X

İlişkiyi güçlendiren ve devamlılığını sağlayan şey yakınlık mı yalnızlık mı?

Yakınlık, samimiyet ve kişisel sınırların ortadan kalkması… Romantik ilişkiyi diğer ikili ilişkilerden ayıran en önemli faktörlerin başında gelen başlıca detaylar. Partnerinizle olan ten uyumunuzun, duygusal paylaşımlarınızın ve cinsel deneyimlerinizin, ilişkinizde samimiyeti ve yakınlığı en çok artıran şeyler olduğu ise tartışılmaz bir gerçek.

Ancak yapılan araştırmalar, birçoğumuz için ilişkide yakınlığı ve samimiyeti artıran şeyin yakınlık ve cinsellik değil aksine, tarafların birbirlerinin kişisel alanlarına duydukları saygı olduğunu gösteriyor.  

İlişkide tarafların birbirine alan tanıması çok büyük önem taşıyor.

Psikolog ve yazar Dr. Terri Orbuch’un evlilik dinamikleriyle ilgili yaklaşık 25 yıldır sürdürdüğü, uzun dönemli ve kapsamlı bir araştırmasında, 373 evli çiftten veri toplanmış. Araştırma 25 yıl gibi uzun bir süreye yayılınca, katılımcıların birçoğunun evliliklerinde büyük ya da küçük ölçekli çeşitli problemler yaşadıklarını öngörmek çok da zor olmayacaktır. Zaten araştırma bulguları da bu tezi destekler nitelikte…

Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların %29’u sürekli partnerleriyle birlikte zaman geçirdikleri için kendilerine yeterince kişisel alan ve zaman ayıramamaktan şikayetçi. Aynı doğrultuda, ilişkilerinde mutsuz olduklarını belirten katılımcıların %12’si mutsuzluklarının sebebini kişisel alanlarının olmayışına ya da yetersiz oluşuna bağlıyor. Cinsellik konusunda yaşadıkları problemlerin mutsuz bir ilişki yaşamalarına neden olduğunu belirten katılımcıların oranı ise yalnızca%6, yani kişisel alan problemi yaşayanların oranının yarısı kadar.

“Ben”den “biz”e…

Kişisel alana saygı, hemen hemen her ilişkinin başlangıcında iki tarafın da sorgusuzca kabul ettiği, normal karşıladığı ve birbirinden talep dahi etmediği bir durum. Ancak ilişkide paylaşımın, samimiyetin, birlikte geçirilen zamanın artmasıyla kişinin kendine ait bir zaman aralığında sadece kendi istediği şeylerle uğraşması, yalnız kalması ve kendisine alan yaratması gittikçe zorlaşır.

İlişkinin ilk aşamasında ve ileriki aşamalarında yaşanan bu değişimin sebebi ise oldukça basit. İki kişi birlikte daha fazla zaman geçirdikçe ve daha fazla şeyi birlikte yapmaya başladıkça zevkleri, beklentileri ve sosyal çevreleri aynı yörüngede hareket etmeye başlar. Sadece zamanlarını değil uğraşlarını, arkadaşlıklarını, gezilerini, hatta işlerini bile birbirleriyle paylaşır hale gelirler. İki insanın yaşamı ortak bir paydada birleşince bir süre sonra birbirlerini ayrılmaz bir bütün olarak algılama eğilimine girerler. Şimdiye kadar hep “ben” diyerek hareket eden kişilikleri uzun süreli bir paylaşım sürecinden sonra “biz” olarak düşünmeye ve hareket etmeye başlar. Kişilik yavaş yavaş o noktaya evrildikten bir süre sonra da artık alacağınız tüm kararlarda, yapacağınız tüm planlarda, yaşamınızın her alanında istemsizce sadece kendinizi değil partnerinizi de kişiliğinizin bir parçası gibi görerek adım atma eğiliminde olursunuz. Farkında olmasanız da bir karar alacaksanız, bir plan yapacaksanız ya da bir şey söyleyecekseniz sonuçlarının sadece sizi değil onu da nasıl etkileyeceği, onun ne hissedeceği, ne tepki vereceği sizin için endişe konusu olur. Tüm hayatınızı bu şekilde kurguladığınızda, bir süre sonra kendinize ait kişisel alanınızın ortak kullanıma açılması kaçınılmaz olur. İki taraf da birey olduğunu unutmaya başlar. Artık “bir” değil “bir bütünün yarısı” olursunuz. İlişkinin üzerinden bir süre daha geçtikten sonra ise bir noktada aydınlanma yaşamış gibi özünüzü kaybettiğinizin, artık kişisel alanınız olmadığının ve özgür olmadığınızın farkına vararak panikleyebilirsiniz.

Ne kadar uzak, o kadar yakın…
Cinsellik konusunda yaşadıkları problemlerin mutsuz bir ilişki yaşamalarına neden olduğunu belirten katılımcıların oranı ise yalnızca%6, yani kişisel alan problemi yaşayanların oranının yarısı kadar.

Yapılan bilimsel araştırmalar, ilişkinin uzunluğuna ya da yoğunluğuna bağlı olmaksızın, her iki tarafın da kişisel alanının olmasının ilişkinin devamlılığı için oldukça önemli olduğunu gösteriyor. Zaman zaman yenilenmek için içimize dönüp kendimizle baş başa kalmak insan olarak hepimizin varoluşsal bir ihtiyacı. Bu ihtiyaç karşılanmadığında kendimizi bunalmış, yorulmuş, yıpranmış ve stresli hissedebiliyoruz.

Diğer insanlarla olan yakın ilişkilerimizde, onlarla ilgili fiziksel ve kişiliksel tüm özellikleri gözlemler ve bize tüm yansıttıklarını mıknatıs gibi çekip beynimize aktarırız. Ancak beyin için duyusal sinyalleri almak ve edinilen bilgileri işlemek oldukça karmaşık ve yorucu bir süreçtir. Kişinin kendi kendine kalması, başka insanlarla olan iletişiminde maruz kaldığı tüm duyusal süreci en aza indirgemesine ve zihnini dinlendirmesine olanak verir. Kişi ikili ilişkilerinde, söyleyeceklerinden beden hareketlerine kadar tüm süreçleri filtrelemek durumunda olduğu için sürekli stres ve endişe duygularıyla baş etmek durumundadır. Bir süreliğine de olsa yalnız kalmak, kişinin duygularını regüle ederek dengelemesine yardımcı olur. Ayrıca, ilişkide bir süre ayrı kaldığınızda birbirinizi özleyeceğiniz için birlikte geçireceğiniz zamanın daha kaliteli olmasına da dikkat etmeye başlayacaksınız. Unutmayın, başarılı, sağlıklı ve uzun süreli bir ilişkinin sırrı bağımlılık değil özgürlüktür. Bu nedenle yalnız kalma ihtiyacı duyduğunuzda kendinizi suçlamak ya da ilişkinizle ilgili bir probleminiz olduğunu düşünmek yerine bunun gayet normal ve sağlıklı olduğunu aklınızın bir köşesinde bulundurun.

Kişisel alan yaratmak

Arkadaşlarınızla dilediğiniz kadar zaman geçirmek, size zevk veren, rahatlatan ve mutlu eden uğraşlara zaman ayırmak en doğal hakkınız. Kendinize zaman ayırmanız, ilişkinizi önemsemediğiniz anlamına gelmiyor. Aynı şekilde, ilişkiniz olması da yaşamınıza dair her şeyi kenara itmeniz ve ilişkinizi hayatınızın merkezine almanız gerektiği anlamına gelmiyor. İlişkinizin sağlıklı ve problemsiz ilerlemesi ancak hem sizin hem de partnerinizin bireysel olarak iyi oluşuyla mümkün. Bu nedenle aslında kendinize zaman ayırdığınızda farkında olmadan ilişkinizin daha sağlıklı ve problemsiz ilerlemesine katkıda bulunmuş olacaksınız.  

Sınırlarınızı mümkün olabildiğince erken çizin
Kendinizle olan bağınızı güçlendirdikçe partnerinizle olan bağınızın da gün geçtikçe daha da güçlendiğini göreceksiniz.

İlişkide kişisel alanınıza saygı gösterilmesi gerektiğini ve kendi rutinlerinizi devam ettirmenin de en az ilişkiniz kadar önemli olduğunu partnerinizle daha ilişkinin başlarında paylaşın. İlişkinin ilk aşamaları kişilerin birbirini tanıdığı ve ilişkinin nasıl ilerleyeceği, nasıl zaman geçirileceği gibi konuların şekillenmeye başladığı dönemdir. Böylelikle iki taraf da birbirinin sınırlarını daha ilişkinin başından tanıma fırsatı bulabilir ve gelecekte yalnız kalmak istediğinizde bunu sorgulama gereği bile duymazsınız. Kişisel alanınızın sizin için önemli olduğunu karşı tarafla paylaşırken, bu isteğinizin altında yatan nedenleri partnerinizle açık ve net şekilde paylaşmak da karşı tarafın sizin bu isteğinize saygı duymasını kolaylaştıracaktır. Böylelikle kıskançlık, öfke, güvensizlik gibi duyguları da ilişkinizden uzak tutmuş olacaksınız.

“Ben zamanı” oluşturun

Hepimizin farklı ihtiyaçları var ve bu ihtiyaçları gidermek için kendimiz için ayırdığımız zaman dilimlerini kendi istediğimiz şekilde değerlendirmek istiyoruz. Bazılarımız için bir kafede oturup saatlerce kitap okumak rahatlatıcıyken, bazılarımız spor yaparak, sahilde yürüyerek, arkadaşlarımızla bir araya gelerek ya da evin bir odasında tek başımıza oturarak deşarj oluyoruz. Bu nedenle ihtiyaçlarınızı ve bu ihtiyaçları karşılamak için gerekli olan zamanı belirleyerek kendiniz için ne kadar zamana ihtiyaç duyduğunuzu ve bunun hangi sınırlar içinde olması gerektiğini belirleyebilirsiniz.

Birlikte ama yalnız…

Kendinize zaman ayırmak lüks değil ihtiyaçtır. Bu nedenle kendinizi suçlu hissetmeyin. Bu ihtiyacınızı partnerinizle açık ve net şekilde paylaşmanız hem size hem de ona ihtiyaç duyduğu kişisel alanı ilişkinizde herhangi bir sorun yaşamaksızın yaratmanıza yardımcı olacaktır. Kendinizle olan bağınızı güçlendirdikçe partnerinizle olan bağınızın da gün geçtikçe daha da güçlendiğini göreceksiniz.

 

Kaynaklar:
Lifehack
Psychology Today

 

İlginizi çekebilir: Mükemmeliyetçi kişiliğiniz ilişkinize zarar veriyor olabilir

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale