İlahi nizam ve kainat 3: İnsan ne için dünyada?

Dünya üzerindeyiz. Kendimizi bildiğimiz andan bu yana, bu gezegendeyiz. Burada yaşama gözlerimizi açtık. Burada üşümeyi öğrendik, burada karnımız acıktı ve bu alem bizi doyurdu. Bu gezegende anne nedir bildik, bu gezegende koku aldık. Burada ilk kez bir ormanda bulunduk, ilk kez yağmurun altında ıslandık. Bu gezegende ilk adımımızı attık. İlk defa denizde yüzebildik. İlk defa düştük, yaralandık, iyileştik ve ilk defa bu gezegende yaş aldık… Burada, anne/baba olduk, burada ses nedir bildik. Kuşları duyduk, ağaçların rüzgarla savruluşuna şahitlik ettik. Hayat bizim için burada var oldu.

“Kocaman gezegen” diyeceksiniz, “insanın emrine verildi”, evet. Burası kocaman bir gezegen, kocaman bir alem, kocaman bir dünya. Bir ucundan bir ucuna gitmek dünlerimizi aldı. Kıtalar aşmak, okyanusları geçmek, orada ne var sorusuyla yanıp tutuşmak, sınır neresi diye sorgulamak. Evet, hepsi bu canım gezegende aklımızı doldurdu. Biz insanlıktık, bu kıtaların, bu rüzgarların, bu yaratılmış olanların efendisi. Bu kocaman gezegen bile bize dardı değil mi?

Bugün sizlerle birlikte, işte tam buradan başlayalım istiyorum: Neydi insanı bu kadar özel yapan? Neden kocaman bir dünya gezegeni hizmetimize verilmişti? Hangi akış, hangi olaylar, hangi düşünce, hangi takdir bizleri burada getirdi? Neden buradayız? Neden bu kadar muhteşem bir denge, böyle güzel bir gezegen yıllarca, yüzyıllarca hizmetimizde? Ve bunun sonu ne olacak? Dünya neden insana ait?

Şimdi bu sorulara biraz sevgili Bedri Ruhselman ve eseri İlahi Nizam ve Kainat ile yanıt bulmaya çalışalım:

Fakat hiç unutulmasın ki; bütün bu işlerin ilahi nizama uygun olarak yürütülmesi şart olduğundan, bunu sağlayan yüksek tesirlerin ve idareci enerji karmaşalarının daima denetim ve gözetimi – her yerde olduğu gibi – burada da mevcuttur.
(…) Bu bilgilerdem sonra, ‘insan varlığının bedenlenmesi’ terimini, bu geniş manada ve ete girmek demek olan enkarnasyon kavramı gibi dar bir çerçeve içinde düşünmemek gerekir. Enkarnasyon terimi, zorla hücreler içine sevk edilerek onlara bağlanan daha basit varlıklar hakkında kullanılabilir. Fakat insan varlığı için doğru değildir.

Şu halde insan varlığının beden ile ilişkisi, onun beyin hücrelerinin manyetik alanına hakimiyeti ve bu vasıtayla da, bütün organizmasına tesirlerini göndermesi şeklinde olmaktadır. Bu da, o sözünü ettiğimiz konsantrasyon noktasından varlığın bedene göndereceği, tesirlerinin büyük bir kısmıyla sağlanmaktadır.

(…) Zaten ilahi nizam, bütün evrenin durum ve hallerini o kadar mükemmel bir ahenk içinde tertiplemiş, o kadar muntazam bir mekanizmaya bağlamıştır ki, bütün sonsuz görünüşlerine rağmen, evren olayları, ‘bir tek yürüyüş’ halinde akıp gider. Bu hakikati görebilenler için, bir tek beden ve bütün evren, birbirinde ayrılmayan iki mekanizmadır.

(…) Ölüm, ilahi nizamın ahengi altında, belirli bir andaki değer farklanmasının miktari bir ifadesidir. Yani, bir dünya bedeni, dünya hayatı boyunca hizmet ettiği ruha, kendisinde beklenen hizmeti gereği derecesinde gördükten sonra, artık onun o ruha vasıtalık yapma gayesi ortadan kalkmış olur. Bunun sonucunda o bedendeki değerlerinin azalması icap eder. Çünkü, ilahi nizamda, gereği kalmayan bütün süreçlere son verilmesi zorunludur.” 

Kaygılarımızla, endişelerimizle, sevdiğimiz ve sevemediklerimizle, farkına varıp ve farkını asla ayıramadıklarımIzla, tüm çıplaklığımızla, tüm benliğimizle, iyi ve kötülerimizle, özlemlerimizle, kavgalarımızla, öfkemizle, yaratımlarımızla, keşiflerimizle, gözlerimizle, ellerimizle, biz insan olanlar, bu dünyadayız. Bugün kendimize soralım isterim hep birlikte: Bu dünya, bu alem ve gezegen neden hizmetimizde? Bu ağaçlar kim için oksijen üremekte? Bu toprak kim için büyütmekte? Bu güneş kimi aydınlatmakta, ısıtmakta, korumakta?

Ve biz insan olanlar, biz alemin efendileri, biz üstün akıllı, mantıklı, zeki, konuşabilen ve yürüyebilen ve karar verebilen ve yakıp yıkabilen ve gözünü kırpmadan öldürebilen… Ve biz insan olanlar, biz bu alemin efendileri, tüm nizam böyle “eşsiz” ve muntazamken, biz neden bu dünyadayız?

İnsan ne için dünyada?

İlginizi çekebilir: İlahi nizam ve kainat 2: Tekamül mucizesi

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam