X

Kahramanın, içindeki gücü çalıyor olabilir mi?

Güç kavramı her çağda önemli bir yer tutar. Güçlü olmak, güçlü hissetmek pek çok insan için önemli bir konu çünkü istediğimiz, sevdiğimiz şeylere sahip olma arzusu hepimizin içinde var. Yetiştiğimiz döneme göre güç anlam değiştirse de güçlü olmaya ya da güçlü olanın yanında olmaya ilişkin isteğimiz bitmez. En temelinde insan için güç, bilinç dışında otorite ile simgeleşir. Anne-babaya muhtaç olan insan yavrusu bir kapsayıcı, kural koyucu ile büyümeye başlar, dünyasını ona göre şekillendirir. Kural koyucu her kimse bilinçdışı olarak da güç ona atfedilir. Baba, yasa, otorite bilinçdışı olarak güçlü gördüğümüz simgelerdir.

Bu hiyerarşide güçsüz bir konumda hayata başlayan insan zamanla kendi gücünün farkına varmaya başlar. Özellikle ergenlik döneminde anne-baba çatışmalarının ve otorite sorunlarının kaynağı, güç dengelerinin yeniden düzenlenmesinin zamanının gelmiş olmasıdır. Bu dönemde kurallar sorgulanmaya başlanır, bireyselleşmek ve kendi kurallarımızı koymak isteriz. Ergenlik aynı zamanda diğer kişileri idealize etmeye başladığımız dönemdir. Kendimize kahramanlar yaratırız. Özendiğimiz, imrendiğimiz, hayranlık duyduğumuz kişiler bizim için otorite haline gelebilir. Artık onlara yakın olmayı ya da onlar gibi olmayı arzularız. İşte benim anlatmak istediklerim de tam bu noktadan temelini alıyor.

Bir kahraman yaratırken bizim için ideal olan, ancak kendimizin gücünün yetmediğini varsaydığımız özellikleri yansıtarak o kahramanın içini doldururuz. Bu bazen bizi her şeyden kurtaracak ve sevgiyle dolduracak bir sevgili, arkadaş, bazen bizi mucizevi bir şekilde iyileştirecek bir şifacı ya da bize bilmemiz gereken her şeyi öğretip bizi güçlü kılacak bir öğretmen olabilir.

Hayatımızda karşılaştığımız “kahramanlar” aslında bu şekilde idealize edip kendi gücümüzü yansıttığımız kişilerdir. Onlarda olmasını istediğimiz güç çoğu zaman bizde olmasını istediğimiz potansiyeli anlatır ve çoğu zaman vardır da. Bir insanı idealize ettikçe onu kendimizden daha üstün görmeye başlarız. Karşı tarafı yücelttikçe onun karşısındaki kendimizi daha aşağı bir noktada konumlandırırız. Kıyaslamaya başlayıp kendimizi yetersiz gördükçe yarattığımız kahramana verdiğimiz güç artar. Aslında o güç, kaynağını bizden alır, ancak o sırada bunu görmeyiz.

Kendi gücünüzle beslediğiniz kahraman kim olursa olsun yüceleştirmek ve idealize etmek sizi güçsüz hissettirmeye başladığında beraberinde hayal kırıklığını da getirir. Nihayetinde hiçbir insan mükemmel değil, kahramanınız da gerçek değildi, onu kahraman haline getiren biziz. Bu durum bir yandan öfkelendirse de görmemiz gereken şey kahramanın dışarıda değil, içeride olduğudur. Her insan kendi potansiyeline sahip ve kendi hayatının kahramanı, bu kahramanı dışarıda aramak günün sonunda bizi eli boş bırakır. İdealize edip, kurtarıcı olarak gördükçe özellikle de onsuz anlamsız hissetmeye, “Her şey onun sayesinde”, “Her şeyi o daha iyi bilir” düşünceleri zihnimizi ele geçirmeye başlamışsa orada kendi gücünüzü kahramanınıza kaptırıyor olma ihtimaliniz yüksektir.

Peki, ne yapmalı?

Sizi kurtardığını ya da kurtaracağını düşündüğünüz her neyse sizde olmayan neye sahip? Bu sorunun cevabı önemli çünkü aynı kaynağa sahip olan muhtemelen sizsiniz. Kendi gücümüzü keşfetmenin yolu kendimize sahip çıkmaktan geçer. Dışarıdan bir kahramana yatırım yaptığımız sürece hayal kırıklığına uğramaya mahkum kalırız. Mükemmel insan olmadığı gibi bizi kurtaracak kahramanlar da yoktur. Neye ihtiyacımız olduğunu keşfedip o yönde ilerlemeye başlamak kendimizi yeniden hayatımızın baş rolüne oturtacaktır.

İlginizi çekebilir: “Ben”i kaybetmek: Kendi hayatımın içinde ne kadar varım?

Nurhayat Tütüncü: Çok severek okuduğum İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra klinik psikoloji yüksek lisansına başlayarak uzmanlığımı aldım. Eğitim süresince yaptığım akademik asistanlıklar ile bir çok bilimsel projede çalışma imkanı buldum. İnsanı her yönüyle anlamak ve yardımcı olmak en büyük tutkum aynı zamanda arzum oldu. Şema terapisi, bilişsel davranışçı terapi eğitimlerinin yanı sıra bütüncül bakış açımı geliştirmek adınaregresyon terapisi eğitimi de aldım. Çalışmalarımı ve paylaşımlarımı İnstagram’da psikolog.nurhayattutuncu hesabından takip edebilirsiniz.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale