X

İyi hissetmek zorunda değiliz: Duyguların işlevini fark etmek

İyi hissetmek öyle önemli ki şu sıralar tek amacımız bu olmalı gibi düşündürülüyor. “İyi hissetmeliyim, o yüzden pozitif düşünmeliyim, her şey çok güzel olacak, hep olumlu yaklaşmalıyım…” gibi sözler uzayıp gidiyor. Peki, ne demek iyi hissetmek? Nasıl bir his? Ya da nasıl elde edilir bu his?

Hepimizin “iyi” ve “kötü” olarak tanımladığı bazı duygular var. Bunlardan iyi olarak tanımladıklarımız genellikle mutluluk, sevinç, heyecan gibi duygular iken kötü olarak tanımladıklarımız korku, endişe, nefret, öfke gibi duygular oluyor. O zaman iyi hissetmek için “iyi” olduğunu düşündüğümüz duyguları mı hissetmeliyiz? Peki, bu duygular nasıl elde edilir? Elde edilir diyorum çünkü günümüz dünyasında duygularımızı seçebiliyormuşuz ya da bir amaç olarak onlara ulaşabiliyormuşuz gibi bir algı var.

Bu nedenle öncelikle duygunun ne demek olduğunu bilmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Duygu kavramı, deneyim, davranış veya fizyolojide esnek bir şekilde koordine edilmiş değişiklikler olarak, ortaya çıkan tehditlere veya fırsatlara verilen akut tepkileri ifade eder (Gross & Thompson 2007). Duygular, yaşadığımız deneyimler sonucunda kendiliğinden ortaya çıkan ruhsal ve fizyolojik tepkilerimizdir. Yani, duygular başarılmaz veya elde edilmez. Duygular bir hedef ya da amaç olamaz. Duygular yaşanır ve deneyimlenir. Yaşam içinde deneyimlediğimiz durum ve olaylar sonucunda bir duygu hissederiz. Duygular bizim bir şeylerin hoşumuza gittiğini ya da gitmediğini haber veren sinyallerdir.

Duyguların en önemli işlevleri ise bizi hayatta tutmaktır. Duygular karşılaşılan tehditler karşısında bireysel olarak hayatta kalmamızı sağlar (Keltner & Cowen 2021).

Olumsuz olarak tanımlanan duygular bahçemizde yetişen istenmeyen otlar gibi düşünülmektedir genelde. Onlar olmasa bahçemiz çok daha güzel olacak diye düşünürüz. Olumsuz görülen bu duyguların hayatta kalabilmemiz için olmazsa olmazlarımız olduğunu unutmamalıyız. Eğer korku, endişe gibi duyguları hissetmeseydik üstümüze doğru gelen bir arabadan kaçmazdık. Sıcak bir şeye dokunmaktan çekinmezdik. Yani, bu duygularımız ne olup bittiğini anlamamızı sağlayan, bizi hayatta tutan alarm sistemlerimizdir bir bakıma.

Lezzetli bir yemek yediğimizde mutluluk veya fizyolojik rahatlık hissedebilir, sevdiğimiz birini gördüğümüzde sevinebilir, yeni bir yere gitmeyi düşündüğümüzde heyecanlanabilir, istemediğimiz bir olay olduğunda üzülebilir veya kızabiliriz. Bazen düşünceler duyguların ortaya çıkmasına sebep olurken, bazen davranışlar ve fizyolojik belirtiler duyguları ortaya çıkarabilir. Örneğin kalp ritmimizin hızlandığını fark ettiğimizde heyecanlanabilir veya endişelenebiliriz. Bir şeyi hiç deneyimlemeden sadece başaramayacağımızı düşündüğümüz zaman da üzülebiliriz. Biri bize vurduğunda öfkelenebiliriz.

Duyguların ne istediğimizi, nelerden hoşlandığımızı göstermesinin yanı sıra ne istemediğimizi göstermesinin de bir o kadar önemli olduğunu, hatta daha önemli olduğunu söyleyebiliriz. Bu olumsuz görülen duygulardan kaçmaya çalışmak kendimize yaptığımız en büyük “kötülük” olabilir. Duygulardan kaçınmak o duyguların daha da güçlenmesine sebep olacaktır. Yani, işlevlerini yerine getiremeyeceklerdir. Duygularımız bir yerde işlerin yolunda gitmediğini gösterirken, bunu yok sayarsak veya alkol, aşırı yeme, uyuşturucu kullanma, çok çalışma, aşırı alışveriş yapma gibi şeylerle bastırmaya çalışırsak neler olup bittiğini anlayamaz ve anlayamadığımız, fark edemediğimiz şeyi düzeltemeyiz. Bu tarz yöntemler geçici olarak rahatlatıyor gibi görünse de karşılanmamış duyguların şiddeti artarak hayatımızı olumsuz etkilemeye devam edecektir. Sözel endişe ve zihinsel imgelerden uzaklaşmaya yönelik işleme yanlılığı, olumsuz duygu ve uyarılmayı azalttığı için kısa vadede olumsuz olarak pekiştirilir. Ancak daha uzun vadede, malzemenin duygusal olarak işlenmesini engelleyerek daha fazla sıkıntıya neden olur (Borkovec, Lyonfields, Wiser ve Deihl, 1993; Levine, Fleming, Piedmont, Cain ve Chen, 2016; Llera ve Newman, 2014; Newman ve Llera, 2011).

Duygularımıza kulak asmadığımızda veya bu duygularla baş ederken iyi geldiğini düşündüğümüz yöntemlerle aslında volkanik dağımızı harlıyor oluyoruz.

Peki, “olumsuz” duygularımızla ne yapmalıyız?

Öncelikli olarak duygumuzu tanımalıyız. Kendimize “Şu anda ne hissediyorum?” diye sorarak başlayabiliriz. Duygumuzu tanıdıktan sonra analiz etmemiz gereken düşünce, duygu ve davranışlara odaklanmalıyız. Ne olduğunda ya da ne düşündüğümde bu duyguyu hissediyorum? Tekrar tekrar yaşadığım bu duygu bana ne söylüyor? Bu duygumla nasıl baş edebilirim? Neleri farklı yapmalıyım? Bunlar gibi işlevsel sorularla ilerleyebiliriz.

Bu duyguların yanı sıra “olumlu” gördüğümüz duygularımıza da odaklanmalıyız. Bize iyi gelmediğini düşündüğümüz duygular dikkatimizi çekerken bazen de iyi gelenleri ihmal ederiz. Yapılan araştırmalar olumlu duyguların başarılı bir şekilde düzenlenmesinin daha fazla refah, sosyal destek, yaşam doyumu sağlarken, aynı zamanda stres, olumsuz duygular ve depresif dönemlere karşı tamponlar oluşturduklarına işaret ediyor (Fredrickson, 1998; Fredrickson et al., 2003, 2008; Livingstone and Srivastava, 2012). Böylelikle olumlu gördüğümüz duygularımızı pekiştirebiliriz. Gerçekten “iyi hissetmek “ ancak bu şekilde mümkün olabilir.

Tüm duygularınıza kulak verdiğiniz günler dilerim!

Duygularla ilgili bir film önerim var: Inside Out!

Merve İnaç: Merhaba ben Merve İnaç. Klinik psikolog ve psikoterapistim. 2012 yılında Atılım Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun oldum. Hemen sonrasında Hasan Kalyoncu Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nı tamamlayarak uzmanlığımı aldım. Kariyerimin uzun dönemini Unhcr ve Unicef’in farklı projelerinde sığınmacı ve göçmenlerle çalışarak geçirdim. Bu süreç içerisinde Bilişsel Davranışçı Terapi ve Transaksiyonel Analiz Terapi eğitim ve süpervizyonlarımı tamamladım. Son yıllarda Mindfullness, Aile Dizimi ve Sanat Terapi ve varoluşçu yaklaşımlar üzerine eğitimlerimi tamamlamaktayım. Psikolojinin farklı bakış açılarından aldığım bu eğitimleri benimsediğim bütüncül bakış açısıyla birleştirerek danışanlarımın ihtiyaçlarına göre eklektik çalışmayı tercih ediyorum. Bana merveinac@hotmail.com e-posta adresimden ulaşabilirsiniz.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale