X

İlişki koçluğu perspektifinden ebeveyn ve evlat olmanın yetişkin halleri

Son zamanlarda seanslarımda gündeme gelen mevzuların başında gelen bir konu var: Yetişkin kişiler olarak ebeveynlerimizle ilişkilerimiz… Ebeveyn olarak da yetişkin çocuklarımızla ilişkimiz… Otuz beş yaşında babasıyla sorun yaşayan oğullar ve kızlar, elli yaşında evladından dertlenen yetmişlik anneler, babalar…

Ebeveynlik birçok bakımdan zor zanaat. Dünyaya yeni bir birey getirme kararımızla -veya doğanın bu kararı bir şekilde vermiş olmasıyla- kendimizi sürekli çabanın içinde buluyoruz. Emeği yoğun, kaygısı bol, beklentisi yüksek, bedelleri de ağır bir iş bu… Bir zamanlar bu konuya ilişkin bir iş ilanı şakası dönüyordu sosyal medyada. Diyelim böyle bir iş ilanı var ve unvan da “proje yöneticisi”. Bu ilana başvurur muydunuz?

Başvuracak adaylarda aranan özellikler ise şöyle:

  • Süresi belirsiz projemizde görevlendirilmek üzere (ortalaması 40-45 sene),
  • Full time (haftanın 7 günü, günde 15-18 saat mesai yapacak ve projenin ilk 5 yılında her gece ortalama 2 veya 3 kez geceleri bir süre uyanık kalacak,
  • Projenin gerektirdiği durumlarda bazı bedensel faaliyetlerle birlikte yaratıcı ve düşünsel etkinliklerde bulunacak,
  • Aynı anda birden çok görevi üstlenecek,
  • Projenin (özellikle ilk 20 yılında) gerçekleşmesi için projenin lokasyonuna ve koşullarına bağlı olarak ayda ortalama 2000$ ile 5000$ arasında kendi bütçesinden harcama yapacak,
  • Projenin getirilerinden herhangi bir fayda ve kazanç talep etmeyecek,
  • Projede meydana gelebilecek her tür sorunun hemen giderilmesi için tüm imkânlarını kullanacak.

Böylesi bir ilanla karşılaşsanız aday olarak başvurmak şöyle dursun, şayet dalga geçmiyorlarsa kötü niyetli oldukları kesin olan bu işverenleri şikâyet etmeye bile kalkabilirsiniz. Çünkü liste asla katlanmayı düşünmeyeceğiniz akıl dışı istek ve beklentilerle dolu. Bu bedeli ne için ödeyeceğinize dair hiçbir faydadan da söz edilmiyor, bir de cebinizden para harcamanız öngörülüyor. Hangi aptal böyle bir göreve talip olabilir!

Bu ilana birkaç cümle daha eklesek acaba durum değişir mi?

“Bu görevi kabul eden kişi tek bir hücresi sayesinde yeni bir kalp, karaciğer, beyin ve tüm iç organlar da dahil olmak üzere tüm yetkinlik ve becerilere açık yeni bir insan dünyaya getirecek ve onun tüm bilişsel, davranışsal ve fiziksel gelişimine destek olma ve tanıklık etme şansını elde edecektir. Ayrıca bu yeni üretilen kişi, görev sahibinin birçok özelliğini taşıyacak, onun bu dünyadaki devamı niteliğinde olacak ve kayıtsız şartsız onun sevgisini kazanacak, her küçük başarısında dahi mutluluktan onun gözlerini yaşartacaktır.”

Böyle ifade edildiğinde, bu projede Elon Musk’ın uzay projesinde görev almak ve insanlığa büyük hizmet etmek benzeri, önemli bir iş yapıldığını anlıyoruz. Üstelik de listelenen görevleri kabul etmek dışında pek büyük bir nitelik gerekmeksizin. İşte bizi anne ve baba olmaya iten, akıl yürütüp, hesap kitap yapmasak dahi içgüdülerimiz tarafından bize verilmiş olan büyük motivasyon sayesinde bu zor mu zor göreve neredeyse hiç düşünmeden talip oluyoruz.

Peki, sonra neler oluyor? Zorlu çocukluk dönemi, “iyi evlat” yetiştirmek üzere harcanan maddi manevi onca çaba, bahtını değilse de tahtını yapabilmek için sarf edilen büyük emeklerden sonra onların hayata atılıp birer yetişkin olmasına tanık olabilen şanslı kişilerdensek bu defa da zaman içinde kayın aileler, gelinler, damatlar, işler güçler, torunlar torbalar örgüsünde bir sınav başlıyor. Tabii bu sınav sadece ebeveyn rolü için geçerli değil, evlat rolündekiler de yetişkinlik çağına geldikleri halde ailelerine hesap verir olabiliyor, onların farklı konulardaki müdahalelerine maruz kalabiliyorlar.

İlişki koçluğu denince akla ilkin romantik ilişkilerimiz gelse de sorun yaşadığımız ve çözüme ihtiyaç duyduğumuz ilişki alanlarının başlıcaları arasında aile bireyleri, ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkiler yer alıyor. Bebeklik, çocukluk, ergenlik çağını hedef alan çok fazla içerik, çalışma ve kaynak var ama yetişkinlik dönemimize hitap eden “çift terapisi”ne benzer “ana-oğul, baba-kız terapisi” gibi bir yaklaşım yok. Bunlar kişisel çabalarla ele alınan, çoğunlukla da, canımızı sıksa bile kendi haline, oluruna bırakılan mevzular. Oysa çok önemliler.

Çekirdek ailemiz, -ister evlat rolünde olalım ister ebeveyn- varoluşsal temellerimizi yakından etkileyen ama “seçme” durumunda olmadığımız ve “vazgeçme” potansiyelimizin de yüksek olmadığı ilişki biçimleri. İnsan sorun yaratan bir eşten vazgeçebilir ama bu sorun yaratan anne, baba veya evlatsa işte o zaman aşamadığımız kötü bir kadere dönüşebiliyor ilişkilerimiz.

Peki, böyle bir çıkmaza girdiysek neler yapabiliriz?

1. Sınırları netleştirmek.

Canımız ciğerimiz olsa da çocuğumuz ve ana babamıza karşı dahi sınırlara ihtiyaç duyarız. Yetişkinler dünyası birey olmayı gerektirir ve sınırlar hem bizin hem de ilişkimizin koruyucularıdır. Karşımızdakine sınırlarımızı öğretmek onun da kendi dengesini ve çabasını kolaylaştırır. Bunun için “hayır” diyebilmeyi öğrenmek gerekir. Bir miktar hayır, daha gönülden ve güzel “evet”lerin kapısını da aralayacaktır.

2. Yapıcı diyalog geliştirmek.

Olumlu diyalog sürdüremiyorsak, her konuşmamız kavga ve tartışmaya dönüyorsa, o zaman bu yıkıcı diyalogları kesmek bize ilişkiyi onarma şansı tanıyacaktır. Biraz nefes almak ve gerekirse bir miktar uzak durmak. Ama küsmek ve iletişim yollarını tıkamak değil. Yapıcı diyalog için doğru anı beklemek ilişkinize fayda sağlayacaktır.

3. Kabul etmek.

Bir başkasını değiştirmek üzere geliştirilen formüller büyük oranda başarısız olmaya mahkumdur. “Neden böyle?” diye sorup durmak da cevabı olmayan yıpratıcı bir sorudur. Yaşam piyangosunda bize çıkanları kabule geçmek -değişim olanaklarını cebimizde tutmak koşuluyla- daima çözüme giden yolda rahatlatıcı ve onarıcıdır. Kendi duygumuzu kabul etmek de bu işin en önemli parçası, hatta olmazsa olmazı. Yakınlarımızla yaşadığımız problem insanlık hallerinden biridir, herkesin başına gelebilir ve bu yolda yalnız değiliz. Kaygı ve suçlamayı artıran bir dil hiçbir işe yaramaz sadece dengemizi daha çok bozar.

4. Baskıyı azaltmak.

Her sorun çözüme ulaşmayabilir. Bazen çözme çabası yaşadığımız gerilimi ve telaşı artırır. Eskilerin “oluruna bırakmak”, yenilerin “akışına bırakmak” dediği gibi bazı şeyler kendi süreci içinde çözülebilir. Uzun vadeli öngörülerle kaygıyı artırmak yerine günlük küçük çözümleri kazanım saymak ve onlarla yetinmek bizi çığ altında kalmaktan korur.

5. Danışmanlık almak.

Birinci dereceden yakınlarla ilişkiniz önemliyse, iyi yaşamın en önemli unsuru yapıcı ve sağlıklı ilişkilerse bunun üzerinde çalışmaya değer. Kendi kendimize işin içinden çıkamıyorsak bilimsel tekniklerle uygulamalar yapan ilişki koçlarından veya ruh sağlığı profesyonellerinden de destek isteyebilirsiniz.

Her ilişki bakım ister. Koşulsuz sevgi garantisi sunsa da aile ilişkilerimiz bu güzel duygulara yaslanıp ihmal edilmemeli. Her geçen gün zorlaşan yaşam koşullarının yükünü bu yakın ilişkilere, canlarımızın diğer yarılarına taşıtmak istemediğimiz ama farkında olmadığımız, çekidüzen veremediğimiz için çoğunlukla da kaçınamadığımız bir şey. Ama elbette bundan kaçınmanın yolları da var. Önce niyet etmek, sonra adım atmak. Geçinmeye geldiysek eğer, mutlaka bir çözüm var…

İlginizi çekebilir: Kaygı çağı: Yaşamın getirdiklerine nasıl mutluluk katabiliriz?

Ela Uysal: Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. 2000’li yılların başında, Türkiye’de eğitimler veren İngiliz Psikolog Stephen Bray’in eğitim tercümanlığını ve 2005 yılında Amerikan The Coaching Institute’un Türkiye’deki eğitimlerinin çevirilerini yaparken ilişkilerin insan mutluluğundaki temel fonksiyonunu derinden sorgulamaya başladı. 2007 yılında bilişsel-davranışçı ekol ve felsefi danışmanlık gibi etkili sonuçlarını gördüğü metotlarla tanıştı. Felsefenin Pratiği, Davranış ve Duygu Değiştirme Teknikleri, Alışkanlık Değiştirme, Davranış Teorileri, 16 PF Kişilik Envanteri, Stresle Başa Çıkma, Aşılama Teknikleri, İlişkilerde Davranışçılık gibi teorik ve uygulamalı dersler aldı. Bireysel terapi seanslarına co-terapist olarak katıldı. Stonebridge College – Advanced Life Skills Coaching / İleri Yaşam Becerileri Koçluğu ve Psikoterapi diplomalarını aldı, Princeton University "Modern Psikoloji ve Budizm" ve "Uygulamalı Etik" (online) sertifikasyonlarını tamamladı. Gelişim ve bilgelik yolunda çok değerli bulduğu nefes ve mindfulness öğretilerini derinleştirmek için Türkiye'de ve dünyadaki ünlü nefes okullarından (Buteyko, Breatheology, Nefes Okulu) nefes eğitimleri aldı, Mindfulness Academy uluslararası akredite mindfulness eğitmeni oldu. Eğitim, seminer ve atölyelerlerle pek çok kurumsal ve bireysel ortamda ilişkiler, mindfulness, duygu ve davranış değişimi hakkında bilgi ve deneyimini aktardı. 2016 yılında "Mutluluk Atlası" 2020'de "Bulut Olmak" kitapları ile okurlarıyla buluşturdu. Kurucusu olduğu Ela Uysal Pozitif İlişkiler Akademisi’nde (PİA) daha iyi ilişkiler için çalışıyor ve ilkeli, itibarlı ve yetkin ilişki koçlarını dünyaya kazandırmak için eğitim programlarını sürdürüyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale