X

Kafanda gerçekleştirdiğin hayalin için kurumsal hayattan vazgeçmek akıllıca mı?

“Her seçiş bir vazgeçiştir.” – Jean Paul Sartre

Biraz önce bir makaleye denk geldim. 2021 yılında Google tarafından yapılan araştırmaya göre; Dünya, 2021 yılında ilk defa iş nasıl bulunur sorusundan çok iş nasıl kurulur sorusuyla yeni girişimcilik fırsatları aramış (https://about.google/stories/year-in-search-2021/trends/start-a-business/). 2022 yılını da merak ettim ve yapılan araştırmalarda fark ettim ki yine aynı sorular farklı şekilde aranmış; ‘Hayatımı değiştirebilir miyim?’, ‘Kariyerimi nasıl değiştirebilirim?’ gibi sorular en çok aranan sorular arasında yer almış. Bu bilgiler ışığında 2013 yılında yedi yıllık kurumsal hayatını bırakan ve on yıldır kurumsal hayatı ile en ufak bir bağlantısı olmayan kendi butik pilates stüdyosunda bir fiil stüdyonun hem pilates hocası hem sosyal medyacısı hem finansçısı hem idari işler sorumlusu olan biri olarak serüvenimin bu konuyu araştıranlara ilham olabileceğini düşünerek paylaşmak istedim.

Koç Üniversitesi Matematik bölümü mezunu olmamın bana verdiği yetkiye dayanarak Türkiye’nin birçok büyük firmasına başvuru yapmak ile başladı yolculuğum. Lisede keyifle çözdüğüm matematik problemlerinden üniversitede eser kalmamış, sayılardan çok uzak soyut ve kavramsal kısmı ile tanışmak beni hayal kırıklığına uğratmış ve matematikten soğumama sebep olmuştu. O yüzden seçmeli derslerimde aldığım pazarlama derslerine hayranlığım sebebiyle birçok pazarlama departmanı başvuruları yaptım. Ancak hiçbirine geri dönüş alamadım. Bu derin üzüntüyle yapmış olduğum tüm finans departmanı başvurularıma tek tek geri dönüş almam sayesinde diplomam üzerinde yazılı olan bölümüme paralel bir yere girmem gerektiği gerçeği ile yüzleşmiştim. Demek ki genel kurumsal yaklaşım olarak bir matematikçiden pazarlamacı olmaz düşüncesi söz konusu demiştim kendi kendime. Kaderime razı gelerek Türkiye’nin önde gelen bir bankasında önce Ticari Kredi Analistliği ardından da Türkiye’nin önde gelen iki Holding’inde Kurumsal Risk Yönetimi Departmanlarının Müdür Yardımcılığı pozisyonuna kadar ulaşabildiğim bir kurumsal yolculuğum oldu.

Ailem, arkadaşlarım, tanıdıklarım kariyerimle ilgili övgüler yağdırıyordu. Topuklu ayakkabılar, takım elbiseler, gidilen seminerler, toplantı aralarına giren ingilizce ‘corporate jargonlar’, seni olduğun kuruma ait hissettirmeye çalışılan yıl sonu aktiviteleri bu övgüleri tabii ki hak ediyordu. Hak etmeliydi çünkü Türkiye standartlarında en niş sektörde çalışıyor, düzenli olarak en üst prim sisteminden sigortalı olarak maaşımı alıyor, istediğim tatilleri yapıp kaliteli bir topluluk içerisinde iş hayatımı idame ettiriyordum. Ancak 25’li yaşlarımda çağımızın hastalığı ‘panik atak’ ile tanışmam sayesinde bu övgülerin ardındaki Tulya gerçekten mutlu mu sorusunun cevabını aramaya başladım. Bu kadar artıları olan bir kariyer hayatında şımarıklık gibi geliyordu bu sorgulamayı yapmak. Hem zaten bir de konfor alanımın tam da içerisindeydim. Yaptığım iş ile ilgili bilgi birikimim çok yüksekti ve kendime güvenim tamdı. Sorun ne olabilirdi? Ben cevap bulamadıkça panik atak ile olan ilişkim de günden güne güçleniyordu. Kendime kızmaya, kalbimin tehdit altındaymış gibi çırpınmasına söz geçirememekten dolayı öfkelenmeye de devam ediyordum. Nefes çalışmaları, NLP çalışmaları, Evrensel Enerjiler, Olumlamalar, Meditasyonlar derken içe dönüş anlamında okunan değerli kitapların hepsi anlık bir fikir veriyor ancak yaşadıklarımın bir türlü kökten çözümü olamıyor gibiydi.

Bir haftalık gittiğim kişisel gelişim kampında ise taşlar yerine oturmaya başladı ve işimle ilgili mantıksal kararlar vermek yerine duygularımla hareket etmem gerektiğini anlamıştım. Duygularım biraz önce size bahsettiğim olumlu yönlerin aksine içimdeki manevi tatminin eksik olduğunu bana söylüyordu. Yaptığım analiz ve raporların belki şirketim için anlamı vardı ancak benim içimdeki manevi tatmini asla bana yaşatmıyordu. Peki bunun için ne yapmalıydım? Sorunun cevabı yine aynı kamptaki bir etkinlik sorusunun içinde saklıydı; ‘Hayatın boyunca en keyifli yaptığın ve vazgeçmediğin şey nedir?

Maymun iştahlı biri olarak hayatım boyunca ailemin yönlendirmeleri olmaksızın sporun her türlüsünü denediğimi ve bundan asla vazgeçmediğimi fark etmiştim. Ve hemen bir pilates salonu açtım dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü bununla ilgili alacağım bir aksiyonun gerçekten beni rahatlatabileceğine kendimi inandırmak çok zordu. Uyuyan devi tam olarak uyandıramasam da bir kıpırdanma bile kıymetliydi.

Manevi tatmin konusu uzunca bir süre kafamı kurcalamaya devam etti rutin iş günlerimde. Düşüncelerim duygularımı manipüle edip konfor alanımdan beni asla uzaklaştırmak istemiyor ancak duygusal kısımda kalbim sıkışmaya, daralmaya ve günden güne derin mutsuzluğum ile cam fanuslar içerisine bilgisayar başında göz kuruluğu kamburluk bel ve boyun ağrıları gibi de yepyeni sorunlar ile karşılaşmaya devam ediyordum. Panik atağım ise inatla almamak için direnip, sonrasında tansiyon hastası olsan almayacak mısın cümlesi ile kendimi ikna ettiğim ilaç tedavisi ile sakinlemişti.

O bir haftalık kampa gitmemden iki yıl sonra hem bir değişiklik hem de ağrılarım için pilates dersi almaya karar verdim. Bir aylık düzenli dersler sonrasında gerçek anlamda bedenime iyi geldiğini hissetmek işteki enerjimi de etkilemiş gibiydi. Göğsümdeki sıkışma azalmış, sabahları dinlediğim müziğe biraz daha ritim tutar hale gelmiş, günaydınlarıma güler yüz ekleyebilmiştim. Sanırım işte tam da bu sıralar uyuyan dev kış uykusundan uyanmış ve bahara hazırlanmamız için bana ışık yakmıştı.

Tek bir hayatım olduğunu ve hayatıma gerçekten anlam katan şeyin bedensel farkındalık ve zindelik olduğunu hissetmiştim. Bana iyi geleni bütüne yaymak ve bu alanda hizmet sunma düşüncesi ise içimde son yıllarda hiç ama hiç hissetmediğim tutku ve arzu isteğini uyandırdı.

O beni birçok konuda öven takdir eden iş arkadaşlarımla bu tutkumu paylaştığımda bana deli gözüyle baktıklarını görmek bir yana yarım ağız fena fikir değil ama iyi düşünmek gerek diyerek motivasyonumu yerle bir ettiklerini söyleyebilirim. En zorlayıcı diğer bir kısım ise başta bahsettiğim diplomamın el vermediği bir işi asla yapamayacak olmam ile ilgili sabit fikrin bana öğretilmiş çaresizlik yaşatmasıydı sanırım. Kariyer hayatında çok değerli bir yer edinmişken, diplomamın el vermediği bir işten düzenli para kazanıp kazanmayacağım bile belli değilken tutkulardan söz etmek ne derece anlamlıydı? Yeni nesil için bunun cevabını vermek çok kolay olabilir ancak benim gibi 80 kuşağı doğumlu birisi için alışkanlıklarının ötesine bir bilinmezliğe doğru yürümek anlamsız ve gereksizdi.

Kararsızlık, endişe, beklentiler, kaygılar, başarısız olma ihtimalinin yarattığı olumsuz duygular. Önce gaza gelip sonra frene asılmalar. Derken kendime kurduğum bir cümlenin beni ikna ettiği anda istifa konuşmamı yapmaya gittim; Önündeki iki sene gerçek yaşamın içerisinde işletme yüksek lisansı (yani MBA) yapmaya ne dersin?

MBA’den farkı ne olacak diye sorduğumda kendi kendime şunlar aktı yüreğimden; Hiçbir öğrendiğin şey teorik olmayacak. %100 uygulamalı ve sonucunda hayat diploması alıp her yerde kullanabileceğin bir bilezik olacak. Geçme kalma derdi olmadan kendi sorumluluğundaki hayat deneyimlerinden dersler alacaksın. Yapabileceklerinin sınırını keşfedecek, kurumsal deneyimlerinle harmanlayarak sanal olarak değil gerçekliğinle bir tez uygulamacısı olacaksın…

İşte bu sözler hayallerim üzerine gerçek yaşamda bana MBA yapmamı sağladı. Kendime iki senelik bir sınır koymuştum. Eğer başaramaz ve beni heyecanlandıran bu tutkum, motivasyonumu bozan kıymetli arkadaşlarımın düşüncesiyle paralel beni hayal kırıklığına uğratırsa kurumsal hayata dönüş yapabilmek adına bu iki sene ideal bir zamanlama gibi gelmiş ve karar almamda beni çok rahatlatmıştı.

O günden bugüne birçok pilates eğitimi aldım. Butik stüdyomda kurumsal hayatımın dörtte birini kazanarak başladığım işime heyecan ve tutku ile gidip geldikçe kazancım her geçen gün arttı. Yeri geldi kendi kurumsal köleliğimi yaratarak akşam onlara kadar çalıştım. Yeri geldi kendime 3 hafta izin vererek bir Ege turuna çıktım. Hocalarımla ve üyelerimle kurduğum bağ ve çift yönlü etkileşimlerimiz sayesinde hissettiğim manevi tatmin duygum her yıl verdiğim kararın ne kadar doğru olduğunu bana hatırlatır nitelikte oldu. Hayattaki yaşam amacımın hem kendime hem etrafımdakilere beden farkındalığı ile ruhsal farkındalığa ulaşmak olduğunu hatırlatmak olduğunu bulmak ve bu yolda yürümek huzur verici. Bu yıl MBA’imin 10. Yılı J Her yıl kendimi ve kolektif bilinci uyandırmak için bambaşka eğitimler alıyor ve deneyimlerimle harmanlayarak bu bilgileri aktarmaya niyet ediyorum.

Anlatacak, paylaşacak daha çok şey var ama özet olarak kariyer rotasını değiştirme niyetlileri için kıssadan hisse buraya 5 önemli tavsiye bırakıyorum:

  • Kurumsal hayat deneyimi gerçekten çok değerli. Kurumsallık, profesyonel ve entelektüel bir bakış açısı geliştirirken, ilişki yönetimi ve iş disiplini kazanmak için oldukça işe yarıyor. Roma’yı fethedenlerden birçok bilgi birikimi öğrenmek kafandakileri kurgulamakta her zaman bir avantaj. 5-10 yılık deneyim kurumsal bakış açısını yakalamak için ideal.
  • Kurumsal işlerin doğasında yer alan; her ay sabit maaş, aynı görev ve sorumlulukları icra ederek artan kendine güven ve yaptığın işte daha çok tekrara girerek hata yapma oranının azaldığı konfor alanı seni mutlu ediyorsa doğru yerdesin, hiç kafa karıştırma. Ancak sürekli gelişim, sınırlarını zorlama, rutinlikten uzak hayatta hep bir değişim arama, yaratıcılık, risk konusunda inisiyatif alma, yaratacağın yarar konusunda ikna kabiliyeti konularında kendine inanıyorsan bunlar kendi işini yapma konusunda sana avantaj sağlayacak oldukça yüksek değerler.
  • Hayalini kurduğun girişim fırsatıyla birçok insanın hayatına dokunmayı amaç edinecek kadar bu hayalinin peşinden gitmeye yönelik inanç, cesaret ve arzuya sahip olup olmadığını netleştir.
  • Hayalini kurduğun girişim fırsatını gerçeğe çevirmeni engelleyen nelerle karşılaştığını dürüstçe sırala ve bunların ötesine geçmen için hangi kaynaklara ve hangi öz değerlere ve öz motivasyona sahipsin bunları bul ve bunları değiştirmek için aksiyon al. Unutma ki ilaçlar kutusunda durduğunda hastayı iyileştiremez. Alıp kullanmak gerekir.
  • Ve en önemlisi hayalini kurduğun girişim fırsatıyla hayattaki belirlediğin amacın arasında nasıl bir ilişki/bağ var? Bununla ilgili kendini ikna etmek için değil kalbindeki sesi dinlemek için kendine zaman tanı ve kendine vakit ayır.

Not: Yazının içerisinde ilgini çekmesini istediğim sözcükleri kalın punto özelliği kullanarak yazdım. Bu yazının içsel olarak sendeki yansımasının biraz daha derinleşmesini istersen bu sözcüklerin senin için ne anlam ifade ettiğini de araştır. Umarım bulduğun cevaplarla sen de kendi serüvenini yaratacak yaratıcı yönünü parlatırsın.

İlginizi çekebilir: Joseph Pilates’in en ünlü 10 sözü ve ardındaki felsefe: Bölüm 1

Tulya Türgen Fırat: 2006 Koç Üniversitesi Matematik Bölümü mezunuyum. Mezuniyet sonrası 7 yıl analitik yönümü kullanarak kurumsal hayatıma finans sektöründe yön verdim. Sonraki 10 yıl içerisindeyse fiziksel ve duygusal yönlerimi daha fazla kullandığım, bedenimin beni davet ettiği bambaşka bir serüvene çıkıp topuklu ayakkabılarımdan vazgeçerek kendi pilates stüdyomda spor ayakkabılarımla pilates eğitmenliği yapıyorum. İçimdeki kendimi bulma yolcuğuysa beni aynı zamanda birçok kişisel gelişim eğitimi almaya yönlendirdi. Bedenim kadar ruhumu geliştirme yolculuğunda Mindfulness felsefesini derinlemesine anlayabilmek adına ICF onaylı Breathing Mind akademisinde Minfulness Koçluk eğitimlerimi tamamladım. Hedefim, tüm bilgi ve deneyimlerimi dokunduğum herkese aktarıp, kolektif bir bilinç oluşturmak ve her birimizin içindeki ışığı bulmasına yardımcı olmak.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale