X

Kadınlar bugün çalışma hayatına hiç katılmamış olmayı mı arzuluyor?

Günümüzde kadınların çalışma hayatında olmaları artık bir ayrıcalık değil. Bu tamamen normal bir durum. Ancak bu durumun normalleşmesi, erkeklerin ve kadınların eşit koşullarda çalıştığı anlamına gelmiyor. Ne yazık ki kadınlar bugün hemen hemen her sektörde ve her türlü pozisyonda çalışıyor olsa da bunun ardında görünmeyen bir gerçek var: Büyük bir mücadele ve yorgunluk.

Bu nedenlere bağlı olarak bazı kadınların aklından zaman zaman “keşke hiç çalışmaya başlamasaydım” düşüncesi geçiyor olabilir. Ama bu düşünce çalışmaya değil, sistemin adaletsizliğine dair bir sorgulama. Kadınların gerçekten ne istediğini anlamak içinse meseleye biraz daha yakından bakmak gerekiyor.

Kadınların iş hayatında yaşadığı tükenmişlik sendromu

Kadınlar tüm dünyada iş gücünün önemli bir kısmını oluşturuyor. Ancak erkek egemen bir düzende varlıklarını sürdürdükleri için terfi alma ya da ilerleme konusunda bazı engellerle karşılaşıyorlar. Yani kadınların çalışması söz konusu olduğunda, sadece ülkemizde değil dünya genelinde her anlamda orantısız bir bakış olduğunu söylemek mümkün. Çalışan kadınlar işlerinden memnun olduklarını ve keyif aldıklarını söyleseler, ayakta duran güçlü kadın imajı çizerek kendilerini geçindirmekten memnun olsalar da gerçekler her zaman bunlarla sınırlı kalmıyor.  Çünkü iş hayatındaki kadınların önemli bir kısmı kendini çok çalışmasına rağmen düşük ücret alan personeller ya da yeterince değer görmeyen iş arkadaşları olarak tanımlıyor.

Yapılan bazı araştırmalar kadınların çalışmayı bırakmasının en temel nedenlerinden biri olarak tükenmişlik sendromunu gösteriyor. Pek çok kadın hem profesyonel hayatın getirdiği sorumlulukları hem kişisel bakım, çocuk bakımı ya da temizlik gibi ev işlerini bir arada yürütmenin yarattığı yorgunluktan şikayet ediyor. Bazı kadınlarsa kendine ihtiyacı olan zamanı yaratamamaktan ve süreç sonunda duygusal olarak yıpranmış veya tükenmiş hissetmekten yakınıyor. Bunun en temel nedenlerinin başında da çoklu görev yapmak geliyor. Ayrıca pek çok kadın ardından gelen duygusal yükle de başa çıkmak zorunda kalıyor. Tüm bunlar mücadele etmeyi gerektiren günlük zorluklardan olsa da kadınların çoğu hala çalışma hayatına girmiş olmaktan pişmanlık duymadığını dile getiriyor. Yani en temelde, iş hayatındaki zorlayıcı koşulların yarattığı genel bir hayal kırıklığı mevcut.

Kadınlar gerçekten çalışmaktan pişmanlık duyuyor mu?

Kadınların çalışma hayatına girmekten pişmanlık duymadığını net şekilde söylemek mümkün.  Kesin olan bir diğer şey de hepsinin iş hayatının daha adil, esnek ve insanca olması gerektiğine dair ortak düşüncesi. Yani kadınların iş hayatına atılmadan önceki döneme dair bir özlemi yok. Tek istenilen şey daha iyi ve eşitlikçi bir sistem: Kadınların katkılarını tanıyan, bakım sorumluluklarını destekleyen ve kurumsal engelleri ortadan kaldıran… 

Aslında kadınların pişmanlık duyup duymadıklarından ziyade asıl sorulması gereken soru şu: İş dünyası kadınların ihtiyaçlarına zamanında uyum sağlamadığı için pişmanlık duyuyor mu ya da yakın gelecekte duyacak mı? Kadınların sesinin daha fazla yükselmesi ve daha iyi koşullar talep etmeleri aslında bazı şeylerin değişeceğini gösteriyor. Her geçen gün daha fazla kadının iş hayatına girdiği düşünülünce, yavaş yavaş yükselen bu ayak seslerini duymamak veya onlara kulaklarını kapamak, gelecekte birçok marka ve sektör için tedirginlik verici olabilir. Dolayısıyla aslında bu asla bir işten kaçış hamlesi değil, aksine daha adaletli bir çalışma ortamı talebi!

İş hayatında tükenmişlik sendromuyla nasıl başa çıkılabilir?

İş dünyasında kadınların yaşadığı tükenmişlik aslında bir zayıflık değil. Çünkü sorunun kendisi kişiden ziyade iş yerindeki sorumlulukların aşırılığından ve vakit yetersizliğinden kaynaklanıyor. Günümüzde tek bir kişinin tek bir işle meşgul olmaması, sıradan bir günde bile üzerine düşünülmesi gereken pek çok ek sorumluluk ve görev getiriyor. Ancak mesele her ne kadar dış etmenlerden kaynaklansa da bireysel olarak bu eşitsiz ve zorlayıcı şartları biraz daha kabul edilebilir hale getirmenin de yöntemleri yok değil. Nitekim, atacağınız bazı adımlar hem bireysel hem kurumsal düzeyde yaşadığınız tükenmişlik sendromuyla baş etmenize yardımcı olabilir.

  • Kendinize “İyi değilim” demek çözümün ilk adımı olabilir. Enerjiniz düşükse, keyifsizseniz ya da boşvermişlik hissi yaşıyorsanız bunları kendinize itiraf etmeniz önemli. Çünkü ne kadar hızlı kabullenirseniz sorunu çözmek için gereken adımları da o kadar hızlı atar veya ufak bir molayla enerjinizi dengelersiniz.
  • Tek başına kalmak dinlendiricidir. Ancak tek başına kalmak ekran başında ya da telefonda vakit geçirmek anlamına gelmiyor. Dijital dünyadan ve onun getirdiği stresten korunmak için kendinizi en yakın doğaya atabilirsiniz. Sessiz sabah yürüyüşleri yapmak, doğada vakit geçirmek ya da meditasyon yapmak size iyi gelebilir.
  • Sizi yoran ancak yine de memnun etmek zorunda hissettiğiniz insanlara “hayır” demek, sınırları korumak adına harika bir başlangıç olabilir. Arkadaş ortamından veya yakın çevreden başlayarak bu adımı dalga dalga genişletebilir ve en sonunda hayatta ve iş hayatında daha iyi şeyler talep eder hale gelebilirsiniz.
  • Sağlıklı uyku, dengeli beslenme ya da hafif egzersizler sinir sistemini düzenleyerek beyninize iyi mesajlar gönderir. Genel olarak stresten uzak, dengeli ve mutlu bir yaşam için bu 3 temel unsuru hayatınıza dahil etmeye başlayabilirsiniz. Bu noktada ömür boyu sürdürebileceğiniz basit alışkanlıklar edinmeniz en iyisidir.
  • Uzun süreli bir tükenmişlik sendromu yaşıyor ve sorunun içinden kendi başınıza çıkamıyorsanız her zaman profesyonel destek almayı değerlendirebilirsiniz. Çünkü profesyonel bakış açısı size tam yerinde ve zamanında en doğru adımı atma imkanı tanır.

İş hayatında kendinize çok fazla yüklenmeniz sorunların büyümesine neden olabilir. Bu sebeple esnek çalışma modelleri talep etmek ya da sınırlarınızı netleştirmek tükenmişlik sendromunun ilerlemesini engelleyebilir. 

Kariyer gelişimi için ulaşılabilir hedefler koyarak, bakım sorumluluklarınızı açıkça paylaşıp destek isteyerek ya da açık iletişim kurarak çok daha sağlıklı bir çalışma hayatı inşa etmeniz mümkün. Ayrıca tüm bunları yaparken her an kendinize ne kadar değerli olduğunuzu hatırlatmayı da ihmal etmeyin!

Kaynak: Harvard Business Review

İlginizi çekebilir: Kadının kurtarıcısı dişil doğasıdır

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale