X

İnançlarınız içten mi yoksa temelsiz mi?

Motivasyon konuşmacılarından tutun da seminer verenlere kadar pek çok kişi bize inançlarımızın gerçekliğimizi şekillendirdiğini söyler. Ancak tüm inançlar eşit yaratılmamışlardır. Arabamızın sokakta park edili olduğundan tutun da suyun 100 derecede kaynadığına kadar pek çok inanç oldukça basittir ve doğru ila yanlış oldukları kolayca kanıtlanır. “Hayatın daha derin bir anlamı var” veya “herkes ikinci bir şansı hak eder” gibi inançlar ise o kadar basit değildir. Bu tür inançlar aynı şekilde işlemezler çünkü yanlışlanabilir değillerdir. Bunları kesinlikle onaylamak veya reddetmek için açık kanıtlar toplayamayız. Bu ayrım ilginç bir soruyu akla getirir: Bu yanlışlanamayan inançlar aslında temelsiz midirler?

Son dönemlerde iki farklı inanç türü olduğuna dair bir tartışma yürütülüyor; normal inançlar, yani istemsiz ve gerçekliği kolayca test edilebilenler ve temelsiz inanç olarak adlandırabileceğimiz gönüllü ve daha soyut olan inançlar. Bu temelsiz inançların zihnimizi temelsiz şeylerle doldurdukları belirtiliyor. Burada temelsiz kelimesinden kasıt, bu ifadelerin gerçeklik değerlerinden bağımsız olarak inanılmaları. Örneğin konuşanın gerçeği bilip yine de onu yanlış aktardığı yalan söylemenin aksine, temelsiz inançlarda bir şeyin doğru veya yanlış olduğu tamamen göz ardı edilir ve temel olarak doğruluğa değil, ifadenin yarattığı etkiye odaklanılır. Ancak bu konuyu tam kapsamlı tartışmadan önce bunların gerçekten mi temelsiz oldukları yoksa başka bir sürecin mi olduğunu dikkate almak gerekiyor.

Burada inançların yanlışlanabilirlikleri ile temelsiz inançların gerçekten temelsiz olup olmadıklarını keşfetmeye çalışacağız. Temelsiz dediğimiz inançların işlevlerine, kullanışlı olup olmadıklarına ve aradaki farkın kararlarımız ve dünya üzerindeki etkilerine göz atacağız.

Temelsiz inançlar: Samimiler mi?

Sahip olduğumuz temel inançlar dünyayı gördüğümüz gözlükleri oluştururlar ve bu nedenle bilgiyi işleme süreçlerimize, dünyayla etkileşime girme şeklimize etki ederler. Bu temel inançların büyük kısmı temelsiz inanç kategorisine sokulabilir. Örneğin birisinin temel inançları arasında “insanlar doğaları gereği iyidirler” yer alıyorsa, bu inanç başkalarına bakış açısını temelden etkiler. Burada o kişi aksi kanıtlanmadığı sürece bir insanın iyi olduğunu varsayar. Bu inanç güçlüyse, kişinin onunla uyumlu olan davranışlara eğilimi olur ve bu bazen onun kişisel bir bedel ödemesine bile sebep olabilir. Bu tip durumlarda bunun yanlışlanabilir olmasa bile içten bir inanç olduğu söylenebilir ve temelsiz inanç olarak adlandırmak doğru olmayabilir.

Ancak kişi bu inanca sahip olduğunu iddia edip de sadece işine geldiği sürece buna uygun davranıyorsa, fedakarlık yapması gerektiğinde bundan çekiniyorsa, bunun tamamen temelsiz bir inanç olduğu söylenebilir. Kişinin iddia ettiği inançları ile uyumsuz şekilde hareket etmesi yaygındır ve özellikle farklı bağlamlarda değerlerin ve zorlukların çatışmaları yaşandığında ortaya çıkar. Bu tür düzensizlikler bir örüntü haline geldiklerinde, yani inanç sadece uygun koşullarda sürdürüldüğünde, içten bir bağlılık olmaz ve bu da onu tamamen sahte ve temelsiz hale getirir.

Burada temel nokta, inancın gerçek bir inanç olarak tanımlanması için içten bir şekilde olması ve kişinin dünya ile etkileşimlerinde yol gösterici olup eylemleri şekillendirmesi gerekir. Davranışları ve karar verme süreçlerini böylesine etkileyen bir inanç, temel olarak gerçeklik endişesi olmadan yapılmış bir inanç argümanından farklıdır. Gerçek bir bağlılık olmaksızın ve davranışlara düzenli olarak etki etmeksizin inanılan bir inanç ise gerçeklikten yoksundur ve gerçek bir inanç olmadığı söylenebilir.

Bu ayrım bazı temelsiz inançların tamamen boş olmadıklarını gösterirken bazıları ise tamamen sahte ve boşturlar. İnancın samimiyeti ve gücü, onun bir rehber prensip mi yoksa boş bir ifade mi olduğunu ortaya koyar. Örneğin “herkes ikinci bir şansı hak eder” demek birisinin başkalarına karşı davranışlarını şekillendirebilir, affetme davranışlarını tetikleyebilir ve sosyal ortamlarda kararlarına etki edebilir. Eğer inanç bu davranışları gerçekten şekillendiriyorsa, sadece bir iddiadan öteye geçer, anlamlı bir inanç olur ve kişinin değerlerini, dünya görüşünü yansıtır.

Ancak düzenli olarak kişinin eylemlerine etki etmeyen inançlar, örneğin kişinin ikinci şansa inanıp da başkalarına bu şansı vermekten kaçınması, temelsiz bir inançtan öte geçmez. Bu durumda inanç araç olarak belli şartlarda kullanılıyordur ve bir rehber halini almaz. İnanç ve eylem arasındaki tutarlılık yoksunluğu gerçek inancı sahte inançlardan ayırır.

Sonuç olarak inançların temelsiz ve boş mu oldukları onlara verilen değerin tutarlılığı ve samimiyeti ile ölçülür. İnançlar dünyayla etkileşimimiz ve eylemlerimiz üzerinde hakiki bir etkiye sahiplerse gerçek inançlardır ve yanlışlanabilir olmamaları halinde bile bu geçerlidir. Ancak gerçek bir bağlılığa sahip olmayan inançlar, yani davranışlara yansımayan inançlar doğaları gereği boşturlar. Burada temel zorluk inançlarımızın gerçekten bizim için bu anlamı taşıyıp taşımadıklarını anlayabilmektir.

Dolayısıyla bu tartışmada esas zorluk, inançların gerçekten davranışlarımızı şekillendirip şekillendirmedikleri veya zihnimizi sadece yanlışlanamaz işimize gelen fikirlerle doldurup doldurmadıklarıdır. Sahip olduğumuz bu inançlar üzerine nasıl düşünmeli? Onlara ne kadar saygı duyuyoruz ve gerçekten davranışlarımızı etkiliyorlar mı? Etkilemiyorlarsa belki onları tekrar gözden geçirmeli.

Ayrıca bir inanca içten ve hakiki şekilde sahip olsak da, onu yanlışlanabilir empirik inançlar ile aynı kategoriye koyma konusunda dikkatli olmamız gerekir. Böylesi bir davranış kanıtlara dayanma dürtümüzü baskılayabilir ve bunun sonucunda gerçekçi olmayan beklentilerle davranmaya başlayabiliriz. Açık konuşmak gerekirse, inançlarımızın empirik olarak desteklenen gerçekler olduklarının değil, onların bir rehber prensipler dizisi olduğunun farkında olmak gerekir. Bu ayrımı bilirsek, kanıtlara dayanmayan inançlara karşı aşırı bağlılıktan kaçınabilir ve daha gerçekçi, ayakları yere basan kararlar verebiliriz.

Kaynak: psychologytoday, David Pinsof. Bullsh*t is a choice. Everything Is Bullsh*t blog. October 15, 2024. Much of the grounds for his piece was the work of philosopher Neil Van Leeuwen, who was the one who differentiated between regular beliefs and credences.

İlginizi çekebilir: Çekirdek inançlar hayatımızı nasıl şekillendiriyor?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale