X

İntegral teori: Bütüncül yaklaşımla, kendimizi daha çok keşfedebilir miyiz?

Geçtiğimiz aylarda karşılaştığım bir isim, Ken Wilber, beni integral teoriyi araştırmaya itti. Bir süredir konuyla ilgili araştırma yapıyorum. Ken Wilber’ın yaşamını bu teoriyi geliştirmeye adadığını söylesem abartmış olmam diye düşünüyorum.

Okuduklarımla vardığım noktada, bu sistemin bütüncül bakış açısını geliştirdiği ve evrimleşmeyi kolaylaştırdığı yönünde bir yaklaşımım oluştu. Bu sadece benim değil, aynı zamanda bu sistemi halihazırda yaşamına adapte etmiş insanların, şirketlerin ve hatta ulusların da hemfikir olduğu bir bakış açısı. “İntegral teori nedir?” diye soracak olursanız, kısaca şöyle özetleyebilirim: İletişimi geliştirmek, kişisel gelişimi sağlamak, barış içinde huzurlu bir topluluk ortamı yaratmak ve verimliği artırmak için bir yol haritası. Özünde kişinin ve dolayısıyla toplumların evrimleşmesi için bir yol haritası. Bu yol haritasının temelini binlerce yıllık kadim öğretiler ve bilimsel gerçekler oluşturuyor. Ne kadim öğretileri ne de bilimsel gerçekleri reddediyor.

Bu konu oldukça derin ve uzun araştırmalar gerektiren bir konu. Burada, bu yol haritasının beni en çok etkileyen ve düşündüren noktalarına değineceğim. Bu noktalar: Hiyerarşiye yaklaşımı, gelişimi ve evrimleşmeyi ele alış şekli olacak. Bu şekilde ayırsam da aslında birbirinin içine geçmiş bütünsel bir yaklaşım şekli.

Bu düzende hiyerarşiyi ele alış şekli bizim alışageldiğimiz sistemlerden oldukça farklı. Bu yaklaşımda hiyerarşi yok değil, elbette var. Bir işin uzmanı ve o işi yeni öğrenen çırağı arasında bir hiyerarşik düzenin olduğu gibi bir hiyerarşi mevcut, ancak mutlak değil. Proje bazlı belirlenen bir hiyerarşik düzen var. Bir projeyi tamamlayana kadar o konuda en çok uzmanlaşmış bir kişi yönetime geçiyor ve diğerleri onun yönetiminde işi tamamlıyorlar. Proje sona erdiğinde de bu grup dağılıyor ne yönetici ne de çalışan kalıyor. Sonra başka bir projede tekrar bir araya gelip o zaman o iş için en uzman olan kişi yönetici oluyor ve proje tamamlandığında herkes bu kimliği çıkarıp bırakabiliyor. Böylece dönüşümlü olarak herkes yeteneğine, becerilerine ve yeterlilik durumuna göre farklı oluş halleri deneyimlemiş oluyor. Başka bir ifadeyle koltuğa yapışma, statüyü kimlik haline getirme gibi bir durum söz konusu olamıyor.

İntegral teoriye göre, yaşayan her şeyde gelişimsel evreler mevcut. Bu gelişimsel evreler, bilinç durumları yoluyla deneyimleniyor. Bilinç durumları; uyanık hal, uyku hali ve derin uyku hali olarak ifade ediliyor. Eğer bizler üç hali nasıl kullanılacağımızı bilirsek bu evrelerde ilerlemeye başlıyoruz. Bilinç halleri denizin dalgası gibi gidip ve geliyorlar. Aşkın duygu deneyimleri yaşasanız bile, ne kadar muhteşem olursa olsun, gelecek, biraz kalacak ve geçip gidecektir, şeklinde bir yaklaşımda bulunuyor.

Fakat bilinç aşamaları ise kalıcıdır, büyümek ve gelişmek anlamına gelir. Bu noktada şöyle bir örnek veriyor: Eğer bir çocuk dilsel aşamalarda gelişmeye başladıysa, çocuğun dile erişimi sürekli hale gelir; bugün hatırlayıp yarın unutmak gibi bir şey söz konusu olmaz. Büyüme ve gelişme aşamalarına ulaştıkça artık bu aşamadaki yetenekler de ulaşılabilir olur. Bu aşamalara ne kadar çok erişim sağlanırsa, o ölçüde gelişilebilir ve derinleşilebilir. Böylece gelişimi sürekli hale getirebiliriz.

Burada İntegral Teorinin altını çizdiği bir noktayı belirtmek istiyorum; bu gelişim her zaman tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla olmayabiliyor ve hatta nispeten zorlayıcı olabilir diyor. Bu noktada bu zorlukları, olumsuzlukları da kapsayarak bir sonraki aşamaya geçmek, bizi güçlendiren şey oluyor. Onları yadsımadan, olanı reddetmeden kendimize dahil ederek ilerlemek. Bu zorluklarla kendimize katacağımız değere odaklanarak ilerlemekten bahsediyor.

Kuarkların atomlara, atomların moleküllere, moleküllerin hücreye, hücrenin organizmaya dönüşmesi gibi, her bir aşama kendisinden öncekinden daha karmaşık bir yapıya sahip. Hepimiz her gün biraz daha karmaşık yapılar haline geliyoruz tıpkı evrenin her an genişleyerek daha kompleks bir yapıya dönüşmesi gibi. Bir atom, molekül evresini atlayıp hücre olayım demez ya da kuarkları hiç olmamış gibi varsayamaz, çünkü o kuarklar sayesinde ancak atom seviyesine erişebilmiştir.

İntegral teoride etiğin gelişimini, bir çocuğun gelişimi üzerinden ele alarak şu örneklemeyi yapıyor: Çocuk doğar ve birkaç ay sonra bildiği tek şey kendisidir. Sadece ben demeyi bilir. Dünya’nın ve herkesin kendi etrafında döndüğünü sanır. Bu, benmerkezci aşamadır. Çocuk büyüdükçe kültürel normları, kuralları öğrenmeye başlar. İçinde yaşadığı kültürün beklentilerine göre şekillenmeye başlar. Bu süreçte kendi bulunduğu kültürde öğrendiği normlara uymayanları dışlamaya başlar. Bu seviye geleneksek seviyedir. Erişkinliğe doğru ilerlemeye başladığında daha çok dünya odaklı olur, herkesin çıkarını gözettiği geleneksel sonrası seviyeye doğru ilerler. Böylece bireyin kimliği bir kez daha dönüşür. Bu noktada artık din, dil, ırk gözetmeksizin tüm varoluşu kapsadığı bir noktaya ulaşır. Böylece etik gelişimi benden bize, bizden hepimize ve son olarak bütüncül bir yapıya evrilir.

Tabii bu ideal bir gelişimsel süreç. Bazen geleneksel aşamada takılıp kalan ve bireyleşemeyen kişilerle de karşılaşabiliyoruz. Aylardır içinden geçtiğimiz süreçte bu aşamaları netlikle deneyimliyoruz. Market raflarını boşaltıp evine ambar kuranları, maske takmadan etrafta dolaşanları vb düşünürsek bütüncül bir anlayıştan uzak olduğumuzu görüyoruz. Hani, yadsımadan kapsayıcı oluyorduk diye düşünülebilir. Yadsıdığımız şeyleri görerek ve kapsayarak daha bütüncül bir varoluşa evrilmeye meylediyoruz.

Bundan yüz bin sene önce insanın gerçekliği temel ihtiyaçlarını karşılamaktı; yemek, su, korunma ve cinsellik. Şu anda böyle yaşayanlar da var, ancak bu ihtiyaçlarını karşılayanların artık sadece yemek bulmaları onları tatmin etmemeye, problemler ortaya çıkmaya başlıyor ve bir üst aşamadaki arayışa geçerek sahip oldukları daha farklı değerleri keşfe çıkıyorlar. Böyle böyle evrimleşme aşamalarında yol alınıyor.

Gelişim çizgisine baktığımızda herkesin daha fazla ya da daha az gelişmiş olduğu yönleri var. Bazıları bilişsel açıdan çok gelişmişken, duygusal açıdan az gelişmiş olabilir ya da duygusal açıdan gelişmiş olup bilişsel açıdan az gelişmiş olabilir. İntegral teori bize tüm zekâ türlerinde çok iyi olmamızı söylemiyor ancak nerelerde iyi ve nerelerde zayıf olduğumuzu tespit etmemizi sağlıyor. Böylece integral bakışla geliştirmemiz gereken yönlerimiz üzerinde çalışmayı planlayabilir ve artık bize sorun yaratmamalarını sağlayabiliriz. Başta da belirttiğim üzere deneyimlediğimiz bir aşamanın gerisine düşmemiz söz konusu değildir fakat onu tekrar ettikçe sürekli kılabiliriz. Böylelikle bütüncül bir bakışla güçlü olduğumuz yönlerimizi sürekli kılarken, geliştirmemiz gereken yönleri de aşama aşama iyileştiririz.

Son olarak değineceğim nokta, dört kadran olarak nitelendirilen dört boyut. Bir daireyi önce yatay bir çizgiyle ortadan ikiye ayırdığınızı düşünün; üstte kalan yarım daire bireysel ifade, altta kalan yarım daireyse kolektif ifade olarak adlandırılıyor. Sonra bu iki yarım dairelerde kendi içerisinde dikey bir çizgiyle tekrar ayrılıyor ve kadran dediğimiz dört eşit çeyrek oluşmuş oluyor. Sol taraf içsel boyutu, sağ taraf ise dışsal boyutu temsil ediyor. Tüm yaşamımız boyunca bu dört alan arasında salınıyoruz. İçsel boyutlu bireysel ifade, dışsal boyutlu bireysel ifade, içsel boyutlu kolektif ifade ve dışsal boyutlu kolektif ifade. Eğer bu dört çeyrek de dengedeyse, deneyime eşit oranda katkı sağlar, o zaman integral bir varoluş şekli ortaya koymuş oluyoruz. Ama tek bir alana doğru meyil varsa o halde parçaya odaklılık söz konusu oluyor ve bütünsel bir yaklaşım ortaya koyamıyoruz.

Sonuç olarak, bu araştırmadan çıkarımım; yaşamın, dinamik bir yapı ve aradığı şeyin de denge olduğudur. Bir yöne ağırlık vermiş olmak bu dengenin bozulmasına yol açıyor ve objektif bir bakış sergilemekten bizi alıkoyuyor. Ya aşırı subjektif olup her şeyi kişisel algıladığımız bir halde oluyoruz ya da aşırı sistem odaklı bir yaklaşımı benimseyebiliyoruz. Öte yandan ya ait olduğumuz kültüre, dine ve geleneklere aşırı bağlılık gösterip grup odaklı yaklaşım içine giriyoruz ve diğerleri kavramını yaratıyoruz ya da yoğun bilişsel seviyede, robotik, materyal odaklı şekilde katı gerçeklikte sıkışıyoruz. Yaşama dair tüm konular bu dört unsurla var oluyor. Bizler her bir hale dönüşümsel olarak girip çıkıyoruz ve böylelikle gelişiyoruz. Sıkıntı zaten bu hale girip de çıkamadığımız zaman başlıyor. Dolayısıyla, görüldüğü gibi bu noktalarda olmak bir sorun değil, aksine evrimleşmek için, daha kompleks yapılar haline gelmek için birer fırsat. Acaba yaşamda karşılaştığımız olaylara, durumlara bu farkındalıkla yaklaşabilirsek, insan olma sorumluluğumuzu elimize alabilir miyiz? Tüm bu unsurların birbiri ile denge içinde olduğu bütüncül bir varoluş şekli oluşturabilir miyiz?

*Konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek için Integral Theory olarak araştırabilirsiniz. Okuduğunuz içerik www.integrallife.com ve Youtube videoları temel alınarak oluşturulmuştur.

İlginizi çekebilir: Fiziksel olarak mesafe koyarken, hem birbirimizle hem kendimizle daha güçlü bağlar kurabilir miyiz?

Birsen Ertan Yükseltürk: 1981’de Aydın’da doğdu. Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. University of California, Los Angeles’ta (UCLA) Uluslararası Ticaret Yüksek Lisansını tamamladı. Yurt dışı satış pazarlama sorumlusu ve bölge yöneticisi olarak görev yaptı. Şu an İngilizce - Türkçe çeviriler yapmakta, öykü ve denemeler yazmaktadır. Sevgiye ve özgürlüğe doğru yolculuğu devam etmekte. Evli ve bir kız çocuk annesidir.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale