X

İlahi nizam ve kainat 1: Ben ve zamanın başlangıcı

Uzun bir yola çıktığımızı düşünelim. Bu yolculuk örneğin tren yolculuğu olsun. Kıtaları aşacağımızı bilelim. Cam kıyısındaki yerimizi alalım hemen. Sonra tren yavaş yavaş istasyondan ayrılsın. Saatler geçtikçe ilk başladığımız noktadan daha da uzaklaşmış olalım. O ilk heyecanımızdan, sorularımızdan, neden ve nereye varacağımızdan, yolda başımıza neler gelebileceğinden, tüm olasılıklardan, aklımızda dönüp dolanan onlarca sorudan ve olası cevaplarından… Hepsinden yavaş yavaş, yaşaya yaşaya uzaklaşalım.

İşte o yolculukta, bir an aldığımızda aslında başlangıç noktasına ne kadar uzağız değil mi? Hissettiklerimiz aynı mı? Bakışlarımız benzer mi? Heyecanlarımız, ya bir süre sonra göze benzer gelmeye başlayan aynı yeşil ağaçlar, bir diğerine diğerine yol aldığımız tepeler, vadiler, ormanlar… Anı değiller ama trenin o anında yol almakta olan ben için aynılaştılar bile…

Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte işte bu aynılaşma başlamadan önceki zamana ve her şeyin başlangıcına, hayatlarımızın, evrenimizin, kainatımızın en baş noktasına dönelim istiyorum. O özel ana, henüz varsayımlarımızın oluşmamış olduğu, henüz yargılamayı öğrenmemiş olduğumuz ve en önemlisi henüz içimizdeki o muhteşem heyecanları, merakı, bakmayı ve görebilmeyi unutmadığımız zamana geri dönelim…

Zaman kavramını bile “henüz” bilmediğimiz o güzel noktaya geri dönelim istiyorum sizlerle birlikte… Ne hissettirirdi bize bu noktada asılı kalsak, örneğin tren ilerlese ve bizi o noktada içine almamış olsaydı ne olurdu? Hala meraklı olurduk değil mi, sorularla dolu olurduk, neler göreceğiz, nereye ulaşacağız, yolculuğumuzda kimlerle karşılacağız, beklediğimiz kadar güzel geçecek mi? Hala daha büyük gözlerle bakardık değil mi, örneğin hiç görmediğimiz o ormanı görebilmek şansımız hala bir olasılık olurdu… Hala daha sabırlı olurduk değil mi, sonuçta bu noktaya kadar her şey düzenledik tren kalkma saatinde buradaydık, ve işte o son adıma evet başarıyla ulaşmıştık ve bunun verdiği gurur, başarı, yapabilmek hissi bizi kaplıyor olurdu değil mi… Hala daha çocuk olurduk değil mi, hayallerimizi, heyecanımızı, hikayelerimizi ve şarkılarımızı, bizi biz yapanları, hiçbir yerde ve hiç kimse için henüz bırakmamış olurduk…

İşte zaman da böylece bir tren gibi bizi hayatımızda bir yolculuğa çıkartmaktadır. Zaman geçtikçe bizler de her istasyonda bir şey unutur gibi o başlangıç noktamızı unutur ve bir özelliğimizi bir anımızı belki bir duygumuzu bırakıveririz. Zaman geçer ve daha az merak ederiz, zaman geçer ve daha az soru sorarız, zaman geçer ve daha az heyecanlanır oluruz, zaman geçer ve daha çabuk yoruluveririz daha fazla bahanemiz olur, zaman geçer ve biz daha kapanırız içimize, yaşımız geçmiş olur, bu zamandan sonra yakışmaz olur, şimdi sırası mı olur… Evet, zaman geçer ve biz o her şeyin başladığı hatta bu kainatın bile başladığı ve başlamasına sebep olan bizi kendimizi insan olmayı var olan yaratılmış olan en yüce kavram olmayı gerçekten unutuveririz…

İşte bugün sizlere birlikte hatırlayalım istiyorum neden buradayız? Hayatın, zamanın, kainatın en başında o ilk başlangıçta ne vardı? Hangi enerji, hangi atom, hangi fikir, hangi varoluş, hangi ruh, hangi insan, hangi hikaye bizleri bu dünyaya, bu evrene, bu kainata getirdi? Bu oluş nasıl oldu, buradaki o muhteşem sebep o olağanüstü süreç neden ve nasıldı? O ilk başlangıçta gerçekten bugün unutmamamız ve hep hatırlamamız gereken ne vardı?

İşte bunu gelin sevgili Bedri Ruhselman’ın İlahi Nizam ve Kainat isimli muhteşem eserinden (1954 baskısı zamanımızın Türkçesine çevirilmiştir) okuyalım;

Evrenin ilk madde halinden astronomik alemimize doğru yürünen madde gelişimi yolunda, insanlar için anlaşılması mümkün olmayan karanlık bir saha vardır. Bu saha; kaba, dağınık, amorf bir madde bütününden ibarettir. Bu kaba ortamda şekillenmiş madde oluşumlar yoktur. İşte, bu sahadan sonra bir menzil gelir ki bu menzil hidrojen aleminin başlangıcını oluşturan ‘ilk hidrojen atomu’dur. Fakat bu adı, insanlar ilk atoma hidrojen dedikleri için kullanıyoruz; aslında söz ettiğimiz ve bundan sonra da ‘ilk hidrojen atomu’ diye söz edeceğimiz madde, insanların tanıdıkları H atomu değildir. İnsanlarca bilinen bu atom, buradaki atomun çok gelişmiş, karmaşık ve ileri bir halidir. İnsanlar bu ilk hidrojen atomunu henüz tanımamaktadırlar.

Dünyamızın ve küreleriyle, sistemleriyle, galaksileriyle bütün astronomik alemimizin madde, hal ve şekilleri, bu hidrojen atomunun gelişmiş durumlarının çeşitli kombinezonlarından (kombinezon sözcüğü, sözlüklerde iki veya daha çok ögenin, belirli bir maksatla, belirli ilişkilere göre birbirine bağlanmasından, bir araya getirilmesinden oluşan bütün ya da birlik olarak açıklanır) meydana gelmiştir.
(…)
Evren bir bütündür. Bu bütün, dünyalar, sistemler, alemler dediğimiz birbirinde farklı birtakım cüzlerden (bir bütünü oluşturan bölümler, kısımlar, parçalar) oluşur. Evrende her alemin kendisine özgü bir özelliği vardır. Ve bu özellikler, ruhların tekamül ihtiyaçlarına göre ayarlanmıştır.

Bugün bu yazımda, uzun süre aradan sonra, bana eşlik ediyorsanız, tekrar düşünelim istiyorum… Bu zamanın başlangıcı, yaratılması, devamı, bugüne gelişi eğer bu kadar üstünse, bu kadar özel ve olağanüstü ise, bugün neleri o trenin hareket anında bıraktık? Soru sormak alışkanlığımızı mı, merak ettiğimiz yerleri ziyaret edebileceğimiz umudunu mu, çok büyük bir yazar olmak hayalimizi mi, belki de sadece hayatta bir kişinin bile hayatına dokunabilmiş olmak kadar basit bir heyecanımızı mı? O zamanın ilk anında bizimle olan, fakat geçen zamanla her istasyonda biraz daha özümüzden, ruhumuzdan, kalbimizden silinen neler var?

Başlangıca bakmak sihir gibidir, hayatımıza kocaman bir ayna yansıtır, neredeyiz, nasılız, nereye gitmekteyiz, gerçekten istediğimiz bu mu, nasıl olmasını dilerdik, hangi istasyona geçmek isterdik, gerçekten gördüğümüz manzaranın güzelliğinin yani bu hayatın olduğumuz kişinin bedenin ve bize verilmiş bu şansın farkında mıyız?

Bir kez daha hep birlikte soralım istiyorum, eğer ilahi nizam ve kainatı daha yakından bilseydik, bugünümüze yine uyandığımız bir “aynı” gün daha diyerek başlar mıydık? Neleri değiştirirdik? Neleri farklılaştırırdık? Zamanın başlangıcına hemen şu anda dönebilseydik, bizler nasıl olurduk?

İlginizi çekebilir: Doğallık için zaman gerekir: Bir şeylere zamanımızın olduğu yılları hatırlamaya var mısınız?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale