olmanın kendine özgü deneyimine sahip olamaz. Bu anlamda bilinç, dünyaya ilişkin öznel bir bakış açısı. Burada anlaşılması gereken sorun, bir insanın diğer bir insanın bilinç durumunu, kendi bilinç durumuna bakarak çıkarsıyor olması ve kendi bilinç durumuna benzediğini varsayması. Oysa yarasa olmanın ne demek olduğu bilgisi, yalnızca yarasaya açık olan bir bilgi. Nagel’e göre zihinsel durumlar, yalnızca o durumları içsel olarak birinci şahıs formunda bilen kişinin bakış açısından biliniyorlar. Nagel’in araştırmasında söylediği şey özetle şu: Zihinsel olguların öznelliği demek, bu olguların tek bir bakış açısından anlaşılması ve o durumlara sahip olan kişinin dolaysız erişimine bağlı olması demek. Çünkü “Nasıl bir şey olmak” her zaman bir özneyle ilişkili olarak sorulur ve ancak öyle anlam kazanır (Elbeyoğlu, 2011). İşte söz konusu insansa algı ve öznellikten bağımsız bir deneyimden söz edemiyoruz. Algı ise zihinle ilgili bir kavram. Şimdi gelin zihin neymiş ve bilinçle ne ilgisi varmış bir de ona bakalım.

Zihni cam bir akvaryuma benzetecek olursak, akvaryumun içindeki suyu bilinç, balıkları ise düşünceler ve kavramlar olarak düşünebiliriz. Zihnin içeriğinin ötesinde, düşüncelerin meydana geldiği bir bağlam veya “alan” var. Balıklar (düşünceler) sürekli hareket etmelerine rağmen su (bilinç) her zaman aynı kalıyor ve düşüncelerden etkilenmiyor. Ama bizler düşüncelere tutunma eğilimindeyiz çünkü zihnimiz onları “benim” olarak nitelendiriyor. “Benim” ifadesi eklendiği anda o şeye otomatik olarak bir değer ve önem katıyor. Bir düşünce bir kez “bu benim” ön ekiyle önemli hale getirildiğinde zihin artık ne pahasına olursa olsun -gerekirse çarpıtmak pahasına- onları sonuna kadar savunma eğilimine giriyor.

Aslına bakarsanız zihin düşünceler, kavramlar, anlamlar, anılar, planlar, geçmiş olaylar, senaryolar, kaygılar ve yargılardan oluşan bitmeyen hikayeler anlatan bir makine. Sanki bir an sessiz kalsa varlığını yitirecekmiş gibi çılgınca bir faaliyet içinde. Sessizlik onun için son demek olduğundan zihin hayatta kalma umudunu kesintisiz gevezelik etmeye bağlamış görünüyor. İşte bu nedenle zihin düşünmeye bağımlı. Daima duygular, hisler, önyargılar, inkarlar, şüpheler, korkular, pişmanlıklar, suçluluklar ve endişelerle kaotik bir meşguliyet halinde. Fakirlikten, yaşlılıktan, hastalıktan, ölümden, başarısızlıktan, reddedilmekten, kayıptan ve felaketten çok korkuyor. Çünkü zihin sınırlı gerçeklerle programlanmış, sürekli bilişsel çarpıtmalar yapmaya eğilimli bir yapı. Bu sebeple zihin aracılığıyla gerçeği bulmaya çalışmak boşuna.

İşte bu nedenle aşırı meşguliyet halindeki zihinle aramıza mesafe koymak için öncelikle düşüncelerin bize ait olduğu, değerli olduğu ve bizden kaynaklandığı yanılsamasını fark etmek gerekiyor. Çünkü düşünce sadece bir düşüncedir. Düşünceler benliğiniz bile değil. Onlar var ancak bizim ürettiğimiz bir şey değiller. Zihnin işi sürekli düşüncelerle meşgul olmak olduğundan, o andaki içeriğinin de bir önemi yok. Burada iyi oluşumuz için yapabileceğimiz tek şey, bu düşünce akışını izleyen, gözlemleyen, tanık olan bir gözlemciden bakmak. Aynı bir arabanın camından dışarıyı izlemek gibi, odağımızı belli bir nesnenin üzerinde tutmadan, nesnelerin içinden akıp geçtiği hayali bir yarık üzerinden onları izlemek. Gözlemleyerek herhangi bir fikre veya görüntüye odaklanmadan, içeriğe takılmadan akıp gitmesine izin vermek. O zaman düşüncelerin aslında kendiliğinden meydana geldiğini, hatta kişisel seçimler bile olmadığını fark ederiz. Böylelikle “ben” dediğimiz şeyin zihin olmadığını anlarız (Hawkins, 2001).

Yeni Bir Bilinç Atölyesi ile kalbine ve yaşama yer aç

Şimdi size güzel bir haberim var. Zihninizle aranıza mesafe koymakta size yardımcı olacak ve yepyeni bir bilince geçmenizi kolaylaştıracak bir çalışma hazırladım. “Yeni Bir Bilinç Atölyesi” olarak isimlendirdiğim, birebir ve online gerçekleştirilecek bu atölyede şu sorulara yanıt bulacaksınız:

  • Hayatın getirdiği kayıplar, hayal kırıklıkları, stres ve krizlerden kaynaklı iniş çıkışlar ile nasıl baş edebilirim?
  • Olumsuz duyguların ilişkilerim, iş yaşantım ve iyi oluşum üzerine olan etkilerinden nasıl kurtulabilirim?
  • Mevcut bakış açımın işe yaramadığının farkındayım. Yepyeni bir bakış açısı ile hayatta isteklerimi nasıl gerçekleştirebilirim?

Bu çalışmada neler yapacağız?

  • Sizi bugüne kadar sınırlandırmış inanışları/kavramsallaştırmaları fark edecek,
  • Algı ile olgu arasındaki farkı anlayacak,
  • Ego ile Self arasındaki farkı ve “Benlik” konusunu kavrayacak,
  • Olaylara ve kendinize “gözlemciden” bakmaya başlayacak,
  • Ve yeni bir bilince alan açacaksınız.

Böylelikle hayatınızda sürdürmek istemediğiniz şeyleri bırakmayı öğrenecek veya olmasını istediğiniz değişime izin vereceksiniz.

Yeni Bir Bilinç Çalışmasının dayandığı bilimsel temeller ve felsefe ise şöyle:

Yeni Bir Bilinç Çalışması hayatınızdaki sorunların kaynağının zihninizdeki bazı kavramsallaştırmalar ve algı biçimi olduğu üzerine temellenmiştir. Bu çalışma bilimdeki yeni paradigmaya uygun şekilde psiko-fizik, bağlantısal bütünsellik, holistik (bütünsel) yaklaşım temelli ve Rasyonel Duygucu Bilişsel Davranışçı Terapi, sinirbilim, Carl Gustav Jung’un Analitik Psikolojisi, Alan (Field) Teorisi ve “Öznelerarasılık” gibi bilimsel yaklaşımlara dayanan bir çalışmadır. Bu çalışma hayatınızı istediğiniz doğrultuda yönlendirmenizi sağlar ve bugüne kadar kendiniz zannettiğiniz kimliğinize gözlemci konumundan bakarak bambaşka düşünmenize yardımcı olur. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak hayatınızın değiştiğine şahit olursunuz.

Yeni Bir Bilinç Atölyesi veya online psikolojik danışmanlık hakkında detaylı bilgi almak için bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresi üzerinden ulaşabilirsiniz. Kalbinizle daha çok bağlantıda olduğunuz günler dilerim. Yazımı şu şarkı ile bitireyim: YouTube: Wham! – Where Did Your Heart Go? (Official Music Video)

Kaynaklar:

Elbeyoğlu, K. (2011). Zihin Felsefesi. Editörler: Veli Urhan & Serdar Uslu. Anadolu Üniversitesi.

Hawkins, D. R. (2001). The Eye of the I: From Which Nothing is Hidden. Veritas Publishing. Sedona, Arizona, USA.

İlginizi çekebilir: Kimsin sen: İyi oluşun yolu benliğin tek ve sabit olmadığını kavramaktan geçer

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale