İyilik tesadüfe bırakılmaz: İyilik öylesine gelen bir şey değil, bilinç ile mümkündür

Hayır, zavallı, korunmaya muhtaç hayvanları öldürmediler, onlar zavallı değiller!
Kendi zavallı, baş edemedikleri, eğitemedikleri hayvanlıklarına vurdular, vurdular.
Yine de öldüremediler.
Öldüremezler…
Çünkü o “hayvanlık” ancak sevgiyle eğitilerek ölür.
Ve bu “hayvanlık” öldürdükçe çoğalır.

Buradaki konu, hayvanların öldürülmesi değil, “varlık bilinci”nin olmaması.
Hayvan, insan, bitki diye ayırdığımız, etiketlediğimiz “türlerin”, eşit haklara sahip varlıklar olduğuna dair bilincin oturmamış olması, ki evrim yavaş işliyor bizim gibi kısa ömürlü varlıklar için.

Günün sonunda, hala insanın insanı, cinsiyetlerin birbirini öldürdüğü ve bunu çok geniş mecralarda haklı sebeplere, sonradan konulmuş kurallara bağlayarak vicdansal rahatlığa erişmeye olanak sağlayan “kültür”, tür farkını da kendi vicdani rahatlığı için kullanacak ve doğal görecektir.

Ağaçları kesmeyi doğal, namustan kadınları öldürmeyi doğal, sinirinden hayvanları öldürmeyi doğal, alacağı için, hırsı için erkekleri öldürmeyi doğal, inançları için toplumları yok etmeyi doğal, deneyler için hayvan, insan öldürmeyi doğal görecektir…

Vicdanlarını rahatlattıkları ve “Böyle öğrendik” kisvesi altında yapılan her şeyi normlara uygun bulup üzerinde düşünme gereği bile duymayan bir “sürü” kendi hayvanlığını görmezden gelmek için diğer varlıkların üzerinden kimliklerini büyütüyorlar.
Kendi başa çıkamadıkları duyguları, kıskançlıkları, nefretleri, tahammülsüzlükleri, yorgunlukları, aidiyetsizlikleri ile başedemeyip, karşısındakilerin yaşamlarını kontrol etmeye, onları düzeltmeye çalışıyorlar. İçlerindeki karanlığı, yansıttıklarını yok ederek, ezerek, ona karşı galip gelerek bir nebze de olsa rahatlıyorlar.

Bizler, insan ırkı olarak kuralları koyan, o kuralları başımıza “tanrı” yapan, sonra yaşamı bu “tanrısal sözler” ile yönetenler olarak bu tutulmuşluğa “kültür”, “medeniyet”, “ilerleme” diyoruz.
Ve bu kuralları koyarken sadece bizim türümüz yaşıyormuş, bu gezegendeki tek canlı bizlermişiz gibi davranıyoruz.

Evrensel ahlak, var olmuş her varlığı, varlıkların yarattıklarını da kapsar!
Önce beraber yaşadığımız canlılar ile iletişimde olmayı, onların dilini öğrenmeyi, saygı göstermeyi öğrenmemiz ve koyduğumuz o “tanrısal” kuralları “bizlerden başka varlıklarla paylaştığımızı unutmamak için” güncellemeliyiz.

Bir insanı öldürmek, bir hayvanı öldürmek, bir bitkiyi öldürmek arasındaki farkı tekrar düşünmeliyiz.

Her ruh kendini değişik formlarda, değişik bilinç seviyelerinde deneyimliyor. Ve her varlık, kendi gerçekliğini dünyaya yansıtıyor.
Bizler gördüğümüz katliamlar, fenalıklar karşısında “sesimizi daha yüksek çıkarmayı” değil, kendi projeksiyonumuzu iyi izleyip yine “kendi içimizdeki hayvanı” sevgiyle büyütmeyi öğrenmeliyiz. Her gün, her an, her yerde.
Karşımızda gördüğümüz hiddetli, vicdanını dinlemekten yoksun kişiler de bizim projeksiyonumuz, evet.
Ve evet, onları da sevgiyle büyütmeyi öğrenmek durumundayız.

Başka hiçbir şey “gölgesiz” bir şekilde şifa olamaz bu yaraya.

Savaştığımız şey “sonuçlar” olduğu sürece her çabamız bir yorgunluk ve başarısızlık hissi ile bizi boğmaya devam eder. Sonuçtan çekirdeğe dönerse odağımız, bir şeyler değişebilir.

Türümüzün bilinç seviyesini yükseltmek için artık dogma inançlardan çıkıp evrensel ahlakın uygulayıcıları olarak yaşamdaki varlığımızı sürdürmeliyiz.

Çocuklar, hayvanlar, bitkiler hassas karnımız olduğu için evrensel işleyişi, tekamül sürecini ve her bilincin kendi gerçekliğindeki anlayışını gözden kaçırıyoruz.

Bir sürü çirkin şey oluyor. Her gün!
Hepsiyle kavga edemez ya da hepsini görmezden gelemeyiz.
Sakince, bıkmadan, usanmadan, sevgiyi bırakmadan, tek tek, sabırla büyütmeliyiz.

Hepimiz, bir alt sınıfın öğretmenleri, örnekleriyiz.
Hangimiz sadece tenkitler, öğütler ile öğrendik?
Hepimiz izleyerek, yaşayarak, rol modelleri gözlemleyerek öğrendik.
Diğerleri de öyle yapacak. İzleyerek öğrenecek…

Daha çok iyi insan, daha çok insanı iyiliğe katacak. Sadece olarak, olduğu kişi olarak.
Ve iyilik içten, öylesine gelen bir şey değil, bilinç ile mümkün olan bir şeydir. Seçim yapabilen, yaptığı seçimlerin ardında durabilen insanlar ile mümkündür.
İyiliği tesadüfe bırakamayız.

Benim için işçilik budur, ışık işçiliği budur.

Yoksa hepimiz yıldız tozu, hepimiz Sirius’tan, hepimiz Atlantis’ten… Romantizmi çok güzel olsa da gerçekliğe hizmeti olmayan kimliklerimizden de sıyrılıp, kollarımızı dürüstlükle, gerçeklik ile sıvamanın vaktidir.

İlginizi çekebilir: Evrenin postacılarına kulak vermek: İşaretleri fark edebiliyor musunuz?

Esra Uyman
Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya ... Devam