X

Japonların uzun ve mutlu yaşam sırrı: İkigai

Belki bazılarınız denk gelmiştir; şu an Ikigai kitabı uluslar arası çok satanlar arasında yer alıyor. Ben de tavsiye üzerine aldım ve okudum. Kendi hayatımda eksik olduğunu fark ettiğim, iyi geleceğini de düşündüğüm çok güzel kapılar araladı bana. Haydi gelin minik bir özetle Japonların mutlu ve uzun yaşam sırlarına göz atalım mı?

Öncelikle ikigai, hayat amacın demek. Seni akışta tutan, tutkuyla yaptığın şeyler.

Ben ikigai’mi buldum mu? Bazen evet, bazen hayır. Bence birazını ama henüz çoğunu değil. Yazmak mesela; benim kendimi maskesiz, olduğum gibi rahatça ifade edebildiğim, düşüncelerin üşüşemediği, tutkuyla içinde aktığım, zaman kavramını yitirdiğim ikigai’lerimden bir tanesi diyebiliriz. Ve amaçlarımdan bir tanesi de hayatımda daha büyük bir zaman diliminde bu şekilde hayatta su gibi akmak için ikigai’lerimi bulmak.

Bu kimisi için resim yapmak, kimisi için ise sushi yapmaktır. Kitapta 80 yıldan fazladır sushi yapan ve Tokyo’da minik bir dükkanı olan Jiro’dan bahsediyor. Jiro’nun çıraklarından bir tanesi ince ve hafif omlet yapmayı öğreniyor ama ne yaparsa yapsın, ne kadar uğraşırsa uğraşsın Jiro’nun onayını bir türlü alamıyor. Ve çırak “oldu!” denene kadar yıllarca omleti yapmaya devam ediyor. Ve kitapta şöyle devam ediyor: “Çırak neden pes etmiyor? Her gün yumurta pişirmekten sıkılmıyor mu? Hayır, çünkü sushi yapmak onun ikigai’si.” (s:75)

Bu örneği ilk okuduğumda epey afallamıştım. Yıllarca sadece yumurta yapmak. Zamanın koşturmalı, tüketen ve sürekli yetmeyen dünyasında yıllarca sadece yumurta yapmak inanılmaz bir şey değil mi?! İnsan: “Tamam artık yetti, sonuca gelmek istiyorum. Sıkıldım!” diye isyan etmez mi? İşte tam da burada kendi aceleciliğimi, sabırsızlığımı, sıkılganlığımı, tüketiciliğimi, sonuç odaklılığımı fark ediyorum. Birinin sadece bir şeyi yıllarca yaptığını duymak, bana iyi ders oldu!

Dur Gamze, yavaşla. Koşma. Bu şekilde yaptığın hiçbir hareketin, yaşadığın hiçbir anın, sebeplerinin tam olarak farkına varamıyorsun. Bırak artık seni yükseltmeyen aksine aşağı çeken hırslarını. Sakinle. Ikıgai’ni (hayat amacını) tam anlamıyla keşfetmeye yönel ki sen de senelerce sadece tek bir şey yaparken zamansızlığı yakalayabil. Kaybet kendini orada. Gerçi yazı yazarken böyle hissetsem de yine de 2019 hızlı dünyasının etkisi altında olmaktan kendimi alamıyorum; demek ki halen başka amaçlar arıyorum kendime hayatımda olanı çoğaltmak yerine. Aslında çoğaldıkça açılıyor kapılar. Ah şu dünyada kurulan sisteme nasıl da karışmışız! İşte bu sebeple hep ayık olmak gerekiyor. Sushi örneğinin ardından ise Japonların yemek konusunda izledikleri yollara bakalım:

%80 yemek. Yani tıka basa yemek yerine hala midende birazcık boşluk bırakmak. Yemekten patlayıp üzerine sindirmek için sodaya gerek yok yani arkadaşlar illa ki! Hiç şeker kullanmamak ve de az tuz kullanmak taraftarılar. Sebze ağırlıklı besleniyorlar ki zaten birçoğu kendi bahçesinde kendi sebzesini, meyvesini yetiştiriyor. Ah güne müthiş bir başlangıç! Gözünü açıp heyecanla bahçene koşmak ve meyvelerine, sebzelerine bakım yapmak! Ben evimdeki üç bitkiyle aşırı heyecanlanıyorum. Onlara bakmak bana ciddi anlamda mutluluk veriyor. Geçen gün onları sulamak, konuşmak yarım saatimi almış ve saate baktığımdaki şokumu siz düşünün. Sadece bitki suladım. Eğer zamanın nasıl geçtiğini anlamayıp heyecanlanıyorsam, içimde o zamansızlığı yakalıyorsam; yazı gibi başka bir ikigai’mi de bulmuş olabilir miyim dersiniz?

Zaten Japonlar alışkanlıkların gücüne de çok inanmaktalar. Her gün sebze bahçelerine uyanmak, kontrol etmek onlar için önemli bir alışkanlık. Günlerine bu şekilde başlıyorlar. İnsanın gözünü açtığında onu mutlu edecek bir şeye uyanması ve rutinlerinin içinde yer alması mutlu yaşam sırlarından bir tanesi. Siz bu konuya ne dersiniz? Sizin hayatınızda her gün mutlaka yer alan alışkanlıklarınız var mı? Neler mesela?

Yemek konusunda ise karınlarını hafif doyurmak dışında şöyle bir taktikleri var: 5-7 küçük tabağı aynı anda koyuyorlar sofralarına tek kişi için. Başlangıçtan sonuna kadar olan tüm yemekleri önlerinde görüyorlar ki öncelikle gözleri doluyor ve doyuyor. Tabaklar genelde sebze ağırlıklı ve tabaklarına özel bir isim koymuşlar: “gökkuşağı tabağı.” Yani, her renk sebze, meyvenin sağlık açısından öğünlerde bulunması gerektiğini belirtiyorlar. Keza ben de bir-iki sene önce katıldığım bir sağlıklı beslenme workshop’unda aynen bu bilgiyi; tabaklarda her renk bulunmalı diye duymuştum.

Japonların en dikkatimi çeken ve hoşuma giden özelliklerinden bir tanesi ise ekip çalışmalarına çok önem vermeleri oldu. Hepsinin belli rakamlardan ya da yaşadıkları çevreden oluşan Moai isimli grupları var. Bu grubun ortak noktası ise birbirlerini kollamak. Kökeni, eski zamanlarda çiftçilerin en iyi uygulamaları paylaştığı ve yetersiz hasatla beraber baş etmek için bir araya geldikleri zor zamana dayanıp günümüz ihtiyaçları dahilinde evrimleşerek halen birbirleri arasındaki bağı hissetmeye dayanıyor. Günümüzde ise belli bir ücret yatırıp beraber akşam yemekleri, satranç turnuvaları ve çeşitli ortak hobiler düzenliyorlar. Harika değil mi?

Özellikle günümüzde giderek yalnızlaşan ve bireyselleşmeyi matah bir şey sanan bizler için bence mucize. Tabii ki hiçbirimize uzak değil. Eskiden köylerde ve halen Anadolu’nun bazı köylerinde devam eden bir durum komün yaşamak ama tam olarak da eski Anadolu zamanları da değil bence buradaki. Evet bireysel bir hayat kurmak ama insanlarla bağını da kaybetmemek önemli olan unsur. Yalnızlaşmamak, insanın kendi içine kapanmaması. Japonlar yaşları kaç olursa olsun her hafta bir gün mutlaka dansa gidiyorlarmış, bir de bu üye oldukları moai’leriyle.

Ben özellikle son iki senemi daha yalnız geçirmiş biri olarak, yalnızlığın derin boyutlarının bir noktadan sonra hiç iyi gelmediğini düşünüyorum, hatta kendi adıma anladım. İnsanın bu hayatta sağlıklı devam edebilmesi için başka insanlarla bağ kurması şart. Bence bu sebeple Japonlar da kendilerine çok sağlıklı bir yol bulmuşlar ve ihtiyacım olanı bana gösterdikleri, hatırlattıkları için de kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu arada en tatlı kısmı da toplumla iletişimde kalmanın yanında hep kutlanılacak bir şey bulmak! İşte en sevdiğim! Kutlama, kutlamak! Kelime söylendiğinde bile içimde heyecan uyandırmaya yetiyor. Hayatlarımızda doğum günleri, belki bir iki özel gün dışında pek kutlama yapmayabiliyoruz. Hatta Thich Nhat Hanh, Bizim Dünyamız (Bir Zen Rahibinin Barış ve Ekoloji Hakkındaki Düşünceleri) isimli kitabında şöyle söylüyor: “Daima vakit sıkıntısı içindeyiz. Geçmişte, dingin bir ortamda dostlarımızın eşliğinde bir fincan çay içmek için üç saat ayırabiliyorduk. Bahçemizdeki orkidelerden birinin çiçek açışını kutlamak için bir araya gelebiliyorduk.” (s:21)

Şu an minik kutlamaları bırakın, birbirimizle rahatça sohbet etmek için bile zar zor zaman ayırabiliyoruz. Halbuki bir araya gelsek, birbirimize daha çok vakit ayırsak, gündelik yaşamlarımız içinde kutlanılacak o kadar çok şey var ki! Hiçbir şey mi bulamıyorsun; çiçeğin açışını, güneşin tekrar doğuşunu, nefes alışını kutla! Patronunun sana teşekkür edişini, sabah zorunda olmamana rağmen erken kalkıp güne başlamanı, bedenine çok iyi bakabildiğin bir günü, annenle sevgi dolu sarılabildiğin bir günü kutla. Biraz durduğumuzda o kadar çok kutlanacak şey bulabiliriz ki hayatta. Hem de bir şeyleri kutlama fikri hepimize iyi gelmez mi? Acaba her gün kendimize kutlanacak sadece bir şey mi bulsak? Bu hafta hepimizin odak noktası burası olsun mu? Her gün kendine kutlanılacak bir şey bul!

Bu hafta bu noktalar üzerinden kendi hayatlarımızı izleyelim, bakalım biz nerelerdeyiz. Haftaya kaldığımız yerden devam! Ikigai’lerimizde tekrar buluşmak üzere.

Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Hayatı iyi ve kaliteli yaşamanın yolu: Zihin, beden, ruh bütünlüğü

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale